Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Sofi / Çınar Yaylalı

İzinli geçirdiğim bir öğleden sonrasında kendimi Kızılay sokaklarına bıraktım. Anı kitaplarında okuduğum eski Kızılay ile benzer yanı kalmamış olsa bile severim Kızılay'ın sokaklarını. Özellikle Karanfil ve Konur sokakların yeri başkadır. Konur sokakta İmge, Dost ve Turhan kitapevlerinde takip ettiğim dergileri karıştırmak, Mülkiyelilerde sokağın sesi eşliğinde oturmak... Mülkiyelilere geçmeden önce Turhan kitabevinin geniş dergi standında rastladım Sincan İstasyonu adlı edebiyat dergisine. 5 yıldır çıkmaktaymış. Hayal meyal dergi ile ilgili çıkan bir yazıyı hatırladım. Yazıyı okuduğumda dergiyi almayı düşünmüş sonra unutmuştum. Mülkiyelilerde derginin sayfalarını karıştırırken rastladım Sofi'nin reklamına. Tam sayfa verilen reklamda, kitabın kapağının fotografı ve tanıtıcı küçük bir metin konulmuştu. Metnin, kitabın arka kapağında yazılı olduğunu, kitabı satın alınca öğrenmiş oldum. Metinde, algıda seçicilik bu olsa gerek dedirten, anahtar kelimeler gözüme çarptı: ODTÜ, ele...

İletişim ve Teknoloji / Haluk Geray

Kitabın tam adı yazının başlığında kullandığım bölümünden daha uzun aslında: İletişim ve Teknoloji Uluslararası Birikim Düzeninde Yeni Medya Politikaları. Geray, iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ile birlikte ortaya çıkan yeni dünya düzenine, benim gibi teknik insanların pek aklına gelmeyen boyutuyla yaklaşıyor. Yeni medyanın bugünlerde sıklıkla tartışılan kapitalizm krizlerini aşmak için kullanılan araçlardan birisi olması, kitabın ana konusunu oluşturuyor. Ütopya yayınlarından Ocak 2003 yılında çıkan kitap, 215 sayfa ve 10 bölümden oluşuyor. Taş tabletlerden papirüslere uzanan süreçte dünyanın ve iletişimin geçirdiği aşamaları herkesin anlayacağı bir dille kaleme alan Giriş bölümü, konunun bu boyutuna yabancı olanları kitaba hazırlıyor. Yeni medya nedir ile başlayan kitap, ekonominin geçirdiği dönüşüme dikkat çekerek bu dönüşümün iletişim dünyasına etkilerini irdeliyor. Merkez ülkelerin çevre ile ilişkileri, yeni medya alanındaki yaklaşımları açıklayıcı nitelikte olduğu, kitap...

Ruhumu Öpmeyi Unuttun / İnci Aral

İnci Aral'ın öykülerini okumaya devam. 2006 yılında yayınlanan Ruhumu Öpmeyi Unuttun adlı kitapta 10 öykü yer alıyor. Kitabın başındaki sunuş yazısında Aral, "bu kitaptaki öykü kişilerinin ortak noktaları, hayatlarının bir döneminde ölümle ilgili olağandışı bir deneyim yaşamış olduklarına inanmalarıdır" demiş. Bu sunuş yazısını okuduktan sonra heyecanlandım. Aral'ın diğer öykü kitaplarından farklı bir kitap ile karşı karşıya olduğumu anladım. Kitabı okudukça, bu tespitim doğruluğunu gördüm. Alaca karanlık kuşağı öyküleri tadında öyküleri okuyarak, hayal mi gerçek mi bilemeden sayfaları çevirdim. Kitap, 10 öyküden oluşuyor. Her öyküde yeni bir olay ile karşılaşmıyoruz. Kimi öyküler birbirinin devamı niteliğinde. Pembe kayışlı saat başlıklı öykü, Aral'ın başından geçen bir olaya ilişkin. Bu olay gerçekten yaşandı mı merak ettim okurken. Önemi var mı gerçekliğinin o da ayrı bir soru tabii. Alın Yazısı, trajikomik bir öykü. Heyecanla sonuna kadar okutup, aslında al...

"Filiz Hiç Üzülmesin" / Filiz Ali

"Namuslu olmak ne zor şeymiş meğer. Bir gün Almanların pabucunu yalayan ertesi gün İngilizlere takla atan, daha ertesi gün de Amerika'ya kavuk sallayan soysuzlar gibi olmak istemedik. Yalnız ve yalnız bir tek milletin önünde secdeye vardık. O da cefakeş milletimizdir. Meğer ne büyük günah işlemişiz! Kanunlu, kanunsuz baskılar altında ezile ezile pestile döndük. Bugünün itibarlı kişileri gibi, kese doldurmadık, makam peşinde koşmadık. İç ve dış bankalara yatırmadık, han, apartman sahibi olmak, sağdan soldan vurmak ve milleti kasıp kavurmak emellerine kapılmadık. Bütün kavgamızda kendimiz için hiçbir şey istemedik. Yalnız ve yalnız bu yurdun bütün yükünü omuzlarında taşıyan milyonlarca insanın derdine derman olacak yolları araştırmak istedik. Bu ne affedilmez suçmuş meğer! Neredeyse, yoldan geçerken mide uşakları arkamızdan bağıracak: 'Görüyor musun şu haini! İlle de namuslu kalmak istiyor ve ahengimizi bozuyor...' Çalmadan, çırpmadan, bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi ...

Medya Denetimi / Noam Chomsky

Everest yayınlarının siyaset serisinden çıkmış, 62 sayfalık bir kitapçık Medya Denetimi . Benim okuduğum Şubat 2008'de yapılmış ikinci baskısıydı. İlk baskısı Haziran 2005 tarihli. Kitapta Chomsky'nin toplumu etkileme, yönlendirme, şekillendirme yöntemleri üzerine yazdığı 10 makale var. Makalelerde dünyanın süper gücü olarak nitelendirilen ülkede halkın nasıl yönlendirildiği örnekleriyle anlatılıyor. Bu bağlamda körfez savaşı sürecine değiniliyor. Halka ilişkiler biliminin ortaya çıkışı, televizyon ve futbol gibi geniş kitleleri oyalayabilecek araçların nasıl kullanıldığı, halkın sadece seçim dönemlerinde hatırlandığı bir sürecin demokrasi olarak adlandırılması makalelerde sorgulanıyor. Medyanın ne kadar önemli bir güç olduğunu somut örneklerle gösteren kısa ama etkili bir eser.

Sevginin Eşsiz Kışı / İnci Aral

"Akşam yemeğini ocağa koyduğunda her şey toplanmış, temizlenmiş, yerini bulmuş olurdu. Öğle sonundan akşamüzerine kadar sürecek ve çocuklar okuladan geldiğinde yeniden bozulmaya başlayacak olan o kısa süreli düzeni sağlamak için yaşadığını düşünürdü çoğu zaman Solmaz. Ama bu süre kendisi için vazgeçilemeyecek bir önem taşıyordu. Yalnızca kendisi için yaşayabileceği birkaç saat vardı önünde şimdi." (Sevginin Eşsiz Kışı, s.111)  Yukarıda alıntıladığım paragraf Sevginin Eşsiz Kışı adlı öykü kitabının Kutu isimli öyküsünden. Hangimiz hayatımızın farklı olduğunu ileri sürebilir ki? Evde oturup çocuk bakmıyorum diyenler, çocuğun yerini iş ile değiştirip yeniden okuyabilir paragrafı. Ya da işe gitmiyorum öğrenciyim diyenler dersleri koyabilir mesela. Demem o ki hepimiz hayatımızın büyük bölümünü zorunlu olmadıkça yapmayacağımız şeyleri yaparak, kendimize, ama sadece kendimize, ait kısacık zaman dilimlerine kavuşmak için yaşıyoruz. Peki buna birisi mi zorladı bizleri? İşe, okula, ili...

Uykusuzlar, İnci Aral

İnci Aral'ın yazdıklarını okumaya devam ediyorum. Aral'ın yayınlanmış tüm eserlerini okumak gibi bir hedefim var. Bu bağlamda sahaf ziyaretlerimde, Ankara'da halen "sahaf"lar var, İnci Aral'ın eserlerinin ilk baskılarını arıyorum. Nedense sahaftan edindiğim kitapları okumak daha fazla keyif veriyor. Okuduğum kitaba not düşülmüşse hele. Neyse, Uykusuzlar'a dönersem, Aral'ın kaleminin gücünü ve hayattaki duruşunu en somut şekilde ortaya koyduğu bir öykü kitabı bence. Uykusuzlar'ın ilk baskısı 1984 yılında yapılmış. Yani darbeden 4 yıl sonra, 1983 seçimlerinden ise sadece 1 yıl sonra. 7 öykü var kitapta. Mehmet Kaptan, Karanlığa Kumru Nakışıdır, Ağrılı Kapısında Gecenin başlıklı öykülerin konusu doğrudan işkence, kayıplar, baskılar, hapislik, acılar. Kitabın yayınlandığı tarihi göz önüne alınca fazla söze gerek kalmıyor. Mehmet Kaptan'da dört yaşındaki bir çocuğun babasının hapisliğini algılayışı öykülenmiş. Seçilen imgeler çok etkileyici. Karanlı...

Radyo Veri Sistemi - Radio Data System (RDS)

Temmuz ayı yazılarında söz verdiğim radyo veri sistemine (RDS) ilişkin yazı, sonunda karşınızda. Aslında bu yazıyı yazıp yazmamak konusunda kararsız kaldım uzun süre. Sebebi bu kez tembellik değil. Ülkemizde RDS'in hemen hemen hiç bir özelliği kullanılmıyor. Böylesi bir durumda yazıda bahsedeceğim bir çok konu havada kalacak.  Gene de, arabaların radyolarında işlevsiz olarak görülen PTY/AF/TA gibi tuşların ne işe yaradığını anlamaya yardımcı olması umuduyla yazdım. Program Service (PS) Name = Program Hizmet Adı: Sekiz karakterlik bu alanda ya istasyonun adı ya da sloganı yer alıyor. RDS hizmeti vermeyen bir istasyona gelindiğinde ekranda istasyonun frekansı yer alıyor. Alternate Frequency (AF) Switching = Alternatif Frekansa Anahtarlama: Bu özelliğin kullanımı için aynı yayını farklı frekanslardan yapan vericilerin bulunması gerekiyor. Radyo, en güçlü sinyalin geldiği verici otomatik olarak seçer. Özellikle yol güzergahı boyunca farklı frekanslardan yayın yapan vericilerin olduğu...

Çocukluğun Soğuk Geceleri / Tezer Özlü

Geçen aylarda Yapı Kredi Yayınları'nda (YKY) ayın yazarı olarak Tezer Özlü seçilmişti. Ayın yazarının kitaplarının indirimli olarak satıldığı YKY, daha önce okumadığım yazarlarla tanışma olanağı sunuyor. Özlü ile tanışıklığıma böyle bir kampanyanın vesile olması üzücü. Bu kadar geç kalmamalıymışım. Çocukluğun Soğuk Geceleri, 1980 yılında yayınlanmış ilk olarak. Benim aldığım Ocak 2011 tarihli, YKY'dan 16. baskısı.  1943 doğumlu Özlü, 43 yaşındayken yakalandığı kanser nedeniyle vefat etmiş. Yaşarken yayınladığı üç eserinin yanı sıra vefatının ardından mektupları, yayınlanmamış öyküleriyle birlikte YKY'da7 eseri bulunuyor. Roman olarak tasniflenmiş Çocukluğun Soğuk Geceleri, 65 sayfa. Dört bölümden oluşuyor. Öz yaşamına dair anlatılarla ilerleyen kitapta aynı paragraf içerisinde bile farklı zaman dilimlerinden bahsediliyor. Bu anlamda kısa bir kitap olmasına karşın okuması zaman alıyor. Bu zaman-mekan farklılıklarını takip dikkat istiyor. Özlü'nün kitap boyu anlattıkları ...

Büyücüler / Levent Mete

Can Yayınları'ndan 2003 yılında ilk baskısını yapmış Büyücüler. Levent Mete'den okuduğum diğer kitaplarla kıyasladığımda çok daha grift ve zor okunan bir roman. Gerçeküstü bir hikaye ve zaman içerisinde yolculuklarla bezenmiş olmasından kaynaklanıyor bu zorluk. Aşk Hastalığı, Mete'nin en beğendiğim kitabı olmayı sürdürüyor. Kafanızın karışık olmadığı bir zaman diliminde (böyle bir zaman bulabilirseniz tabii) elinizden bırakmadan okumanız gerekli. Bu mevsimin kitabı olmadığı kesin.208 sayfalık kitabı bitirmem bir haftadan fazla sürdü.

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Yeni blog: Oyku7.blogspot.com

Oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında kısa öyküler yayınlamaya başladım. Aslında öykü serisi demek daha doğru olur belki.  Her hafta pazar günü saat 10'da yayınlanan ilk öykü ile başlayan ve hafta boyu her gün saat 10'da yayınlanan bölümleri ile süren, 7 günlük seriler.  Serilerin özelliği, birbirine yakın yerlerde ya da konseptlerde çektiğim fotoğraflara eşlik etmeleri.  Şimdiye kadar iki seri öykü yayınladım. Toplamda 14 öykü ediyor. Yarından itibaren yeni seri başlıyor, siz kıymetli okuyucularım için bir ön bilgi olsun, bu serinin adı Kadıköy. Bugün Kadıköy'ün çeşitli yerlerinde çektiğim 7 fotoğraf eşliğinde yedi kısa öykü yer alacak, yarından itibaren 7 gün boyunca, saat 10'da oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında. Öykülerdeki karakterler, anlattıkları, olay örgüsü vb. tamamen kurgu. Gerçek hayattaki kişi ve olaylarla bağlantısı tesadüften ibaret.  İlginizi çekerse aynı öyküler ve fotoğraflar oyku7.blogspot adresli Instagram hesabında da yayınlanıyor...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Uyku İstasyonu / Nazlı Eray

Gerçekle düşün birbirine karıştığı; kahramanın Bursa'dan Paris'e, Sinop'tan Alanya'ya dolaştığı; geçmiş sorgulamaları, hayal kırıklıkları, hüzünler ve mutlulukların birbiriyle yarıştığı 160 sayfalık bir roman Uyku İstasyonu. Duraklarda, silik de olsa, Nazlı Eray'ın hayatına dair izler sezdim. Hangi izin hangi gerçekliğe işaret ettiğini edebiyat eleştirmenlerine bırakayım. İşin aslı, bulduğumu sandığım izlerin doğruluğundan da emin değilim. Ayrıca böylesi bir romanı okurken neden yazarın gerçek hayatıyla bağları düşünür insan sorusunu kendime not olarak ekleyeyim. Romanı tek oturuşta bitirdim. Elimden bırakmadan okumama neden olan şey sanırım büyülü atmosferdi. Bir sonraki sayfada ne olacağını tahmin bile edememenin gizeminin yanı sıra hikayenin gelişiminin neye işaret ettiğini çözmeye çalışmak da çok keyifliydi. Keyifli okumalar diliyorum. Sizler de görüşlerinizi paylaşmak isterseniz, yorum yazabilirsiniz. 

5. Sanattan 5. Kola: Orhan Pamuk

Cevdet Bey ve Oğulları adlı kitabını okumuştum yıllar evel. Kara Kitap adlı romanından uyarlanan filmi, Gizli Yüz, iki kere izlemiş ve anlamamıştım. Benim Adım Kırmızı ve Kar romanlarını okumayı düşünüp bir türlü vakit ayıramadım. Sonradan açıklamaları, Nobel'i kazanması, Nobel sonrası açıklamaları ile birleşince romanlarını okumaktan vazgeçtim. Taa ki her kitabını okuduğum az sayıdaki yazarlardan Kaan Arslanoğlu'nun blogunu okuyana dek. Arslanoğlu blogunda yazdıkları inceleme kitabından bahsediyordu. Kitaba yönelik bilinçli ilgisizliğe karşın ilk baskısının tükenmekte olduğundan, okuyucuların yorumlarından bahsediyordu yazıda. Ergin Yıldızoğlu, Nihat Ateş ve Ali Mert ile birlikte hazırlamışlar kitabı. Dört yazar da Pamuk'un farklı yönlerini değerlendirmişler. Nihat Ateş yazısında romancı Pamuk'u değerlendiriken, Yıldızoğlu ve Arslanoğlu yazarın edebi kişiliği ile hayattaki duruşunu birlikte ele almışlar. Oldukça yararlı bir inceleme olduğunu düşünuğum kitap ithaki...

Almanya'da televizyon yayınlarına erişim

Televizyon yayınları kablolu ve kablosuz olmak üzere iki ortam kullanılarak evlere ulaştırılır. Her iki ortam için de farklı uygulamalar bulunmaktadır. Kablonun kullanıldığı durumlarda Kablo TV, IPTV seçenekleri mevcuttur. Kablosuz ortam için ise uydu ve karasal vericiler kullanılabilir. Her ortamın kendisine göre avantajı, dezavantajı vardır. Daha ayrıntılı analizlerde, yayıncı için ve izleyici için avantajlar ve dezavantajlar olduğu görülecektir. Hatta ülkelerin düzenleyici denetleyici kuruluşlarının desteklediği ve/veya kösteklediği televizyon dağıtım yöntemleri olduğu söylenebilir.  Bu uzun girişi yazmamın sebebi, Arthur D. Little adlı araştırma kuruluşunun yakın tarihte yayınladığı bir araştırma. Lars Riegel ve Julien Duvaud-Schelnast imzalı   Almanya'da TV Platformları 2014 ve sonrası başlıklı 10 sayfadan ibaret rapor, Almanya'da son dönemin sıcak tartışma konusu durumundaki sayısal karasal televizyonun geleceğine ilişkin önemli analizler içeriyor. Geçti...

Bozkırdaki Gölgeler (Don Segundo Sombra) / Ricardo Güiraldes

Ricardo Güiraldes, Arjantin edebiyatının önemli isimlerinden birisiymiş. Don Segundo Sombra'yı, Can Yayınları'nın 1983 Ocak tarihli, Siren Tayla ve Vedat Tayyar Erdamar'ın çevirisiyle Bozkırdaki Gölgeler adıyla yayınladığı baskısından okudum. 235 sayfalık romanın sonunda Harriet de Onis'in makalesine yer verilmiş. Genel olarak Arjantin edebiyatı, özel olarak ise Güiraldes ve Son Segundo Sombra'ya dair ilginç bilgiler var makalede.  Romanın konusu Arjantin kırsalında bir gencin yetişkin olma yolundaki serüveni diye özetlenebilir. Kendisine rol model olarak Don Segundo Sombra adlı bir sığır çobanını seçtikten sonra yaşadıkları, düşündükleri ve dönüştüğü karakterini akıcı bir dille kaleme almış Güiraldes. 

Ulusal Seramik Müzesi, Sevr / Paris

Paris denilince akla gelenleri sıralasak neler sayabiliriz? Eyfel kulesi, Notre Dam katedrali, Şanzelize caddesi, Saint Germain...Aklımıza Sevr gelmez. İşin doğrusu 9 numaralı metro hattının son durağını görmeden önce benim de aklıma Sevr gelmiyordu. Dün 9 numaralı hattın son durağını okuyucunca ve kısa bir Google araması sonucu tarih derslerinden hatırladığımız, zaman zaman ruhunun hortlatılmaya çalışıldığına dair açıklamalara rastladığımız o ünlü Sevres anlaşmasının Paris'in banliyösünde imzalandığını öğrendim. Siz kıymetli okuyucularım için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan bendeniz, onca işin gücün arasında, Sevres'e gidip antlaşmanın imzalandığı Seramik Müzesi'ni gezdim ve fotoğrafladım. Baştan söyleyeyim, antlaşmanın yapıldığı tarihte de şimdi de seramik müzesi olarak kullanılan binada, antlaşmaya dair hiçbir bilgi yer almıyor. Binada ülkemizle ilgili tek belge / anıt / heykel aşağıda fotoğrafını da göreceğiniz anma anıtı. Osmanlı İmpatorluğu'nu fiili olarak bi...