Ana içeriğe atla

Kayıtlar

çabalar, engeller ve mücadele

2013 / Estonya Bu konudan çok bahsediyorum belki, ancak önemli olduğunu düşünüyorum. Ücretli çalışanlar olarak, yapmakta olduğumuz "iş" konusunda "bilgi"mizi arttırmak zorundayız. Bunu, birileri istiyor olduğu için değil, kendimize saygımızdan, başkalarına ve genel olarak insanlığa borcumuzu ödemek adına yapmamız gerekir.  Bunu yapabilmek, kolay değil. Fedakarlık istiyor. Günlük rutin iş yükünü hafifletmiyor, kendini geliştirmek / bildiklerini arttırmak için yapılan çalışmalar. Benim gibi yayıncılık sektörü çalışanları bakımından ise, sektörün ülkemizdeki durumu nedeniyle iş bir kat daha zor. Dünyadaki örneklerinden oldukça farklı dinamiklerle çalışan bir sektör yayıncılık, ülkemizde. Hal böyle olunca, teknolojideki gelişmeleri takip etmek için uluslararası etkinlikleri, seminer / sempozyum / kongre / fuar gibi organizasyonlara katılmak, elzem.  2011 yılında İstanbul'da düzenlenen etkinlikleri takip ile başladığım; 2013 yılında buna yurtdışı etkinli

uyku / uyanıklık / zaman

La Tour Eiffel / Eyfel kulesi, 2014 Aslında bu yazı bir sıkça sorulan sorulara yanıt niteliğinde. Ancak, başlıktaki uyku / uyanıklık kelimelerinin hatırlattıkları bambaşka. Onlarla ilgili de bir gün yazarım inşallah deyip gelelim bu yazıya: Arada görüştüğüm arkadaşlar, bu blogda yazdığın kitapları gerçekten okuyor olmazsın, vaktinin yetmesi olanaklı değil diye de ekliyorlar. Her gün bir iki saatimi okuyarak geçirdiğimi söyleyince, iş yerinde, serviste okuyorsun o zaman diyorlar. Hem bu sevgili arkadaşlara yanıt olsun istedim, hem de merak edenlere bir öneri. Uyku saatlerimi değiştirdim ve vaktim birden bire çoğalıverdi.  Şöyle ki normalde insanlar, düzenli mesai ile çalışanlar, akşam 19 gibi eve ulaşır, en azından Ankara'da, 23 gibi uyur ve sabah 7 gibi uyanır.  Ben, 19 gibi eve ulaşıp 20.30 gibi uyuyorum çocuklarla birlikte. Sabah ise, aslında kimilerinin uykuya yattığı 02 - 03 gibi uyanıyorum. Toplamda 5,5 6 saat kadar uyumuş oluyorum. Uyandığım saat her saba

sayısal karasal radyo: EBU raporu

Paris, 2014 Örovizyon şarkı yarışması dolayısıyla hepimizin tanıdığı bir örgüttür aslında European Broadcasting Union, kısa adıyla EBU. Avrupa kamusal hizmet yayıncılarının üyesi olduğu EBU, sayısal karasal radyonun, birlik üyesi ülkelerdeki durumunu özetleyen bir rapor yayınladı. EBU'nun web sayfasından ücretsiz indirebileceğiniz bu rapor bir hayli ilginç bilgiler içeriyor.  Raporun içeriğine geçmeden önce sayısal "karasal" radyo ifadesini neden kullandığıma bir açıklık getirmek istiyorum. "Karasal" olmayan sayısal radyo da mı var diye sorabilirsiniz. Yanıt kısa ve net aslında: Elbette. Uydu üzerinden iletilen radyo da "sayısal", sayısal kablo üzerinden taşınan radyo da "sayısal". Ülkemizde her ikisini de alabilen haneler bulunuyor. Bu iki radyo yayını da sadece radyo yayını almak için üretilmiş olmayan cihazlar kullanılarak alınıyor. Bir yerde, videonun yan ürünü gibi durumu var bu anlamda uydu ve kablodaki sayısal radyonun. Ülkemi

Enerjinin İktidarı / Necdet PAMİR

Necdet Pamir'i TMMOB'nin etkinliklerinde dinlemişliğim var. Türkiye'de, kamu yararını önceleyen bir mühendisin neler yapabileceğinin kanlı canlı örneğidir Sayın Pamir benim için. Öncelikle konusuna hakim olması gerekir, aslında herkesin ancak özellikle insan sağlığı konusunda çalışanların.  Şimdi ne ilgisi var, Pamir ve sen mühendislersiniz, sağlık hekimlerin işi diyeceksiniz. Hemen anlatayım; mühendislik/mimarlık aslında bir yerde koruyucu hekimliktir . Bu tespit de bir meslek büyüğüme ait. İlk duyduğumda anlayamayıp, nasıl yani demiştim.  Açıkladı;  inşaat mühendisi işini düzgün yaparsa binalar yıkılmaz, elektrik mühendisi işini düzgün yaparsa aydınlatma, ses sistemleri insanların gözünü, kulağını bozmaz, elektrik çarpmaz hatalı bir hesaptan ötürü. Aynı mantığı tüm mühendislik ve mimarlık uzmanlıkları için sürdürebilirsin.  Necdet Pamir, bu anlamda üzerine düşeni yapıyor. Konusuna hakim, petrol mühendisliği eğitimini, enerjiye bütünsel yaklaşım için bir ba

DigiTAG kapanmış...

DigiTAG, sayısal karasal televizyon yayıncılığının geliştirilmesi için Non Profit Organisation statüsünde kurulmuş bir yapıydı. Sektöre epey katkısı olmuştu. Yayınladığı raporlar, bir çok pratik bilgiyi içeriyordu. Düzenlediği etkinliklerden, 2013 yılında İstanbul'dakine katılmıştım. 250 € gibi bir ücret verilerek takip etmek mümkündü. Sağolsunlar benden ücret de almamışlardı.  İşte bu DigiTAG, kapanıyormuş. Faaliyetlerini DVB bünyesinde sürdürecekmiş bundan sonra. DVB, yayınladığı standartlar ile sektörün çok önemli bir kuruluşu. Ancak, benim gibi, kendi olanakları ile bir takım sempozyumları, konferansları takip etmeye çalışanlara mesafeli. DigiTAG'ın yaptığı davetleri, ücretsiz katılım olanaklarını DVB sunmuyor.  Bakalım, belki DigiTAG'ın bünyesine katılması ile farklı bir tutum izler.  Bu arada, Venedik'te düzenlenecek DVB World Kongresi'ne katılım için arayışlarım sürüyor :) Uçak biletini alalı epey bir ay oluyor, ancak iş bilet ile bitmiyor. Etk

Sayısal karasal televizyonda neler oluyor?

İstanbul, 2015 Bu konular pek ilgi çekmiyor biliyorum. İşin acısı, en yakın takip ettiğim konular bunlar: sayısal karasal yayıncılık. Hem televizyon hem de radyo. İşin bir başka acı yönü; her ikisi de ülkemizde bulunmuyor. Yani bir yerde, takip ettiğim konular, insanların pek bilgisi olmadığı, deneyimleme olanağının ise sınırlı olduğu konular. Sanırım bu yüzden, blog sayfamın izleyici sayısında, uzun yıllardır, kaydadeğer bir artış olmuyor :) Gene de yılmadan yazmaya devam. Bu arada bir "müjde" vereyim: Sayısal karasal yayıncılık konusunda ülkemizdeki gelişmeleri derleyip toparlayacak bir kitap çalışmasına başladım. Hedefim bu yaz başına, haziran 2016'ya yetiştirmek. Yayıncı bulabilirsem, sizlerle buluşacak.  Televizyon yayınlarının analogdan sayısala dönüşmesi ile radyo yayınlarının analogdan sayısala dönüşmesi iki ayrı süreç. Farklı dinamikleri ve farklı nedenleri var. Televizyon yayınlarının dağıtımında, evlere ulaştırılmasında, "karasal"ın dışın

İsveç, "sayısal radyoya selam, FM ile yola devam" dedi

Paris, 2014 Bakalım, bir de böylesini deneyelim. İddialı başlık. İsveç, ben yokum dedi. Başlık, iddialı ve bir o kadar da gerçek. İsveç, ki sizlerin çok daha iyi bildiği gibi, benim "az gebelik" olarak adlandırdığım "sosyal demokrasi"nin gerçekleştirilebileceğinin kanıtı olarak sunulan Kuzey Avrupa'nın "refah" ülkesi İsveç, sayısal radyoya aslında pek de ihtiyacımız yok demiş.  Son haberin, bu yazının asıl konusunun, bağlantısını paylaşmadan önce WorldDAB'nin sayfasından bir alıntı yapayım: Last update: 02-09-2015  In June 2015, the Ministry of Culture decided not to proceed with DAB+ for Swedish Radio at this time.  The response of the broadcasters (public and private) has been surprise and disappointment.  Next steps are yet to be confirmed. İsveç'te ikamet eden kıymetli okuyucuların yorumlarıyla katkı sunarlarsa daha bir doyurucu hale gelir yazı elbette. Ben okuduklarımdan ve teknik bilgilerimden hareketle söyleyeyim ki, İsv