Ana içeriğe atla

Kayıtlar

"Mr. & Mrs. Smith", Film

Brad Pitt ile Angelina Jolie'nin başrollerini paylaştığı bir film Mr. & Mrs. Smith . Filmin ilk yarısı çiftin evlilikleri ile birlikte sürdürdüğü sıra dışı işleri konu alıyor. Eğlenceli bir ilk yarı sonrası hareketli sahneleri sevenleri memnun edecek görüntüler başlıyor ikinci yarıda. Hoşça vakit geçirmek için iyi bir seçim.

"İstanbul Hatırası:Köprüyü Geçmek", Film

Fatih Akın'ın son filmi İstanbul Hatırası , yakın zamanda çeşitli vesilelerle adını duyuran bu dünya harikası şehrimizin yeni bir reklamı. Konusu kısaca şöyle: Alexander Hacke, Duvara Karşı'nın film müzikleri için gelmiş İstanbul'a. Gelenlerin bir çoğu gibi o da kente aşık olmuş. Özellikle müziklerine. Kentin müziklerini incelemek için gelmiş tekrar İstanbul'a. Akın, müzikten yola çıkarak farklı kültürlerin bir arada yaşadığı, birbirine karıştığı kentte 2 saatlik gezintiye çıkartıyor. Bu gezinti sırasında Duman, Orhan Gencebay, Müzeyyen Senar, Replikas, Sezen Aksu, Ceza, Ceza'nın babası, sokak müzisyenleri ve saymayı unuttuğum niceleri rehberimiz oluyor. Oldukça keyifli bir film. Müzik albümünün çok satacağına kuşku yok. İstanbul müzikleri ile ilgili belgesel bekleyenler hayal kırıklığına uğrayabilir. Kente damgasını vurmuş kimi türler çok kısa geçilmiş. Ancak hemen belirtmekte yarar var, ticari bir filmden belgesel olmasını beklemek yanlış olur. Herkese öneririm....

Doğum günü

Doğum günlerini neden kutlarız? Hala hayatta olduğumuza sevindiğimiz için mi? Aslında doğum günlerini kutlamaya başlamamız kendi irademizle olmaz. Anne babamız eserlerini meydana getirmenin yıl dönümünü kutluyorlardır başlarda. 1-2-3 yaşında kendimizden haberdar olmadığımızdan doğum günümüzü kutlamayı akıl etmemiz olanak dışıdır zaten. Yıllar geçtikten sonra, aklımız ermeye başlayınca, yaşamın kendisinin en büyük hediye olduğunu anlarız, ya da anlamalıyız. Sadece yaşadığımız için, her sabah uyanıp, her dakika nefes aldığımız için bile kutlamaya değer yaşam. Çünkü umut doludur insan yaşadığı sürece. Her şeyin daha iyiye gitme olasılığı vardır yaşadıkça.

Sıcak Külleri Kaldı, Oya Baydar

Oya Baydar romanları okumaya devam. Erguvan Kapısı ardından Sıcak Külleri Kaldı'yı okumak iyi bir sıralama olmasa bile her iki roman da aslında tek başlarında da okunabiliyor. Aslında Sıcak Külleri Kaldı'nın bıraktığı yerden başlıyor Erguvan Kapısı. Henüz iki romanı da okumadıysanız Erguvan Kapısı'nı sonraya bırakmak gerekir. Romanında "iktidar"ı sorguluyor yazar. Sosyalizmde iktidar kavramı ayrıca tartışılıyor. 1990'lı yıllarda Sovyet blokunda yaşanan büyük çöküşün sosyalizme inanmış insanlar üzerindeki etkileri iyi seçilmiş karakterlerle anlatılmış. Sovyet Kominist Partisi'ne bağlı Ömer Hoca, politbüro üyesi akademisyen Falin, devlet içerisinde yükselmiş ve iktidar ile kirlenmiş Arın Murat (isme dikkat), siyasi mülteci olarak yaşayan oğlunu ve eski sevgilisini yitirmiş Ülkü, Arın'ın arkadaşı bir dönem sola ilgi duymuş, bir yerde "sınıfına ihanet etmiş" Cem gibi gerçek hayatta karşımıza çıkabilecek inandırıcılıktaki karakterler hepsi de. ...

Dire Straits

Hangi yıldı, hangi şarkıydı Dire Straits'i dinlemeye başlamam. Herhalde 10-12 yıl olmuştur ama. Mark Knopfler'in buğulu ve büyülü sesi, eşsiz gitar ve davul soloları. Bu sabah Brothers In Arms şarkısının sözlerine baktım tekrar: These mist covered mountains Are a home now for me But my home is the lowlands And always will be Some day you?ll return to Your valleys and your farms And you?ll no longer burn To be brothers in arms Through these fields of destruction Baptisms of fireI?ve watched all your suffering As the battles raged higher And though they did hurt me so bad In the fear and alarm You did not desert me My brothers in arms There?s so many different worlds So many differents suns And we have just one world But we live in different ones Now the sun?s gone to hell And the moon?s riding high Let me bid you farewell Every man has to die But it?s written in the starlight And every line on your palm We?re fools to make war On our brothers in arms Özellikle son sözler günümü...

İhanet Noktası, Dan Brown

Dan Brown, ülkemizde Da Vinci Şifresi isimli kitabıyla tanındı. Konu ile ilgili (Tapınak Şövalyeleri) Serdar Turgut yazılar yazmıştı daha önceleri. Magdelanı Meryem, Sion Tarikatı gibi bir çok insanın ilgisini çeken bir konuda yazılan Da Vinci Şifresi'ni okuyunca yazarın diğer kitaplarını da okumak istemiştim. Melekler ve Şeytanlar, Digital Kale kitaplarından ilk romandan aldığım tadı alamadım. Oldukça sürükleyici bir roman İhanet Noktası. Ön sözünde, kitapta yer alan tüm teknolojilerin gerçek olduğu yazılmış. Şüphe ile yaklaşmakta yarar var bence bu sava. Gerçi sonuçta okuduğumuz kurmaca bir roman, bilimsel makale değil. Brown, şimdiye kadar okuduğum diğer romanlarında olduğu gibi, bu romanda da genç güzel kadın ile orta yaşlı karizmatik erkek karakterlerini yerleştirmiş merkeze. İlk sayfalardan kimin hayatta kalacağını, kimin kısa bir süre sonra öleceğini, kimin sürpriz sonda ortaya çıkacağını anlıyorsunuz. Klasik Amerikan macera filmlerinin senaryosu olabilecek derecede basit...

Erguvan Kapısı, Oya Baydar

Erguvan Kapısı, Kedi Mektupları'ndan sonra, Oya Baydar'dan okuduğum ikinci roman . Kedi Mektupları'nda, yurt dışında yaşamak zorunda kalan bir devrin insanlarının (eski tüfekler), Berlin duvarının yıkılışının, düşledikleri, uğruna yaşamlarını adadıkları sistemin başarısızlığının kanıtı olarak sunulması, savundukları değerlerin ayaklar altına alınışı karşında düştükleri çaresizlikler, bocalamalar anlatılmıştı. Kedicikler birbirlerine gönderdikleri mektuplarla sahiplerinin hayatları hakkında bilgi veriyorlardı. Bu romanda, aynı konu farklı karakterlerle ve yeni bir zamanda anlatılıyor. Bizansın, varlığı şüpheli kapısı arayan, İstanbul'da doğup belli bir yaşa gelene kadar burada yaşamış Amerikan vatandaşı Rum Profesör Teo, İstanbul'un varoşlarında sol örgüt üyesi Kerem Ali, öldürülen Dış İşleri görevlisi babasının (Arın Murat) ölümündeki sır perdesini aralamaya çalışan Diren, babası ile öldürülmeden önce son görüşmeyi yapan, "eski tüfekler"den gazeteci Ülk...

"Bolluk Ülkesi", Film

Her yıl artan sayıda vatandaşımız yeşil kart almak için başvuruda bulunuyor. Yazılı ve görsel basın Amerika'nın fırsatlar ülkesi olduğuna vurgu yapıp insanları oradaki yaşamın güzel yanlarını göstere dursun, Wim Wenders, kamerasını sokakta yaşamak zorunda kalanlara ve 11 Eylül paranoyasına batmış Vietnam gazisine çevirmiş. "Bolluk ülkesi" ismini görünce dilimizde "nerede bolluk orada yokluk" deyimini hatırladım. Filmin konusunu kısaca özetlemek gerekirse her esmerin terorist olduğunu düşünen, Vietnam'ın izlerini vücudunda ve ruhunda taşıyan, kendini "ülkesini korumaya" adamış dayı Paul (John Diehl) ile Afrika'da doğup büyüyen, bir süre Batı Şeria'da yaşamış, kendini ihtiyaç sahibi insanlara yardıma adamış 20 yaşındaki yeğeni Lana'nın (Michelle Williams) 1 haftalık yaşamı. Süresinin uzunluğuna karşın sıkmadan, belli bir tempoyu koruyan film, yer yer belgesel görüntülerle süslenmiş. Özellikle Diehl'in oyunculuğu çok başarılı. Arka pla...

"O Şimdi Mahkum", Film

O Şimdi Asker'in ardından, Levent Kazak'ın açıklaması ile bu filmin üçlemenin ilki olduğunu öğrendik. O Şimdi Mahkum , üçlemenin ikincisi. Abdullah Oğuz yönetmiş. Öykü inandırıcı, karakterler gerçekçi. Erkan Can, Levent Kazak ve Zafer Alagöz iyi oynamışlar. Burhan Öçal ise var olan karizmasını rolü ile iyi bağdaştırmış. Karizma, doğuştan gelen özelliklerden bence. Rutkay Aziz karizma sahibi sanatçılardan biriyse diğer kesinlikle Burhan Öçal. Ülkemizde çok tanınmasa bile dünyanın sevdiği vurmalı çalıgılar ustasının duruşu, yürüyüşü, bakışı rolüne uymuş. Erkan Can'dan özel bahsetmem gerek. 1998 yılında Serdar Akar'ın yönettiği Gemide filmindeki rolü ile etkilemişti beni. Bu filmdeki rolünün de hakkını veriyor.

"Ayın Karanlık Yüzü", Film

Biket İlhan'ın yönetmenliğini, eşi Metin Belgin'in senaryosunu yazdığı ve oyuncu olarak yer aldığı yapımı izlemeden önce umutluydum. Gökçeada benim de sevdiğim değişik bir yer. Öncelikle "ada", dört yanı denizlerle çevrili. Hem ana karaya en uzak adamız olması hem de eksik olmayan rüzgarı nedeniyle ulaşımı, özellikle kış aylarında, sık sık kesintiye uğramakta. Filmin konusu da ilginç: Kaçak mahkumlar, onlara yardım eden kafayı ölen kocası ile bozmuş adalıların tacizine uğrayan genç güzel kadın. Ama gelin görün ki ne Sanem Çelik'in, özellikle filmin sonlarındaki sahnelerdeki, performansı ne de Gökçeada'nın atmosferi, ki onun da başarılı kullanıldığı söylenemez, filmi kurtarmaya yetmemiş. Birden fazla suçlu karakteri aynı film içerisinde yoğurmak kolay bir iş değil. Film, bunu başaramıyor. Özellikle tetikçi karakteri neredeyse hiç işlenmemiş. Banka hortumcusu ile tarihi eser kaçakçısının diyalogları inandırıcılıktan uzak. Bir de film ile ilgili okuduğum tanıtım ...

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

e-imza

Elektronik imza sempozyumu vardı geçtiğimiz hafta Ankara'da. Gazi Üniversitesi ile Telekomünikasyon Kurumu (TK) ortaklaşa düzenlemişler sempozyumu. Birbirinden ilginç deneyimler paylaşıldı iki gün boyunca. Görünen o ki e-imza ile ilgili temel sorun ne teknik, ne yasal. Sorun biraz yumurta tavuk sarmalı gibi. Yani uygulama olmadığı için e-imza almıyor kimse, e-imza yaygın olmadığı için uygulamalar yaygınlaşmıyor (özellikle bankacılık ve finans sektöründe). Bu sarmal nasıl kırılır? Bir başlangıç uygulaması bulmak gerekiyor. Sempozyumda dile getirilmeyen bir ilginç fırsat DVB-T ile birlikte satın alınması gerekecek Set Üstü Kutularla akıllı kartların okunabilecek olduğu gerçeği. Eğer doğru kutular ve konfigürasyon seçimi yapılırsa ve e-devlet uygulamalarının bir kısmı DVB-T platformuna taşınırsa beklenmedik bir hızla e-imzanın yaygınlaşması sağlanabilir. Bu konuda İtalya örneğinin iyi incelenmesi gerekiyor.

Yeni blog: Oyku7.blogspot.com

Oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında kısa öyküler yayınlamaya başladım. Aslında öykü serisi demek daha doğru olur belki.  Her hafta pazar günü saat 10'da yayınlanan ilk öykü ile başlayan ve hafta boyu her gün saat 10'da yayınlanan bölümleri ile süren, 7 günlük seriler.  Serilerin özelliği, birbirine yakın yerlerde ya da konseptlerde çektiğim fotoğraflara eşlik etmeleri.  Şimdiye kadar iki seri öykü yayınladım. Toplamda 14 öykü ediyor. Yarından itibaren yeni seri başlıyor, siz kıymetli okuyucularım için bir ön bilgi olsun, bu serinin adı Kadıköy. Bugün Kadıköy'ün çeşitli yerlerinde çektiğim 7 fotoğraf eşliğinde yedi kısa öykü yer alacak, yarından itibaren 7 gün boyunca, saat 10'da oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında. Öykülerdeki karakterler, anlattıkları, olay örgüsü vb. tamamen kurgu. Gerçek hayattaki kişi ve olaylarla bağlantısı tesadüften ibaret.  İlginizi çekerse aynı öyküler ve fotoğraflar oyku7.blogspot adresli Instagram hesabında da yayınlanıyor...

2019 hedefleri, 2. ay değerlendirmesi

Öyle büyük hedefler koymamıştım kendime 2019 için . Zaten koysam da pek bir şey değişmediğinden belki de :)  Neyse, madem hedefleri ve ilk ay değerlendirmesini paylaştım, ikinci ayda durum ne minvalde onu da yazayım: Yeni kitap satın almama kararımı uygulamaya devam ediyorum. Bu süreçte kütüphane can simidim oldu. Şubat ayında istediğim kadar kitap okuyamadım ne yazık ki. Mart ayından umutluyum. Spor, istediğim yoğunlukta ilerliyor. Öğlen arası boşluğunda Eymir yürüyüşleri ve gün içerisinde olabildiğince hareket halinde olmak... Benim için yeterli. Bu yaştan sonra herkül gibi görünmeyi istemem zaten.  Eski yazı için girişimim henüz yok. Aslında bu konuyu başka bir şekilde çözmeyi planlıyorum. Sonbaharı beklemem gerekiyor. Bakalım, eğer tahmin ettiğim gibi ilerlerse süreçler, sizlerle de paylaşırım... Teknik etiketli yazıları, biraz daha özenli ve referanslı yazmaya gayret ediyorum. Bu yüzden eskisi kadar hızlı eklemeler olmuyor. Ancak beklediğinize değeceğini umu...

Viyana fotografları yayında

Viyana fotograflarının bir kısmını yayına verdim. Son gün çektiklerim ile henüz yüklemediğim bir kısmını ileride koymaya çalışacağım. Ayrıca fotografların açıklamaları da yok. Şimdilik bunlar var.

Sokak sanatçıları, Ankara

IBC'ye 11 gün kaldı Pre IBC 2023 - 1

Dördüncü kez kendimi temsilen ve kendi olanaklarımla, Avrupa'nın en büyük yayıncılık fuar ve konferansı IBC'ye basın akreditasyonu ile katılacak olmanın heyecanı içerisindeyim. 2019'da bir dizi yayınlamıştım; Pre IBC başlığı ile.   O sene IBC'ye katılamamıştım gerçi ama şimdi dönüp okuyunca 2019'da konuşulanları hatırlamanın kolaylığı, 2023 için de bir Pre IBC hazırlamaya itti beni.  2019'da Temmuz ayının ilk günlerinde yazmaya başlamışım, Pre IBC'leri. Konferansa gelme konusunda kararsız kalanlar için bir rehber olmuştur belki. Bu yıl, bu anlamda oldukça geç kaldım. Amsterdam'daki otellerin büyük bölümünde yer bulmak zor, yer kalanların ise ücretleri fazlasıyla yüksek. Keza uçaklarda da durum farklı değil. Sözü gene uzattım, buyurun Pre IBC 2023 dizisinin ilk yazısına: Bu yazıda IBC'ye ilk kez katılacaklara, dördüncü kez katılmanın deneyimi ile önerilerimi sıralayacağım. IBC, RAI Amsterdam adlı bir fuar alanında düzenleniyor. Amsterdam merkezine,...

Antidepresan Tuzağı / Dr. Mutluhan İZMİR

Dr. Mutluhan İzmir ile ilk tanışmam Tıp Bu Değil kitapları ile olmuştu. Psikiyatristlerin hastalıkların çözümü olarak kimyasallara bu kadar bel bağlar hale gelmesini eleştiren bir tavrı vardı Tıp Bu Değil serilerinde. Bir kaç televizyon programına da katıldığını, web sayfasındaki bağlantılardan öğrendim. O programlarda bahsediyordu Antidepresan Tuzağı adlı kitabından. Sonra, bir vesile ile yüzyüze tanışma olanağı da buldum. Hatta geçenlerde haftanın sorusunda Antidepresan Tuzağı'nı hediye ettim. İşin doğrusu vaadettim desem daha doğru, kitabı henüz imzalatmaya fırsat bulamadım. Gene sözü fazla uzattım. Buyurun Antidepresan Tuzağı'na... Hayy Kitap'tan çıkmış bu önemli çalışma. Önce kitaptan çarpıcı bir alıntı: "İnsanlık, bu dünyadaki uzun süreli varoluşunun son 50 yılı boyunca, şimdiye dek görülmemiş ölçüde yoğun biçimde ruhsal sorunlar yaşayan ve buna yönelik tedaviler talep eden bir konuma gelmiştir. İnsanların modern yaşama geçmesiyle ortaya çıkan yeni yaşam...

HAFTANIN SORUSU: Bu heykel şimdi nerede duruyor? daha önce hangi iki meydanı süsledi?

Bu kez haftanın sorusunda kendi çektiğim bir fotografı kullanamıyorum. İşlerin yoğunluğundan yetiştiremedim, Ankara'dan ayrılmadan. Neyse ki internet var. Artık Ankara'ya döndüğümde kendi fotograflarımı çekip, bu eseri kendi gözümle sizlere aktarmaya çalışırım.  Soruyu yazının başlığında belirttim aslında. Bir kez buraya yazayım. Gene üç sorumuz var: Heykel şu anda Ankara'nın neresinde? Heykel bugün olduğu noktaya gelmeden önce hangi meydandaydı? Daha önce hangi meydandaydı? ve gelelim ödülümüze. Malum en son Cinsel Şiddet'i ödül olarak vermiştim. Bu kez ödül, epey can sıkacak cinsten. Muhtemelen okuyabilirseniz, kabul ediyorum ki kolay okunan kitaplardan değil, paketli her türlü gıdadan olabildiğince uzak duracaksınız. Bir kişi bir kişidir. Bu yüzden ödüllü kitabımız : YEMEZLER! Dr. Yavuz DİZDAR'ın insanlığa hediyesi.  Kimisi mal mülk edinir yazdıklarıyla, Dr. Dizdar insanların hayır dualarının sahibi oldu bana kalırsa. Bakmayın, kibirden gözleri...