Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kahve bardağı boyları ve önemli (!) keşfim.

Ülkemizde giderek yaygınlaşan kahve dükkanı zincirleri, içecekleri farklı boylardaki bardaklarda sunuyorlar. Zincirden zincire bardak boylarına verilen isimler değişse bile aynı kalan bir özellik var: en küçük boy bardak bile ülkemiz ölçülerine göre büyük. Bu tespitim, sadece bana ait değil. Arkadaşlarımın çoğunun düşüncesi aynı. En küçük boy bardakta (Starbucks'ta tall olarak geçiyor) istediğimizde bile sunulan içecek fazla geliyor. Geçtiğimiz günlerde yeni bir boy fark ettim Starbucks'ta: short . En küçük boy bardak istediğimizde seçenekler arasında sunulmayan short, çocuk boyu olarak adlandırılıyor. İlginç olan, özellikle istemediğiniz sürece bu boyun size hatırlatılmaması. Neyse bu önemli (!) keşfimi sizlerle paylaşmış olayım. Amerika'da yaşamadığımıza göre, alışageldiğimiz kupa-bardak boylarında kahve içebilirsiniz çocuk boy isterseniz...

Siyah Süt, Elif Şafak

Siyah Süt, yayınlandığı 2007 yılında epey ses getiren otobiyografik roman. Yazarların, kendilerininden bahsettiği kitapları okumayı sevmişimdir oldum olası. Yazma süreçlerini anlattıkları, okuyucu ile dertleştikleri kitapları. Çok severek okumuştum Adalet Ağaoğlu'nun Damla Damla Günler adlı anı kitabını. Siyah Süt'ü anı kitabı olarak nitelendirmek doğru olmaz. Zaten kitabın kapağında otobiyografik roman yazılı. Çocuk sahibi olma, yerleşik hayat yazarlık sürecini nasıl etkiler? Edebiyat tarihinde kadın yazarların kadınlık ile yazarlık arasındaki seçimleri ya da toplumun kadından beklentilerini karşılarken yazmanın zorlukları gibi konularda tarihten örnekler veriliyor roman boyunca. Benistan ülkesinin parmak kadınlarının (Hırs Nefs, Pratik Akıl, Sinik Entel, Anaç Sütlaç, Can Derviş ve Saten Şehvet hanımlar) hikayeleri romanı akıcı ve keyifli yapmış. Anlatılan süreç, bir çok kadının yaşadıkları sanırım: Çocuk sahibi olma kararının verilmesi. Bu konu üzerine düşünmeyip haya...

Emperyalizm ve Siyasal İslam Arasında Türkiye, Ergin Yıldızoğlu

Ergin Yıldızoğlu, pazartesi ve çarşamba günleri Cumhuriyet gazetesinde yazan ekonomist/araştırmacı/yazar/şair. Gazete yazılarında referans verilmesi çok rastlanan bir durum değildir. Oysa Yıldızoğlu'nun her makelesi, bilimsel yayın benzeri referanslarla dolu oluyor. Dünyanın gidişi üzerine yorumları, ne yazık ki, doğru çıkıyor çoğu kez. Ne yazık ki diyorum, çünkü oldukça karamsar öngörülerde bulunuyor. Emperyalizm ve Siyasal İslam Arasında Türkiye başlıklı kitabı, 2006-2008 arasında yazdığı makalelerin konulara göre düzenlenmiş hali. Uzun giriş yazısı, 3 bölüme ayrılmış kitabın kısa özeti gibi. Büyük Ortadoğu, Emperyalizm, Türkiye ve Siyasal İslam başlıklı bölümlerde Yıldızoğlu'nun çeşitli tarihlerde yazmış olduğu makalelere yer verilmiş. Yazıların sonunda, gazetedeki yayın tarihleri de var. 430 sayfalık kitap, kolay okunur türden değil. Çoğunlukla iki-üç makale üst üste okuyunca bunalıp kenara bıraktım. İç karartıcı öngörülerin büyük bölümünün gerçekleşmiş olması, henüz ger...

Sürüne Sürüne Erkek Olmak, Pınar Selek

Sosyolog, yazar Pınar Selek'in 2008 yılında yayınlanan kitabı Sürüne Sürüne Erkek Olmak. 216 sayfa ve hızlı okumayanlardan olan ben bile bir günde bitirdim. Zorunlu askerlik hizmetine ilişkin, çeşitli yaş ve sosyoekonomik çevreden 58 erkek ile yapılan söyleşilerle oluşturulmuş bir kitap. Söyleşileri Hüseyin Deniz ve İrfan Uçar gerçekleştirmiş. Askere uğurlama ile başlayan ve Eve Dönüş ile biten bir süreci toplamda 15 bölümde incelemiş yazar. Sosyolog bir kadının gözünden erkek kimliğini oluşturan önemli ögelerden birisi olarak ele alınmış askerlik dönemi . Ülkemizde her erkeğin bir şekilde askerlik anısı vardır. Bir nedenle askerlik yapmayanların bile bu sürece dair anlattığı/anlatacağı şeyler oluyor. S osyoloji konusunda eğitimim olmamasına karşın kitaptaki yer verilen bir çok konuda kafa yormuştum askerliğim boyunca. Kısa sürede okumama karşın etkisi uzun sürecek kitaplardan birisi Sürüne Sürüne Erkek Olmak. Kitabın yazarı Pınar Selek ve kitapta yer alan söyleşileri gerçekle...

19 Temmuz 2009'a doğru sigara içme yasağının uygulanması

Sigaranın kapalı alanlarda içilmesini yasaklayan yasa, 15 Mayıs 2008 ve 19 Temmuz 2009 tarihlerinde uygulanmaya başladı/başlayacak. İş yerleri, toplu ulaşım araçları, taksiler, hava alanları ve daha bir çok kapalı alanda yasağın uygulanması neredeyse bir senedir sürüyor. Peki bu yasak ne kadar uygulanıyor? Kişisel gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istedim. Oldukça fazla sayıda çalışanın bir arada yaşadığı bir yerleşkede (kampüs) iş yerim. Farklı binalardan oluşuyor yapısı. Yasağın ilk günlerinde sigara tiryakileri, odalarının kapısını kilitleyerek içeride tüttürüyorlardı zehir saçan içeceklerini. Sonbahardan bu yana, koridorlarda, kapısı açık odalarda içmeye devam ediyorlar. Tiraji komik durumlar yaşanıyor. Her kata 2 sorumlu atandı. Bu sorumlular yasağın uygulanmasını denetleyecek. Benim çalışmakta olduğum katın sorumlusu olarak belirlenenler en sağlam içiciler :) Kimi kime şikayet edeceksiniz? Alış-veriş merkezlerinin durumu, iş yerlerinden farklı değil. Özellikle merkezlerin içinde ye...

Issız Adam

Uzun süre gitmedim Issız Adam 'a. Merak etmediğimden değil. Denk gelmedi bir türlü. O kadar çok şey duymuştum ki filmle ilgili, izledikten sonra ciddi hayal kırıklığı yaşadım. Anadolu'nun bağrından kopup gelmiş, babasının açtığı restaurantta yaptığı yemeklerle kendi dünyasını kurmuş yalnız bir adam kahramanımız. Kadınlarla ilişkilerinde başarısız, seks konusunda sıkıntılar yaşayan Issız Adam'ımız bir yandan eski plaklardaki seslerin hayranıdır. Görüp beğendiği, birlikte olmak için türlü bahaneler/yalanlar uydurduğu Ada ile ilişkisi hem kendisini hem yaşam biçimini değiştirecektir. Peki bu durum sürekli olur mu? İşte filmin ilk yarısı bu güzelliklerle sürüp bitiyor. İkinci yarı ise biraz aceleye getirilmiş diye düşündürdü. Aslında final sahnesine kadar aceleye getirilmiş gibi gelse bile hayal kırıklığı diye nitelendirmeyeceğim bir yarıydı. Ama öyle bir final sahnesi var ki, inandırıcılıktan bu kadar mı uzak olur. Şimdi filmin finalini anlatıp, izlememişleri düşman etmeyeyim ...

PowerXL macerası devam ediyor (internette)

Hatırlayacaksınız bir süre önce PowerXL'den bahseden yazı yazmıştım. Ankara'da keyifle dinlediğimden söz etmiştim. Sonradan yazıda bilgi güncellemesi yaparak Ankara vericisini susturduğunu yazdım. Bu kez gene Ankara'da gene PowerXL keyfini yaşayabildiğimizden bahsetmek istiyorum. Günümüzde bir çok radyonun (belki de tüm radyoların) web sayfaları var ve bu sayfalar üzerinden online yayın yapıyorlar. PowerXL de bu radyolardan birisi. İnternet sayfası üzerinden yayın dinlenebiliyor . Karasal alıcılarla (yani bildiğiniz radyo alıcılarıyla :) sadece İstanbul'a yayın yapıyorlarmış. İstanbul'da yaşayanlar için frekansının 100.2 MHz olduğunu hatırlatayım.

Barselona - Barselona

Woody Allen'in son filmini izledik bugün. Geçtiğimiz yıllarda maç sayısı adlı filmini izlemiş ve sevmiştik. Maç sayısı, Londra'da geçiyordu. Kentin güzellikleri filme eşlik ediyordu. Barselona Barselona ise adı üzerinde olduğu gibi İspanya'nın (Katalonya demek gerek belki de) önemli kentlerinden Barselona'da geçen bir yaz macerası. Birbirinden karakter ve tip olarak farklı iki Amerika'lı genç kız yazın 2 ayını geçirmek için Barselona'ya geliyor. Kızlardan esmer olanı nişanlı, ne yapmak istediğinden emin, Katalan yaşam biçimi üzerine yapmakta olduğu yüksek lisansına katkısı olsun düşüncesiyle geliyor Barselona'ya. Sarışın olan isehayatın rüzgarına kendini bırakmış yaprak gibi savruluyor. Aşkı arıyor belki de. Eşinden olaylı bir şekilde ayrılmış bohem ressam ile tanışan kızlarımızın hayatları (en azından bir süreliğine) değişiyor. Nişanlı olanı hayatının geri kalanını kökten değiştirecek tercihi yapmaya çalışıyor. Ressamın eski eşinin de hikayeye katılmasıyl...

Sadun Aren ile cumartesi söyleşisi

Dün Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi'nin 2001 yılında yaptığı cumartesi söyleşilerinden birisinin bant çözümlerinden oluşturulan kitapçık geçti elime. Geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz Sadun Aren ile yapılmış bir söyleşi. Sadun Hoca'nın anılarından oluşan bir kitap okumuş ve yorumlarımı siz değerli okuyucularımla paylaşmıştım . Söyleşinin yapıldığı tarihte, Puslu Camın Arkasından kitabı henüz yayınlanmamış. Sadun Aren, TİP sürecini anlatarak başladığı söyleşine Türkiye ve dünyanın yaşadığı değişimleri değerlendirerek devam etmiş. Sovyetler Birliği deneyiminin başarısızlıkla sonuçlanması sonrası, sosyalizmin kurulması için önerilen yöntemlerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini söylemiş. Öncü bir mücadele ile iktidarı ele geçirip ardından kamulaştırma yoluyla özel mülkiyete son verme şeklinde özetlenebilecek mücadeleye yöntemi yerine, iş yerlerinin yönetimine katılarak zaman içerisinde sömürünün düzeyini azalta azalta sistemi değiştirmenin olanaklı olabileceğini anl...

yeni yıl

Yeni yılı umutla karşıladık. Yanı başımızda yaşanan vahşetin bir an önce sona ermesi dileğimiz, yakın gelecekte gerçekleşecek gibi görünmese bile. Ya da başladı, derinleşecek denilen krizin etkilerini 2009'da çok daha yoğun hissedeceğimizi bilsek bile. Bertolt Brecht'in şiirini bir kez daha okuyup insanların düşünmesini de bildiğini umarak, yeni yılı umutla karşıladık... Generalim Tankınız Ne Güçlü Tankınız ne güçlü generalim, Siler süpürür bir ormanı, Yüz insanı ezer geçer. Ama bir kusurcuğu var; İster bir sürücü. Bombardıman uçağınız ne güçlü generalim, Fırtınadan tez gider, filden zorlu. Ama bir kusurcuğu var; Usta ister yapacak. İnsan dediğin nice işler görür, generalim, Bilir uçurmasını, öldürmesini, insan dediğin. Ama bir kusurcuğu var; Bilir düşünmesini de. Cev. A.Bezirci

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

e-imza

Elektronik imza sempozyumu vardı geçtiğimiz hafta Ankara'da. Gazi Üniversitesi ile Telekomünikasyon Kurumu (TK) ortaklaşa düzenlemişler sempozyumu. Birbirinden ilginç deneyimler paylaşıldı iki gün boyunca. Görünen o ki e-imza ile ilgili temel sorun ne teknik, ne yasal. Sorun biraz yumurta tavuk sarmalı gibi. Yani uygulama olmadığı için e-imza almıyor kimse, e-imza yaygın olmadığı için uygulamalar yaygınlaşmıyor (özellikle bankacılık ve finans sektöründe). Bu sarmal nasıl kırılır? Bir başlangıç uygulaması bulmak gerekiyor. Sempozyumda dile getirilmeyen bir ilginç fırsat DVB-T ile birlikte satın alınması gerekecek Set Üstü Kutularla akıllı kartların okunabilecek olduğu gerçeği. Eğer doğru kutular ve konfigürasyon seçimi yapılırsa ve e-devlet uygulamalarının bir kısmı DVB-T platformuna taşınırsa beklenmedik bir hızla e-imzanın yaygınlaşması sağlanabilir. Bu konuda İtalya örneğinin iyi incelenmesi gerekiyor.

Yeni blog: Oyku7.blogspot.com

Oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında kısa öyküler yayınlamaya başladım. Aslında öykü serisi demek daha doğru olur belki.  Her hafta pazar günü saat 10'da yayınlanan ilk öykü ile başlayan ve hafta boyu her gün saat 10'da yayınlanan bölümleri ile süren, 7 günlük seriler.  Serilerin özelliği, birbirine yakın yerlerde ya da konseptlerde çektiğim fotoğraflara eşlik etmeleri.  Şimdiye kadar iki seri öykü yayınladım. Toplamda 14 öykü ediyor. Yarından itibaren yeni seri başlıyor, siz kıymetli okuyucularım için bir ön bilgi olsun, bu serinin adı Kadıköy. Bugün Kadıköy'ün çeşitli yerlerinde çektiğim 7 fotoğraf eşliğinde yedi kısa öykü yer alacak, yarından itibaren 7 gün boyunca, saat 10'da oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında. Öykülerdeki karakterler, anlattıkları, olay örgüsü vb. tamamen kurgu. Gerçek hayattaki kişi ve olaylarla bağlantısı tesadüften ibaret.  İlginizi çekerse aynı öyküler ve fotoğraflar oyku7.blogspot adresli Instagram hesabında da yayınlanıyor...

Viyana fotografları yayında

Viyana fotograflarının bir kısmını yayına verdim. Son gün çektiklerim ile henüz yüklemediğim bir kısmını ileride koymaya çalışacağım. Ayrıca fotografların açıklamaları da yok. Şimdilik bunlar var.

2019 hedefleri, 2. ay değerlendirmesi

Öyle büyük hedefler koymamıştım kendime 2019 için . Zaten koysam da pek bir şey değişmediğinden belki de :)  Neyse, madem hedefleri ve ilk ay değerlendirmesini paylaştım, ikinci ayda durum ne minvalde onu da yazayım: Yeni kitap satın almama kararımı uygulamaya devam ediyorum. Bu süreçte kütüphane can simidim oldu. Şubat ayında istediğim kadar kitap okuyamadım ne yazık ki. Mart ayından umutluyum. Spor, istediğim yoğunlukta ilerliyor. Öğlen arası boşluğunda Eymir yürüyüşleri ve gün içerisinde olabildiğince hareket halinde olmak... Benim için yeterli. Bu yaştan sonra herkül gibi görünmeyi istemem zaten.  Eski yazı için girişimim henüz yok. Aslında bu konuyu başka bir şekilde çözmeyi planlıyorum. Sonbaharı beklemem gerekiyor. Bakalım, eğer tahmin ettiğim gibi ilerlerse süreçler, sizlerle de paylaşırım... Teknik etiketli yazıları, biraz daha özenli ve referanslı yazmaya gayret ediyorum. Bu yüzden eskisi kadar hızlı eklemeler olmuyor. Ancak beklediğinize değeceğini umu...

Sokak sanatçıları, Ankara

IBC'ye 11 gün kaldı Pre IBC 2023 - 1

Dördüncü kez kendimi temsilen ve kendi olanaklarımla, Avrupa'nın en büyük yayıncılık fuar ve konferansı IBC'ye basın akreditasyonu ile katılacak olmanın heyecanı içerisindeyim. 2019'da bir dizi yayınlamıştım; Pre IBC başlığı ile.   O sene IBC'ye katılamamıştım gerçi ama şimdi dönüp okuyunca 2019'da konuşulanları hatırlamanın kolaylığı, 2023 için de bir Pre IBC hazırlamaya itti beni.  2019'da Temmuz ayının ilk günlerinde yazmaya başlamışım, Pre IBC'leri. Konferansa gelme konusunda kararsız kalanlar için bir rehber olmuştur belki. Bu yıl, bu anlamda oldukça geç kaldım. Amsterdam'daki otellerin büyük bölümünde yer bulmak zor, yer kalanların ise ücretleri fazlasıyla yüksek. Keza uçaklarda da durum farklı değil. Sözü gene uzattım, buyurun Pre IBC 2023 dizisinin ilk yazısına: Bu yazıda IBC'ye ilk kez katılacaklara, dördüncü kez katılmanın deneyimi ile önerilerimi sıralayacağım. IBC, RAI Amsterdam adlı bir fuar alanında düzenleniyor. Amsterdam merkezine,...

Antidepresan Tuzağı / Dr. Mutluhan İZMİR

Dr. Mutluhan İzmir ile ilk tanışmam Tıp Bu Değil kitapları ile olmuştu. Psikiyatristlerin hastalıkların çözümü olarak kimyasallara bu kadar bel bağlar hale gelmesini eleştiren bir tavrı vardı Tıp Bu Değil serilerinde. Bir kaç televizyon programına da katıldığını, web sayfasındaki bağlantılardan öğrendim. O programlarda bahsediyordu Antidepresan Tuzağı adlı kitabından. Sonra, bir vesile ile yüzyüze tanışma olanağı da buldum. Hatta geçenlerde haftanın sorusunda Antidepresan Tuzağı'nı hediye ettim. İşin doğrusu vaadettim desem daha doğru, kitabı henüz imzalatmaya fırsat bulamadım. Gene sözü fazla uzattım. Buyurun Antidepresan Tuzağı'na... Hayy Kitap'tan çıkmış bu önemli çalışma. Önce kitaptan çarpıcı bir alıntı: "İnsanlık, bu dünyadaki uzun süreli varoluşunun son 50 yılı boyunca, şimdiye dek görülmemiş ölçüde yoğun biçimde ruhsal sorunlar yaşayan ve buna yönelik tedaviler talep eden bir konuma gelmiştir. İnsanların modern yaşama geçmesiyle ortaya çıkan yeni yaşam...

HAFTANIN SORUSU: Bu heykel şimdi nerede duruyor? daha önce hangi iki meydanı süsledi?

Bu kez haftanın sorusunda kendi çektiğim bir fotografı kullanamıyorum. İşlerin yoğunluğundan yetiştiremedim, Ankara'dan ayrılmadan. Neyse ki internet var. Artık Ankara'ya döndüğümde kendi fotograflarımı çekip, bu eseri kendi gözümle sizlere aktarmaya çalışırım.  Soruyu yazının başlığında belirttim aslında. Bir kez buraya yazayım. Gene üç sorumuz var: Heykel şu anda Ankara'nın neresinde? Heykel bugün olduğu noktaya gelmeden önce hangi meydandaydı? Daha önce hangi meydandaydı? ve gelelim ödülümüze. Malum en son Cinsel Şiddet'i ödül olarak vermiştim. Bu kez ödül, epey can sıkacak cinsten. Muhtemelen okuyabilirseniz, kabul ediyorum ki kolay okunan kitaplardan değil, paketli her türlü gıdadan olabildiğince uzak duracaksınız. Bir kişi bir kişidir. Bu yüzden ödüllü kitabımız : YEMEZLER! Dr. Yavuz DİZDAR'ın insanlığa hediyesi.  Kimisi mal mülk edinir yazdıklarıyla, Dr. Dizdar insanların hayır dualarının sahibi oldu bana kalırsa. Bakmayın, kibirden gözleri...