Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Türkiye'de sayısal radyo ve televizyon yayıncılığı 2 / 2

Bir önceki yazıda bıraktığım yerden devam edeyim. Sayısal radyo konusundaki son yansıda, biraz otosansür uyguladığımı itiraf ederek bırakmıştım. Dediğim gibi ortada bir gecekondu düzeni var ve hepimiz gecekondu mafyasından haberdarız.  Peki, televizyon dünyasında işler nasıl? İşin doğrusu televizyon dünyası, 6112 sayılı yasa sayesinde, pek rahat görünüyor. En azından, radyo ile kıyaslandığında, karasal vericilere mahkumiyet konusunda , çok daha rahatlar. RTÜK'ün frekans tahsis ihalelerini tamamlayamamasının sonuçlarının başında, sayısallaşan uydu ve kablonun, televizyona erişim için tercih edilmesi geliyor. Aslında bu sonuçta şaşacak bir şey yok. Şöyle düşünün, Ankara'dan İstanbul'a gitmek istiyorsunuz. Seçenekleriniz nelerdi? Otobüs, uçak, özel araç ve tren. Yıllar boyunca otobüsler daha konforlu hale gelirken, yollar düzgünleşirken, trene hiç yatırım yapılmamıştı. Tren ile gidip gelen vardı halen, ancak bunlar çoğunlukla vakti bol, parası az olan insanlardı. Devlet, ...

Türkiye'de sayısal karasal radyo ve televizyon yayıncılığı 1 / 2

20 Kasım 2015'te, İstanbul Harbiye Askeri Müzesi Fevzi Çakmak salonunda yukarıdaki başlıkla yaptığım sunumu, İstanbul'a gelemeyen milyonlar için bir kez de elektronik ortamda yapayım dedim :) Malum, artık resmi olarak duyurmasam bile sektöre mesajlarımı açık şekilde ilettim 27 Aralık 2015'te neyin duyurulacağını. Bir yandan 27 Aralık 2015'teki açıklamaya ve sonrasına hazırlanırken, bir yandan da adımı duyurmaya gayret etmeye devam. Bu sunum hazırlayıcı paket programların güzel bir yanı, sunumdaki yansıları resim dosyası olarak kaydedebilmeleri. Bu sayede, birazdan göreceğiniz her resim, aslında sunumun bir yansısıydı, yukarıdaki de ilk yansı :) Sunumda anlattıklarıma geçmeden bir tarzdan bahsedeyim izninizle. Sunumda kullanılan renkten, seçilen şablona kadar epey bir ayrıntısı var bu işin. Ben görsel tasarımına ilişkin fazla bir şey bilmiyorum. Zaten bu cehaletim, yansılardan da belli. Ancak, özellikle 2011'den bu yana çok sayıda sunum izleyen biris...

20 Kasım 2015 tarihli sunum: Sayısal karasal radyo ve televizyon yayıncılığı

Birebir muhatap olduklarım başta olmak üzere Elektrik Elektronik Mühendisliği Kongresi'nin organizasyonunda emeği geçen tüm kıymetli meslektaşlarımın ellerine sağlık diyerek başlayayım yazıma. EMO İstanbul Şubesi, adına yakışır büyüklükte bir organizasyonun altından yüzünün akıyla çıkmıştır. Kolay değil, elektrik-elektronik mühendisliği gibi barajlardan, mikro elektroniğe, biyomedikal mühendisliğinden, frekans savaşlarına birbirinden bu kadar uzak, bir o kadar da yakın meslek alanlarının tümünü kapsayacak bir etkinliği organize etmek. Mekan olarak seçilen Harbiye Askeri Müzesi, fuaye alanları ve oturumlar için salonlarıyla böylesi bir etkinlik için doğru bir seçimdi. Hele, mekanın kentin ortasında, Harbiye'de olması bir başka güzellikti, bencileyin İstanbul şaşkınları için :) Gelelim bir iki Kadı kızında bile bulunacak kusura. Efendim naçizane önerim, benim gibi farklı meslek alanlarıyla ilgili merakı olan meslektaşlarımızı düşünerek bu dev organizasyonu biraz bölüp parç...

20 Kasım 2015 yaklaşırken

20 Kasım 2015'te aslına bakarsanız hiç bir şey olmayacak. Daha doğrusu, yeni, hiç bir şey olmayacak. Ben, daha önce bir çok kereler olduğu gibi, epey uğraşarak hazırladığım ve ülkenin yayıncılık dünyasını değiştireceğine inandığım, değiştirmese bile epey tartışılacağını düşündüğüm, hadi epey tartışılmayı da geçtim, en azından bir iki geri dönüş geleceğini umduğum bir sunum yapacağım. Konu gene aynı: sayısal karasal televizyon, bu kez buna bir de radyo eklendi.  LinkedIn, profesyonel facebook, hesabımda daha önce yaptığım kimi sunumların ve yayınladığım yazıların paylaşımlarını yaptım. Gördüm ki 2003'ten bu yana süreci çok yakından izliyorum. 2006'da Çamlıca tepesindeki kurdele kesme törenini mesela, dün gibi hatırlıyorum. 6112 sayılı yeni yasa öncesinde kamuoyuna tartışılması için açılan metne, meslek odaları ve tüketiciler birliklerinin sessizliği de hafızamda taze. EMO'nun bu sessizliğini, gene EMO'nun dergisinde eleştirmiştim yasa yayınlandıktan sonra de...

Televizyon Video Delileri / Jan Uwe Rogge

Geçenlerde Mithatpaşa caddesi'nde yürürken, bir zamanlar Kocatepe Kurukahvecisinin dükkanının olduğu yerde bir pasajda bulup 2 TL'ye satın aldığım kitaplardan birisiydi Televizyon Video Delileri. Alt başlığı da var: Televizyon, Video Önünden Kalkmayan Çocuklar ve Anne Babaların Çaresizliği. Afa Yayınlarından Aralık 1989'da çıkmış. Muhtemelen tek baskıda kalmış. 135 sayfalık bir inceleme. Almanya'daki sıradan hanelerin yaşantıları üzerinden ilerliyor çalışma.  1989'da da bugünden pek farklı değilmiş gündelik hayat. Özellikle babaların, çocukların eğitimine ve evin genel işleyişine "katkı"ları takdire şayan :) Aslında, ne kadar çocuklarla ve evdeki işlerle ilgili de olsam benim durumum, kitaptaki babalardan belki bir TIK üzerinde. Daha fazla değil.  Geçenlerde iki çocuğu olan bir kadın meslektaşım ile karşılaştık. Nasıl gidiyor hayat dedik karşılıklı. Ben, ne olsun iş güç dedim. O, ne olsun iki çocuk dedi. Anneleri ilgilenmiyor mu diye espri bile ya...

20 Kasım 2015'te Harbiye Askeri Müzesi'nde buluşalım

Böyle başlıklar kullanmak istemiyorum. Lafın tamamını söylemeyi de sevmem zaten. Ancak, günümüzde bırakın uzun yazıyı, yazı okuyan bile yok denecek kadar az. İnsanlar çoğunlukla " bakıyor " sadece. Başlıklara bakıyor , fotograflara bakıyor , televizyona bakıyor . Televizyonu bile izlemiyor kimse, uzun süredir. Sadece bakıyor. Bir yerde akıp giden, böyle olmaması gereken hayatına bakıyor aslında.  Sayısal karasal radyo ve televizyon üzerine blogumda bir çok yazı yayınladım bugüne değin. 2013 yılında Levira'nın düzenlediği etkinlikte Estonya'nın başkenti Talin'de İngilizce blogumu temsilen bir sunum yaptım. Gene 2013 yılında iki ayrı panelde Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi'ni ve Elektrik Mühendisleri Odası'nı temsilen konuştum. Ayrıca 2010 öncesi Etkileşimli Televizyon konulu bir sunum yaptım İstanbul'da bir fuar / konferans sırasında, çalıştığım iş yerini temsilen. Türkiye'de ilk kez sadece kendimi temsil ederek bir oturumda sunum y...

Çocuk Davamız 1 / Kazım Karabekir

Ankara'da sahaf denilince pek akla gelmez Küçükesat tarafları. En bilindik mekanlar Kızılay'daki pasajlar olsa da aslında Küçükesat, kitap meraklıları için önemli adresler barındırır. Bu adreslere başka bir yazıda değinmek üzere başlığa döneyim, bir not ekleyerek. Kazım Karabekir, Osmanlı'nın son dönemi ile Cumhuriyet'in ilk yıllarına tanıklık etmiş isimler arasında en çok anı bırakanlardan birisi sanırım. Anıların çokluğu ile 1925 - 1938 arası zorunlu yalnızlığının etkisi büyüktür gibi geliyor bana. Bu durum da ayrı bir yazı konusu olsun... Çocuk Davamız 1, Emre yayınları'nın Cumhuriyet Tarihi Serisi'nin 9. kitabı olarak yayınlanmış. Bende 2000 yılında yapılan beşinci baskısı var. İlk baskısı ise 1995 yılında. 330 sayfalık kitap sert bir cilde sahip. Kitabın ikincisi de var. Geçenlerde bu Küçükesat civarındaki bir sahaftan Karabekir'in yazdıklarının 10 cildini satın aldım 100 TL karşılığında. Sanırım Yapı Kredi Yayınları bu eserleri yeniden düzenleye...

geçen ay en çok okunan 10 yazı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

İstanbul Modern İzzet Keribar sergisi

İstanbul Modern'de 2024 Kasım ayında açılan İzzet Keribar'ın fotoğraflarından oluşan seçkiyi ziyaret etmek istiyorsanız 25 Mayıs 2025'e kadar vaktimiz var.  Farklı dönemlerde ve mekânlarda çekilen birbirinden etkileyici kareleri incelerken Keribar'ın notlarını okumayı ihmal etmeyin. İyi fotoğrafın, belki de herşeyin "iyi"si için geçerli olan, özen ve sabır gerektirdiğinin kanıtı gibiydi sergi. İstanbul Modern'in terasında martı, Galata Kulesi ve şehri yıkayan yağmuru tek karede sabitlemeye çalıştığım fotoğraf için aynı özen ve sabrı gösterdim mi bilemiyorum.

23 Nisan depreminin ardından

1999 yılında yaşanılan büyük depremin üzerinden 26 sene geçmiş. O günden bu güne her sarsıntının ardından konuşanlar ve konuşulanlar neredeyse hiç değişmiyor. İstanbul'un depreme hazır olmadığı, kentsel dönüşümün olması gerektiği kadar hızlı ilerlemediği, toplanma alanlarının yetersizliği gibi bir çok eksiklikten bahsediliyor.  1999 Marmara depreminin üzerinden 26 yıl geçti. Aradan geçen yıllarda şehirler büyüdü, nüfus arttı, teknoloji ilerledi. Ancak her sarsıntının ardından dile getirilen endişeler neredeyse hiç değişmiyor. İstanbul’un olası büyük depreme hazırlıklı olup olmadığı, kentsel dönüşümün yeterince hızlı ilerleyip ilerlemediği ve toplanma alanlarının durumu hâlâ konuşulmaya devam ediyor. Dünkü Deprem ve Kitapçıda Yaşananlar Dünkü depremi kızımla birlikte bir AVM’deki kitapçıda yaşadık. Kahvelerimizi içiyor, etrafımızda 23 Nisan sevincini yaşayan çocukları izliyorduk. Ancak bir anda her şey değişti. Sarsıntı başladığında insanlar hızla dışarı çıkmaya çalıştı. Çocukl...

Hac / Paulo Coelho

Kurguyla Gerçek Arasında Bir Yolculuk Bugüne kadar hiç Paulo Coelho kitabı okumamıştım. Siz sormadan söyleyeyim: Evet, Simyacı hâlâ okunacaklar listemde. Ama ilk adımı, Hac ile attım. İlginçtir ki bu kitap, Simyacı ’nın da yazılmasına vesile olan gerçek bir hac yolculuğunu konu alıyor. Bu yolculuk, İspanya'da "El Camino de Santiago" yani Santiago Yolu olarak bilinen yüzlerce kilometrelik bir yürüyüş rotası boyunca geçiyor. Farklı yönlerden, farklı duraklardan başlayan ama aynı amaca çıkan bu rota, hem fiziksel hem de ruhsal bir yolculuk sunuyor. Kitabın arka kapağını okuduğumda aklıma Nermin Yıldırım ’ın Ev adlı romanı geldi. Orada da kahraman, Santiago yolunu farklı bir yönde yürüyordu. Coelho’nun Hac ’ı ile bu iki kitap arasında, hem benzerlik hem de yaklaşım farkı görmek mümkün. Kurgu mu, Anı mı? Kitabı okurken en çok düşündüren şeylerden biri şu oldu: Bu yaşananlar gerçekten oldu mu, yoksa metaforların içine mi gizlendiler? Roman, yer yer o kadar ...

Boğaz'da erguvanlar

İstanbul’un baharı, erguvanların açmasıyla başlar. Boğaz’ın yamaçlarında, morun en güzel tonlarıyla süzülen bu ağaçlar, kente özgün bir hava katar. Erguvanlar, sadece doğanın değil, şehrin ruhunun da bir parçasıdır. Peki nedir bu erguvan? Erguvan ( Cercis siliquastrum ), Akdeniz iklimine özgü, ilkbaharda mor-pembe çiçekler açan bir ağaçtır. Anadolu'da yüzyıllardır bilinen bu ağaç, hem mitolojik hem de kültürel anlamda derin semboller taşır. İstanbul Boğazı çevresinde doğal olarak yetişen ender türlerden biridir. Erguvanın İstanbul’daki Yeri Erguvan, Bizans’tan Osmanlı’ya kadar pek çok dönemde İstanbul’da zarafetin ve geçiciliğin simgesi olmuştur. Rivayetlere göre Bizanslılar erguvanı imparatorlukla özdeşleştirirken, Osmanlı’da "erguvan cemiyetleri" adı verilen bahar eğlenceleri düzenlenirmiş. Osmanlı döneminde saray mensupları, Boğaz kıyılarındaki yalılarından erguvanların açmasını izler, bu manzarayı şiirlerle ölümsüzleştirirdi. Erguvan Nerelerde Görülür? ...

İstanbul Ansiklopedisi: Sessiz Çatışmaların ve Görünmeyen Yansımaların Hikâyesi

Bu yazı, Netflix ’te Nisan 2025’te yayınlanan İstanbul Ansiklopedisi  dizisi hakkında olacak. Hem bir izleyici olarak düşüncelerimi paylaşmak hem de spoiler vermeden bir bakış sunmak istiyorum. Diziler hakkında yazdığım ilk blog yazısı olacak, bu yüzden heyecanlıyım. 📚 Genel Bilgiler Sekiz bölümlük mini dizi formatında sunulan yapımın senarist ve yönetmen koltuğunda Selman Nacar oturuyor. Başrollerde ise genç oyuncu Helin Kandemir  (Zehra) ve deneyimli isim Canan Ergüder (Nesrin) yer alıyor. Zehra, üniversite eğitimi için Amasya’dan İstanbul’a gelirken; Nesrin, Fransa’da kariyerine devam etmeye hazırlanan, Zehra’nın annesinin yıllardır görüşmediği eski bir arkadaşı. İkili arasındaki etkileşim dizinin en güçlü yanlarından biri. 💭 Dikkatimi Çekenler (Spoilersız): Kimlik arayışı teması  güçlü bir şekilde hissediliyor. Zehra’nın İstanbul’a gelmeden önceki hayatıyla, büyük şehirde yaşadığı değişim arasındaki gelgitler oldukça etkileyici yansıtılmış. Nesrin’in şehir ve ülk...