Ana içeriğe atla

Kayıtlar

adresim aynı, kaderim aynı

Kayahan, çok sevdiğim pop şarkıcılarının başında gelir. Yazının başlığı onun "sarı saçlarından sen suçlusun" adlı şarkısından. Aşk, sanatçıların gıdası ve görülüyor ki evlilik aşkı öldürüyor. Bu konuda daha fazla yazmayıp konuya geleyim. Malumunuz Digital TV CEE etkinliği için Krakow'dayım. Tarih tekkerürden ibaret midir bilmem ama benim yaşadıklarım birbirine çok benziyor. Yaklaşık bir ay kadar önce 30'lu derecelerdeki İstanbul'dan 10'lu derecelerde Londra'ya gitmiştim. Benzer şekilde 35 derecede bıraktığım Ankara'dan 17 derecedeki Krakow'a geldim. Dışarıda durmayacak gibi yağan yağmur ve sonhabar soğuğu var. Neyse ki etkinliğin düzenlendiği Park Inn by Radisson otelinde konaklamayı seçmiştim. Ulaşım ve ıslanma sorunum yok. Etkinlikle ilgili, daha önce de söylediğim gibi, ayrıntılı yazılar paylaşacağım. Ancak bugün değil. Pre conferance event olarak adlandırılan OTT Special Day'den çıkan sonuç bence net: Content is the KING. Şaka bir yana...

Digital TV CEE izlenimler

Benim için üzücü bir haber ile başlayayım. Merak etmeyin, kişisel bir "üzücü haber" değil bu. Informa tarafından üç yıl boyunca İstanbul'da düzenlenen etkinlik, artık düzenlenmeyecekmiş. Geçen yıl TV Connect ismini alan etkinlik, Krakow'daki Digital TV CEE etkinliği ile birleştirilmiş. Krakow, Informa adına daha tatmin edici geçtiği için birleştirme İstanbul yerine Krakow'da gerçekleşmiş. Bu durumda, önümüzdeki yıllarda İstanbul yerine Krakow'a geleceğim gibi görünüyor. Başta, üzücü dedim, ama Krakow da çok keyifli bir şehir. Belki de sevindirici demem gerekiyordu :) Bu satırları yazarken bir yandan günün ilk paneli sürüyor. İlginç sunumlarla başlayan gün, şimdi bir panel ile devam ediyor. İlk soruyu, genelde olduğu gibi, ben sordum. Cisco'dan gelen paneliste NDS'i yakın zamanda satın aldınız. Daha önce Tandberg'in satın alınışını görmüştük. Pazar nasıl gidecek sizce? dedim. Yanıt olarak NDS'in satın alınmasıyla OTT sektöründe çok dah...

Ne yapıyorum acaba?

Yazıyı yayınlayıp yayınlamayacağımı bilmiyorum. Yayınlarsam bile bu ilk yazdığım hali mi olacak emin değilim. (Yayınlarken, yazının ilk halini koruduğumu belirtmek isterim!)  İşin doğrusu ne yazacağımdan da emin sayılmam. Ankara’dan 17’ye doğru kalkan bir uçakla Münih’e doğru yol alırken, kalkışın üzerinden neredeyse 45 dakika geçmişken yazıyorum. Durup düşünmek ve/veya okumak dışında bir şey yapmak istediğimden netbook’u çıkarttım. Yazdıklarımı, eğer yayınlarsam, okuduğunuzda ben muhtemelen (bu kelimeyi o kadar severek kullanıyorum ki henüz 4 yaşını yeni bitiren kızım da konuşmalarının arasında kullanmaya başladı) Krakow’da otelime yerleşmiş olacağım. Başlığa dönersem, gerçekten de ne yapıyorum acaba? Kimse beni zorlamamışken, para vermiyorken, sadece kendimi geliştirmek uğruna önce Londra’ya ardından Krakow’a gidiyorum. Onca yol parası, onca otel parası, Londra için vize parası ve her ikisinde 15’er liradan yurt dışı çıkış harçları. Nereden baksan toplamda bir aylık m...

Otobüs yolculuğu ve sayısal radyo

Bir yandan Strazburg'da geçen keyifli bir Fransız filmi izliyorum, bir yandan blog yazıyorum. Otobü s yolculuğunu seviyorum. Her bindiğimde biraz daha gelişmiş buluyorum hizmeti. Bu yazıda, iki kez niyetlenip bir türlü yazamadığım iTVF etkinliğinin ikinci gününü anlatmayı istiyorum. İkinci günün sabahı desem daha doğru aslında. Sayısal radyo ile ilgili çok önemli bir oturuma ev sahipliği yaptı etkinlik.  WorldDMB, dünyada sayısal radyonun yaygınlaşmasını sağlamak için çalışan kar amacı gütmeyen bir organizasyon. 21 haziran tarihli etkinlikte WorldDMB'nin başkanlığını da yürüten Norveç'li bir misafirimiz vardı. WorldDMB'nin başkan düzeyinde temsil edilmesi anlamlıdır. Bu düzeyde temsil her yerde gerçekleşmez. Ülkemizde sayısal radyoya ilişkin henüz bir çalışma olmaması belki bu düzeyde temsili olanaklı kılmıştır. Gerçekten de sayısal televizyon gibi sayısal radyo da Avrupa'nın bir çok ülkede çoktan kullanımda. DAB, Avrupa'nın büyük bölümünde yayında. Bu konu...

Türkiye'de sayısal radyo dönüşümü nasıl olabilir?

Yaklaşık altı ay kadar önce aldığım bir karar uyarınca televizyon teknolojisi ile ilgili yazılarımı ayrı bir blogda, İngilizce olarak yayınlıyorum. Başlangıçta bana keyif veren bu kararı uygulamak giderek zorlaşıyor. Aşağı yukarı aynı içerikli yazıları iki farklı dilde hazırlamak ciddi zaman istiyor. Neyseki kitap okumak ve internette dolaşmanın dışında yapabileceğim başka bir şey olmayan otobüs yolculukları var. Bu kez kürkçü dükkanına dönüş yolunda, kablosuz bağlantısı olan ancak çalışmayan bir otobüste yazıyorum. İnternet erişimimi, yol boyu sorun çıkartmayan Vodafone sim kartlı cep telefonuma mavi diş bağlantısıyla sağladım. İstanbul Televizyon Forum ve Fuarı'nın ikinci günü sabahı önemli konuşmacıları ve konusuyla sayısal radyoya ayrılmıştı. Yanda görmekte olduğunuz programda birisi dışında tüm isimler sunumlarını gerçekleştirdiler. Radyo, televizyonun aksine, sayısallaşma süreci neredeyse hiç tartışılmayan bir mecra. Oysa, tıpkı televizyon gibi radyo yayınlarında da sayı...

Karidesli kalamar dolması ve Kariye Oteli

Kalamarı, halka halka doğranıp panelenmiş meze olarak görenlerdenseniz, şerit halindeki şey nasıl dolar dersiniz. Oysa kalamar, aslında içi doldurulabilir bir deniz canlısıdır. Balıkçılardan alırsanız, içini doldurabileceğiniz şekilde temizletebilirsiniz. Zaten bu tarifi denemek için dolmalık temizletilmiş kalamar şart. Geçenlerde bir meslektaşımla sohbet ederken bana, DVB-T2'nin Türkiye'deki gelişimini anlatan yazının altında havuç çorbası tarifi olunca sayfanın düzenli okuyucusu olmaz tabii dedi. Kendisine fazlasıyla hak versem bile ne yazık ki yazdıklarımı konularına göre ayrı bloglara taşıma fikrine halen uzak duruyorum. Tek yaptığım televizyon teknolojisi yazılarımı İngilizce olarak ayrı bir bloga taşımak oldu. O blogumu, reklamım için kullanıyorum. Henüz emekleme aşamasında olmasına karşın, sayesinde iki uluslararası konferansa davetli olarak katılma olanağı buldum. Hedefim önümüzdeki sene düzenlenecek etkinliklere konuşmacı olarak davet edilmek. Bakalım, zaman neler g...

Fatih'te bir gece

Pencereler açık. Dışarıdan ezan sesleri yankılanıyor. Yatsı vaktini hatırlatıyor. Sahabe mezarlarının yanında,  Ebu Eyyûb Halid bin Zeyd'in  kabrinin yakınında, 1100 yıllarında yapılmış bir kilisenin dibinde oturmuş yazıyorum bu notları. Aslında niyetim İstanbul Televizyon Forum ve Fuarı'nın (iTVF) ilk gününe dair izlenimlerimi yazmaktı. Ancak ezan sesleri başka şeyler hatırlatıyor, yazdırıyor bana. Neler hatırlattı, neden hatırlattı bana kalsın ve izlenimlerimi yazmaya başlayayım. Hatırladıklarımı unutmayacağımı not ederek. Öncelikle RATEM 'e ve RTÜK'e çok teşekkürler. Geleneksel hale geleceğini umduğum bu önemli etkinliği ülkemize kazandırdıkları için. iTVF, hem içerik üreticilerinin hem TV teknolojisi şirketlerinin yer aldığı bir platform olmuş. Show TV, TRT, ATV, Semerkant TV, Samanyolu Grubu ve içerik üreten yapımcı şirketler stantlarında önemli görüşmeler yapıyordu bir yanda. Diğer yanda ise Sony, Harris, Seinheisser gibi dünya devleri ürün ve çözümlerini ...

geçen ay en çok okunan 10 yazı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Klasik televizyonlar ne zaman biter?

Yayıncılık dünyasında uzun süredir büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Bu dönüşüm üzerine 2013 ve 2018 yıllarında görüşlerimi paylaşmış, klasik televizyon yayıncılığının giderek sönümleneceğini ve dijital platformların baskın hale geleceğini öngörmüştüm. Bugün, 2025'e geldiğimizde bu öngörümün büyük ölçüde gerçekleştiğini söylemek mümkün. Ancak bazı detaylar hâlâ dikkat çekici bir dengeyi sürdürüyor. Yeni Neslin Tercihi Belli: Platformlar ve YouTube Artık genç izleyicilerin büyük çoğunluğu içerik tüketiminde Netflix, Disney+, Amazon Prime  gibi dijital platformları ve YouTube 'u tercih ediyor. İçeriğe istedikleri zaman, istedikleri cihazdan ulaşabiliyor olmak bu tercihin temelinde yatıyor. Lineer yayın akışına bağımlı olmak, gençler için oldukça uzak bir kavram haline geldi. Ama Klasik TV Hâlâ Burada Buna rağmen, 50 yaş üstü izleyici kitlesi için klasik televizyon hâlâ önemli bir yer tutuyor. Alışkanlıklar, haber ve canlı yayınlar gibi içerikler, bu grubun televizy...

Hac / Paulo Coelho

Kurguyla Gerçek Arasında Bir Yolculuk Bugüne kadar hiç Paulo Coelho kitabı okumamıştım. Siz sormadan söyleyeyim: Evet, Simyacı hâlâ okunacaklar listemde. Ama ilk adımı, Hac ile attım. İlginçtir ki bu kitap, Simyacı ’nın da yazılmasına vesile olan gerçek bir hac yolculuğunu konu alıyor. Bu yolculuk, İspanya'da "El Camino de Santiago" yani Santiago Yolu olarak bilinen yüzlerce kilometrelik bir yürüyüş rotası boyunca geçiyor. Farklı yönlerden, farklı duraklardan başlayan ama aynı amaca çıkan bu rota, hem fiziksel hem de ruhsal bir yolculuk sunuyor. Kitabın arka kapağını okuduğumda aklıma Nermin Yıldırım ’ın Ev adlı romanı geldi. Orada da kahraman, Santiago yolunu farklı bir yönde yürüyordu. Coelho’nun Hac ’ı ile bu iki kitap arasında, hem benzerlik hem de yaklaşım farkı görmek mümkün. Kurgu mu, Anı mı? Kitabı okurken en çok düşündüren şeylerden biri şu oldu: Bu yaşananlar gerçekten oldu mu, yoksa metaforların içine mi gizlendiler? Roman, yer yer o kadar ...

Trabzonspor U19 takımının başarısı üzerine

Bu yazıyı hazırladığım 2 Nisan 2025 günü itibariyle Trabzonspor A takımı, Süper Lig'de 27 maçta 9'ar galibiyet - mağlubiyet ve beraberlik ile 36 puan toplayarak 10. sırada yer alıyor. Trabzonspor U 19 takımı ise U 19 Elit A Ligi'nde 26 maçta 18 galibiyet, 5 beraberlik ve 3 mağlubiyet ile 59 puan toplayarak, lider Galatasaray'ın iki puan gerisinde ikinci sırada. Bu arada Trabzonspor U 19 takımının üç maç eksiği olduğunu ekleyeyim. Bu eksik üç maçını da kazanırsa 7 puan farkla lider olması mümkün.  UEFA Gençlik Ligi'nde yarı finale çıkan ve bu yolda İtalya'dan Juventus, Atalanta ve Inter'i eleyen takımımız, kupaya doğru emin adımlarla ilerliyor.  Trabzonspor Fatih Sultan Tekke yönetiminde U 19'daki gençleri A takıma dahil etme stratejisini uygularsa uzun süreli başarının gelmesi işten bile değil.  Gençleri bir kez daha kutluyorum. Kupayı ülkemize getireceklerine yürekten inanıyorum. 

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Yirmi Yıl Sonra Gelen Misafir

Kuşlar, horozlar, eşekler hepsi kendi dilinde güneşi selamlarken, biraz daha uyuyabilsem diye uğraşmak boşunaydı.  Haydi kalk bakalım, diyor hepsi. Güneş doğdu, gün başladı. Yapılacak onca iş seni bekliyor. Misafirin de gelecek, hem de. Gözlerimi ovuşturarak doğruldum yer yatağından, serin sabah havası yüzüme hafifçe çarpıyordu. Çaydanlığın içinden yükselen buhar sesini duyunca mutfağa yöneldim. Annem erkenden kalkmış, sobayı da yakmış, her şey hazır gibiydi. Misafirin kim olduğunu hâlâ söylememişti ama yüzündeki gizemli gülümseme merakımı daha da artırıyordu. Bahçeye çıkıp tavuklara yem verirken aklım hep o yaklaşan misafirdeydi. Evin küçüğü olsam da benim de yapmak zorunda olduğum şeyler vardı. Tavukların yemlenmesi sabah rutinim arasında. Yemlerini verdikten sonra yumurta var mı kontrolü de bende. Abim ve ablam gibi okula gitmiyorum henüz. Misafir kaçta gelecek acaba? Saat sekizi biraz geçiyordu, uzaklardan tozlu bir araba sesi gelmeye başladı. Yokuştan çıkan eski model minibüsü...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...