Ana içeriğe atla

tariflerden tekniğe dönüş: Over-the-top TV (OTTTV)

Blogların çoğunda yazılar, belli bir konu etrafında oluşturulmuş. Türkçe yazılmış blogların, en azından benim gezdiklerimin, iki konusu var: yemek ve gezmek. Belki yapması/yazması kolay olduğu için, belki daha fazla ilgi çekeceği düşünüldüğü için bu iki konuda epey sayıda blog mevcut. 2004 yılı sonlarından beri yazmakta olduğum blog sayfam için ise böyle bir ana konu tespit etmek pek kolay değil. Yan taraftaki etiketlerden de anlaşılacağı üzere kitap, film, tiyatro (son seneler yeni yazı eklenmemesine karşın eskileri okunmaya devam ediyor), mekan (özellikle Göksu Lokantası), son zamanlarda tarif ve elbette teknik yazılar ekliyorum sayfama. Mutfakta geçirdiğim zaman arttıkça tariflere yeni eklemeler sürecek. İnternette teknik konularda ahkam kesenlerin bir bölümü okullu, bir bölümü ise alaylı. Hem okullu hem alaylı olarak çalıştığım yayıncılık sektöründeki gelişmelere ilişkin yazılar oluşturmaya devam edeceğim. Umarım birilerine yararı dokunuyordur...
Uzun bir girişten sonra gelelim yazımıza. HBB TV başlıklı bir yazı yayınlamıştım blogumda. Bu yazı daha sonra Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Bülteninde yayınlandı. OTT TV, bir yerde HBB TV'nin ardından televizyon sektörünün gittiği yöne ilişkin ikinci yazı niteliğinde. 
Hızlanan internet bağlantısı, düşen fiyatlar, artan bilgisayar sahipliği ve internete bağlı hane sayısı televizyon izlenme sürelerini, ülkemizde bile, düşürüyor. 
Önceden belirlenmiş yayın akışına bağlı kalarak televizyon izleme zorunluluğu, günümüz yaşam tarzıyla çok örtüşmüyor. 
Uzayan mesailer, yolda geçirilen zamanın değişkenliği akşam eve, televizyona 'kavuşma' saatini farklılaştırıyor. 
İstediğini, istediği zaman, istediği yerde izlemek isteyen yeni bir izleyici türü oluşuyor. 
Ülkemizde daha çok büyük kentlerde yaşayan beyaz yakalıları tarifleyen yukarıdaki cümlelerin benzerlerine OTT TV konusunda yazılmış bir çok yazıda rastlamak mümkün. Over-the-top, bir şeyin üzerinde anlamına geliyor. Bu bir şey internetten başkası değil. Temelde internet üzerinden sunulan televizyon hizmetinden bahsediliyor aslında. Televizyon sektörüne uzak olsa bile internet ile haşır neşir birçokları IPTV, Web TV terimlerini duymuştur. İkisi de internet protokolü üzerinden sunulan televizyon hizmeti olsa bile aralarında temel bir fark vardır. Web TV, hizmet kalitesi garantisi olmadan, herhangi bir abonelik gerektirmeksizin bilgisayar üzerinden izlenen televizyon için kullanılan terimdir. IPTV ise denetlenen özel ağ üzerinden, özel bir kutu aracılığıyla çözülerek bildiğimiz televizyon ekranından izlenen, belli bir hizmet kalitesinin (Quality of Service:QoS) garanti edildiği, abonelik gerektiren uygulama için kullanılır. 
Artan bant genişlikleri sonucu, video gibi fazla yer tutan materyale internet üzerinden erişimin ve paylaşımın arttı. YouTube, DailyMotion, VidiVodo gibi sitelerde daha önce yayınlanmış televizyon programlarına istediğiniz zaman, istediğiniz yerde erişmek olanaklı hale geldi. Bu geniş arşive bilgisayar başında erişmek yerine televizyon ekranından erişmenin yollarını arayan sektörün bulduğu bir çözüm: OTT TV. Dünyadaki uygulama örnekleri, teknolojinin nereye gideceğini netleştirmiş değil. Farklı firmaların, farklı yaklaşımları var. iPhone, iPod, iPad gibi her biri çığır açmış ürünler üreten Apple firmasının Apple TV, hepimizin her gün kullandığı arama motoru Google'ın Google TV, BBC, ITV ve BT'nin kurucusu olduğu YouView, ABD merkezli Boxee, OTT TV uygulama örneklerinin öne çıkanları olarak sayılabilir. 
OTT TV, Web TV ile IPTV arasında bir yere oturmakta. IPTV gibi özel bir ağ üzerinden sunulmayan hizmet için hızlı internet bağlantısının olması yeterli. Ancak, Web TV'den farklı olarak IPTV gibi bildiğimiz televizyon kullanılarak görüntülenmekte. Televizyona görüntüleri aktarmak için farklı seçenekler mevcut. Apple TV, Boxee TV gibi bu amaca özel üretilmiş set üstü kutuları edinebileceğiniz gibi, kişisel bilgisayarınızı internetten indireceğiniz özel yazılım ile set üstü kutusu haline dönüştürebilirsiniz. Televizyon üreticileri, ethernet bağlantısı olan televizyonlar üretmeye başladı bile. Bu televizyonları kullanarak, hem sosyal ağ bağlantılarına (Facebook, Twitter) hem de internetteki içeriğe erişmek olanaklı. DLNA olarak kısaltılan Digital Living Network Alliance (Sayısal Yaşam Ağı Birliği) teknolojisi sayesinde ev içerisindeki cihazlar birbirleri ile haberleşir hale gelecek. DLNA uyumlu internet bağlantısını sağlayan modeminiz, televizyon ile, televizyon bilgisayarınız ile konuşacak. Kablo bağlantıları ile uğraşmadan birbiriyle haberleşen cihazlar sayesinde istediğiniz içeriği istediğiniz yerde istediğiniz cihaz ile izleyebileceksiniz.
İnternet üzerinden bu tür hizmetler verilmeye başlanınca akla gelen ilk soru klasik televizyon yayıncılarının ne yapacağı oluyor. OTT TV'nin mevcut uygulama örnekleri incelendiğinde ne yapması gerektiğine ilişkin ip uçları bulmak olanaklı. Birleşik Krallık merkezli OTT TV uygulamalarında (YouView, SeeSaw) BBC'nin ortakların başında geldiği görülüyor. Teknoloji ne olursa olsun, asıl olan içerik olmaya devam edecek. İçeriğin üretimi konusunda ise televizyon şirketlerinin yıllara dayanan deneyimi var. OTT TV'de internet bağlantısı sağlayan şirketlerin konumu belirsiz. Bir şekilde OTT hizmet zincirine dahil olmayan/olamayan hizmet sağlayıcıların, altyapılarını büyük oranda dolduracak videolar için farklı bir ücretlendirmeye gitmek isteyecekleri düşünülüyor. 
Dünyadaki uygulamalarının bu yılın ilk yarısında başlaması öngörülen OTT TV konusunda bir pencere açmak adına derlediğim bu yazı umarım yararlı olmuştur. Teknoloji, insan hayatını kolaylaştırdığı tartışılabilir ancak her geçen gün kendine daha bağımlı hale getirdiği kesin. Bu bağımlılıkların en önemlilerinden televizyonun azalan etkisini eski haline getirmeye dönük teknolojiler hakkında araştırma yapmak, yazılar yazmak beni üzse bile işim bu. Teknoloji sizi kullanacağına siz teknolojiyi kullanın...
yazıda konu edilen uygulamalara ilişkin ayrıntılı bilgi almak için:
http://www.youview.com
http://www.boxee.tv
http://www.seesaw.com
http://www.sony.com.tr/hub/bravia-lcd-televizyon/2/2/article/id/1237477791640
http://www.google.com/tv/

Yorumlar

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yapay zeka, blog yazıları

2004 yılından bu yana devam ediyorum blog yazmaya. Kişisel hayatımda da teknoloji dünyasında da bir çok değişiklik oldu bu süreçte. Zaman zaman ara verdim yazmaya. Blog yazmaya, Türkçe içerikleri çoğaltmak amacıyla başlamıştım. Bugün geldiğimiz noktada ise özgün içerikleri çoğaltmak gibi bir hedef ile devam ediyorum yazmaya.  Bir çok işin yapay zeka araçlarına yaptırıldığı günümüz dünyasında, özgün içerik bulmak zorlaşıyor. İlk başlarda heyecan verici görünen yapay zeka tarafından oluşturulan içerikler, bir noktadan sonra birbirinin kopyası hâline dönüşüyor. Büyük olasılıkla bu sorunu aşacak araçlar da çıkacaktır.  Farklı konularda, yapay tatlardan ari içeriklere ulaşmak isterseniz tek yapmanız gereken SadeceOzgur sayfasına ulaşmak. Bu yazıyla birlikte, bundan sonra yapay zeka destekli hiçbir içeriğin blog sayfamda yer almayacağını duyuruyorum. 

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

Bozkırdaki Gölgeler (Don Segundo Sombra) / Ricardo Güiraldes

Ricardo Güiraldes, Arjantin edebiyatının önemli isimlerinden birisiymiş. Don Segundo Sombra'yı, Can Yayınları'nın 1983 Ocak tarihli, Siren Tayla ve Vedat Tayyar Erdamar'ın çevirisiyle Bozkırdaki Gölgeler adıyla yayınladığı baskısından okudum. 235 sayfalık romanın sonunda Harriet de Onis'in makalesine yer verilmiş. Genel olarak Arjantin edebiyatı, özel olarak ise Güiraldes ve Son Segundo Sombra'ya dair ilginç bilgiler var makalede.  Romanın konusu Arjantin kırsalında bir gencin yetişkin olma yolundaki serüveni diye özetlenebilir. Kendisine rol model olarak Don Segundo Sombra adlı bir sığır çobanını seçtikten sonra yaşadıkları, düşündükleri ve dönüştüğü karakterini akıcı bir dille kaleme almış Güiraldes. 

İstanbul Modern İzzet Keribar sergisi

İstanbul Modern'de 2024 Kasım ayında açılan İzzet Keribar'ın fotoğraflarından oluşan seçkiyi ziyaret etmek istiyorsanız 25 Mayıs 2025'e kadar vaktimiz var.  Farklı dönemlerde ve mekânlarda çekilen birbirinden etkileyici kareleri incelerken Keribar'ın notlarını okumayı ihmal etmeyin. İyi fotoğrafın, belki de herşeyin "iyi"si için geçerli olan, özen ve sabır gerektirdiğinin kanıtı gibiydi sergi. İstanbul Modern'in terasında martı, Galata Kulesi ve şehri yıkayan yağmuru tek karede sabitlemeye çalıştığım fotoğraf için aynı özen ve sabrı gösterdim mi bilemiyorum.

Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nde SoleMare Cafe

SoleMare Cafe ile 2015 senesinde tanıştık. O tarihlerde Küçükkuyu'nun büyük sürprizi başlıklı bir yazı ile blogda tanıtmaya çalışmıştım. 2016 yazında ise cafenin kurucuları ile söyleşi yayınladım. Mekânlara dair yazılara artık blogda çok yer vermiyorum. Sebebi ise basit: Google Haritalar.  Gittiğim mekânları Google Haritalar'da yorumluyor ve puanlıyorum. Hem daha pratik geliyor hem de daha çok kişiye ulaşıyor yazdıklarım. Ben de bir yere gideceğimde öncelikle Google Haritalar'daki yorumları okuyorum.  Yukarıdaki iki paragrafı yazma nedenim birazdan anlaşılacak. Bir kaç gün önce, çevrede yeni açılan bir yerler var mı diye Google Haritalar'da dolaşırken Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nin bahçesinde SoleMare Cafe 'nin yeniden açıldığını gördüm. Uzun zamandır ayrı kaldığım bir arkadaşla karşılaşmış kadar sevindim. Web sayfalarını incelediğimde ise hem çok şaşırdım hem de çok mutlu oldum. Web sayfasında iki kişiye teşekkür mesajı paylaşılmış. Birisi logolarını tasarlaya...

İnsanlığımı Yitirirken / Osamu Dazai

Japon edebiyatının en önemli yazarlarından biriymiş Osamu Dazai ya da gerçek adıyla Şuuci Tsuşima. İnsanlığımı Yitirirken, ölümünden önce yazdığı son eseri. Japoncadan çevirisini Peren Ercan yapmış.  Yazar 1909 - 1948 yılları arasında yaşamış. İlkinde yaşı küçük olsa da, iki dünya savaşını da görmüş. Hayatına dair ayrıntıları buradan okuyabilirsiniz.  İnsanlığımı Yitirirken bir  kurgu roman, ancak otobiyografik özellikleri oldukça baskın olan bir kurgusu var. İthaki yayınları, eserin sonuna Mark Gilbeau'nun yazdığı ve Elif Kılıç tarafından çevrilen bir Sonsöz eklemiş. Romanı bitirmeden bu sonsözü okumamanızı öneririm.  Toplumla uyumlu yaşamak, sıradışı yeteneklere sahip olan bireyler için daha zor. Dazai de ömrü boyunca bu zorluklarla boğuşmuş. Teselliyi kimi zaman alkolde kimi zaman kadınlarda aramış. Ancak "hayata tutunmayı" başaramamış.  Tarihin farklı bir kesitinde yaşasaydı farklı olur muydu Dazai'nin hayatı? 1950'lerde dünyaya gelseydi mesela, ikinci düny...