Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Yüzbaşının Oğlu / Nedim Gürsel

Doğan Kitap'tan bugüne kadar 25 eseri yayınlanan Nedim Gürsel ile tanışmam, aynı yayınevinden çıkan son kitabı Yüzbaşının Oğlu'yla oldu. Deyim yerindeyse henüz mürekkebi kurumamış, Ocak 2014 tarihli ilk baskısını okudum. İlk baskısını 10.000 adet gibi ülkemiz için büyük bir sayıda yapan eser özellikle, Gürsel'in de mezunları arasında yer aldığı, Galatasaray liselileri yakından ilgilendiriyor. Romanın kahramanı Galatasaray lisesinin parasız yatılı öğrencilerinden. Annesini küçük yaşta yitirmiş, o dönem yüzbaşı olan babası ve göçmen babaannesiyle büyümüş, ardından Galatasaray'da kendini bulmuş, bir şekilde hayata tutunmakta sorunlar yaşamış ve ömrünün son deminde anılarını teybe kaydeden kahramanımızın kaydını okuyoruz aslında. Kahramanın babası 1960 askeri müdahalesini gerçekleştiren subaylardan birisi. Bu yanıyla döneme ve erke yönelik eleştiriler içeriyor. Romanın kahramanı günümüzde İstanbul'da yaşıyor. Yaşadığı ülkenin yönetiminden ve yöneticilerinden şikayetç

Ulusal Seramik Müzesi, Sevr / Paris

Paris denilince akla gelenleri sıralasak neler sayabiliriz? Eyfel kulesi, Notre Dam katedrali, Şanzelize caddesi, Saint Germain...Aklımıza Sevr gelmez. İşin doğrusu 9 numaralı metro hattının son durağını görmeden önce benim de aklıma Sevr gelmiyordu. Dün 9 numaralı hattın son durağını okuyucunca ve kısa bir Google araması sonucu tarih derslerinden hatırladığımız, zaman zaman ruhunun hortlatılmaya çalışıldığına dair açıklamalara rastladığımız o ünlü Sevres anlaşmasının Paris'in banliyösünde imzalandığını öğrendim. Siz kıymetli okuyucularım için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan bendeniz, onca işin gücün arasında, Sevres'e gidip antlaşmanın imzalandığı Seramik Müzesi'ni gezdim ve fotoğrafladım. Baştan söyleyeyim, antlaşmanın yapıldığı tarihte de şimdi de seramik müzesi olarak kullanılan binada, antlaşmaya dair hiçbir bilgi yer almıyor. Binada ülkemizle ilgili tek belge / anıt / heykel aşağıda fotoğrafını da göreceğiniz anma anıtı. Osmanlı İmpatorluğu'nu fiili olarak bi

Bir zamanların mekanı Cafe de Flore

Başlık, pek anlatmak istediğimi anlatamadı sanırım. Umarım yazı ile başarırım. Mekanımız Paris'in Saint Germain Bulvarı ile St. Benoitand sokağının köşesinde yer alıyor. Kırmızı renkli koltuklar ve aynalarla filmlerde gördüğümüz eski kafeleri hatırlatıyor. Paris'in ev sahipliği yaptığı düşünürlerden Jean-Paul Sartre ve Simone de Beauvoir'un zamanında gittiği kafelerden olduğu söyleniyor. Mekanın önündeki meydana da bu ikilinin ismi verilmiş. Gelelim başlığa. Mekana bugün gidenler, gözlemim ve okuduklarımdan çıkarttığım ortak sonuç, turistler ve zenginler. Cafe de Flore'de oturdum, bir kahve için varoluşçuları andım demek isterseniz 6 €'yu gözden çıkartmalısınız. Aynı bölgede, benzer özellikler taşıyan başka bir mekan ise Les Deux Magots. Başka bir yazıda da onunla ilgili gözlemimi paylaşırım. Bu tür yerleri gördükçe aklıma ülkemizdeki mekanlar ve süreklilik sorunları geliyor. Ankara'da Piknik'ten söz edilir hep. Keşke bugüne kalabilseydi. Bugün An

başlıksız

Bu yıl blog sayfamda yenilikler yapmaya karar verdim. Bundan böyle teknik etiketli yazılara daha az, kitap / gezi ve PARİS etiketli yazılara daha fazla yer vereceğim. Uzun süredir ilgilenmeye fırsat bulamadığım işlere vakit ayırıp, onlarla ilgili deneyimlerimi paylaşacağım. Daha çok fotoğraf olacak bloğumda. Elimden geldiğince, eskiden olduğu gibi, güncel siyaset ve gelişmelerden uzak kalacağım. Operasyonlar, paralel yapılar ve teğet krizler bloğuma uğramayacak gene. Güncel ile bunalmışlara vaha niteliğinde olacak yazdıklarım. Nedim Gürsel ve Hıfzı Topuz yılı olacak bu yıl. Amacım her iki yazarın eserlerinin büyük bölümünü okumak. Aslında tümünü okumak isterim ancak iki yazarın yayınlanmış eserlerinin toplamı benim bir yılda okuyabileceğimden fazladır sanırım. Bu yıl yazılarımı belirli periyotlar halinde yazmayı hedefliyorum. Haftanın her günü hangi türde yazı göreceğinizi bilerek geleceksiniz bloğa. Henüz hangi gün, hangi tür yazı olacağına karar veremedim. Hedefim

Ankara'da Trabzon esintisi: Zigana Pide

2014'ün ilk yazısı bir mekan yazısı olsun istedim. Yıl boyunca keyifli mekanlarda keyifli sofralarda olalım... İstanbul yolunda, ki asıl adı Fatih Sultan Mehmet Bulvarı, İstanbul'a doğru ilerlerken yolun sağ tarafında A City alışveriş merkezini göreceksiniz. Alışveriş merkezine komşu bir mekan Zigana Pide. Ankara'da başka şubeleri yok. Trabzon pidesi yapıyorlar. Pidenin hamuru da çok lezzetli, içindekiler de. Özellikle kapalı kavurmalı pidesini öneririm.  Mekanın ve pidelerin fotografları için sevgili Oburcan'ın yazısına bakmalısınız.  Adres bilgilerine gelince; Macunköy Erciyes İş Yerleri 201. Cadde No:6 Yenimahalle / Ankara tel (312) 387 09 99 http://www.ziganapide.com

Paris Notları - II "Turbigo Sokağı", Cüneyt Ayral

Paris Notları ve Paris Notları - II'yi idefix.com siparişi ile satın almıştım. Adında Paris geçen kitapları listeleyip, ilgimi çekeceğini düşündüklerimi seçtiğim bir alışverişti. Cüneyt Ayral ile tanışmama vesile olan idefix.com 'a bir kez daha teşekkürler. Günümüzde, ne yazık ki, kitapçılarda hep aynı isimlerin hep güncel eserleri ile klasiklere yer veriliyor. Ayral'ın kitaplarını okuduktan sonra bir kaç kitapçıya sordum, hiç birisinde kitapları yoktu. Bu yazar, yayınevi, dağıtımcı zincirinin doğurduğu sorunlar Paris Notları - II'de irdeleniyor. Mart 2012 tarihli ilk baskısını Bence Kitap'tan yapan Paris Notları - II, 289 sayfalık bir deneme kitabı. Kapağında ve iç sayfasında "anlatı" yazılmış. Kitaptaki yazıların büyük bölümü sanathaber.net adlı sayfada yayınlanmış. Nedim Gürsel, İlhan Berk ve Arthur C. Clarke ile ilgili yazıları daha bir ilgiyle okudum. Nedim Gürsel, henüz kitabını okumayıp çok merak ettiğim yazarlar arasında. Şimdi yaşadığı kent

Yolculuk / Cüneyt Ayral

Huyum kurusun beğendiğim bir yazar okuyunca, yayınlanmış diğer kitaplarını, varsa yaşam öyküsünü anlattığı başta olmak üzere, okumak istiyorum. Cüneyt Ayral'ın Paris Notları kitabını bitirdikten sonra ilk işim Yolculuk adlı yaşam öyküsünü anlattığı kitabını aramak oldu. Neyseki NadirKitap.com adlı bir site var ve sahafların kimisi bu site üzerinden envanterlerini yayınlıyorlar. Yolculuk'un Elma Yayınevi'nden Haziran 2004'te çıkan ilk baskını NadirKitap.com sayesinde bulup edindim. 383 sayfalık kitap bittiğinde Ayral'ın diğer yazdıklarını okumak için sabırsızlanmaya başlamıştım bile. Sırada Bence Kitap'ın 2012 yılında bastığı Paris Notları II var. Yıl bitmeden, yani yarın, Paris Notları II'e dair notlarımı da blogumda paylaşacağım.  Anı kitapları okumayı çok seviyorum. Anılarını / ailesini / tanıdıklarını roman tadında yazan Ayşe Kulin'den günlüklerini yayınlayan Adalet Ağaoğlu'na İnci Aral'dan Oğuzhan Müftüoğlu'na bir çok kişinin yazdık

Rakamlarla 2013

3  tane uluslararası etkinliğe katıldım tüm masraflarını cebimden karşılayarak, senelik iznimi kullanarak. 21  adet mekan tanıtım yazısı yazmışım.  53 adet kitap notu eklemişim blog sayfama.  68  sayısal karasal televizyon (DTT) etiketli yazı eklenmiş. DTT etiketli toplam 71 yazı olduğunu düşünürsek, 2013 DTT yılı olmuş diyebiliriz. Peki DTT yayınları başladı mı diye sorarsanız, yanıtım ne yazık ki, HAYIR! > 10.000  mil uçak yolculuğu yapmışım. Gaziantep, İstanbul, İzmir, Çanakkale, Paris, Londra, Krakow ve Talin'e gitmişim. ve son rakam;  40 !!! Bu rakamın anlamını 2014'ün ilk yazısına bırakayım... Herkese iyi seneler....

Paris'te Son Osmanlılar Mediha Sultan ve Damat Ferit / Hıfzı Topuz

Yakın zamanda Osmanlı imparatorluğunun son dönemini anlatan çok sayıda anı kitabı okudum. Aynı dönemi farklı anılardan okumak çok yararlı oluyor. Amacım tarihi daha iyi öğrenmek değil. Böyle bir amaç edinsem anı kitaplarının yanında makalelere, tezlere de başvurmam gerekir sanırım. Ben tarihsel gerçeklerden çok o dönemin günlük yaşantısını merak ediyorum. İstanbul işgal edildiğinde sıradan vatandaş neler hissetti ya da koca imparatorluk çökerken memurlar ne yapıyordu? Hıfzı Topuz'un akıcı dili, roman formunda yazdığı Paris'te Son Osmanlılar, dönemin bir çok karakterini anlatıyor. Romanın adı her ne kadar Paris'te Son Osmanlılar Mediha Sultan ve Damat Ferit olsa bile Topuz, bu iki isme romanın girişinde ve sonucunda yer veriyor. Abdülhak Hamit'ten Namık Kemal'e Necip Paşa'dan Sultan Abdülhamit'e ve daha bir çok paşaya, elçiye kadar insanların hayatlarından kesitler aktarıyor. Remzi Kitabevi'nden ilk baskısını Kasım 1999'da yapan kitabın Kasım

Paris Notları Güncel Anlatılar / Cüneyt Ayral

Öyle sanıyorum ki bir süre, adında Paris geçen kitaplar okuyacağım ve blog sayfama onlara ilişkin notlar düşeceğim. Bu kitapları idefix.com sitesi üzerinden satın aldım. Kitapçıların en sorunlu yanı, biraz da mekanlarının kısıtlılığından olsa gerek, farklı beğenilere hitabedecek eserlerin raflarda yer almaması. Idefix.com üzerinden satın aldığım Uğur Kökden'in Paris Kahveler Atlası ve Feridun Andaç'ın Paris Bir Yalnızlıktır kitaplarını da Ayral'ın kitabı gibi kitapçılarda bulamazdım sanırım. Cüneyt Ayral'ın adını hiç duymamıştım kitabını okuyana kadar. Kitabı bitirdiğimde, adını duymadığım kim bilir daha nice kıymetli kültür insanımız vardır diye düşündüm. Ayral kimdir diye merak ederseniz Şermin Sarıbaş'ın Hürriyet gazetesinde 11 Ağustos 2001 tarihli haberini buradan okuyabilirsiniz.  Büke kitaplarından çıkan eser, Ekim 2005'te ilk baskısını yapmış. Benim okuduğum da bu ilk baskısıydı. 197 sayfalık eser 24 yazıdan oluşuyor. Yazıların büyük bölümü Pa

21 Aralık 2013 EMO sayısal karasal televizyon çalıştayındaki sunumum

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) tarafından düzenlenen Sayısal Karasal Televizyon (DTT) Yayıncılığı çalıştayında, EMO adına yaptığım sunum slaytlarını ve açıklamalarını aktarmaya çalışacağım.   Kabloyu keşke ülkemizin tüm hanelerine yaygınlaştırabilsek. Geniş bant interneti fiber optik kablolarla tüm hanelere ulaştırabilmiş olsak işimiz çok daha kolay olurdu. Uydu yayını da gerek hava koşullarına bağımlılığı gerekse ulusal güvenlik açısından sorunludur. Verici kulelerine fiber optik kablolarla yayının ulaştırıldığı bir karasal yayında bu sorunlar yoktur. Yerel ve bölgesel yayıncılar için sayısal karasal bir çok avantaj getirmektedir. Blog sayfamda bu konuya özel olarak değindiğim yazılarım var. Bugün Free To Air (FTA) yayın ile ücret ödemeden izlediklerimizin ileride de böyle devam edeceğini varsaymak pek gerçekçi değil. Hibrit kutular ile DTT + IP birlikteliğindeki bir çözüm çok tatmin edici deneyimler yaşatacaktır. Sayısal karasal öncesi yayını klasik trenlere, sayısal

Sayısal karasal televizyon çalıştayı

21 Aralık 2013 cumartesi günü Ankara'da düzenlenecek Sayısal Karasal Televizyon Çalıştayı'nı hatırlatmak isterim.. Bilindiği gibi, 03.03.2011 tarihli Resmi Gazete‘de yayımlanan 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun, karasal yayıncılık frekans tahsisi ve lisans verilmesi sürecini tanımlamaktadır. Bu kapsamda karasal sayısal televizyon yayıncılığı lisans ihalesi duyurusu 22.03.2013 tarihinde Resmi Gazete‘de yayımlanmış, Nisan ayında ihaleler sonuçlandırılmıştır. Ankara 8. İdare Mahkemesi,  karasal sayısal yayın lisans ihalesinin yürütmesini 11.07.2013 tarihinde durdurmuş, bunun üzerine 14.08.2013 tarihli Radyo Televizyon Üst Kurulu kararıyla bu konudaki işlemler durdurulmuştur. TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası tarafından, karasal sayısal televizyon yayıncılığının teknik, ekonomik ve sosyal boyutlarını masaya yatırmak üzere 21 Aralık 2013 tarihinde saat 14.00‘te Ihlamur Sk. No:10 Kızılay ANKARA adresindeki Oda hizmet binasında çal

Kayıp Devrim Öncesinde / Kaan Arslanoğlu

Tefrika roman zamanına yetişemedik. Günlük gazetede, arkası yarın şeklinde yayınlanan romanları hatırlamıyorum. Arslanoğlu'nun, Yazılama yayınları tarafından Eylül 2013'te basılan son romanı aslında 17 Mart 20 Haziran 2013 tarihleri arasında Sol Gazetesi'nde yayınlanmış. Romanı ilginç kılan bir başka özelliği ilk bölüm sonrası güncel olayları içine alacak şekilde yazılmış olması. Geçtiğimiz ilk baharın sonları ve yaz başında Arslanoğlu bir hayli yoğun olsa gerek. Hem ülkenin gündemi çok hareketliydi hem de roman bütünlüğünü kaybetmeden günceli roman içerisine eklemek gibi zor bir işe girişmişti. 210 sayfalık roman, Arslanoğlu'nun Reenkarnasyon Kulübü adlı bir önceki romanıyla benzer özellikler taşıyor. Her iki romanda da bilinen şahsiyetlere dair çözümlemeler var. Her iki romanda da kahraman bunu yaparken dolaylı bir yol seçiyor. Arslanoğlu, Reenkarnasyon Kulübü'nde Atatürk'e dair tespitleri yeniden Atatürk olarak hayata geldiğine inanan bir karaktere söyle