Ana içeriğe atla

20 Kasım 2015 tarihli sunum: Sayısal karasal radyo ve televizyon yayıncılığı

Birebir muhatap olduklarım başta olmak üzere Elektrik Elektronik Mühendisliği Kongresi'nin organizasyonunda emeği geçen tüm kıymetli meslektaşlarımın ellerine sağlık diyerek başlayayım yazıma. EMO İstanbul Şubesi, adına yakışır büyüklükte bir organizasyonun altından yüzünün akıyla çıkmıştır. Kolay değil, elektrik-elektronik mühendisliği gibi barajlardan, mikro elektroniğe, biyomedikal mühendisliğinden, frekans savaşlarına birbirinden bu kadar uzak, bir o kadar da yakın meslek alanlarının tümünü kapsayacak bir etkinliği organize etmek. Mekan olarak seçilen Harbiye Askeri Müzesi, fuaye alanları ve oturumlar için salonlarıyla böylesi bir etkinlik için doğru bir seçimdi. Hele, mekanın kentin ortasında, Harbiye'de olması bir başka güzellikti, bencileyin İstanbul şaşkınları için :)

Gelelim bir iki Kadı kızında bile bulunacak kusura. Efendim naçizane önerim, benim gibi farklı meslek alanlarıyla ilgili merakı olan meslektaşlarımızı düşünerek bu dev organizasyonu biraz bölüp parçalamak. Şöyle ki eş zamanlı en az üç oturum vardı üç gün boyunca. İnsan kendisini kolonlayamayınca, mecburen tercihte bulunuyor. Kendi adıma, bu tercihlerimi iletişim teknolojileri etkinliklerinde kullandım ancak aklım enerjide kaldı. Eğer olanak dahilindeyse, ilerleyen yıllarda bu iki alanı en azından, ayrı tarihlerde iki ayrı etkinlikle buluştursak?

Gelelim benim sunumuma. Öncelikle benden önceki sunum sahiplerine çok teşekkür edeyim. Sunumların sıralaması da o kadar yerinde olmuş ki, Vestel, ardından RATEM, sonra Türk Telekom ve son olarak "blok" yazarı olarak bendeniz. 

Vestel adına yapılan sunum öncelikle, sayısal karasal radyo televizyon / radyo nedir sorusunun yanıtını verdi. Ardından Vestel'in konuya ilişkin durumu sergilendi. Avrupa için yıllardır üretilen CE (Consumer Electronics, Tüketici Elektroniği) ürünlerinin ülkemiz pazarı için de hazır olduğu vurgulandı. 

İnsan kürsüde olunca konuşmacıları çekemiyor :)


RATEM adına sunum, yayıncılar açısından konunun nasıl göründüğünü gösterdi. Sektörün içindekiler olarak farklı ortamlarda dinleme olanağı bulmuştuk RATEM'in görüşlerini. Bu görüşlerde temelde bir değişiklik olmadığını, DTT işine başlamanın, bu kadar gecikmelerin arından başlamanın, yanlış bir tercih olacağını, frekansların mobil operatörlere devrinin ülkenin yüksek menfaati açısından daha verimli olduğunu dinledik. Yatırımın büyüklüğü, 6112'ye göre bu yatırımı yayıncı kuruluşlardan beklemenin, piyasa şartları düşünüldüğünde zorluğu özellikle vurgulandı. 

Türk Telekom adına yapılan, oturumun üçüncü sunumu ise, deyim yerindeyse "ezber bozdu". Bizim yayıncılık dünyasında: "killing app", "game changer" gibi ifadeler kullanılır: 
Yani 

bir kıvılcım düşer önce büyür yavaş yavaş 

gibi değilde 

yak beni yak kendini yak herşeyi yak, bir kıvılcım yeter ben hazırım bak 

gibi. 

Mesela 3D için böyle olur mu demişlerdi, olmadı. Şimdilerde 4K için böyle beklentiler var, benim tahminim gene fos çıkacak. Son kullanıcılar büyük hevesle evlerine 4K ekranlar dolduruyor ancak bırakın 4K'yı henüz düzenli Full HD (1080p) yayın yapan televizyon yok :) 

Neyse, konuyu dağıtmayayım: 
Türk Telekom "oyunda ben de varım, aslında var olduğumu yıllardır hem Anten A.Ş.'ye hem RTÜK'e söyleyip duruyorumdedi. 

O denli etkileyici bir sunum yaptı ki Telekom adına konuşan kıymetli meslektaşım, oturduğum yerde huzursuz oldum. Birden çok konuşmacının olduğu etkinliklerde son konuşmayı yapmak hem avantajdır, hem tehdit. Özellikle sizden hemen önce çok iyi bir sunum varsa, yeni şeyler ve etkileyici bir üslup varsa, son toparlayıcı konuşmayı yapmanın avantajı, ilgiyi yeniden toplayamayacak olmanın tehdidine boyun eğer. Benim durumum tam olarak buydu. Hem çok yeni, sektörü pek yakından takip eden benim için bile çok yeni, bilgiler veriliyordu. Hem de Hollanda'da mühendislik eğitimini almış, orada işin mutfağında bizzat uygulama ve planlama mühendisi olarak çalıştıktan sonra ülkesine dönen genç meslektaşım öyle enerjik bir tarzda sunuyordu ki anlattıklarını, işim zorlaşıyordu :) 

Kıskançlığı bir kenara bırakıp, gurur duyduğumu bir kez de buradan yazayım. Gerçekten arkamdan (yaş bakımından arkamdan diyorum) böyle gayretli meslektaşlarımızın gelmesi beni motive ediyor. Onların daha verimli çalışabilecekleri bir sektörü el birliği ile yaratmak zorunda olduğumuz gerçeğinin altını çiziyor. 

Türk Telekom, mevcut fiber optik kablo omurgasıyla ve ona eklentiler yaparak tüm şebekeyi kurup yönetmeye talip. Yayıncı kuruluştan yayınları alıp, HeadEnd (yayın merkezi) merkezlerine toplanmasından, yayın kulelerine (antenlerin bulunacağı, mesela Çamlıca'ya) ulaştırılmasına, kulelerin inşaatına, çalıştırılmasına, sistemin yedeklenmesine, kısaca A'dan Z'ye sayısal karasal radyo ve televizyon yayıncılığının multipleks ve anten operasyonlarının tümüne talip. Peki 6112'ye göre bunu yapabilme olasılığı var mı? Alt taşeron olarak Verici Tesis ve İşletme şirketinin hizmet sunucusu olabilir, Multipleks işletmesi için ise doğrudan lisans sahibi olabilir. Çünkü 6112'ye göre Verici Tesis ve İşletme Şirketi, ulusal karasal sayısal yayın lisansına sahip medya hizmet sağlayıcılar ile TRT'nin ortaklaşa kuracağı ve en az 10 ortağı olacak (her ortağın en fazla %10 hisse sahibi olacağı) bir şirket. Böylesi bir şirket, yasal olarak mevcut olamıyor. Çünkü hali hazırda ulusal karasal sayısal lisans sahibi yok :) 6112'ye göre kurucu ortaklarının lisans sahibi olması gerekiyor, yani şirket kurulduktan sonra lisans aldım ile olmuyor bu işler :)

Gelelim benim sunuma, bir başka yazıda artık :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum Eastern Europe etkinliğine katılacağım

Etkinliğe ilişkin bilgileri daha önce paylaşmıştım. Yarın, bir günlüğüne İstanbul'a giderek etkinliğin Salı günü olan bölümüne katılacağım. Benim açımdan bir çok ilke sahne olacak bu katılım. Kızlarımın doğumundan bu yana onlarsız ilk kez şehir dışına çıkıyor olacağım. İlk kez bu kadar uzun süre onlardan ayrı olacağım. İlk kez şehir dışındaki bir etkinliğe (mesleğim ve işim ile ilgili olmasına karşın) katılmak için tüm masraflarını cebimden karşılayıp, senelik izin kullanıyor olacağım. Neyseki katılım ücreti konusunda organizatörler kolaylık sağladılar. Ücretsiz katılım hakkı sundular.  Neyse, önemli olduğunu düşündüğüm bu etkinliğe ilişkin gözlemlerimi, bir gazeteci dikkati ile, not alıp blogumda paylaşacağım. O güne kadar sağlıcakla kalın...