Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Netflix'in amiral gemisi House of Cards'ın ilk üç sezonu Netflix Türkiye ekrannlarında

Netflix Türkiye'nin hizmete girmesinin ardından deneme aboneliğimi başlatmıştım. Televizyon ve daha genel anlamda, video içeriği izlemeyen birisi olarak, sektördeki gelişmeleri değerlendirmek amacıyla yaptığım işlerden birisiydi Netflix'e abone olmak. House of Cards'ı da izlemişliğim yoktu, ancak elbette sektörü alt üst eden bir kült haline gelişini ilgiyle takip etmiştim.  Deneme aboneliğine başladığımda ilk merak ettiğim, içerik oldu. House of Cards, Netflix Türkiye'de mevcut değildi. İçerikler oluşturulurken yapılan anlaşmalara göre hangi ülkelerde yayınlanabileceği belirleniyor. Kimi içerikler belli sürelerle belli bölgelerde yayınlanabiliyor. Muhtemelen House of Cards için de böyle bir anlaşma bulunuyordu ve bu yüzden, yıl başından itibaren başlatılan Türkiye hizmetlerinde, House of Cards izlemek olanaklı değildi.  Dün Netflix'ten gelen bir e-postada House of Cards'ın ilk üç sezonunun izlenebildiği bilgisi paylaşılıyordu. Henüz Türkçe dublaj ve Tür...

Fıtrat Pedagojisi / Hatice Kübra Tongar

Kitaba ilişkin notlarıma geçmeden, yayın evine dair bir iki satır yazmak istiyorum. Tam adı Fıtrat Pedagojisi Adetlerle Değil Ayetlerle Çocuk Eğitimi olan bu eserin yayıncısı HayyKitap. HayyKitap'tan çıkan eserler arasında en bilinenleri Canan Efendigil Karatay'a ait olanlar sanırım. Selim Şeker'in cep telefonlarının zararlarına dair yazdığı iki eser de HayyKitap'tan çıkmıştı. Bugüne kadar okuduklarım arasında beni hayal kırıklığına uğratan olmadı. Başka yayınevlerinin es geçeceği eserleri bizlerle buluşturuyor bir bakıma. Bu bağlamda, HayyKitap'a teşekkürlerimi sunarım. Gelelim Fıtrat Pedagojisi adlı esere. Anne - baba olmak, insanın sırtına bir sorumluluk yüklüyor. Öncelikle bebeğe, ardından çocuğa iyi bakmak, onun iyi yetişmiş, düzgün bir insan haline gelmesini sağlamak anne - babanın görevi sayılıyor bir yerde. Hatice Kübra Tongar, kitabında bu bakışı sorgulayarak yola çıkıyor. Tongar'a göre, anne - baba, yeni doğanın gözeticisinden fazlası değil. Kit...

Çikolata soslu CupCake

Evde, çocukların severek yedikleri atıştırmalıklar yapmak, tahmin ettiğinizden daha kolay aslında. Biraz el yatkınlığı ve biraz merak, çok keyifli sonuçlar almanıza yetiyor. Zannedildiğinden çok daha kısa sürede hazırlanabiliyor hem de.  Aşağıda tarifini ve yapılış sürecini paylaşacağım "kapta kek" ve sosunu 50 dakika kadar bir sürede hazırladım. Sabahın kör karanlığında :) Malzemeleri liste halinde yazayım istedim, ancak kızmayın lütfen ölçü yok. Ölçü, göz kararı.  Un, Süt, Yumurta  (evde iki tane kalmıştı ben 2 koydum, 3 bulursanız 3 koyun) Birer paket kabartma tozu ve şekerli vanilin. Bir kaşık bal İki yemek kaşığı Hindistancevizi yağı Toz kakao Gelelim yapılışına. Öncelikle elbette keki yapıyoruz. Kek tarifleri klasik bir işlem ile başlar. Yumurta ve şeker çırpılır. Burada da farklı değil, sadece şeker yok ortada. Sadece yumurta var ve çırpılıyor. İsterseniz tel ile isterseniz mikser ile. Köpük gibi bir hal alıyor çırptıkça, bu aşamada ben iki...

evde hammaddesinden çikolata yapmak

Başlığa özellikle yazmak istedim: "hammaddesi"nden diye. İnsan, kendisini kandırmaya çok meyilli. Hal böyle olunca, "kuvertür" çikolatayı alıp, onu erittikten ve kuru yemiş ile buluşturduktan sonra kalıba koyup tekrar dondurma işlemini, "evde çikolata yaptım" diye paylaşabiliyor insanlar. Dediğim gibi insan, kendisini kandırmaya pek meyilli. Bu hesapla evdeki mumları eritip, boya ile karıştırıp kendi mumunuzu da yapabilirsiniz. Neyse, tercihlere karışmak değil niyetim. Dileyen mevcudu eritip, yeniden dondurarak, aslında şekil değiştirmekten ibaret işlemini de evde çikolata yaptım diye sunabilir elbette.  Peki, asıl çikolata nedir, nasıl yapılır derseniz, okumaya devam edin lütfen... Çikolatanın aslında iki temel maddesi var. Birincisi kakao, ikincisi ise şeker. Kakao, bir takım işlemlerden geçirildikten sonra "mass" olarak adlandırılan, "butter" falan da denilen bir "kütle" / "yağ" ile toza dönüştürülüyo...

idareci - yönetici / 2

İdareci ve yönetici aynı anlamda kullanılagelen iki sözcük. Oysa bana göre, epey farklılıklar içeriyor. Bu iki sözcüğün farklı olduğuna ilişkin bir yazı yayınlamıştım bir kaç ay kadar önce. Bu yazıyı güncellemek gerekiyordu. Yazıyı güncellemek yerine, ikincisini yazmayı tercih ettim.  O zaman, ilk yazıdaki üsluba devam edeyim. Hatta nasılsa sayfa sorunumuz yok, ilk yazıdaki metni de ekleyeyim, bu yazının başına: İdareci, kelimenin gerçek anlamıyla  idare  eder. Zaten idare ettiği birimin başına getiriliş sebebi de budur.  Yönetici ise kelimenin gerçek anlamıyla  yönetir . İnsan, yönetilmek ister. En kolay, çocuklarda gözlemleyebilirsiniz bu fıtratı. Çocuklar kendi başlarına oyun oynamaktan çok birisi tarafından yönlendirildiği, yönetildiği oyunları tercih eder.  İdareci, sorunları çözmez. Sadece üzerini örter. Kendisinden sonra tufan olduğu anlayışıyla, günü kurtarmanın derdindedir.  Yönetici, önce durum tespiti yapar ve sorunları ort...

Öteki Tarih / Ayşe Hür

Zeytin efendi ile bendeniz Yakın tarihimize ilgi duymam sonrası başlayan okumalarımı iş yerinde arkadaşlarımla da paylaşıyordum. Okumayı seven bir meslektaşım, Ayşe Hür'ün kitaplarını da mutlaka okumam gerektiğini söylemişti. Kısmet bugünlereymiş. Tarihsel olayların çoğunluğun ilgisini çekmesi hangi döneme denk geliyor tam hatırlamıyorum. Hatırladığım Hürriyet gazetesinin pazar günleri yayınlanan sayısında Soner Yalçın'ın yazıları. Bir çoğuna ilginç gelen, ya az ya da hatalı bilinen bir tarihsel olayı, günümüzdeki tartışmalarla harmanlayan yazılar olurdu Yalçın'ın yazdıkları. O zamanlar OdaTV falan yoktu elbette.  Ayşe Hür benzer bir işi Agos, Taraf ve Radikal gazetelerinde yapmış. Üç gazeteyi de takip etmediğim için Ayşe Hür'ün gazetelerdeki yazılarını da okumamıştım. Hür, farklı tarihlerde farklı tarihsel olaylara dair, gazetede yayınlanacağı kısıtlarıyla kaleme alınmış yazılarını Öteki Tarih başlığı altında kitaplaştırmış. Profil yayıncılıktan iki cilt h...

Genç Atatürk / George W. Gawrych

Osmanlı tarihi konusunda okudukça, yeni kitaplar ortaya çıkıyor okunacak. Bu çabalar, sıradışı kitaplarla karşılaşmamı sağlıyor. 320 sayfalık kitabın yazarı Amerikalı. Gül Çağalı Güven dilimize tercüme etmiş. Kasım 2014 tarihli kitap, Doğan Kitap tarafından yayınlanmış. Şaşırtıcı olan, kitabın arkasında 25 TL'lik etiketine karşın D & R'da 9,90 TL'ye satılıyordu. Kitabın tam adı ise Osmanlı zabitinden Türk devlet adamına. Orijinalinin yayın tarihi 2013 olan bu kitap, hep okuduklarımızdan farklı bilgiler de içeriyor. Kitabın sonuç bölümünden bir alıntı, yazarın Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili genel görüşünü açıklamak bakımından yararlı olacaktır: "Bir çeşit kader duygusuna sahip olarak Atatürk, sonuçta, tarihin istikrarsız bir döneminde ortaya çıkan ve modern Türkiye Cumhuriyeti'nin vizyonu ve kuruluşunu tasarlamasında ve iradesini kabul ettirmesinde kendisine yardımcı olan silah ve siyaset arkadaşlarından oluşan güçlü bir ağ sayesinde doğan, askeri ve s...

insan ne için yaşar?

Varoluşsal bir soru, yanıtı kişiden kişiye, hatta dönemden döneme değişiyor. En azından benim için böyle. Çocuklar olmadan, sadece kendim için derdim sanırım. Çocuklardan sonra sadece onlar için dedim bir süre. Şimdi ise bambaşka bir yanıtım var.  Bu bambaşka yanıta uygun olması için yaşadığım sürece yaptıklarımın "tutarlı" olması elzem. Olmazsa olmaz bir yerde. Bu tutarlılık her olay ve her koşul için geçerli olmak zorunda.  Burada bak böyle davrandım, çünkü ile açıklanabilecek hiçbir iş ve eylem olmamalı.  Mecbur kaldım, yoksa ile başlayan cümlelere de yer yok hayatımda.  Neyin karşısında nasıl duracağımın tercihini yaptım.  Bu tercihe aksi davranışlar, kendime saygımda sorunlara yol açar ve kendine saygısını yitiren, benim fikrime göre, herşeyini yitirmiş sayılır. Şimdi bunları neden mi yazdım. Unutmayayım diye, Kendime not bir yerde.  Kafam karıştığımda dönüp okumam için. Hayat bir sınavsa, sınav kimi zaman ...

Atatürk'ün Kurdurduğu Türkiye Komünist Partisi ve Kurtuluş Savaşı'nda Sol Hareketler / Dr. Orhan Yeniaras

arkadaki evin delikanlısı: Zeytin 2013 yılında Peride Celal'den okuduğum Bir Hanımefendinin Ölümü üzerine düştüğüm not ile aynı başlangıcı yapacağım: Bildiğim bir noktaysa, bilmediğim çevresi kadardır.  Osmanlı'nın son dönemi ile cumhuriyetin ilk yıllarını konu alan onlarca kitap okudum bugüne değin. Her okuduğum kitap, yeni kitapların yolunu açıyor, yeni şeyler öğreniyorum ve halen ne kadar az bildiğimi görüp şaşırıyorum. Bir ara, bu okuduklarımı derleyip, toplayıp kendi bilgim ve yorumum ile olanları değerlendirmek isterim. Aslında, vakit uygun olsa, bunu bir akademik çalışma kapsamında gerçekleştirebilsem ne güzel olur.  Dr. Orhan Yeniaras'ın, aslında adı "Kritik 20 yılda, Anadolu coğrafyasında sol hareketler (1908-1928)" olması gerektiğini düşündüğüm eseri, belki okuyucuların daha fazla ilgisini çekeceği düşüncesiyle, Atatürk'ün kurdurduğu Türkiye Komünist Partisi başlığı ile yayınlanmış. Alter Yayıncılıktan 2012 yılında ikinci baskısını okud...

çabalar, engeller ve mücadele

2013 / Estonya Bu konudan çok bahsediyorum belki, ancak önemli olduğunu düşünüyorum. Ücretli çalışanlar olarak, yapmakta olduğumuz "iş" konusunda "bilgi"mizi arttırmak zorundayız. Bunu, birileri istiyor olduğu için değil, kendimize saygımızdan, başkalarına ve genel olarak insanlığa borcumuzu ödemek adına yapmamız gerekir.  Bunu yapabilmek, kolay değil. Fedakarlık istiyor. Günlük rutin iş yükünü hafifletmiyor, kendini geliştirmek / bildiklerini arttırmak için yapılan çalışmalar. Benim gibi yayıncılık sektörü çalışanları bakımından ise, sektörün ülkemizdeki durumu nedeniyle iş bir kat daha zor. Dünyadaki örneklerinden oldukça farklı dinamiklerle çalışan bir sektör yayıncılık, ülkemizde. Hal böyle olunca, teknolojideki gelişmeleri takip etmek için uluslararası etkinlikleri, seminer / sempozyum / kongre / fuar gibi organizasyonlara katılmak, elzem.  2011 yılında İstanbul'da düzenlenen etkinlikleri takip ile başladığım; 2013 yılında buna yurtdışı etkinli...

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yapay zeka, blog yazıları

2004 yılından bu yana devam ediyorum blog yazmaya. Kişisel hayatımda da teknoloji dünyasında da bir çok değişiklik oldu bu süreçte. Zaman zaman ara verdim yazmaya. Blog yazmaya, Türkçe içerikleri çoğaltmak amacıyla başlamıştım. Bugün geldiğimiz noktada ise özgün içerikleri çoğaltmak gibi bir hedef ile devam ediyorum yazmaya.  Bir çok işin yapay zeka araçlarına yaptırıldığı günümüz dünyasında, özgün içerik bulmak zorlaşıyor. İlk başlarda heyecan verici görünen yapay zeka tarafından oluşturulan içerikler, bir noktadan sonra birbirinin kopyası hâline dönüşüyor. Büyük olasılıkla bu sorunu aşacak araçlar da çıkacaktır.  Farklı konularda, yapay tatlardan ari içeriklere ulaşmak isterseniz tek yapmanız gereken SadeceOzgur sayfasına ulaşmak. Bu yazıyla birlikte, bundan sonra yapay zeka destekli hiçbir içeriğin blog sayfamda yer almayacağını duyuruyorum. 

Bozkırdaki Gölgeler (Don Segundo Sombra) / Ricardo Güiraldes

Ricardo Güiraldes, Arjantin edebiyatının önemli isimlerinden birisiymiş. Don Segundo Sombra'yı, Can Yayınları'nın 1983 Ocak tarihli, Siren Tayla ve Vedat Tayyar Erdamar'ın çevirisiyle Bozkırdaki Gölgeler adıyla yayınladığı baskısından okudum. 235 sayfalık romanın sonunda Harriet de Onis'in makalesine yer verilmiş. Genel olarak Arjantin edebiyatı, özel olarak ise Güiraldes ve Son Segundo Sombra'ya dair ilginç bilgiler var makalede.  Romanın konusu Arjantin kırsalında bir gencin yetişkin olma yolundaki serüveni diye özetlenebilir. Kendisine rol model olarak Don Segundo Sombra adlı bir sığır çobanını seçtikten sonra yaşadıkları, düşündükleri ve dönüştüğü karakterini akıcı bir dille kaleme almış Güiraldes. 

Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nde SoleMare Cafe

SoleMare Cafe ile 2015 senesinde tanıştık. O tarihlerde Küçükkuyu'nun büyük sürprizi başlıklı bir yazı ile blogda tanıtmaya çalışmıştım. 2016 yazında ise cafenin kurucuları ile söyleşi yayınladım. Mekânlara dair yazılara artık blogda çok yer vermiyorum. Sebebi ise basit: Google Haritalar.  Gittiğim mekânları Google Haritalar'da yorumluyor ve puanlıyorum. Hem daha pratik geliyor hem de daha çok kişiye ulaşıyor yazdıklarım. Ben de bir yere gideceğimde öncelikle Google Haritalar'daki yorumları okuyorum.  Yukarıdaki iki paragrafı yazma nedenim birazdan anlaşılacak. Bir kaç gün önce, çevrede yeni açılan bir yerler var mı diye Google Haritalar'da dolaşırken Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nin bahçesinde SoleMare Cafe 'nin yeniden açıldığını gördüm. Uzun zamandır ayrı kaldığım bir arkadaşla karşılaşmış kadar sevindim. Web sayfalarını incelediğimde ise hem çok şaşırdım hem de çok mutlu oldum. Web sayfasında iki kişiye teşekkür mesajı paylaşılmış. Birisi logolarını tasarlaya...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

İnsanlığımı Yitirirken / Osamu Dazai

Japon edebiyatının en önemli yazarlarından biriymiş Osamu Dazai ya da gerçek adıyla Şuuci Tsuşima. İnsanlığımı Yitirirken, ölümünden önce yazdığı son eseri. Japoncadan çevirisini Peren Ercan yapmış.  Yazar 1909 - 1948 yılları arasında yaşamış. İlkinde yaşı küçük olsa da, iki dünya savaşını da görmüş. Hayatına dair ayrıntıları buradan okuyabilirsiniz.  İnsanlığımı Yitirirken bir  kurgu roman, ancak otobiyografik özellikleri oldukça baskın olan bir kurgusu var. İthaki yayınları, eserin sonuna Mark Gilbeau'nun yazdığı ve Elif Kılıç tarafından çevrilen bir Sonsöz eklemiş. Romanı bitirmeden bu sonsözü okumamanızı öneririm.  Toplumla uyumlu yaşamak, sıradışı yeteneklere sahip olan bireyler için daha zor. Dazai de ömrü boyunca bu zorluklarla boğuşmuş. Teselliyi kimi zaman alkolde kimi zaman kadınlarda aramış. Ancak "hayata tutunmayı" başaramamış.  Tarihin farklı bir kesitinde yaşasaydı farklı olur muydu Dazai'nin hayatı? 1950'lerde dünyaya gelseydi mesela, ikinci düny...

yapay zekasız içerikler

Okuduğunuz LinkedIn paylaşımlarından blog sayfalarına, akademik makalelerden whatsapp mesajlarına neredeyse tüm içerikler yapay zeka araçlarınca hazırlanıyor. Artık doğru arama cümlesi, prompt, ile yapay zekayı çalıştırmak bile ayrı bir iş hâline dönüşmüş durumda.  Neredeyse tüm içeriklerin hazırlanmasında yapay zeka kullanılıyorken, akıntıya kürek çekmek gibi bir işe soyunmak, yapay zeka kullanmadan yazılar oluşturmaya çabalamak pek akıllıca değil diye düşünülebilir ilk bakışta.  Oysa blog yazmanın en keyifli yanı, duygu ve düşüncelerini kendi kelimelerinle not etmek ve bir süre geçtikten sonra dönüp onları okumak. O günlerde neler hissettiğini hatırlamak. Yapay zeka ile oluşturulan içeriklerde alamayacağınız bir tat.  Bu yüzden, arada yazım hataları olsa da, kimi zaman okunması zor olsa da kendi zekam ile oluşturmaya devam edeceğim. Bu kararımı paylaştığım 16 Haziran öncesi içeriklerin kimilerindeki yapay zeka katkılarını ise düzelmeden korumaya karar verdim. ...