Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Sayısal Yayıncılık Konferansı - Fresh Connections

Bu yıl katıldığım uluslararası konferanslar öncesinde programı değerlendirdiğim yazılar hazırlamıştım. Bu kez unuttuğumu fark ettim. Geç oldu gerçi ancak gene de etkinlikten bir gün önce yazmış olayım. Etkinlik Levira şirketince düzenleniyor. Levira'nın %51'i Estonya devletinin, %49'u ise TDF adlı Fransız şirketinin. TDF, Fransa dışında bir çok Avrupa ülkesinde şirketleri olan büyük bir grup. Levira ile ayrıntılı bilgileri web sayfasında bulabilirsiniz.  Konferans iki gün sürecek. Katılım, 15 ağustos öncesi kayıt yaptıranlar için ücretsiz. Bu yıl beşincisi düzenleniyor. İlk gün, Levira'nın hoş geldiniz konuşmasının ardından TV Hackfest'in kurucusu Richard Kastelein'in konuşması ile başlayacak. Kastelein'ın sunumu televizyon endüstrisinin yönüyle ilgili. Salonlarımızın baş köşesini işgal eden bu cihaz daha demokratik bir toplum olmamıza mı hizmet ediyor yoksa aksi mi doğru? Politik bir soru ve sorun. İlk gün daha çok sayısal karasal yayıncılığa ayrılmı

birçok ilkleri bir arada barındıran bir gezi: Talin / Estonya

Şili'den Tayvan'a farklı coğrafyalarda farklı ülkelere gitme olanağı buldum hayatım boyunca. Estonya, gittiğim diğer ülkelerden farklı özellikler taşıyor. Talin'de çektiğim fotograflar eşliğinde yazayım bunları: İlk kez bizimle aynı saat diliminde yaşayan ülkedeyim. Estonya'nın başkenti Talin'e salı, perşembe ve cumartesi günleri İstanbul'dan Türk Hava Yolları sefer düzenliyor. İstanbul Talin gidiş dönüş biletini 600 TL'ye aldım. Ankara bağlantı uçuşları için ise 400 TL ödedim. Bu işte bir yanlışlık olmalı ama ne yazık ki rakamlar doğru. İstanbul Talin arası üç saat on dakika kadar sürüyor.  İlk kez dünyanın bu kadar kuzeyindeyim . Talin'in gurur duyduğu eski kent meydanı, birbirine açılan taş döşeli daracık sokaklar ve binalar arasındaki geçişlerle dolu. Aslında küçük bir bölge. Dolaşması fazla zaman almıyor. Benzerlerini savaşlarda zarar görmemiş Avrupa kentlerinde görebileceğiniz böylesi alanların bu kadar öne çıkartılması pazarlama mucizes

mesai - emek - sömürü

Çalışma hayatına 1995 yılında dahil oldum. Öğrenciliğin avare günlerinin ardından alışamadığım konuların başında mesai geliyordu. İşim olduğu zaman çalışmaya, iş yerinde durmaya itirazım yoktu. Ancak günün her saati işim olmuyordu ve işim yokken iş yerinde olma zorunluluğu çok anlamsız geliyordu. İşim, hizmet sektöründe değildi ve beklesem de bir müşterinin geleceği yoktu. Bir elektronik şirketinin araştırma geliştirme biriminde çaylak mühendis kadrosunda işe başlamıştım.  Bu anının üzerinden neredeyse yirmi yıl geçmiş. Değişen bir şey yok iş hayatımda. Halen işim olmadığında iş yerinde durma zorunluluğu anlamsız geliyor. Halen işim olmasa da iş yerinde olmak zorundayım. Neresinden baksanız anlamsız, neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Kendi hayatınızı düşünün. Günün kaç saatinde gerçekten çalışıyorsunuz?   Çalışma hayatı günün önemli bir bölümünü işgal ediyor. Sabah iş yerine gitmek için evden ayrılma saatiyle yeniden özgürlüğümüze kavuştuğumuz saati dikkate alırsak en az 10

Çin'in Uzun Yürüyüşü / Mustafa Balbay

Cumhuriyet Kitapları'ndan Ağustos 2002'de ilk baskısını yapmış gezinceleme türünde bir kitap var bu kez blogda. Gezmeyi çoğu insan sever. Balbay da çoğunluk arasında. Ancak her gezen bir olmuyor. Kimi alış veriş yapıp döner, kimi her gördüğünü fotograflayıp sonrasında dönüp çektiklerine bile bakmaz. Balbay ise planlı programlı geziyor ve gezdiklerini kitaplar yoluyla kalıcı eserlere dönüştürüyor. Bir yazısında gideceği yerleri uzun süreler öncesinde kararlaştırdığını ve öncelikle ziyaret etmeyi düşündüğü coğrafyayı anlatan kitapları araştırdığını okumuştum. Çin'in Uzun Yürüyüşü adlı eserin sadece gezi kitabı olmayıp aynı zamanda inceleme türünü de içermesinin nedeni bu. Kitapta yeri geldikçe okuduklarından alıntılar yapılmış. Çin'e birden fazla kez gitmiş Balbay. Gazeteci olmanın olanaklarından birisi bu sanırım. İşinin bir parçası da gezmek. Kitabın bel kemiğini ise Çin Devleti'ne haber vererek, onların ayarladığı resmi görüşmelerle zenginleşmiş özel bir ziyaret

yine yol göründü

Sene başında aldığım bir dizi kararı uygulamam sonucu, aslında önümüzdeki yıl için umduğum, çalıştığım sektörde bir yurtdışı etkinliğe konuşmacı olarak katılma hedefimi önümüzdeki hafta gerçekleştireceğim, eğer bir son dakika aksiliği yaşamazsam. Kısmetse haftaya perşembe günü 12.15-12.30 arasında Levira'nın düzenlediği Fresh Connections adlı Sayısal Yayıncılık Fuarında Turkey... Finally launching DTT başlıklı bir sunum yapacağım. RTÜK'ün dün yaptığı açıklama sunuma son dakika değişiklikler yapmamı gerektirdi. Türkiye'nin farklılığı, her şey her an değişebilir. Estonya, e-Stonya olarak da adlandırılan bilgi iletişim teknolojilerinin Baltık ülkelerindeki merkezi. Skype, Tallinn'de geliştirilmiş. Keza Kazaa'da Estonya'nın başkentinde doğan ürünlerden birisi. Blogda bol bilgi, az fotograf ile Estonya izlenimlerini yayınlamayı umuyorum. Etkinliğin programına buradan ulaşabilirsiniz. Ola ki oralarda yaşıyorsanız sunumu dinlemeye beklerim.

Bir Gün, Gece / Mine G. Kırıkkanat

Gene bir sahaf gezisi sırasında görüp aldığım bir kitap var bugün. Mine G. Kırıkkanat'tan okuduğum ilk kitap. Bugün 17 Ağustos 1999 depreminin yıl dönümü sayılabilir. Depremin olduğu gün Ankara'da, bir ay önce yaşadığım kişisel depremin yaralarını sarmakla meşguldüm. 17 Ağustos depremi sonrası yaşananların hastane kısmına yakın tanıklık ettim. Ağır kırığı olanların bir bölümü Ankara'ya sevk edilmişti. Onların acı içerisinde inlemelerini dinledim ameliyat olmayı beklerken.  Herkes için zor günlerdi.  Peki 1999 sonrası İstanbul'da neler oldu, neler yapıldı. Geçenlerde gazetelere yansıyan, hatta bugün gazetelerin birinde manşet yapılan bir habere göre acil durumlarda çadır kurulması için ayırılan alan imara açılmış. Deprem durumunda kim nerede toplanacak kaçımız biliyoruz? Bir zamanlar acil durum konteynerları vardı. Onlar ne alemde? Hala duruyorlar mı yerlerinde? İstanbul'da yaşamadığım için bu soruları öğrenmek amacıyla yazdım. Olmadıklarını bildiğim için değil

son dakika gelişmesi: RTÜK Ulusal Sayısal Televizyon Yayını Lisans İhalelerini İptal mi Etti?

hurriyet.com.tr'de yayınlanan bu habere göre RTÜK ulusal sayısal karasal televizyon yayını lisans ihalelerini iptal etmiş. Konuyu takip edenler bilecektir RTÜK ulusal yayıncılar için dört adet ihale açmıştı. Bunlar SD ve HD olmak üzere genel ve tematik yayınlar için düzenlenmişti. Tematik yayın yapan televizyon kuruluşlarının reklam pastasından az pay alacağı düşünülerek onların ödeyeceği lisans paralarının düşük kalması amacıyla yapılan bu düzenlemede bir takım gariplikler yaşanmıştı. Tematik yayın yapmakta olan kimi medya hizmet sağlayıcıları genel lisansa, genel yayın yapan kimi medya hizmet sağlayıcıları ise tematik lisansa başvurmuştu. İhaleler tamamlandıktan sonra tematik ihalelerinin iptali için mahkemeye başvurulmuştu. Mahkemenin verdiği yürütmeyi durdurma kararı ortalığı karıştırmıştı. Bir üst mahkemeye itiraz eden RTÜK, bu yürütmeyi durdurma kararını kaldırtmayı başardı. RTÜK, yaptığı açıklama ile durumu kamuoyuyla paylaştı ve sürecin aynen devam edeceğini bildirdi.