Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ve Ben Mutluyum / A. L. Kennedy

A. L. Kennedy'nin Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'ndan Esin Eşkinat çevirisi ile yayınlanmış romanı  Ve Ben Mutluyum . İskoçya doğumlu yazardan okuduğum ilk roman. Konusundan kısaca bahsetmek gerekirse, çok sıkı ilişkileri olmayan arkadaşlarıyla paylaştığı evi ile radyoda seslendirme sanatçısı olarak çalıştığı işi arasında tek düze hayat yaşayan Jennifer M. Wilson'ın Cyrano de Bergerac olduğunu ileri süren birisinin eve taşınmasıyla gelişen olaylar anlatılıyor 310 sayfada. Cyrano de Bergerac'ın kim olduğunu merak edenler  buradan  temel bilgileri alabilir. 17. yüzyılda Fransa'da yaşamış şair ve düellocu. Roman'ın kahramanı Jennifer'ın çocukluk döneminde ailesiyle olan ilişkilerinin yetişkinliğinde tercihlerini nasıl etkilediğine dair yazılanlar ilgi çekiciydi. De Bergerac konusunda daha fazla bilgim olsaydı romanı okumadan önce, belki daha fazla keyif alabilirdim. Gene de merakla okunan, sürükleyici bir dil ile kaleme alınmış değişik bir roman Ve Ben

Bir de Baktım Yoksun, Yekta Kopan

"Yekta Kopan, okumakta geç kaldığım yazarlardan birisiymiş".  Dördünde doğrudan birinde dolaylı olarak baba oğul ilişkisine odaklanmış, altı öyküden oluşan  Bir de Baktım Yoksun 'u okumayı bitirdiğimde ilk düşündüğüm bu oldu. Bendeki kopyasının kaçıncı baskı olduğunu bilmiyorum. Can Yayınları tarafından yayınlanan kitaba ilişkin künye bilgilerini de veremiyorum. Çünkü Yekta Kopan'dan okuduğum bu ilk kitabın bir başka ilk olma özelliği de var: okuduğum ilk e-kitap. İdefix sitesi üzerinden satın aldığımız e-kitabı Adobe Digital Editions programıyla okudum. Başka e-kitap okuma programı kullanmadığımdan kıyaslama yapma olanağım yok. Digital Editions'ın ara yüzü kullanışlı. Karakter boyutunu rahat okunabilecek kadar büyütebiliyorsunuz. Sayfalar arası geçişleri ok tuşlarıyla yapabiliyorsunuz. e-kitap mı kağıda baskılı mı sorusunun yanıtını vermek ise zor. Her ikisinin de avantajları ve dezavantajları var. e-kitabı taşımak ve saklamak çok daha kolay. Kitap sayısı artt

Ticari Cemaatler, Kapitalizm Dininin Para Tarikatları mı? / Dr. ErdinçTEKBAŞ

"Çok katmanlı pazarlama" denildiğinde pek tanıdık gelmeyebilir. Ancak eminim hepiniz Amway ve/veya Herbalife şirketlerini duymuşsunuzdur. Hatta okuyanlar arasında bu şirketlerin ürünlerini pazarlayan "distribütörler" de vardır belki. İşin doğrusu bu şirketlerin tanıtım toplantılarına hiç katılmadım. Çevremde her iki şirkette de ürün pazarlayan arkadaşlarım var. Bu arkadaşların hayatlarından gözlemlediklerimden bu tip işlerden büyük paralar kazanmanın pek olası olmadığını biliyordum. Ne yalan söyleyeyim Dr. Tekbaş'ın kitabını okuyana kadar işin bu derece vahim olduğunun farkında değildim. Dr. Erdinç Tekbaş, elektrik-elektronik yüksek mühendisi bir meslektaşım. Mühendislik eğitimi dışında kamu yönetimi alanında yüksek lisans derecesine, sosyoloji alanında doktora derecesine sahip bir araştırmacı. Ticari Cemaatler, Dr. Tekbaş'ın doktora tez çalışmasından kitaplaştırılmış. 187 sayfalık çalışma, Mayıs 2011 tarihli ilk baskısı Seçkin yayınlarından çıkmış. Ki

Cermodern'de yeni sergi FUTUROTEXTILES MIX

Ankara'nın kültürel vahası olarak adlandırmıştım Cermodern'i bir yazımda. Gerçekten de adına yakışır etkinliklere ev sahipliği yapıyor. 2 Nisan - 12 Mayıs arası FUTUROTEXTILES MIX adlı sergi, Cermodern'de olacak. Türkiye Fransız Kültür Merkezi Ankara ve Cermodern işbirliği ile Ankara'ya gelen sergi ile ilgili ayrıntılı bilgileri serginin web sayfasından öğrenebilirsiniz.  Futurotextiles, bir üst isim aslında. Ankara'da düzenlenecek olan bu etkinliğin MIX olanı. Ankara'daki etkinlik için bilgilere buradan ulaşabilirsiniz. Benim açımdan serginin bir başka güzelliği, Fransızca bilgimi sınama olanağı. Henüz öyle sular seller gibi konuşamıyorum elbette, ancak derdimi anlatmayı başarıyorum. Anlatılanları anlamada ise çok daha iyi durumdayım. 

JÖNTÜRKLER / Ernest Edmondson RAMSAUR

Tam adı JÖNTÜRKLER 1908 İhtilalinin Doğuşu olan eser, Pınar Yayınları tarafından Muhsin Önal MENGÜŞOĞLU'nun tercümesi ile ilk baskısını Mayıs 2004 tarihinde yapmış. Benim okuduğum, eserin Mart 2011 tarihli ikinci baskısıydı.  Ernest Edmondson Ramsaur, 1940'lı yıllarda doktora tezi olarak seçtiği konuyu kitap haline getirmiş 1950'lerde. Kitabın taslak halini Halide Edip Adıvar, Dr. Adnan Adıvar ve Dr. Nihat Reşat Berger okumuş. Ramsaur'un eserinin biblografyası, tarihin bu alanına dair bu güne kadar okuduğum eserler arasında en kapsamlı olanı. Hatta kitabın sonunda biblografyayı değerlendiren bir bölüm bile koymuş yazar.  Kitap aşağıdaki sorulara net yanıtlar veriyor: İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) masonik bir yapı mıydı? İTC üyeleri arasında mason olanlar var mıydı? Tarikatların İTC ile ilişkisi neydi? Prens Sabahattin ve Ahmet Rıza arasındaki görüş ayrılığının temelinde ne vardı? Mustafa Kemal'in İTC ile ilişkisi neydi? 1908 devrimini Avrupal

Jacques Vergès adını duydunuz mu?

Bu blogun okuyucularının bir bölümü, blogun içeriğinden şikayetçi. Ev yapımı çikolata tarifinin üzerinde Kaan Arslanoğlu'nun son kitabı üzerine bir yazıyı, hemen sonrasında ise sayısal karasal televizyonun sıkıştırma formatı olarak HEVC'nin seçildiğinden bahseden bir yazıyı görmek istemediklerini belirtiyorlar bu kıymetli okurlar. Onları üzecek bir haberim var: ne yazık ki bu "karmaşa" daha da artacak bir süreliğine.  Yazının başlığındaki isim, Jacques Vergès nev-i şahsına münhasır bir kişi. "Kopuş savunması" olarak adlandırılan bir savunma stratejisinin literatüre girmesini sağlamış.  Vergès'in savunma stratejisi üzerine yazılmış ve dilimize de kazandırılan kitaplar bulunuyor. Şimdi  Vergès  de nereden çıktı diyorsanız, ne yazık ki bunu açıklamam olanaklı değil.  Vergès'in stratejisini inceleyen kitapları sipariş ettim bile. İlerleyen günlerde bu eserleri değerlendiren yazılar göreceksiniz. Bence siz de okuyun  Vergès'i. Genel kültür ol

cep telefonu üzerine genel bir bilgilendirme

İstanbul, 2015 Kıymetli bir okuyucum, Recai Bey, geçtiğimiz günlerde iPhone SE üzerine yazdığım notun altına yorum paylaşmış. Bu vesileyle hem kendisine bir yazı ile teşekkür etmiş olayım, hem de belki yeni telefon seçerken bir kaç öneride bulunayım istedim.  Herşeyden önce belirtmeliyim ki ben "telefoncu" diye bilinen, her yeni modelin kaç piksel ön kamerası olduğunu, ekranın çözünürlüğünün ne olduğunu kataloglara bakmayan söyleyebilenlerden değilim. Hatta kimi kısaltmaların anlamını da bilmem. Çok merak edince açıp okuyup yorumlayabilecek teknik bilgime güveniyorum.  Lafı her zamanki gibi fazla uzattım. Kısaca söylemek istediğim aşağıda okuyacaklarınız, süreci uzaktan takip eden birisinin genel değerlendirmeleri olarak kabul etmeniz.  Öncelikli olarak satın almayı planladığınız telefonun kamerasının kaç piksel olduğundan ziyade, 4.5 G olarak adlandırılan teknolojiyi destekliyor mu onu sorgulamak gerekiyor. 4.5 G de ne diyorsanız buradaki yazımı okuyabilir

iPhone SE

Side, 2012 Bugüne kadar bin TL bile vermedim cep telefonu satın alırken. Bu yazdığım cümleden de anlayabileceğiniz gibi i, ile başlayan bir telefon da kullanmadım, gene bugüne kadar. Halihazırda kullanmaya keyifle devam ettiğim Lumia 820 model telefonu bulmak için epey araştırma yaptığımı hatırlıyorum. Hem akıllı hem küçük ekranlı bir telefon almak istediğimde karşıma iPhone'un dışında çıkan neredeyse tek makul telefondu. Samsung'un ve Motorola'nın kimi modelleri de vardı küçük boyutlu ekranlarıyla. Ancak firmaların genel yaklaşımı ekran boyutu küçük ise işlemci gücü ve belleği de küçük olmalı tarzındaydı. Yani ekranı küçük, işlevi büyük bir telefon, iPhone dışında yoktu.  Anlaşılan, benim gibi düşünenler hiç az değilmiş. Apple, ekran boyutlarını büyütmenin bir sınırı olduğunu, bu cihazlara "cep telefonu" denilmesinin arkasında, cihazların aslında cepte taşındığı gerçeğinin bulunduğunu hatırlamış görünüyor. Yeniden klasik ekran boyutuna dönerken, işlemci

Tarihi Başka Okumak / Turhan UTKU

Londra 2013, İki yöne de bakın uyarısı. Sadece trafikte değil. Hayatta da geçerli. Her iki yöne de bakmalı insan. Şubat 2015 tarihli kitabın tam adı Tarihi Başka Okumak / Osmanlının Sonu Cumhuriyetin İlk 40 Yılı. Ataç yayınlarından çıkmış, büyük formatlı 492 sayfadan oluşuyor.  1870 - 1930 arasındaki altmış senede neler olduğunu irdeleyen onlarca kitap okudum. Okunmayı bekleyen onlarca kitap edindim. Her okuduğum, okunması gereken kitaplar listemin uzamasına neden oldu. Turhan Utku'nun kitabını ise tesadüfen gördüm kitapçıda. İyi ki de görmüş ve edinmişim.  Utku, İTÜ İnşaat Fakültesini ve Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesini bitirmiş 15. dönem TBMM'de Çorum vekili olarak yer almış. Kitabının önsözünde şöyle yazmış Utku: Bu kitap Kemalizm'den Atatürkçülük'ten ve Devletin Resmi Tarih görüşünden bağımsız, b u kitap Atatürk hayranlığından, Vahdettin hayranlığından ve Osmanlı hayranlığından da bağımsız, v e bu kitap Atatürk düşmanlığından, Vahdettin düşmanlı

yarım kalanlar

Yatağın başında kimi 100. kimi 150. sayfaya kadar okunup arasına sıkıştırılmış kağıt parçaları ile üst üste duran kitaplar var. Dolapta okunmayı bekleyen onlarcasını da hesaba katarsam, bir yıl boyunca, haftada bir kitap bitirirsem anca tükenecek bir dağ oluşturuyor. Bu dağ da rahatsız etmedi beni. Dün akşama kadar. İşyerinde masam hep dağınıktır. Ne kadar toplamaya çalışsam da bir kaç gün sürüyor eski dağınık hale gelmesi. Her sabah, odamın kapısını açtığımda, karmaşık görüntü rahatsız etmedi beni.  Bu sabaha kadar. Evde eşimin ve çocukları söyledikleri şeyler oluyor. Kimisi birisini aramamı ister, kimi bir konuyu araştırmamı. Neredeyse her akşam isteklerin bir bölümünü unutmuş halde dönerim eve. Bugüne kadar onları üzüp, kızdırdıysam bile beni hiç etkilemedi bu genişliğim. Bugüne kadar. Dün, öğleden sonra gelen bir mesaj, 25 yıl önce tanıştığım, üniversiteden dönem arkadaşımın vefat ettiğini bildirdi.  Kalp krizinden vefat etmiş kıymetli arkadaşım.  H

Sayısal karasal televizyon yayıncılığında format DVB-T2 HEVC

Paris, 2013 İtiraf ediyorum, benim eksikliğim. Sayısal karasal televizyon yayıncılığını bu kadar yakından takip eden birisi için affedilmeyecek bir eksiklik. Neyse, geç olsun güç olmasın diyerek bu eksikliği gidereyim.  Malum, Avrupa ülkelerinde artık konuşulmayan sayısal karasal televizyon yayıncılığı, ülkemizde halen yok. Ne zaman başlayacağı konusu ise belirsizliğini koruyor. Konu hakkında yayınladığım tüm yazılara DTT etiketi aracılığıyla ulaşabilirsiniz. Sürecin idari ve yönetimsel boyutundan sorumlu olan kuruluş RTÜK. Frekans tahsis ihalesinden yönetmeliklerin hazırlanmasına, yetki verilmesinden denetlemesinin yapılmasına kadar tüm işlemler RTÜK tarafından yerine getiriliyor. İdare hukuku alanında eğitim alanlar, kanunlar hiyerarşisi terimini iyi bilir. Anayasa ile başlayan bu hiyerarşi, yönetmelik ile sonlanır. Yani en ayrıntılı tanımlar yönetmeliklerde yer alır. Sayısal karasal televizyon yayıncılığı alanında da en ayrıntılı tanımlamalar yönetmelikler aracılığıyla yap

Evrimci Açıdan Din, Psikoloji, Siyaset / Kaan Arslanoğlu

Londra 2013 Bir konuya odaklanıp, o konu üzerine uzun seneler boyunca çalışıp, birden fazla kitap yazmış olmak, akademik çalışmalar yapanlar dışında, fazlaca rastlanan bir durum değil. Kaan Arslanoğlu, evrimci bakış açısıyla insanı, seçimlerini, siyasi tercihlerini anlamaya, açıklamaya çalışıyor uzunca bir süredir. Solda gördüğünüz fotografı 2013 yılında Londra'da çekmiştim. Bir kilisenin girişine konulan afişten. İngilizce bilmeyenler için yazayım, öncelikle God, Allah kelimesinin İngilizce'deki karşılığı. iGod ise, iPhone'a bir gönderme. Apple'ın i ile başlayan herşeyin isim hakkını aldığını okumuştum bir yerde. Bu anlamda bir telif ihlaline yol açar mı kilisenin yaptığını bilemiyorum. Afişte, meşgul ve zamanı kısıtlı kişiler için tasarlanmış, akıllarına takılan sorulara yanıtların verileceği sohbet toplantılarının tanıtımı yapılacağı yazılı. Arslanoğlu'nun son kitabında din konusuna bir bölüm ayrıldığını düşününce, bu fotografın uygun olduğuna karar verdim

Sayısal karasal radyo gerekli mi? FM bize yetmez mi?

Radio France binası @Paris, 2014 Sayısal karasal radyo yayınları macerasını uzunca bir süredir takip ediyorum. Ülkemizde sayısal radyo (DAB) denemelerini de yakından gözlemleme olanağım oldu. İşin doğrusu, 2014 yılında bana sorsalardı "sayısal karasal radyo bir gerekliliktir" derdim. Hatta dedim işin gerçeği. 2014 yılının Şubat ayında Paris'te katıldığım Fransızca Radyo Günleri etkinliğinde bu fikrimi beyan etmiştim sohbet ettiğimiz bir yetkiliye. Ancak, insanın bilgisi arttıkça fikri de değişiyor zamanla.  Blogumu takip edenler bilecektir, bugüne kadar sayısal radyo konulu beş e-söyleşi gerçekleştirdim. WorldDAB başkanı , DRM başkanı , DVB Proje Ofisi CEO'su , T & C Holding CTO'su ve U-Media Aps şirketinin CEO'su ile yaptığım bu söyleşiler ve son dönemde gelen haberler fikrimi değiştirdi.  Son dönem haberlerinden ikisi çok önemliydi bence. İsveç'in sayısal karasal radyo yayınlarına devam etmeyeceğini açıklaması ve IMB5 adlı girişim.   

Yakın tarih okumaları

Paris, 2013 Bu başlık pek açıklayıcı olmadı aslında. "Yakın tarih" ne demek? Ne kadar yakın ve neye yakın? Bahsettiğim ülkemizin kuruluş süreci ve öncesini içeren, hepi topu 60 yıllık bir zaman dilimi aslında. 1876 ile başlayıp 1936 ile biten bir tarih kesiti. Bu 60 yılı öğrenmeye çalışıyorum son bir kaç senedir. Öyle görünüyor ki bu süreci anlatan kitapları okumam daha bir kaç yılımı alacak. Ardından tüm okuduklarımdan çıkardıklarımı bir çalışmada değerlendirmek istiyorum.  1876 - 1936 arası, sadece Türkiye Cumhuriyeti açısından değil, tüm dünya açısından büyük dönüşümlerin yaşandığı bir tarih kesiti. Bir çok imparatorluk yerini onlarca devlete bırakmış. Avusturya Macaristan, Osmanlı ve Rusya imparatorlukları tarihe karışırken, Afrika, Asya ve Balkanlarda yeni devletler kurulmuş. Ortadoğu'da ve dünyanın bir çok başka bölgesinde haritalar yeniden çizilmiş.  Yaşadığımız ülkemizin tarihsel mirasını üstlendiği Osmanlı İmparatorluğu'nda büyük dönüşümlerin baş

Netflix'in amiral gemisi House of Cards'ın ilk üç sezonu Netflix Türkiye ekrannlarında

Netflix Türkiye'nin hizmete girmesinin ardından deneme aboneliğimi başlatmıştım. Televizyon ve daha genel anlamda, video içeriği izlemeyen birisi olarak, sektördeki gelişmeleri değerlendirmek amacıyla yaptığım işlerden birisiydi Netflix'e abone olmak. House of Cards'ı da izlemişliğim yoktu, ancak elbette sektörü alt üst eden bir kült haline gelişini ilgiyle takip etmiştim.  Deneme aboneliğine başladığımda ilk merak ettiğim, içerik oldu. House of Cards, Netflix Türkiye'de mevcut değildi. İçerikler oluşturulurken yapılan anlaşmalara göre hangi ülkelerde yayınlanabileceği belirleniyor. Kimi içerikler belli sürelerle belli bölgelerde yayınlanabiliyor. Muhtemelen House of Cards için de böyle bir anlaşma bulunuyordu ve bu yüzden, yıl başından itibaren başlatılan Türkiye hizmetlerinde, House of Cards izlemek olanaklı değildi.  Dün Netflix'ten gelen bir e-postada House of Cards'ın ilk üç sezonunun izlenebildiği bilgisi paylaşılıyordu. Henüz Türkçe dublaj ve Tür

Fıtrat Pedagojisi / Hatice Kübra Tongar

Kitaba ilişkin notlarıma geçmeden, yayın evine dair bir iki satır yazmak istiyorum. Tam adı Fıtrat Pedagojisi Adetlerle Değil Ayetlerle Çocuk Eğitimi olan bu eserin yayıncısı HayyKitap. HayyKitap'tan çıkan eserler arasında en bilinenleri Canan Efendigil Karatay'a ait olanlar sanırım. Selim Şeker'in cep telefonlarının zararlarına dair yazdığı iki eser de HayyKitap'tan çıkmıştı. Bugüne kadar okuduklarım arasında beni hayal kırıklığına uğratan olmadı. Başka yayınevlerinin es geçeceği eserleri bizlerle buluşturuyor bir bakıma. Bu bağlamda, HayyKitap'a teşekkürlerimi sunarım. Gelelim Fıtrat Pedagojisi adlı esere. Anne - baba olmak, insanın sırtına bir sorumluluk yüklüyor. Öncelikle bebeğe, ardından çocuğa iyi bakmak, onun iyi yetişmiş, düzgün bir insan haline gelmesini sağlamak anne - babanın görevi sayılıyor bir yerde. Hatice Kübra Tongar, kitabında bu bakışı sorgulayarak yola çıkıyor. Tongar'a göre, anne - baba, yeni doğanın gözeticisinden fazlası değil. Kit

Çikolata soslu CupCake

Evde, çocukların severek yedikleri atıştırmalıklar yapmak, tahmin ettiğinizden daha kolay aslında. Biraz el yatkınlığı ve biraz merak, çok keyifli sonuçlar almanıza yetiyor. Zannedildiğinden çok daha kısa sürede hazırlanabiliyor hem de.  Aşağıda tarifini ve yapılış sürecini paylaşacağım "kapta kek" ve sosunu 50 dakika kadar bir sürede hazırladım. Sabahın kör karanlığında :) Malzemeleri liste halinde yazayım istedim, ancak kızmayın lütfen ölçü yok. Ölçü, göz kararı.  Un, Süt, Yumurta  (evde iki tane kalmıştı ben 2 koydum, 3 bulursanız 3 koyun) Birer paket kabartma tozu ve şekerli vanilin. Bir kaşık bal İki yemek kaşığı Hindistancevizi yağı Toz kakao Gelelim yapılışına. Öncelikle elbette keki yapıyoruz. Kek tarifleri klasik bir işlem ile başlar. Yumurta ve şeker çırpılır. Burada da farklı değil, sadece şeker yok ortada. Sadece yumurta var ve çırpılıyor. İsterseniz tel ile isterseniz mikser ile. Köpük gibi bir hal alıyor çırptıkça, bu aşamada ben iki küç

evde hammaddesinden çikolata yapmak

Başlığa özellikle yazmak istedim: "hammaddesi"nden diye. İnsan, kendisini kandırmaya çok meyilli. Hal böyle olunca, "kuvertür" çikolatayı alıp, onu erittikten ve kuru yemiş ile buluşturduktan sonra kalıba koyup tekrar dondurma işlemini, "evde çikolata yaptım" diye paylaşabiliyor insanlar. Dediğim gibi insan, kendisini kandırmaya pek meyilli. Bu hesapla evdeki mumları eritip, boya ile karıştırıp kendi mumunuzu da yapabilirsiniz. Neyse, tercihlere karışmak değil niyetim. Dileyen mevcudu eritip, yeniden dondurarak, aslında şekil değiştirmekten ibaret işlemini de evde çikolata yaptım diye sunabilir elbette.  Peki, asıl çikolata nedir, nasıl yapılır derseniz, okumaya devam edin lütfen... Çikolatanın aslında iki temel maddesi var. Birincisi kakao, ikincisi ise şeker. Kakao, bir takım işlemlerden geçirildikten sonra "mass" olarak adlandırılan, "butter" falan da denilen bir "kütle" / "yağ" ile toza dönüştürülüyo

idareci - yönetici / 2

İdareci ve yönetici aynı anlamda kullanılagelen iki sözcük. Oysa bana göre, epey farklılıklar içeriyor. Bu iki sözcüğün farklı olduğuna ilişkin bir yazı yayınlamıştım bir kaç ay kadar önce. Bu yazıyı güncellemek gerekiyordu. Yazıyı güncellemek yerine, ikincisini yazmayı tercih ettim.  O zaman, ilk yazıdaki üsluba devam edeyim. Hatta nasılsa sayfa sorunumuz yok, ilk yazıdaki metni de ekleyeyim, bu yazının başına: İdareci, kelimenin gerçek anlamıyla  idare  eder. Zaten idare ettiği birimin başına getiriliş sebebi de budur.  Yönetici ise kelimenin gerçek anlamıyla  yönetir . İnsan, yönetilmek ister. En kolay, çocuklarda gözlemleyebilirsiniz bu fıtratı. Çocuklar kendi başlarına oyun oynamaktan çok birisi tarafından yönlendirildiği, yönetildiği oyunları tercih eder.  İdareci, sorunları çözmez. Sadece üzerini örter. Kendisinden sonra tufan olduğu anlayışıyla, günü kurtarmanın derdindedir.  Yönetici, önce durum tespiti yapar ve sorunları ortaya koyar. Radikal adımlar atmakta