Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

bölgesel lisans ulusal lisanstan pahalı olur mu?

Türkiye, kendine has dinamikleri olan bir ülke. Bu kendine haslığının son göstergesi, RTÜK'ün bir süredir devam eden karasal sayısal televizyon lisansları ihaleleri. Yazılarımı okuyan kimi meslektaşlarım konunun "para" boyutuna fazlasıyla odaklandığımı, aslında ihale edilenin "kapitalizmi yeniden yaratmak" amacına hizmet eden "televizyon" lisansı olduğunu ve benim bu durumu es geçtiğimi söyledi. Eleştiri ve tespit yerden göğe kadar doğru ve yerinde. Ancak, bu eleştiriye karşılık konuyu sosyal / toplumsal açılardan ele alacak birikimim olmadığından bir kez daha işin teknik / ekonomik boyutunu değerlendireceğim. Şu kadarını söylemekle yetineyim. Televizyon, "rızanın inşaası"nın en sadık hizmetkarıdır. Son dönemdeki "açılım" süreçlerine, kullanılan dile ve seçilen tabirlere bakarsanız bu "rızanın inşaası"nın somut örneklerini görebilirsiniz. Bir gün kendimi yeterli görürsem, bu konuyla ilgili de yazmak isterim. Bu aralar i

artık benim de bir portrem var

Çene kısmı dışında bana epeyce benzeyen bir portre oldu. Sokak ressamına çocukların portrelerini yaptırdıktan sonra ve özellikle ikinci portre, modeline hiç benzemeyince, aslına bakarsan çocuk portresi yapmak çok zordur. bu gerçeği Picasso da itiraf etmiştir deyip çok karakteristik bir yüzün var. Senin de portreni yapayım sözlerini kıramadım. Bir yanda 1 mayısı Paris komünün son kalesinde karşılamanın heyecanı, bir yanda komünden geriye neredeyse hiçbir izin kalmamış olmasının hüznü, yazarınız bir haftalığına Paris'te.  4 yaşına yaklaşan ikizlerle Paris, elbette klasik turlarla ilgisi olmayan bir programa sahip. İlk gün Paris disneyland, ikinci gün bebek müzesi, sonraki günler, neredeyse adım başında karşımıza çıkan dönme dolabı molalarıyla başka bir Paris. Fotograflar ve izlenimler ilerleyen günlerde...

Kendine yatırım yapmak

Blogumu takip edenler bilir, televizyon izlememesine ve hatta izlenmesini önermemesine karşın televizyonu daha ilgi çekici daha izlenir kılmayı amaçlayan teknolojilerle ilgilenen birisiyim. İşin üzücü yanı, bu teknolojik gelişmeler çoğunluğun daha televizyon bağımlısı hale gelmesine aracı olurken beni heyecanlandırıyor. OTT, etkileşimli televizyon, ikinci ekran uygulamaları hep bu heyecan verici teknolojilerden. Yazının başlığı ile buraya kadar okuduklarınızın ilgisini kuramamış olmanız doğal. Lafı uzatıp duruyorum. Eğer sector çalışanlarındansanız muhtemelen bilirsiniz. Bizim sektörün iki büyük fuarı ve birden fazla sayıda konferansları vardır. Henüz ne IBC'ye ne NAB'ye gitmedim. Yakın zamanda gitme olasılığım da görünmüyor. Ancak, konferansların İstanbul dışında olanlarını takibe başlıyorum bu yıl itibariyle. Bu konferanslara, benim için epey yüksek olan, katılım bedeli bulunuyor. Neyseki etkinliklerin düzenleyicileri, benim gibi teknoloji blogu yazarlarına yönelik bir kon

Angora Cafe Bistro, Etimesgut

Hem Eskişehir yolu, hem de İstanbul yolunu kullanarak ulaşılabilen bir ilçe Etimesgut. İlçe dediysem öyle merkeze uzak bir yer değil. Kızılay'a ortalama 20 km mesafede. Bu şirin ilçenin Hükumet Konağı yenilendi. Sanırım henüz resmi açılışı yapılmamış olsa bile daireler, yeni binalarında hizmet veriyor. İşte yenilenen Hükumet Konağı'nın yanıbaşındaki sokakta yer alıyor Angora Cafe Bistro.  Girişine bakınca, mekanın büyüklüğü konusunda hatalı fikirler edinebilirsiniz. Arkaya doğru uzayıp genişleyen Angora'da hem atıştırmalıklar hem de yemek servisi var. Son zamanlarda kahvaltı için tercih ettiğim mekan, kablosuz internet hizmeti de sunuyor. Fiyatları hesaplı, servisi hızlı, sundukları lezzetli. Yolunuz Etimesgut'a düşerse, soluklanmak için bahçesinde oturabilirsiniz.  İstasyon Mahallesi 2306. sokak no:5 Etimesgut / ANKARA tel: (312) 244 14 46-47

başdöndüren trafik - 2

Blog sayfamın ziyaretçileriyle ilgili bildiklerimle bilmediklerimi kıyasladığımda, sanırım bilmediklerim epey ağır basıyor. Sayfanın ziyaretçilerinin nerelerden geldiklerini, hangi saat dilimlerinde ziyaret ettiklerini, ortalama ne kadar sayfamda kaldıklarını, hangi arama kelimeleriyle sayfama ulaştıklarını, bulundukları ülkeleri, kullandıkları işletim sistemlerini ve tarayıcılarını biliyorum mesela. Ancak, ziyaretçiler konusunda en önemli bilgi olan bu sayfaya neden geldiler ve neden yeniden gelmiyorlar sorusunun yanıtını bilmiyorum. İşin doğrusu takip ettiğim sayfaları düzenli ziyaret eden birisi olduğum ve böyle sadık okuyuculara sahip olmadığım için dertleniyorum epeydir. Dertlendiğimi fark ettiğimden bu yana, sadık okuyucu oluşturmanın yöntemlerini arıyorum.  Henüz bulamadım. Bilen, bulan varsa ve paylaşırsa çooook çok memnun olurum...

Otomobilli Yaşam / İlya Ehrenburg

Bundan yaklaşık 100 yıl önce (1928) yazılmış bir romanı okurken, günümüzde de değişen çok az şey var diyor olmak ne kadar acı. Paris'te geçen roman, sağlam bir kapitalizm eleştirisi. Otomobili oluşturan süreçleri, bölümler halinde işlemiş Ehrenburg. Otomobilin doğuşu, yürüyen bant, otomobil lastikleri, bir şiirsel arasöz, benzin, borsa ve yollar başlıklı bölümlerden oluşan Otomobilli Yaşam aslında tam roman sayılmaz. Şemsa Yeğin çevirisiyle 1984 yılı Oda Yayınları'ndan çıkan romanın başında yazarın notu şöyle diyor: Bu kitap bir roman değil, zamanımızın bir güncesidir. Kahramanlar birer düş ürünü olmadığı gibi, öykü de, yazar tarafından uydurulmuş değildir. Ancak yazar, kahramanlardan hernagi birinin resmi açıklamalarına bağlı kalmaktana, bu kişilerin hareletlerini kendi açıklamarıyla yansıtmayı seçti; böyle bir seçim yapabilme hakkını kendinde bulmaktadır.  Tür olarak, belgesel roman diyebileceğimiz Otomobilli Yaşam, 2000 yılında Ve İnsan Otomobili Yarattı adıyla yeniden T

İzmir'in kitap dolu günleri

2008 yılında, mutlu bir tesadüf sonucu, benim de katılma olanağı bulduğum TÜYAP İzmir Kitap Fuarı yarın kapılarını açıyor. 20-28 Nisan 2013 tarihleri arasında, İzmir'de yaşayanlar kitapla buluşacak. Bursa, İstanbul ve İzmir'de TÜYAP'ın kitap fuarlarına katılıp yıllar öncesinde Ankara'da düzenlenen fuarları anmamak olmaz. Benim üniversitede okuduğum yıllara denk geliyor, TÜYAP'ın Altınpark'ta düzenlediği kitap fuarları. Günümüzde İstanbul, Bursa, İzmir, Antalya, Çukurova ve Diyarbakır'da kitap fuarları düzenleyen TÜYAP'a bir çağrı da buradan yapmış olayım. Yazarlarla okurların en önemli buluşma noktası olan fuardan Ankara'da yaşayanları yoksun bırakmayın lütfen.  Fuarın onur konuğu Ahmet Cemal. Etkinlik programı dopdolu görünüyor. Söyleşiler, imza günleri, paneller birbirini kovalıyor. İzmir'de yaşıyor olsaydım muhtemelen bir hafta izin alıp fuarı doyasıya yaşardım. Kültür parkta 11-20 saatleri arasında (kapanış günü 11-19) ziyaretçilerini

ULUSAL KARASAL SAYISAL LİSANS İHALELERİ SONUÇLARI (TOPLU OLARAK)

HD, SD, tematik, genel derken toplamda 4 ihale yapıldı. Televizyon izleyicileri açısından yayıncının tematik ya da genel olması çok bir şey değiştirmiyor aslında. Sonuçta ekrana bakıp izleyecek her ikisini de. Hal böyle olunca 4 ihalede oluşan sonuçları toplu olarak sıralamanın uygun olacağını düşündüm. 33 lisans için ödenecek toplam tutar 820.850.000 TL oldu. 22 SD lisans için ödenecek rakam 301.650.000 TL iken, 11 HD lisansın bedeli ise 519.200.000 TL.  İşte ülkemizde Kasım 2013'ten başlayarak yayında olacak 33 medya hizmet sağlayıcı şirket ve onların lisansları için ödedikleri bedeller:   Lisans (TL) YAYINCI ŞİRKET VE LOGOSU TÜRÜ 51.200.000 DTV HABER VE GÖRSEL YAY. AŞ. (KANAL D) HD GENEL 51.200.000 HUZUR RADYO TV AŞ. (FOX) HD GENEL 51.200.000 IŞIL TELEVİZYON YAYINCILIK AŞ. (STARTV) HD GENEL 51.200.000 TURKUVAZ AKTİF TV PROD. AŞ. (TURKUVAZ AKTİF HD GENEL 50.000.000 YAŞAM TELEVİZYON

Sayısal karasal yayında ulusal lisansların son iki de yapıldı.

Dün (18 Nisan 2013), SD ve HD tematik sayısal karasal televizyon yayını lisanslarının da dağıtılmasıyla ulusal yayıncılar belli oldu. RTÜK'ün açıklamalarına göre son iki ihalenin sonuçları, rekabetin ve kıt kaynağın ne demek olduğunun somut kanıtı niteliğindedir. Dün 10.30'da yapılan ve sadece 2 tur süren ihalede 11 adet SD tematik lisans için 11 başvuru gelince fiyat taban fiyat şeklinde gerçekleşti . Öğleden sonra yapılan HD tematik ihalesinde ise 3 lisansa karşılık 4 yayıncı vardı. Bu kez 130 tur süren ihalede asgari fiyat olan 3000000 TL'nin 13 katı kadar fazla (39400000 TL) lisans bedeli belirlendi .  HD TEMATİK ULUSAL SIRA NO         SON TEKLİF              KURULUŞ UNVANI                                                   1                    39.400.000           A YAPIM RADYO VE TELEVİZYON YAY. A.Ş (NTVSPOR)  2                    39.400.000           AL JAZEERA TÜRK YAYINCILIK HİZ. A.Ş. (AL JAZEERA)  3                    39.400.000           TURKUVAZ ME

SD Ulusal Genel Lisansları sahiplerini buldu

Dün yapılan ve toplam hasılatı 401 Milyon TL olarak gerçekleşen 8 adet HD genel ulusal lisansından sonra gözler SD genel ulusal lisanslarına çevrilmişti. İşin doğrusu bu kadar büyük meblağlara ulaşacak bir ihaleyi sanırım kimse beklemiyordu. Sektör açısından da bir sürpriz oldu yorumu yanlış olmaz diye düşünüyorum. Öte yandan dün 401 Milyon TL fiyatı görünce, bugüne yönelik beklentilerin yüksek olacağını belirtmeden geçmemek gerekir. Peki bugün için öngörülen asgari bedel ne kadardı derseniz hemen açıklayayım: 11000000 TL. Yani lisans başına 1000000 TL'den toplamda 11 lisans. Peki oluşan toplam tutar ne derseniz işte çarpıcı rakam: 290600000 TL. İki günün toplamı ise 691600000 TL. Dile kolay eski parayla 691 trilyon TL. RTÜK'ün açıklamasından alıntıyla ihaleyi alan 11 kuruluşun ödemeyi taahhüt ettiği miktarlar ise şöyle: SIRA NO        SON TEKLİF                     KURULUŞ UNVANI                                                 1                     27.800.000           

Bugün sıra ulusal SD genel lisanslarında

Dün, toplamda 401 milyon TL'lik bedelle, 8 HD genel lisansı dağıtıldıktan sonra gözler bir kez daha Bilkent Otel'e çevrilecek. Gazetelerin internet siteleri haberi bugün de önemsememiş görünüyor. Ben mi abartıyorum, konuyu uzun süre takip edince dünyanın en önemli gelişmesiymiş gibi mi yorumluyorum, yoksa başka bir durum mu var tam bilemedim açıkçası. Dün 8 lisans için 401 milyon TL ödendiyse bugün 11 SD lisansı için ne kadar önerilir, fiyat nerelere çıkar bu da bilemediğim sorular arasında. İhaleye katılan şirketlere bakınca bir kaç tanesinin ilk turlarda eleneceğini, hatta belki teklif bile vermeyeceklerini düşünüyorum. İhaleye fesat karıştırmak gibi bir suç işlememek adına tahminlerimi kendime saklayarak, yaklaşık 7 dakika sonra başlayacak ihalenin sonucunu merakla bekleyeceğim... İhale sonuçlandıktan sonra ortaya çıkan tabloyu gene bu sayfadan okuyabilirsiniz. Ancak bu kez biraz zamana ihtiyacım olacak. Zira bu akşam konuya ilgi duyanların kaçırmayacaklarını düşündüğüm

Sayısal karasal yayında ilk ihale ne anlama geliyor

Kablo ve uydu ortamlarında 10 yıllık lisans bedelleri 210.000 TL iken karasal sayısalda (ulusal HD genel için) asgari 48.800.000 TL bedel oluşmuş olması karasal frekansların ne kadar kıymetli olduğunun kanıtıdır. Karasal analog kullanarak yayın alan hanelerin toplam içindeki oranının, en iyimser tahminle, %20 civarında olduğunu düşününce; ihalenin, karasalın payının %50'lerde olduğu tarihlerde yapılsaydı lisans bedeli nerelere gelirdi sorusu önemlidir. Kimse k arasal izleyen mi kaldı, sayısalını hiç kurmasak diyemez artık. En azından lisans için bu paraları ödemeyi kabul eden, ülkemizin büyük yayıncı grupları (Samanyolu, Ciner, Doğan, Doğuş, Çalık, Çukurova ve İpek)  sizin gibi düşünmüyor. 401 milyon TL hiç az para değil. Aslında bakarsanız, iş asıl bundan sonra başlayacak. 6112 sayılı kanuna göre ulusal karasal sayısal lisans sahipleri, en fazla %10 ortak olabilecekleri bir şirket kuracaklar, RTÜK, kurulacak bu şirketlerden (birden fazla kurulmuş olabilir elbette) bir ta

Sayısal karasal yayın ihalelerinin ilki yapıldı

Ulusal düzeyde (nüfusun en az %70'ini kapsayacak şekilde) yapılacak sayısal karasal yayın lisansları için ilk ihale bugün yapıldı. En fazla talebin olduğu tür olan Ulusal Genel HD yayınlarında yeterlilik verilen 15 şirketten 13 tanesinin teklif verdiği açıklandı. Bu 13 şirketten KTV Yayıncılık 3 Milyon TL olan asgari teklif tutarını aşamayacağını beyan edince çekişme kalan 12 şirket arasında yaşandı. Uzun saatler süren arttırımlar sonucunda lisans almaya hak kazanan 8 şirket ve bunların ödeyecekleri lisans bedelleri belli oldu. RTÜK'ün web sayfasında yaptığı açıklamaya göre liste şöyle oluştu:   SIRA NO            SON TEKLİF             KURULUŞ UNVANI                                                 1                      51.200.000                 DTV HABER VE GÖRSEL YAY. AŞ.  (KANAL D)                        2                      51.200.000                 HUZUR RADYO TV AŞ.  (FOX)                           3                      51.200.000                 IŞIL TE

Sayısal Karasal Televizyon Yayıncılığı sonunda ihale aşamasına gelindi

Ben diyeyim 10 yıl siz deyin 15 yıldır süren belirsizlik bugün sona eriyor. Sayısal Karasal Televizyon Yayıncılığı, bugün 10.30'da başlayan ihale ile belirli bir aşamaya daha geliyor. İlk olarak HD Genel Ulusal lisanslar için ihale yapılıyor. Aslında Ulusal lisanslarda en büyük mücadele burada olacak. Bakmayın siz kimsenin izlemediği karasal yayınlara yatırım mı yapılırmış sözlerine. En azından yayıncılar böyle düşünmüyor. Ulusal HD Genel için 15 yayıncıya yeterlilik belgesi verilmişti. İhalede 8 lisans verileceği düşünüldüğünde 3000000 TL olan asgari bedelin epey yükseleceğini beklemek hatalı olmaz. Gelelim işin ilginç yanına. Dünden beridir gerek twitter'da gerek gazetelerin web sayfalarında bu konu konuşulacak mı diye takip ediyorum. En son bu sabah kontrol ettiğimde hiçbir gazetenin, hiçbir medya sitesinin konuyu gündemine almadığını gördüm. Bu yazıyı yazmaya başladığımda henüz ihale sonucuna dair haber yoktu. Ancak haberturk.com sitesi konuyu haberleştirmişti. Bu durum

bir kez daha sayısal karasal televizyon

Yarın büyük gün. Karasal yayın lisanslama süreci başlıyor. Öncelikle ulusal, ardından bölgesel ve sonra yerel lisanslar dağıtılacak. Kimsenin izlemediği karasal yayına yatırım yapmak anlamsız çeşitli forum sitelerinde böyle yorumlara rastlıyorum. Bence, ve mültipleks kapasitesi tahsis ihalesine giren medya hizmet sağlayıcı şirketlerce durum böyle değil. Yeni bulduğum ve pek beğendiğim bir benzetmeyle durumu açıklamaya çalışayım. Malum 10. yıl marşına kadar örülen demir ağlar, son yıllara kadar ihmal edilmişti ve demiryolunu kullanan sayısı oldukça azalmıştı. Analojiye devam edip Ankara-İstanbul arasındaki ulaşım demiryolu, havayolu ve karayoluyla yapabileceğiniz gibi, televizyonu da uydu, kablo ve karasal ortamlardan izleyebilirsiniz. Karasal yayını (karayolu olarak düşünün) basit bir alıcı ve televizyon üzeri anten dışında özel bir araca ihtiyaç duymadan izleyebilirsiniz. Karasal yayına erişim kolaydır ve yayınlanan içerik (çok büyük oranda) ücretsizdir. Ancak kanal sayısı kısıtlı

insan zekası, yeni teknolojiler

Bilgi çöplüğüne dönüşen internette takip edilecek içeriklere sahip web sayfası bulabilmek giderek zorlaşıyor. Neyse ki yüz güldüren sayfalar hala var. Yıllardır ilgiyle takip ettiğim Kaan Arslanoğlu'nun öncülüğünde yayına başlayan insanbu.com, bu yüz güldüren sayfaların başında geliyor. Yazının başlığı ile yazdıklarımın bağlantısını kuramamış olabilirsiniz. Hemen konuya gireyim. Serdar Turgut, bir kaç gündür insan zekası üzerine yazılar yazıyor. Geçenlerde yazdığı yazı yeni teknolojilerin insanları aptallaştırdığına vurgu yapıyordu. Bu yazısı sonrası kendisine ulaşan insanların, yazısındaki savı destekleyen araştırmalardan bahsettiğini yazmış . Turgut, yazılarında Arslanoğlu'ndan bahsetmemiş. Oysa, Arslanoğlu'nun insan zekasının yetersizliği, toplumda vasatın altında zekaya sahip insanların çoğunluğu oluşturduğu, insan evriminin sürdüğü ve süreceğini, bu zekaya sahip insan çoğunluğu ile "daha iyi bir dünya" düşünün, en azından şimdilik, düşten öteye gitmesinin

herşey iyi güzel hoş ama bu sayısal karasal yayının "bize" etkisi ne olacak? ne yapmalı?

Blog sayfamda, teknik etiketli yazıların, önemli olduğunu düşündüklerimi üyesi olduğum Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi'nin haberleşme listesinde paylaşıyorum. Amacım, blog yazısını hazırlanırlarken ile aynı: özgün, Türkçe bilgi üretmek. Bugünlerde sayısal karasal yayınla ilgili yazdıklarıma yönelik bir soru, bu yazının yazılmasına vesile oldu. Kıymetli bir meslek büyüğüm iyi güzel de bize etkisi ne olacak? Ne yapmalıyız? anlamına gelen bir soru yöneltmiş. Baştan söyleyeyim aşağıda yazdıklarımın bir bölümü bilgiye, bir bölümü ise kişisel yoruma dayanmaktadır. Özellikle yoruma dayanan bölümlerine garanti veremem. Sürecin hanelere etkisini maddeler halinde yazmaya çalışayım: Eğer kılçık anten diye adlandırılan, bildiğimiz çatı anteni ile televizyon yayınlarına ulaşan bir haneyseniz 3 Mart 2015'ten sonra bu yayınları izleyemeyeceksiniz. Çünkü planlara göre 3 Mart 2015'te analog karasal yayın sonlandırılacak. Televizyon izlemeye devam edebilmek için DVB-T2 alıcı k

Gaziantep, kendini koruyan kentler - 1, Nilüfer Oktay

Gaziantep'e gitmeden önce aldığım kitaplardan biri Çekül Vakfı tarafından hazırlanmıştı. Nülüfer Oktay, kitapta yer alan yazı ve röportajları yapan isim olarak yer alıyor künyede. Mart 2010 tarihli kitap, Gaziantep'teki restorasyon sürecini anlatıyor. Kitabın hazırlanmasında Gaziantep Büyükşehir Belediyesi'nin de katkıları olmuş. Sanayideki rekabet gücünü giderek yitiren şehir, gelir kapısı olarak turizmi görmüş. Mozaik müzesi, restore edilen binaları ve elbette mutfağı ile bölgenin turizm merkezi olmayı çoktan hakediyor. Restorasyon işi kolay olmamış. Kitap, sürecin ne kadar sıkıntılı olduğunu örnekleri ile anlatıyor. Halkın desteğini alarak işe başlamanın önemi vurgulanmış. İlginç anektodlara da yer verilmiş. Birini buraya alıntılamak istiyorum. Bayazhan'ı, Gaziantep'e gidenler ziyaret etmiştir. Tarihi hanın bugünkü haline nasıl geldiğini anlatıyor aşağıdaki alıntı: Güzel işleyen müzelerden Bayaz Han'ın hikayesi de güzeldir. Ortak iş yapan bir Türk ve bi

Ulusal (T1) ihale ilanından sonra şimdi Bölgesel (T2) ihale ilanı duyurusu yapıldı

6112 sayılı kanun gereğince yapılması gereken ihaleler bir bir ilana çıkılıyor. 22 Mart 2013 tarihinde yayınlanan T1 ihalesi ilanının ardından şimdi sırada bölgeler var. Malum, ülkemiz 7 coğrafi bölgeye ayrılmış durumda. Her bölgede 4 karasal sayısal televizyon lisansı verilecek. Bölgesel yayınlar standart tanımlamalı (standard definition: SD) olarak yapılacak. Lisans asgari bedelleri T1 SD için 1000000 TL belirlenmişti. T2 'de 500000 TL ile 200000 TL arasında değişiyor. Marmara bölgesi için 500000, İç Anadolu, Eğe ve Akdeniz için 300000, Doğu Anadolu, Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu için ise 200000 TL. T2 ihalesinden RTÜK'ün beklediği asgari gelir: 500000 x 4 + 300000 x 3 x 4 + 200000 x 3 x 4 = 8000 TL T1 için beklenen asgari bedelin 55000 TL ile birleştirince toplamda 63000 TL gelir bekleniyor iki ihaleden.  Peki yeterlilik verilen medya hizmet sağlayıcılarının bölgelere dağılımına bakılınca nasıl bir tablo görüyoruz? Asıl mücadele 13 başvurunun olduğu Marmara bölgesinde

RTÜK'ten önemli açıklama

Eğer son dakikada bir değişiklik olmaz ise, önümüzdeki hafta bugün itibariyle (16 Nisan) T1 olarak adlandırılan ulusal karasal sayısal lisansların dağıtım ihaleleri başlamış olacak. 2006 yılından beri devam eden sayısal karasal yayın macerası mutlu sona ulaşacak sonunda. Tüm ülke vatandaşlarını yakından ilgilendiren bu sürece dair yazılı basında pek habere rastlamadım. Televizyon izlemediğim için görsel basında konu edildi mi bilemiyorum. Medya haberleri veren internet sitelerinde bile ihaleleri ele alan yazılar görmedim. Bu kadar önemli bir ihale neden böyle sessizlikle bekleniyor bilemiyorum.  İhalelerin başlamasına bir hafta kala RTÜK'ten gelen açıklama , sürece ilişkin belirsizlikleri ortadan kaldıracak kadar net. Açıklamada öne çıkanları maddelersem: Sayısal karasal yayında 33 ulusal özel, 10 TRT, 4 bölgesel ve 7 yerel ile birlikte toplam 54 televizyon yayını izlenebilecek. Bu yayınların 12 adeti yüksek tanımlamalı (High Definition: HD) olacak. Günümüzde başkentin çoğ

Almanya'da sayısal karasal televizyon

Baştan söyleyeyim. Almanya'da yaşamıyorum. Bu yüzden yazdıklarım, okuduklarım ve araştırmalarımdan edindiklerimle sınırlı. Eğer yazdıklarımda hatalar olduğunu biliyor / düşünüyorsanız, lütfen yazın. Amacım, 10 yıldır değişmedi: özgün, Türkçe ve doğru bilgiler üretmek. Blogu takip ediyorsanız sizin de iyi bildiği gibi ülkemizde de sayısal karasal televizyon yayıncılığı başlayacak. Kasım 2015'ten sonra ise analog karasal yayınlar kapatılacak. Analog Switch Off olarak adlandırılan bu süreci bizden önce yaşamış ülkelerden birisi olan Almanya'nın deneyimleri önemli. Bizim gibi büyük ve gene bizim gibi dağlık bölgeleri olan bir ülke olması, Almanya örneğini daha da önemli kılıyor. Yandaki grafik Almanya'da DVB-T yayınlarının kapsama alanını gösteriyor. Sürekli olarak renklendirilmiş bölgede hem özel hem kamunun DVB-T yayınları var. Kesikli olarak renklendirilmiş bölgede ise sadece kamunun DVB-T yayınları izlenebiliyor. Grafik teki bilgilerin tarihi Mayıs 2012. Almanya

Yer elması çorbası

Bu tarifte kullanılan su, bir kaç önceki tarifteki kabakların haşlama suyudur. Bir kaç önceki tarifteki kabak kayığını yapmamış olanlar normal su kullanabilir. Efendim bu yer elmasını çok severim. Kendisi bağırsak çalıştırmada çok başarılı sebzelerimizdendir. Kendine göre tatlı bir lezzeti vardır. Çiğ olarak tüketilebildiği gibi zeytin yağlı yemeğinin üzerine dere otu konulduğunda da çok güzel olur. Peki çorbası nasıl olur? Ben yaptım, oldu. Malzemeler belli: yer elması, bir çay bardağı kırmızı mercimek, soğan ve havuç. Sebzeleri temizleyip, ki yazması kolay ama yapması zor. Yer elması eğri büğrü bir sebze. Soyması zahmetli. Bu temizleme, soyma aşamasını geçtiyseniz bir şey kalmıyor geriye. Kabak kayığında kabakları haşladığımız suyu bu çorbada kullanıyoruz. Sebzeleri zeytinyağında biraz çevirip ardından suyun içerisine atıyoruz. Pişirip ardında parçalayıcıdan geçiriyoruz. Ben karabiber de koydum, yakıştı. Belki az kimyon da yakışabilir, ama peşinen söyleyeyim denemedim. Sadece yak

Kabaklı, havuçlu çörek

Bu tarifte kullanılan kabak, cumartesi neşesinin ilk yemeği kabak kayığında kullanılan kabakların içinden çıkartılmıştır. Elbette kabak kayığı yapmadıysanız da bu çörekten yapabilirsiniz. Malzemelerimiz basit. Kabak, havuç, kabartma tozu, un, zeytinyağı, yumurta, süt ve tuz. Yapılışı malzemelerden de basit. Kabak ve havuçları temizledikten sonra rendeliyoruz. Sonra, burası püf noktası, kabak havuç rendesi karışımını iyice sıkıyoruz. Sıkıp suyunu çıkartıyoruz, kelimenin gerçek anlamıyla. Bu aşamada, karışıma acımadan defalarca sıkmanızı öneririm. Sonra göz kararınca un ve bir paket kabartma tozu ile iki yumurtayı ve zeytinyağını karıştırıyoruz. Rendelenmiş kabak ile havucu bu karışımla buluşturup kıvamına bakıyoruz. Fazla katı olduğunu düşünürseniz süt ekleyebilirsiniz. Bu tarifte ölçüler hep göz kararı olduğu için miktar belirtemiyorum ne yazık ki. Fırın kabını zeytinyağı ile sıvadıktan sonra karışımı kaba döküyoruz. Fırında 170 derecede, 150 ya da 180 olsa ne olacak bilmiyorum, ki

Kabak kayığı

Mutfak konusunda bir iddiam yok. Yemek tarifleri için bu kadar çok sayfa varken, bir iddiam olması anlamsız olur zaten. Sayfamda tariflere yer vermemin sebebi, ileride bu tarifleri okurken, onları yaptığım zamanı hatırlamak. Anıları kalıcılaştırmak bir yerde. Birbirine bağlı üç tarif, bana ileride bu cumartesi sabahını hatırlatacak. Belki sizlere de faydası dokunur. Fazla uzattım gene. Buyurun ilk tarife: baba kıyağı, kabak kayığı Öncelikle malzemeleri sıralayayım: Kabak Mantar Bezelye Kırmızı biber (kapya) Domates (püresi veya salçası da olur. salça kullanırsanız tuz atmayın) Sert peynir (keçi peyniri, hellim olabilir) Soğan, sarımsak Zeytinyağı Karabiber, tuz kabakları hazırlıyoruz iç hazırlama kabaklar hazır Yapılışı hem keyifli hem kolay. Kabakları yıkayıp soymakla işe başlıyoruz. Hemen ardından kabakları ikiye ayırıp, iki yarımın ortalarını boşaltıyoruz. (Kabak içlerini sakın ola atmayasınız. Onlar bir sonraki tarifte kullanılacak.) Bu iş için t