Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Küçükkuyu'nun büyük sürprizi: Sole Mare Cafe

SOLE MARE ZEYTİNYAĞI MÜZESİ'NİN BAHÇESİNE TAŞINMIŞ!!! https://sites.google.com/view/solemare-cafe/solemare PTT'nin olduğu ara sokakta, hiç beklemediğiniz bir tabela. Yandaki fotograf bu tabelaya ait. Fotografı ben çekmedim. Kafenin facebook sayfasından aldım. Aşağıda gördüğünüz Garash'ın fotografını ise ben çektim. Küçükkuyu'da örneğine rastlayamayacağınız bir yer Sole Mare. Aslında haksızlık yapmayayım bu kalitede ürünlere bırakın Küçükkuyu'da tüm Körfez'de rastlayabileceğiniz bir yer yoktur. Abarttığımız sanıyorsanız kendiniz deneyin. Körfezde bir yerlerdeyseniz Küçükkuyu size uzak sayılmaz. Ayvalık'tan bile bir saatte ulaşabilirsiniz. Eğer Assos'a gelirseniz hele, Küçükkuyu iyice yakın sayılır size. İzmir'den Assos tarafına giderken mutlaka içinden geçtiğiniz bu şirin belediyelikte mola vermek için çok lezzetli bir sebebiniz var artık.  Sole Mare Cafe'nin sahipleri, lezzetin sırrına da sahip. Patron ve çalışan kendileri. Bir anlamda ke...

Küçükkuyu'nun keyiflerinden Telve

Telve de zamana yenilen mekanlardan birisi olmuş. Geçen yıl Küçükkuyu sahilinin farklı sesi olmuştu. Bu yıl yerini Deniz Kızı Kafe'ye bırakmış. Deniz Kızı da keyifli bir kafe. Ancak, Telve'nin havası farklıydı. Deniz Kızı'nın sürprizi ise Tarçın'dan hatrımızda kalan hamur işlerini (simit - poğaça benzeri) bulabiliyor olmamız. Tarçın'ın lezzetli ürünlerinin sırrına sahip Aslı, bu kez Deniz Kızı Kafe için pişiriyor...(Son güncelleme 8 Temmuz 2016) Uzun bir aradan sonra 'mekan' etiketli yeni bir yazıyla karşınızdayım. Teknik etiketli yazılardan sıkılan okuyucularımı da düşünmem gerek. Bilmeyenler için Küçükkuyu'nun Çanakkale'ye bağlı, Altınoluk'un komşusu bir belediye olduğunu belirtip gelelim Telve'ye. Mekana ulaşmak için öyle cadde sokak ismi beklemeyin. Sahil Güvenlik'in karşısında hemen. Deniz Kızı Motel'in önünde. Sahildeki cami ile de komşu. Keyifli müzikler, özenli servis ve üzmeyen fiyatlarla Ege'nin ferahlığını hiss...

sayısal radyoda alternatif: DVB-T2 Lite

Avrupa ve dünya analog FM yayınlarının yerine hangi sayısal teknolojinin geçeceğini tartışıyor, uzunca bir süredir. 1990'lı yıllarda geliştirilen DAB, bir çok ülkede başarısız kurulumlarının ardından DAB+ olarak sahalara geri döndü. DAB+ ile sayısal radyoya geçen ülkelerde de durum pek parlak görünmüyor. Norveç'in 2017'de FM yayınlarını sonlandıracağı açıklaması DAB+ için başarı gibi sunulsa da Avrupa'nın büyüklerinde işler pek iyi gitmiyor. Almanya'da kapsama alanı genişleyen DAB+'ın hanelere girişi beklenenin altında. Fransa ise deyim yerindeyse 'konuya Fransız kalmış'. 2014'te üç kentte sayısal radyo deneme yayınları başlatılacaktı.  DVB-T2, sektör çalışanlarının bildiği gibi, sayısal karasal televizyon yayıncılığı için DVB tarafından geliştirilmiş standart. DVB-T2'nin Lite olarak adlandırılan bir profili var. Bu profilin temelde mobil televizyon için kullanılması düşünülüyordu. 2013 yılında Estonya'nın başkenti Talin'de tanıştığı...

blogda bir ilk: Roman ödüllü yarışma!

Başlığı yanlış okumadınız. Kargo ücreti ödenmiş olarak adresinize teslim Kaan Arslanoğlu'nun Reenkarnasyon Kulübü romanını hediye edeceğim. Neden? Roman önemli, okunmalı, okutulmalı. Okudum, şimdi de okunması için çaba harcıyorum. Umarım ödülü kazanan kendisi okuduktan sonra başkalarına da hediye eder ve böylelikle daha çok okunmasını sağlar. Nasıl kazanacağız? Çok basit. Aşağıda gördüğünüz fotograf Ankara'da çekildi. Ankara'nın az tanınan bir mekanı. Ama neresi? Kazanmak için tek yapmanız gereken yazının sonundaki yorum bölümüne fotografın nerede çekildiğini yazmak. İlk doğru yanıtın sahibine romanı göndereceğim. Ne zaman? Malum önümüz bayram. Bayram sonrası pazartesi günü PTT kargoya vereceğim. Bir kaç güne elinize ulaşır.  Yarışmalar sürecek mi? Amacım sürdürmek. Bana maliyeti var elbette. Öncelikle hediye edeceğim kitabı satın almak durumunda kalıyorum. Sonra PTT kargosu ve en önemlisi fotografı çekecek bir mekan bulup vakit ayırmak. Ancak bir yerden ba...

BTK pazar verilerine göre PayTV'de paylar

Belirli bir ücret karşılığında alınan televizyon hizmeti olarak adlandırabiliriz PayTV'yi. PayTV payları iki açıdan önemli. Hem pazardaki oyuncuların birbiriyle mücadelesini gözler önüne seriyor. Hem de PayTV / FTA (Free To Air: Ücretsiz olarak sunulan) yayınların oranını gösteriyor. Bir bakıma pazarın toplam büyüklüğü hakkında fikir veriyor.  Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu'nun  (BTK) Mayıs 2015'te açıkladığı pazar verilerine göre 2015 yılının ilk çeyreğinde ücret ödeyerek televizyon yayınına ulaşan toplam 5.500.000'e yakın abone bulunuyor (tam sayı 5.440.775). Ülkemizde hane sayısı 20 milyon kabul ediliyor. Buna göre PayTV abonesi sadece %27.  Yukarıdaki grafikte ise PayTV abonelerinin uydu ve kablo olarak dağılımı var. Burada IPTV hizmeti de kablo olarak hesaplandı. Sonuçta o da kablo üzerinden iletiliyor ve RTÜK düzenlemelerinde aynı yönetmelik hükümlerine tabi. KabloTV aboneleri sayısal ve analog olmak üzere ikiye ayrılıyor. Bir önceki grafikte (...

WorldDMB Başkanı Patrick Hannon ile e-söyleşinin heyecanı

Şubat 2014'te Paris'te Fransızca Radyo Günleri adlı etkinlikte tanışmıştık Patrick Hannon ile. Kendisi Frontier Silicon firmasının Genel Müdür Yardımcısı olmasının yanı sıra DAB/DAB+'ı yaygınlaştırma ve tanıtma amacıyla kurulan WorldDMB adlı kar amacı gütmeyen organizasyonun başkanı.  Ülkemizde 2002 yılında TRT tarafından deneme yayınları yapılan DAB, dünyada birçok ülkede sayısal radyo standardı olarak tercih edilmiş durumda. Farklı ülkelerin farklı deneyimleri var önümüzde. Norveç 2017 yılında FM yayınlarını sonlandıracağını duyurmuşken, Almanya'da DAB yayıncılığı bir fiyasko ile sonlandı. Ardından 2011'de DAB+ ile birlikte yenilenen sayısal radyo macerasında şu anda iyi bir konumda bulunuyor Almanya. Fransa ise, şaşırtıcı bir şekilde, üç kentinde 2014'te başlayan deneme yayınları dışında (Paris, Marsilya ve Lyon) sayısal radyo yayınıyla tanışmamış durumda.  Geçenlerde yazdığım gibi, RTÜK yakın zamanda radyo konusunda bir adım atacak gibi görünüyor. ...

Kendi Gecesinde, İnci ARAL

Tüm yayınladıklarını okuduğum iki yazardan birisi İnci ARAL . Kendi Gecesinde, yazarın son romanı. Aslında okuyalı epey zaman oluyor, ancak üzerine bir şeyler yazmak için öncelikle benim, ardından blogun yeniden aktif hale geçmesi gerekiyordu. Her iki koşul da yerine geldiğine göre Kendi Gecesinde üzerine düşünebiliriz. Romanı okurken, sondan bir önceki romanı geldi aklıma İnci ARAL'ın. Önce yazdığı eserlere göre daha kolay okunabiliyor oluşuna üzülmüştüm. ARAL'ın kaleminin gücünü bilmesem, daha önce kısa öykülerinde bile başardığı kurguları okumamış olsam fark etmezdim belki de bu durumu.  Okuyucudan çaba isteyen kitaplarını daha bir seviyorum ARAL'ın.  Son roman, beni epey şaşırttı.  Romanın konusundan bahsetmek gerekirse, kahramanımız Yeni Yalan Zamanlar üçlemesinden geliyor. Hayali, üçlemede öyle üzerinde pek de durulmamış bir karakterdi. Safran Sarı'da Melike Eda'nın hayatına kısa bir süreliğine giren tarihi eser kaçakçısı olan Hayali'nin hikayesi v...

acele etmeyin lütfen, UHD TV için erken

Yazıların okunma sayılarını yakından takip ediyorum. İster okunsun, ister okunmasın. Zaten kendim için yazıyorum diyenlere inanmayın. Okunmasını önemseme, herkesin okuyabileceği bir platformda paylaşmazdı yazdıklarını. Bakalım bu başlık okunma sayısına katkı sağlayacak mı? Konumuz tahmin edilebileceği gibi ultra high definition (ultra yüksek tanımlamalı) televizyon. 15 yıldır 63 ekran tüplü televizyonumuzu izlediğimizi ve tamir edilemeyecek derecede arıza yapana kadar da değiştirmeyi planlamadığımızı belirterek başlayayım yazıya. Sektörü takip edenler hatırlayacaktır HD televizyonlar çıktığı zamanlardaki kafa karışıklıklarını. HD Ready, 720p, 1080i, 1080p gibi bir çok HD vardı etrafta. Şimdilerde sadece Full HD (yani 1080p) ekranlar kaldı. Henüz televizyon kanalları HD yayın yapmıyordu ilk HD ekranlar pazarlanırken. Aynı durum 16:9 / 4:3 yayınlar için de yaşandı. Evlerdeki ekranlar 16:9'a dönmüştü oysa yayınlar 4:3 olarak yapılmaya devam ediliyordu.  Hangi UHD? Aslında HD...

Devir, Ece Temelkuran

Dükkan kapalı kalınca yazacaklar epey birikti. Teknolojideki durumu kabaca toparladıktan sonra gelelim kitaplar dünyasına. Öncelikle hayata soldan bakan okur/yazar dünyasında, deyim yerindeyse, kıyamet kopuyor! Bu cümleyi okuyup neden bizim haberimiz yok diye düşünmüş olabilirsiniz. Haberinizin olmaması doğal, çünkü normal bir ülkede kıyametlerin kopmasına neden olabilecek bilgilerin ifşa edilmesine karşın hiç bir şey olmamış gibi hayat devam ediyor. Karışık oldu farkındayım. Hemen kısaca özetleyeyim: Kaan Arslanoğlu ve Taylan Kara  AYDINLARDAN TOKAT GİBİ BİR BİLDİRİ mi: Edebiyatta tezgaha artık YETER! başlıklı bir yazı yayınladı insanbu.com sitesinde. Her ikisi tıp doktoru ve yazar olan bildiri sahipleri, ülkemiz edebiyat dünyasının bir grup insanın kontrolünde olduğunu, özellikle "ödül" ve "jüri" konularının dikkat çekici gariplikler sergilediğini ileri sürdüler. Amaçları edebiyat dünyasının bileşenlerinin dikkatini çekmekti. Yayınevleri, yazarlar ve elbett...

ve yayıncılık dünyasının gri bölgesi: Over The Top (OTT)

Teknolojinin gelişmesi karşısında denetim için yapılan yasal düzenlemeler kimi kez çaresiz kalıyor. İnternetin gücünü kullanan O ver T he T op t ele v ision ( OTTTV ), medya düzenleyici denetleyici kuruluşların, deyim yerindeyse, kabusu olmaya aday. Gerek bu blogda , gerekse kıymetli meslektaşlarım Uygar Boynudelik ve Nedim Pala 'nın bloglarında OTTTV konusunda bilgilendirici yazılar mevcut. Bu yazılar/incelemeler arasında Uygar'ın dört bölüme yayarak konunun tüm boyutlarını ele aldığı yazılarını  özellikle öneririm. Verdiğim bağlantı ile yazı dizisinin sonuna ulaşabilir ve o son değerlendirme yazısından da dizinin diğer bölümlerini okuyabilirsiniz.  Gelelim "çaresizlik" konusuna.  Ülkemizde radyo ve televizyon yayıncılığı yapmak istiyorsanız 6112 sayılı yasa ve ilgili yönetmeliklere uymakla yükümlüsünüz. Bu bağlamda RTÜK tarafından yapılacak tüm denetlemelere de tabi olacaksınız. Sadece denetlemeler değil söz konusu olan, lisans ücretleri, reklam gelirlerinde...

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yapay zeka, blog yazıları

2004 yılından bu yana devam ediyorum blog yazmaya. Kişisel hayatımda da teknoloji dünyasında da bir çok değişiklik oldu bu süreçte. Zaman zaman ara verdim yazmaya. Blog yazmaya, Türkçe içerikleri çoğaltmak amacıyla başlamıştım. Bugün geldiğimiz noktada ise özgün içerikleri çoğaltmak gibi bir hedef ile devam ediyorum yazmaya.  Bir çok işin yapay zeka araçlarına yaptırıldığı günümüz dünyasında, özgün içerik bulmak zorlaşıyor. İlk başlarda heyecan verici görünen yapay zeka tarafından oluşturulan içerikler, bir noktadan sonra birbirinin kopyası hâline dönüşüyor. Büyük olasılıkla bu sorunu aşacak araçlar da çıkacaktır.  Farklı konularda, yapay tatlardan ari içeriklere ulaşmak isterseniz tek yapmanız gereken SadeceOzgur sayfasına ulaşmak. Bu yazıyla birlikte, bundan sonra yapay zeka destekli hiçbir içeriğin blog sayfamda yer almayacağını duyuruyorum. 

Bozkırdaki Gölgeler (Don Segundo Sombra) / Ricardo Güiraldes

Ricardo Güiraldes, Arjantin edebiyatının önemli isimlerinden birisiymiş. Don Segundo Sombra'yı, Can Yayınları'nın 1983 Ocak tarihli, Siren Tayla ve Vedat Tayyar Erdamar'ın çevirisiyle Bozkırdaki Gölgeler adıyla yayınladığı baskısından okudum. 235 sayfalık romanın sonunda Harriet de Onis'in makalesine yer verilmiş. Genel olarak Arjantin edebiyatı, özel olarak ise Güiraldes ve Son Segundo Sombra'ya dair ilginç bilgiler var makalede.  Romanın konusu Arjantin kırsalında bir gencin yetişkin olma yolundaki serüveni diye özetlenebilir. Kendisine rol model olarak Don Segundo Sombra adlı bir sığır çobanını seçtikten sonra yaşadıkları, düşündükleri ve dönüştüğü karakterini akıcı bir dille kaleme almış Güiraldes. 

Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nde SoleMare Cafe

SoleMare Cafe ile 2015 senesinde tanıştık. O tarihlerde Küçükkuyu'nun büyük sürprizi başlıklı bir yazı ile blogda tanıtmaya çalışmıştım. 2016 yazında ise cafenin kurucuları ile söyleşi yayınladım. Mekânlara dair yazılara artık blogda çok yer vermiyorum. Sebebi ise basit: Google Haritalar.  Gittiğim mekânları Google Haritalar'da yorumluyor ve puanlıyorum. Hem daha pratik geliyor hem de daha çok kişiye ulaşıyor yazdıklarım. Ben de bir yere gideceğimde öncelikle Google Haritalar'daki yorumları okuyorum.  Yukarıdaki iki paragrafı yazma nedenim birazdan anlaşılacak. Bir kaç gün önce, çevrede yeni açılan bir yerler var mı diye Google Haritalar'da dolaşırken Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nin bahçesinde SoleMare Cafe 'nin yeniden açıldığını gördüm. Uzun zamandır ayrı kaldığım bir arkadaşla karşılaşmış kadar sevindim. Web sayfalarını incelediğimde ise hem çok şaşırdım hem de çok mutlu oldum. Web sayfasında iki kişiye teşekkür mesajı paylaşılmış. Birisi logolarını tasarlaya...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

İnsanlığımı Yitirirken / Osamu Dazai

Japon edebiyatının en önemli yazarlarından biriymiş Osamu Dazai ya da gerçek adıyla Şuuci Tsuşima. İnsanlığımı Yitirirken, ölümünden önce yazdığı son eseri. Japoncadan çevirisini Peren Ercan yapmış.  Yazar 1909 - 1948 yılları arasında yaşamış. İlkinde yaşı küçük olsa da, iki dünya savaşını da görmüş. Hayatına dair ayrıntıları buradan okuyabilirsiniz.  İnsanlığımı Yitirirken bir  kurgu roman, ancak otobiyografik özellikleri oldukça baskın olan bir kurgusu var. İthaki yayınları, eserin sonuna Mark Gilbeau'nun yazdığı ve Elif Kılıç tarafından çevrilen bir Sonsöz eklemiş. Romanı bitirmeden bu sonsözü okumamanızı öneririm.  Toplumla uyumlu yaşamak, sıradışı yeteneklere sahip olan bireyler için daha zor. Dazai de ömrü boyunca bu zorluklarla boğuşmuş. Teselliyi kimi zaman alkolde kimi zaman kadınlarda aramış. Ancak "hayata tutunmayı" başaramamış.  Tarihin farklı bir kesitinde yaşasaydı farklı olur muydu Dazai'nin hayatı? 1950'lerde dünyaya gelseydi mesela, ikinci düny...

yapay zekasız içerikler

Okuduğunuz LinkedIn paylaşımlarından blog sayfalarına, akademik makalelerden whatsapp mesajlarına neredeyse tüm içerikler yapay zeka araçlarınca hazırlanıyor. Artık doğru arama cümlesi, prompt, ile yapay zekayı çalıştırmak bile ayrı bir iş hâline dönüşmüş durumda.  Neredeyse tüm içeriklerin hazırlanmasında yapay zeka kullanılıyorken, akıntıya kürek çekmek gibi bir işe soyunmak, yapay zeka kullanmadan yazılar oluşturmaya çabalamak pek akıllıca değil diye düşünülebilir ilk bakışta.  Oysa blog yazmanın en keyifli yanı, duygu ve düşüncelerini kendi kelimelerinle not etmek ve bir süre geçtikten sonra dönüp onları okumak. O günlerde neler hissettiğini hatırlamak. Yapay zeka ile oluşturulan içeriklerde alamayacağınız bir tat.  Bu yüzden, arada yazım hataları olsa da, kimi zaman okunması zor olsa da kendi zekam ile oluşturmaya devam edeceğim. Bu kararımı paylaştığım 16 Haziran öncesi içeriklerin kimilerindeki yapay zeka katkılarını ise düzelmeden korumaya karar verdim. ...