Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Krakow fotografları

İşin doğrusu bu TS, muhtemelen Trabzonspor anlamına gelmiyordur, ama önemli mi? Bize her yer Trabzon değil mi? Krakow'u boydan boya dolaşan Vistula nehri kıyısı yürüyüş ve bisiklet yollarıyla çevrili. şehrin önemli yerleri birbirine yakın. Jean Paul, Krakow doğumlu değil belki ama burada okumuş ve yaşamış. Bu levhanın benzerlerini yıllar önce Almanya şehirlerinde de görmüştüm. EGO Cepte'den yararlanmak için bir şekilde internete erişmeniz gerekiyor. Oysa bu durak bilgilendirmeler için görebiliyor olmanız yeterli. Gerçi bir şey önerirken mevcut koşulları da gözetmek şart elbette. Böyle ekranlar ne kadar sağlam kalır sorusu ciddi bir soru ne yazık ki. fotoğraflara bakarken anlamadım neden çektiğimi. sonradan fark ettim duvardaki tabelayı. Krakow'un market square denilen 14. yüzyuldan kalma meydanında Google ofisi var. Bu görüntü bana Santiago de Chile'yi hatırlattı. Eve döndüğümde iki fotoğrafı yan yana yayınlarım. Pazar meydanın

adresim aynı, kaderim aynı

Kayahan, çok sevdiğim pop şarkıcılarının başında gelir. Yazının başlığı onun "sarı saçlarından sen suçlusun" adlı şarkısından. Aşk, sanatçıların gıdası ve görülüyor ki evlilik aşkı öldürüyor. Bu konuda daha fazla yazmayıp konuya geleyim. Malumunuz Digital TV CEE etkinliği için Krakow'dayım. Tarih tekkerürden ibaret midir bilmem ama benim yaşadıklarım birbirine çok benziyor. Yaklaşık bir ay kadar önce 30'lu derecelerdeki İstanbul'dan 10'lu derecelerde Londra'ya gitmiştim. Benzer şekilde 35 derecede bıraktığım Ankara'dan 17 derecedeki Krakow'a geldim. Dışarıda durmayacak gibi yağan yağmur ve sonhabar soğuğu var. Neyse ki etkinliğin düzenlendiği Park Inn by Radisson otelinde konaklamayı seçmiştim. Ulaşım ve ıslanma sorunum yok. Etkinlikle ilgili, daha önce de söylediğim gibi, ayrıntılı yazılar paylaşacağım. Ancak bugün değil. Pre conferance event olarak adlandırılan OTT Special Day'den çıkan sonuç bence net: Content is the KING. Şaka bir yana

Digital TV CEE izlenimler

Benim için üzücü bir haber ile başlayayım. Merak etmeyin, kişisel bir "üzücü haber" değil bu. Informa tarafından üç yıl boyunca İstanbul'da düzenlenen etkinlik, artık düzenlenmeyecekmiş. Geçen yıl TV Connect ismini alan etkinlik, Krakow'daki Digital TV CEE etkinliği ile birleştirilmiş. Krakow, Informa adına daha tatmin edici geçtiği için birleştirme İstanbul yerine Krakow'da gerçekleşmiş. Bu durumda, önümüzdeki yıllarda İstanbul yerine Krakow'a geleceğim gibi görünüyor. Başta, üzücü dedim, ama Krakow da çok keyifli bir şehir. Belki de sevindirici demem gerekiyordu :) Bu satırları yazarken bir yandan günün ilk paneli sürüyor. İlginç sunumlarla başlayan gün, şimdi bir panel ile devam ediyor. İlk soruyu, genelde olduğu gibi, ben sordum. Cisco'dan gelen paneliste NDS'i yakın zamanda satın aldınız. Daha önce Tandberg'in satın alınışını görmüştük. Pazar nasıl gidecek sizce? dedim. Yanıt olarak NDS'in satın alınmasıyla OTT sektöründe çok dah

Ne yapıyorum acaba?

Yazıyı yayınlayıp yayınlamayacağımı bilmiyorum. Yayınlarsam bile bu ilk yazdığım hali mi olacak emin değilim. (Yayınlarken, yazının ilk halini koruduğumu belirtmek isterim!)  İşin doğrusu ne yazacağımdan da emin sayılmam. Ankara’dan 17’ye doğru kalkan bir uçakla Münih’e doğru yol alırken, kalkışın üzerinden neredeyse 45 dakika geçmişken yazıyorum. Durup düşünmek ve/veya okumak dışında bir şey yapmak istediğimden netbook’u çıkarttım. Yazdıklarımı, eğer yayınlarsam, okuduğunuzda ben muhtemelen (bu kelimeyi o kadar severek kullanıyorum ki henüz 4 yaşını yeni bitiren kızım da konuşmalarının arasında kullanmaya başladı) Krakow’da otelime yerleşmiş olacağım. Başlığa dönersem, gerçekten de ne yapıyorum acaba? Kimse beni zorlamamışken, para vermiyorken, sadece kendimi geliştirmek uğruna önce Londra’ya ardından Krakow’a gidiyorum. Onca yol parası, onca otel parası, Londra için vize parası ve her ikisinde 15’er liradan yurt dışı çıkış harçları. Nereden baksan toplamda bir aylık maaşı

Otobüs yolculuğu ve sayısal radyo

Bir yandan Strazburg'da geçen keyifli bir Fransız filmi izliyorum, bir yandan blog yazıyorum. Otobü s yolculuğunu seviyorum. Her bindiğimde biraz daha gelişmiş buluyorum hizmeti. Bu yazıda, iki kez niyetlenip bir türlü yazamadığım iTVF etkinliğinin ikinci gününü anlatmayı istiyorum. İkinci günün sabahı desem daha doğru aslında. Sayısal radyo ile ilgili çok önemli bir oturuma ev sahipliği yaptı etkinlik.  WorldDMB, dünyada sayısal radyonun yaygınlaşmasını sağlamak için çalışan kar amacı gütmeyen bir organizasyon. 21 haziran tarihli etkinlikte WorldDMB'nin başkanlığını da yürüten Norveç'li bir misafirimiz vardı. WorldDMB'nin başkan düzeyinde temsil edilmesi anlamlıdır. Bu düzeyde temsil her yerde gerçekleşmez. Ülkemizde sayısal radyoya ilişkin henüz bir çalışma olmaması belki bu düzeyde temsili olanaklı kılmıştır. Gerçekten de sayısal televizyon gibi sayısal radyo da Avrupa'nın bir çok ülkede çoktan kullanımda. DAB, Avrupa'nın büyük bölümünde yayında. Bu konu

Türkiye'de sayısal radyo dönüşümü nasıl olabilir?

Yaklaşık altı ay kadar önce aldığım bir karar uyarınca televizyon teknolojisi ile ilgili yazılarımı ayrı bir blogda, İngilizce olarak yayınlıyorum. Başlangıçta bana keyif veren bu kararı uygulamak giderek zorlaşıyor. Aşağı yukarı aynı içerikli yazıları iki farklı dilde hazırlamak ciddi zaman istiyor. Neyseki kitap okumak ve internette dolaşmanın dışında yapabileceğim başka bir şey olmayan otobüs yolculukları var. Bu kez kürkçü dükkanına dönüş yolunda, kablosuz bağlantısı olan ancak çalışmayan bir otobüste yazıyorum. İnternet erişimimi, yol boyu sorun çıkartmayan Vodafone sim kartlı cep telefonuma mavi diş bağlantısıyla sağladım. İstanbul Televizyon Forum ve Fuarı'nın ikinci günü sabahı önemli konuşmacıları ve konusuyla sayısal radyoya ayrılmıştı. Yanda görmekte olduğunuz programda birisi dışında tüm isimler sunumlarını gerçekleştirdiler. Radyo, televizyonun aksine, sayısallaşma süreci neredeyse hiç tartışılmayan bir mecra. Oysa, tıpkı televizyon gibi radyo yayınlarında da sayı

Karidesli kalamar dolması ve Kariye Oteli

Kalamarı, halka halka doğranıp panelenmiş meze olarak görenlerdenseniz, şerit halindeki şey nasıl dolar dersiniz. Oysa kalamar, aslında içi doldurulabilir bir deniz canlısıdır. Balıkçılardan alırsanız, içini doldurabileceğiniz şekilde temizletebilirsiniz. Zaten bu tarifi denemek için dolmalık temizletilmiş kalamar şart. Geçenlerde bir meslektaşımla sohbet ederken bana, DVB-T2'nin Türkiye'deki gelişimini anlatan yazının altında havuç çorbası tarifi olunca sayfanın düzenli okuyucusu olmaz tabii dedi. Kendisine fazlasıyla hak versem bile ne yazık ki yazdıklarımı konularına göre ayrı bloglara taşıma fikrine halen uzak duruyorum. Tek yaptığım televizyon teknolojisi yazılarımı İngilizce olarak ayrı bir bloga taşımak oldu. O blogumu, reklamım için kullanıyorum. Henüz emekleme aşamasında olmasına karşın, sayesinde iki uluslararası konferansa davetli olarak katılma olanağı buldum. Hedefim önümüzdeki sene düzenlenecek etkinliklere konuşmacı olarak davet edilmek. Bakalım, zaman neler g