Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Çöplük /Andy Mulligan

Çocuklar ve gençler için yazılmış kitaplar okumaya ve bloga eklemeye devam ediyorum. Tudem yayınlarınca ilk baskısı Nisan 2014'te yapılan Andy Mulligan imzalı Çöplük'ü dilimize Arif Cem Ünver çevirmiş. 223 sayfalık roman çöplükte yaşayan üç arkadaşın başından geçen macerayı anlatıyor. Çöpte buldukları çantanın içinden, ülkenin yozlaşmış yöneticilerinin gizlediklerinin çıkmasıyla heyecan dolu bir kovalamaca başlıyor.  Mulligan'ın romanın sonunda yer verilen teşekkür yazısından öğrendiğimize göre Çöplük romanına, yazarın Filipinler'in başkenti Manila'da yaşarken yaptığı gözlemler ilham olmuş. Kitap, Trash adıyla sinemaya uyarlanmış.  

Takip / Linwood Barclay

Çocuklar büyüdükçe okudukları kitaplar değişiyor. Klasiklerin çocuklar için kısaltılmış sürümleri, polisiyeler, gizem dolu seriler… Linwood Barclay'in Takip adlı romanı hem bilim kurgu hem polisiye olarak sınıflandırılabilir sanırım. Gerçi teknolojinin ve insan hırsının geldiği noktayı düşününce romanda anlatılanların gerçek olabileceği endişelendiriyor. Yazı için seçtiğim fotograftaki kediciğin adı Çilek. Takip adlı romanda içerisine elektronik sistemler yerleştirilmiş bir köpeğin macerası anlatılıyor.  Nihal Tokinan Gökçe'nin çevirisini yaptığı 231 sayfalık roman Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'ndan Mayıs 2019'da çıkmış. Eserin İngilizce ilk baskısı ise 2017. Bu sürükleyici romanı okumamı öneren sevgili kızıma teşekkür ediyorum. Unutmadan ekleyeyim Takip'i Kaçış adlı roman izliyor. Gene İş Bankası Kültür Yayınları'ndan...

Gözden Irakta / Aydın Selcen

GazeteDuvar.com.tr adresli internet gazetesindeki yazılarıyla tanıdığım Aydın Selcen'in, İletişim Yayınları'ndan 2019 yılında çıkan kitabı Gözden Irakta'yı okudum. Kitabın görseline baktığınızda da fark edebileceğiniz üzre IRAK, Aydın Selcen'in hayatında ve kitabın genelinde önemli bir yere sahip. Selcen, 2010 - 2013 yılları arasında Erbil Başkonsolosu olarak görev yapmış. Öncesinde de 2003 - 2006 yılları arasında Bağdat'ta görevliymiş.  262 sayfalık eser, Aydın Selcen'in görev yaptığı dış temsilciliklerdeki anıları, denemeleri ve kurgusal öykülerinden oluşuyor. Bu arada " kurgusal öykü " ne kadar doğru bir ifade bilemedim :) Öyküleri okurken Selcen'den bir roman okumanın ne kadar keyifli olacağını düşündüm. Kimbilir, belki bir gün " Aydın Selcen'in ilk romanı raflarda " diye bir haber görürüz.  20 sene boyunca farklı coğrafyalarda görev yapmış olan Selcen'in, o döneme ilişkin anılarında, bugün hâlen aktif siyasetin içindeki isiml...

Yaşlılık / Italo Svevo

İlk kez bir eserini okuduğum yazarların sayısı artmaya devam ediyor. Italo Svevo, 1861'de İtalya'nın Trieste kentinde doğmuş. Aslında bugün İtalya'da olan Trieste demek daha doğru olacak sanırım, çünkü kent, o tarihlerde İtalya toprakları içerisinde değilmiş . Günümüzde İtalya'nın Slovenya ile sınırında yer alıyor.   Yaşlılık adlı romanı dilimize Neyyire Gül Işık çevirmiş. Çevirmenin ne kadar önemli olduğunu, özenli çevirileri okurken daha iyi fark ediyorum. Neyyire Gül Işık'ın dipnotları sayesinde romanı okumak çok keyifli oldu. Ayrıca Sunu başlıklı bölümde Işık'ın yazdıkları hem Svevo hem de dönem ile ilgili ön bilgilenmeyi sağladı. Can Yayınları'nca ilk baskısı 1998 yılında yapılan romanın Mart 2014 tarihli ikinci baskısını okudum. 243 sayfalık romanda 35 yaşındaki erkek kahramanın aynı kentte yaşayan bir kadına duyduğu saplantılı bağlılık ve gelişen olaylar anlatılıyor.  Romanın başlarında kahramanı şu sözlerle tanıtıyor Svevo: "Hep bekleyerek yaşıy...

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi / Ahmet Ümit

Ahmet Ümit'in Ekim 2013'te Everest Yayınları'ndan çıkan polisiye romanı Beyoğlu'nun En Güzel Abisi'nin aynı tarihli ikinci baskısını okudum. Eser 412 sayfalık olmasına karşın, Ahmet Ümit'ten daha önce okuduğum kitaplar gibi, kısa sürede bitti. Geride hayranlık ile birlikte aşağıdaki satırları bıraktı... Haziran 2013'te yaşanan Gezi Parkı süreci, romanın ana gövdesini oluşturuyor bence. Ahmet Ümit polisiyelerinde cinayetleri çözen Başkomiser Nevzat'ın ağzından, özelde Tarlabaşı ve Beyoğlu bölgesinin genelde ise İstanbul'un hatta ülkenin durumunu analiz eden tespitler yapılıyor. Yaşanılan sorunlarda suçu, fiili işleyen toplumun unuttuklarında bulan yardımcısı Ali'yi uyarırken şöyle diyor Başkomiser Nevzat: "Yani şunu demek istiyorum, nasıl ki çiftçi buğday yetiştirmek için toprağı bilmek zorundaysa, biz de suçla mücadele etmek için bu yoksul insanları çok iyi tanımak zorundayız. Ama daha aştan onları suçlu sayarsan, yanlış yapmış olursun. Üst...

İçimdeki Müzik / Sharon M. Draper

yeni normal

Oxford University Press'in her yıl açıkladığı ve 2016'daki Post-Truth seçimi ile belleğimde yer eden yılın kelimesi için 2020'deki adayım New Normal . Hayatımızın, korona salgını başlamadan önceki gibi olamayacağını ifade etmek için kullanılıyor Yeni Normal .  Bakalım Oxford University Press 2020 kelimesi olarak ne açıklayacak?

Köşe Bucak İstanbul / Osman Cemal Kaygılı

Evde uzunca bir süredir okunmayı bekleyen kitaplardan birisiydi Köşe Bucak İstanbul. Osman Cemal Kaygılı'nın 1931 yılında Yeni Gün gazetesinde yayınlanan İstanbul'un Köşe Bucağı başlıklı yazı dizisinden oluşturulan eseri yayına hazırlayan Tahsin Yıldırım. Benim okuduğum Selis Kitapları'ndan çıkan, 333 sayfalık, Nisan 2004 tarihli ikinci basımıydı. Selis'ten ilk baskısı Eylül 2003'te yapılmış. Kitap sitelerine arattığımda, 2019'da Can Yayınları'nca da basıldığını gördüm.  1931 yılının İstanbul'u nasıldı diye merak ediyorsanız eşsiz bir kaynak Kaygılı'nın eseri. Gazete yazısı için hazırlanan metinler, kolay okunuyor. Kaygılı, şehrin farklı semtlerini, daha doğrusu semtleriyle birlikte köylerini dolaşmış ve tanıtmış. Bugün Mecidiyeköy semtinin o günlerde Mecidiye adlı bir köy olduğunu ve Kaygılı'ya göre geleceğinin pek parlak olduğunu; Okmeydanı'nda karargâh kurup alayla kuş tutan çocukları, farklı dinde ve farklı etnik kökenli insanların farklı...

Bu Ölü Kalkacak / Vedat Türkali

1995 yılında Ankara Altınpark'ta düzenlenen kitap fuarında imzalatmıştım Bu Ölü Kalkacak adlı kitabı. Büyük usta Vedat Türkali'den okuduğum onca roman varken neden bu kısa oyunu seçmişim hatırlamıyorum. Aradan geçen yıllar hem neden onu seçtiğimi hem de oyunun kendisini unutturmuş. Hazır evde kalmaya devam ediyorken bir kez daha okudum, 1970'lerin başında yazılan ve zamanında TRT'nin açtığı yarışmada övgüye değer bulunan Bu Ölü Kalkacak adlı oyunu. Kitapta tiyatro metninin yanısıra bir dönem güvenlik güçlerine hakaret edildiği  gerekçesiyle yapılan yargılamada mahkemeye sunulan bilirkişi raporlarına da yer verilmiş.  Roman ve öykülerden epeyce farklı oluyor tiyatro oyunu okumak. Sahnenin dekorundan oyuncuların kıyafetlerine kadar bir çok konuda oyun yazarının notları yer alıyor. Ayrıca, oyunun süresi sı nırlı  olduğu için mesajın bu süre içerisinde verilebilmesi de önemli. Kısacası tiyatro oyununu izlemek yerine okumak gibi bir değişik his oluşturuyor bende. Vedat Türka...

Şimdiki Çocuklar Harika / Aziz Nesin

Korona karantinası sürerken çocuk kitapları okumaya ve okuduklarıma dair notlarımı siz değerli okuyucularımla paylaşmaya devam ediyorum. Bu kez bir büyük ustanın, efsaneleşmiş bir eserini yeniden okudum. İlk okumamın üzerinden kaç sene geçti emin değilim ancak bu ikinci okuyuşum sırasında kimi bölümleri, neredeyse satır satır hatırladığımı fark ettim.  İlk baskısı 1967 senesinde yapılan  Şimdiki Çocuklar Harika'nın  Nisan 2018 tarihli 224 sayfalık 81. baskısını okudum. Nesin Yayınevi'nin yayınladığı romanda Semih Poroy'un çizgileri de yer alıyor. Ahmet ve Zeynep adlı 5. sınıf öğrencisi iki eski sınıf arkadaşının karşılıklı mektuplarıyla oluşturulmuş roman, çocukların gözünden eğitim sistemini, büyüklerin çocuklarla ilişkilerini, büyüklerin birbirleriyle olan ilişkilerini gözler önüne seriyor. Mektuplarda eleştirilen konuların neredeyse hiç değişmeden / iyileşmeden bugün için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Elbette iletişim araçlarının gelişmesi ve çeşitlenmesi ...

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yapay zeka, blog yazıları

2004 yılından bu yana devam ediyorum blog yazmaya. Kişisel hayatımda da teknoloji dünyasında da bir çok değişiklik oldu bu süreçte. Zaman zaman ara verdim yazmaya. Blog yazmaya, Türkçe içerikleri çoğaltmak amacıyla başlamıştım. Bugün geldiğimiz noktada ise özgün içerikleri çoğaltmak gibi bir hedef ile devam ediyorum yazmaya.  Bir çok işin yapay zeka araçlarına yaptırıldığı günümüz dünyasında, özgün içerik bulmak zorlaşıyor. İlk başlarda heyecan verici görünen yapay zeka tarafından oluşturulan içerikler, bir noktadan sonra birbirinin kopyası hâline dönüşüyor. Büyük olasılıkla bu sorunu aşacak araçlar da çıkacaktır.  Farklı konularda, yapay tatlardan ari içeriklere ulaşmak isterseniz tek yapmanız gereken SadeceOzgur sayfasına ulaşmak. Bu yazıyla birlikte, bundan sonra yapay zeka destekli hiçbir içeriğin blog sayfamda yer almayacağını duyuruyorum. 

Bozkırdaki Gölgeler (Don Segundo Sombra) / Ricardo Güiraldes

Ricardo Güiraldes, Arjantin edebiyatının önemli isimlerinden birisiymiş. Don Segundo Sombra'yı, Can Yayınları'nın 1983 Ocak tarihli, Siren Tayla ve Vedat Tayyar Erdamar'ın çevirisiyle Bozkırdaki Gölgeler adıyla yayınladığı baskısından okudum. 235 sayfalık romanın sonunda Harriet de Onis'in makalesine yer verilmiş. Genel olarak Arjantin edebiyatı, özel olarak ise Güiraldes ve Son Segundo Sombra'ya dair ilginç bilgiler var makalede.  Romanın konusu Arjantin kırsalında bir gencin yetişkin olma yolundaki serüveni diye özetlenebilir. Kendisine rol model olarak Don Segundo Sombra adlı bir sığır çobanını seçtikten sonra yaşadıkları, düşündükleri ve dönüştüğü karakterini akıcı bir dille kaleme almış Güiraldes. 

Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nde SoleMare Cafe

SoleMare Cafe ile 2015 senesinde tanıştık. O tarihlerde Küçükkuyu'nun büyük sürprizi başlıklı bir yazı ile blogda tanıtmaya çalışmıştım. 2016 yazında ise cafenin kurucuları ile söyleşi yayınladım. Mekânlara dair yazılara artık blogda çok yer vermiyorum. Sebebi ise basit: Google Haritalar.  Gittiğim mekânları Google Haritalar'da yorumluyor ve puanlıyorum. Hem daha pratik geliyor hem de daha çok kişiye ulaşıyor yazdıklarım. Ben de bir yere gideceğimde öncelikle Google Haritalar'daki yorumları okuyorum.  Yukarıdaki iki paragrafı yazma nedenim birazdan anlaşılacak. Bir kaç gün önce, çevrede yeni açılan bir yerler var mı diye Google Haritalar'da dolaşırken Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nin bahçesinde SoleMare Cafe 'nin yeniden açıldığını gördüm. Uzun zamandır ayrı kaldığım bir arkadaşla karşılaşmış kadar sevindim. Web sayfalarını incelediğimde ise hem çok şaşırdım hem de çok mutlu oldum. Web sayfasında iki kişiye teşekkür mesajı paylaşılmış. Birisi logolarını tasarlaya...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

İnsanlığımı Yitirirken / Osamu Dazai

Japon edebiyatının en önemli yazarlarından biriymiş Osamu Dazai ya da gerçek adıyla Şuuci Tsuşima. İnsanlığımı Yitirirken, ölümünden önce yazdığı son eseri. Japoncadan çevirisini Peren Ercan yapmış.  Yazar 1909 - 1948 yılları arasında yaşamış. İlkinde yaşı küçük olsa da, iki dünya savaşını da görmüş. Hayatına dair ayrıntıları buradan okuyabilirsiniz.  İnsanlığımı Yitirirken bir  kurgu roman, ancak otobiyografik özellikleri oldukça baskın olan bir kurgusu var. İthaki yayınları, eserin sonuna Mark Gilbeau'nun yazdığı ve Elif Kılıç tarafından çevrilen bir Sonsöz eklemiş. Romanı bitirmeden bu sonsözü okumamanızı öneririm.  Toplumla uyumlu yaşamak, sıradışı yeteneklere sahip olan bireyler için daha zor. Dazai de ömrü boyunca bu zorluklarla boğuşmuş. Teselliyi kimi zaman alkolde kimi zaman kadınlarda aramış. Ancak "hayata tutunmayı" başaramamış.  Tarihin farklı bir kesitinde yaşasaydı farklı olur muydu Dazai'nin hayatı? 1950'lerde dünyaya gelseydi mesela, ikinci düny...

yapay zekasız içerikler

Okuduğunuz LinkedIn paylaşımlarından blog sayfalarına, akademik makalelerden whatsapp mesajlarına neredeyse tüm içerikler yapay zeka araçlarınca hazırlanıyor. Artık doğru arama cümlesi, prompt, ile yapay zekayı çalıştırmak bile ayrı bir iş hâline dönüşmüş durumda.  Neredeyse tüm içeriklerin hazırlanmasında yapay zeka kullanılıyorken, akıntıya kürek çekmek gibi bir işe soyunmak, yapay zeka kullanmadan yazılar oluşturmaya çabalamak pek akıllıca değil diye düşünülebilir ilk bakışta.  Oysa blog yazmanın en keyifli yanı, duygu ve düşüncelerini kendi kelimelerinle not etmek ve bir süre geçtikten sonra dönüp onları okumak. O günlerde neler hissettiğini hatırlamak. Yapay zeka ile oluşturulan içeriklerde alamayacağınız bir tat.  Bu yüzden, arada yazım hataları olsa da, kimi zaman okunması zor olsa da kendi zekam ile oluşturmaya devam edeceğim. Bu kararımı paylaştığım 16 Haziran öncesi içeriklerin kimilerindeki yapay zeka katkılarını ise düzelmeden korumaya karar verdim. ...