Ana içeriğe atla

Kayıtlar

teknik etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sanal Gerçeklik - Virtual Reality - VR

Geçenlerde bir e-posta geldi. E-postayı gönderen kişi, senelerdir blogumu ilgiyle takip ettiğini, özellikle teknik etiketli yazılarımı çok sevdiğini, kimi konuları benim sayemde öğrendiğini anlatmış uzun uzun. Meslek lisesinde okurken kimi ödevlerini de blogumdaki yazılardan yararlanarak hazırlamış, söylediğine göre. Ancak son dönemlerde teknik etiketli yazıların çok azaldığını gözlemlediğini yazıp eklemiş, neden?? Hem sevgili okurumu bir nebze olsun sevindirmek hem de yazının başlığında yer alan Sanal Gerçeklik konusundaki kafa karışıklıklarını gidermek adına bir dizi yazı yayınlamaya karar verdim. Blogun düzenli takipçileri ve beni özel hayatta tanıyanlar zaten biliyor, 25 senedir yayıncılık sektöründe çalışan bir yüksek mühendisim. Sektörde bunca deneyime sahibim gene de yeni öğrendiğim, öğrenmeye gayret ettiğim konular oluyor. Sanal gerçeklik de bunlardan birisi.  Bu yazı dizisi boyunca okuyacağınız sanal gerçeklik, yayıncılık dünyasında kullanılanı. Bir de "consumer electroni

yani olmuyor istesen de

Oyunculuğunu büyük keyif ile izlediğim Fırat Tanış'ın Yani adlı şarkısının, ki ilk dinlediğimde Bülent Ortaçgil'in bir şarkısının cover'ı olduğunu düşünmüştüm, sözlerinden alıntı ile bir başlık oluşturdum. Yazı, şarkının aksine aşk ile ilgili değil.  Konumuz bir kez daha sayısal karasal yayıncılık. Bugünlerde Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) adını ana haber bültenlerinde duyar oldunuz. RTÜK üyelerinin nasıl belirleneceğine dair hükümler RTÜK Kanunu'nda yazılı. Buna göre RTÜK üyelerini önerme hakkı, TBMM'de temsil edilen ve grubu bulunan siyasi partilerin sandalye sayısına göre bir dağılıma göre yapılıyor. Üye önerme hakkına sahip siyasi parti iki aday ismi öneriyor. Bu iki adaydan birisi Meclis Genel Kurulu'nca seçiliyor. RTÜK'ün adının haberlerde geçmesinin nedeni AK Parti tarafından önerilen isimlerden birisinin ayrılması ile boşalan üyelik için kimin öneri hakkının bulunduğuna ilişkin tartışma. Takip ediyorsanız son haftalarda AK Parti'de

yayıncılığın yeni yüzü: youtube kanalları

Bu yazı için uygun başlığı bulmam epey vaktimi aldı. 2004 yılı Kasım ayından bu yana yazıyorum. Binin üzerindeki yazılarımın önemli bir kısmı teknoloji ile ilgili. Hâl böyle olunca Youtube ve yayıncılık konusunda da daha önce de yazmıştım elbette. 2007 yılında , belki bu yazıyı okuyanların bir bölümü henüz dünyaya gelmemişken, klasik televizyon yayıncılığını değiştirecek / dönüştürecek bir şey olarak bahsetmiştim.  Peki ne oldu da yeniden Youtube kanalları başlıklı bir yazı yayınlıyorum. Aslında olan "yeni" bir şey yok. 2007 senesinde, doğru bir öngörü ile, belirttiğim gibi " Yayıncılıkta gelinen son nokta, içeriği internete koyup, izleyicinin istediği zaman istediği yerden istediği cihaz ile bunlara ulaşmasını sağlamak. " Yukarıdaki cümlede özetlediğime ek olarak gelişen cihaz teknolojileri sayesinde artık çok daha ucuza makul kalitede bir içerik hazırlanabileceği gerçeği. Bu iki gelişme birleşince ortaya benim de keyifle takip ettiğim bir çok kanal çıkıyor. Eskide

IBC 2022 sonrası - 3

" Artık fuarların bir önemi yok. İstediğin her firma istediğin her zaman istediğin her ürünün sunumunu online yapabiliyor. Zaten her bilgi internette var. "  Bugünlerde yukarıya yazdıklarıma katılacak bir çok meslektaşım var. İlk cümlenin dışındakilere katılmamak mümkün değil. Gerçekten de tüm bilgiler internette ve firmalar ürün demolarını uzaktan da yapabiliyor. Peki bugün hâlâ fuarlara ihtiyaç var mı? Yazının devamını okuyacak vakti olmayan için tek cümlelik özeti: Belki eskisinden de fazla var! Diyelim televizyon kanalınıza bir arşiv sistemi satın alacaksınız. Fuara katıldığınızda, arşiv sistemleri üreten tüm önemli şirketleri birarada göreceksiniz. Her biri geliştirdiği son ürünleri size anlatacak. Eğer ürün ile ilgili aklınıza takılan bir şey olursa karşınızdaki iş geliştirme / satış pazarlama görevlisi bir kaç dakika izin isteyecek ve ya ürünü geliştiren mühendisi ya da firmanın teknik patronunu sizinle buluşturacak. Diyelim bu firmanın ürünü sizi tatmin etmedi. Hemen

IBC 2022 sonrası - 2

Bu yazıda 2015'ten bu güne giderek güçlenen bir eğilime dikkat çekmeye çalışacağım. Uzun yazıyı okumayacaklar için bir cümle ile özeti: "Yayıncılık dünyasında IT şirketlerinin etkisi giderek artıyor." Üniversiteyi 1995 yılında bitirdim. Mezun olduğum okul, üniversite giriş sınavlarında derece yapanların ilk tercihlerine yazdıkları Orta Doğu Teknik Üniversitesi. Ben üniversiteye başladığımda internet bağlantısı yoktu. Hatta ilk bağlantı 1993 yılında yapıldı. Bilgisayarların hızları sınırlı, video sıkıştırma algoritmalarının başarısı yetersizdi.  Bu senelerde ve öncesinde üniversite eğitimi tamamlayanlar IT'ye mesafeli duruyor. Her ne kadar kendilerini geliştirmek için çabalasalar da doğduğu günden itibaren IT ürünleriyle içiçe olmuş genç kuşak kadar yeni teknolojiye halim değiller / değiliz. Yayıncılık dünyası, özellikle televizyon yayıncılığı, yüksek kalitede videolarla çalışan bir sektör. Yüksek kalite videoları işleyebilmek için özel üretim donanımlar gerekiyor(du).

Radyo hâlâ gerekli mi? Uygulamalar bize yetmez mi?

Sorunun yanıtını baştan vereyim, yazının devamını okumak istemeyenleri düşünerek: Kesinlikle hâlâ hatta belki eskide olduğundan bile fazla gerekli... Artık yanıtı verdiğime göre yazıyı burada bitirebilirim. Şaka elbette, bu kısa ama gereksiz espriden sonra izninizle neden hâlâ ve hatta belki eskide olduğundan bile fazla gerekli olduğunu açıklamaya başlayabilirim. Öncelikle uygulama üzerinden dinlenilen müzik ile radyo yayınlarının elma ve armut olduğunu belirterek söze gireyim. Hatta belki elma ile uçak bile olabilir. O kadar birbirine benzemez iki şey. Tek ortak yönleri ikisinde de ses dosyalarının kulaklarımıza ulaşması. Radyo yayıncılığını sadece bestelerin ardı ardına çalınarak dinleyiciye ulaştırılan ve araya alınan reklâmlarla finanse edilen bir ticari işletme olarak düşününce aslında uygulamalar ile radyo yayıncılığının aynı olduğu düşünülebilir.  Oysa radyo yayıncılığı tek noktadan çok noktaya yapılan bir "yayın"dır. Tek noktadaki verici aracılığı ile alıcı sayısından

Teknik etiketli yazılar bitti mi?

Pek kıymetli okurum. Seneler sonra görüştüğüm arkadaşımın, bloga pek sık yazmıyorsun artık , sözünün de verdiği coşkuyla, teşekkürler Belgin, yazıları sıklaştırmaya başlıyorum. Okuduğum kitapların notlarını zaten ekliyordum, gecikmeli de olsa. Ancak teknik etiketli yazıları uzunca bir süredir ihmal etmiştim. Öncelikle bir nerede kalmıştık yazısı: Blogun takipçileri ve benim de üyesi olduğum e-posta gruplarındaki dostlar hatırlayacaktır seneler seneler boyunca sayısal karasal televizyon , sayısal radyo diye yazıp durdum. Bugün için ülkemizde frekans tahsis ihaleleri yapılmış ve kullanıma sunulmuş sayısal radyo ve televizyon şebekesi yok. Deneme amaçlı olarak başlatılan ve hâlâ deneme amaçlı diye sürdürülen sayısal radyo yayınları kimi şehirlerde mevcut . Avrupa'da FM yayınlarını sonlandırma kararı alan ülkeler oldu. FM yayınlarını sonlandırmasa bile neredeyse tüm Avrupa'da nüfusun büyük bölümünün erişebildiği sayısal radyo şebekesi kuruldu . Avrupa'da FM şebekesinde yayın

5G ve yayıncılık dünyasına etkileri

kedi merakınız eksik olmasın 5G ile ilgili herkes birşey söylüyor. Biraz körün fil tarifi gibi, herkes tuttuğu yere göre tarif yapıyor. Benim "tuttuğum yer" yayıncılık dünyası olunca, 5G'yi " broadcast " dünyasına etkileri açısından değerlendireceğim.  Baştan söyleyeyim, yazacaklarımı okuyup daha önce ortaya konulmamış gerçekler bulabileceğinizi düşünüyorsanız vaktinizi boşa harcamayın. Yapmaya çalışacağım, internetteki bilgileri bir araya toplayıp, Türkçe olarak yazmaktan ibaret olacak.  5G'nin yayıncılık dünyasına etkilerini anlayabilmek için sektöre yön veren kuruluşların 5G ile ilgili yaptıklarına bakmak gerekiyor. EBU'nun da dahil olduğu 5G M edia A ction G roup'un (5G MAG) oluşturulması önemli. 5G MAG'ın üyelerine baktığımızda  kamu yayıncılarından uydu işletmecilerine telekom devlerinden cihaz üreticilerine araştırma kuruluşlarından endüstri birliklerine geniş bir yelpazenin olduğunu görebiliriz. 5G'nin etkilediği tüm paydaşları

Yeni Nesil Yayıncılık Sorunlar Çözümler paneli

Bu haftasonu, cumartesi sabahı 10 - 11.15 arasında sizleri Harbiye Askeri Müzesi'ne bekliyorum. Elektrik Mühendisleri Odası etkinliğinde Yeni Nesil Yayıncılık, Sorunlar - Çözümler başlıklı panelin oturum başkanlığını yapacağım.  Dört değerli konuşmacımız olacak panelde. Merdan Yanardağ, Bora Güngören, Ali Kızıl ve Halil İbrahim Törer. İsimleri, konuşma sırasına göre yazdım. Ali Kızıl ve Bora Güngören işin teknoloji tarafına dair çok ilginç sunumlar yapacak. Merdan Yanardağ bir yayıncı gözüyle yeni nesil yayıncılığı değerlendirecek, Halil İbrahim Törer ise sektörün önemli STK'larından RATEM'i temsilen görüşlerini paylaşacak.  Yayıncılık alanında 21 senedir çalışan bendeniz ise kısaca bir kaç veri sunup sözü panelistlere bırakacağım. Bir cumartesi sabahında salondan soru alabilirsek, sunumların ardından soru-yanıta geçeceğiz. Aksi durumda değerli panelistlere soruları ben yönelteceğim.  Büyük olasılıkla video kaydı yapılır etkinlikte. Katılamayacak olanlar için, bu y

Sayısal karasal televizyon yayıncılığı

@Truva müzesi / Çanakkale - 2019 Belki mevsimden belki konunun kimsenin ilgisini çekmemesinden, pre-yazı projesinin ilki, tam bir başarısızlık ile sonuçlandı. 12 Temmuz'da duyurduğum konuya dair hiç soru gelmedi :) Elbette bu sorusuzluk, yazmama engel değil :) Bu uzun ve muhtemelen gereksiz başlangıcın ardından buyurun  işte: Digital Terrestrial Television (DTT)  Nedir bu DTT? Televizyon yayınlarının dağıtımı için kullanılan yöntemlerden birisi. Yaşı yaşıma yakın olanların hatırlayacağı kılçık antenler ile kâh karlı kâh gölgeli izlediğimiz televizyon yayınının sayısallaştırılmış hâli.  Nereden icabetti sayısallaştırma? Kamusal kıt kaynak olan frekansları daha verimli kullanabilmek, nedenlerin birisi. Diğer neden ise sayısallaşma ile arttırılan kalite.  Frekans ne işime yarar? Eskiden analog televizyonların yayını için ayrılmış bandın boşaltılması ile ortaya çıkan frekans, şimdilerde 4G (LTE) için kullanılıyor. Bu bandın ihalesinden elde edilen gelir de tüm kamunun

pre IBC 2019 - 3

pre IBC 2019 yazılarımın sonuncusunda IBC'nin web sayfasından ve aklımda kalan bir kaç ipucundan bahsedeceğim: Eskiden web sayfalarının olmazsa olmazı FAQ bölümüydü. Türkçe karşılığı ile Sıkça Sorulan Sorular bölümü, hemen hemen her sayfada vardı. IBC'nin FAQ sayfasını mutlaka okumanızı öneririm Gene web sayfasının " plan your trip " bölümü de oldukça faydalı bilgiler içeriyor. Otel rezervasyonundan, Amsterdam RAI ile ilgili ayrıntılara (IBC'nin düzenlendiği fuar alanı - İstanbul'da Tüyap gibi düşünebilirsiniz) ilginizi çekecek çok kıymetli ipuçları içeriyor. IBC'de sergilenen ürünlere ait bilgileri internette bulmanız mümkün. Hatta konferansta yapılan sunumların benzerlerini youtube'da izleyebilirsiniz. Peki herşeye erişimin kolaylaştığı günümüzde fuar ve konferanslara katılmak neden gereklidir sorusu sizin de kafanıza takılıyor olabilir. Benim yanıtım insanlarla yüzyüze gelmek ve konuşmak. Eğer böylesi bir iletişim içinde olmuyorsanız, fuar

pre IBC 2019 - 2

Bu sene katılıp katılamayacağım henüz belli olmasa da, IBC 2019'u incelemeye devam ediyorum. İlk yazıda fuardan ziyâde konferans bölümü ile ilgili bilgiler paylaştım. Bu yazıda ise fuarı anlatmaya çalışacağım. Öncelikle belirteyim ki, fuardan faydalanmak istiyorsanız, fuar öncesi hazırlıklarınızı iyi yapın. İşte önerilerim: Fuar 13 - 17 Eylül arasında ve her gün ziyarete açık olsa bile, "görüşmelerinizi" 14-15-16 Eylül tarihlerinde yapmaya çalışın. İlk ve son günler, şirket çalışanları için zor günlerdir. Görüşmelerinizi kelimesini farklı renk ve fontta yaptım ki dikkat çeksin. 2015 senesinde ilk IBC deneyimimde, hiç bir görüşme ayarlamadan katılmıştım fuar/konferansa. Boynumda PRESS yazan kimliğim ile uğradığım tüm standlarda epeyce bilgi ile donatılsam bile, 2018 yılındaki IBC öncesi hazırlıklarımın sonucu çok daha tatmin ediciydi. İlgilendiğiniz konuda çalışmalar yapan şirketlerle iletişime geçerek IBC için randevular oluşturun. Bu randevularınıza sadık kalm

pre IBC 2019 - 1

Pamukkale müzesinden Dizi yazı olacağını düşünerek başlıyorum yazmaya. Yayıncılık sektöründe, özellikle yayın teknolojileri alanında çalışanlar için Avrupa'nın en büyük buluşmasına iki ay kadar zaman kaldı. Amsterdam otelleri, booking.com'a bakılırsa, %70'in üzerinde doluluk oranına ulaşmış bugünden. Geçen sene konakladığım otelde hiç yer kalmamış meselâ. Bu yıl IBC'de neler konuşulacak, konferansta öne çıkan konular, sektörün gittiği yön... Elimden geldiğince, bildiklerimi - öngörülerimi paylaşacağım. Bu  uzun ve muhtemelen gereksiz paragrafın ardından 2019 IBC'yi incelemeye başlayalım: En önemli değişiklik IBC fuar ve konferans tarihlerinin aynı hale gelmesi. Geçtiğimiz senelerde konferans, fuarın açılışının bir gün öncesinde başlayıp, fuarın kapanışından bir gün önce bitiyordu. 2019'da hem konferans hem de fuar 13 Eylül Cuma günü başlayıp 17 Eylül Salı günü bitecek. Konferansa katılmak isteyenlerin ciddi sayılabilecek bir ücreti ödemesi gerekiyor.

bir kez daha IBC

Notre Dame / Paris 2015 senesinde, meslekte 20. senemi kutlarken, kendime verdiğim bir armağandı IBC fuar - konferansına katılmak. TVTechTR adlı İngilizce blogumu temsilen, basın akreditasyonu ile, yayıncılık dünyasının Avrupa'daki en önemli buluşmasında ben de yerimi almıştım. Aradan 3 sene geçtikten sonra, 2018 yılında, bu kez yayıncılık dünyasındaki 20. senemi kutlarken, bir kez daha kendime IBC armağanı verdim. Ağustos 2018'de yaşadığımız kur şoku ile, hesaplarım şaşsa da 2018 Eylül başında Amsterdam'daydım.  IBC 2019 için, geçtiğimiz günlerde yaptığım basın akreditasyonu başvurum sonuçlandı: TVTechTR.blogspot.com adresli blog sayfasının kurucusu sıfatıyla, bir kez daha IBC Basın Akreditasyonu sahibiyim.  IBC 2019 konferansının programına göz atmak isterseniz burayı tıklayabilirsiniz. Önümüzdeki günlerde IBC 2019 konferans programının ayrıntılı incelemelerini hem burada hem de TVTechTR'da yapmaya çalışacağım. Ayrıca fuar katılımcısı Türk şirketlerin yöneti

payTV pazar verileri 2018 Q4

Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu tarafından, üçer aylık dönemler için yayınlanan pazar verilerinde payTV'ye dair bilgiler de bulunuyor. Son yayınlanan veri 2018'in 4.çeyreğine ilişkin. Bu verileri derleyip toparladığımda aşağıdaki iki grafiği elde ettim. Ne yazık ki raporda, Over The TOP TV (OTT) için abone sayısı bilgisi yok. Bu yüzden bir miktar hatalı oldu, aşağıdaki grafikler.  Rapordaki verilere göre ülkemizde yaklaşık 6,7 milyon payTV abonesi bulunuyor. Toplam hane sayısını 20 milyon olarak kabul ettiğimizde, ki bu kabul ne kadar doğru emin değilim, payTV oranı %34 oluyor. Elbette her hanede tek payTV aboneliği olduğu varsayımı ile.   %34 payTV aboneliği oranına bakıldığında payTV pazarında daha yapılabilecek çok şey varmış gibi görünüyor. Bu %34'ün erişim yöntemi dağılımına bakılınca ise daha farklı bir tablo ortaya çıkıyor. Uydunun ağırlığı son sene içerisinde daha da artmış. Bir kaç paragraf yukarıda yazdığım gibi, OTT verilerinin yer almıyor oluşu resmi

5G konusunda ufuk açıcı sunumlar

@Hacıbaba Yazının başlığını okuyup, demek ki Avrupa Yayın Birliği  (EBU)  ile IRT  tarafından düzenlenen 5G Media Road 2019 etkinliğine katıldın diye düşünmeyin :) Ne yazık ki bütçem öyle her istediğim etkinliğe katılmama izin vermiyor. Ancak, katılımı ücretli de olsa, etkinlik sonrası sunumların yansıları (slaytları) internetten ücretsiz olarak paylaşılıyor. İki gün süren etkinlikte toplam 11 oturum düzenlenmiş. Oturumlar boyunca gerçekleşen 20 sunumun yansılarına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.  https://www.irt.de/en/news/symposia-and-workshops/review/5g-mediaroad2019/ Kısaca sunumlarda konuşulanlara değinmek isterim. Ancak bunu yapabilmem için öncelikle bu 20 sunumu incelemem ve ardından genel bir yazı hazırlamam gerekiyor. İşlerin yoğunluğunu ve benim üşengeçliğimi birlikte düşününce, böylesi bir değerlendirme yazısının, eğer yazabilirsem, bir kaç aydan evvel hazırlanamayacağı aşikar.  Sizden ricam, gene de arada bu yazıya tıklayın. Değerlendirme bölümünü yazının s

Sayısal karasal televizyon yayıncılığı - güncel durum

Eğer doğrudan bu yazıya ulaştıysanız ve sayısal karasal televizyon da neymiş diyorsanız, öncelikle bu yazımı okumanızı öneririm. Sayısal karasal televizyon yayıncılığını düzenleyen mevzuat, Radyo ve Televizyon Yayıncılığı Üst Kurulu'nun 6112 sayılı kanunu ve bu kanuna uyumlu olacak şekilde düzenlenmiş yönetmelikler ile tanımlanmıştır. 6112 sayılı kanun, 3 Mart 2011 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanunun bu ilk hali, sayısal karasal radyo ve televizyon yayıncılığına geçiş sürecini bir takvime bağlamıştı. Ayrıca, sayısal karasal radyo ve televizyon şebekesinin (verici ağı) nasıl bir şirket tarafından kurulup işletileceği de belirlenmişti. 6112 sayılı kanunun bu ilk haline göre düzenlendiği düşünülen multipleks kapasitesi tahsis ihalesi, ihaleye giren ve multipleks kapasitesi tahsisine hak kazanan medya hizmet sağlayıcı şirketlerce iptal ettirildi. Öncelikle yürütmeyi durdurma kararları geldi mahkemelerden. Ardından esastan iptaller başladı ve R

Sayısal karasal televizyon yayıncılığı - nedir?

15 yaşındaki blogumda 100'den fazla yazı hazırladım sayısal karasal televizyon yayıncılığı konusunda. Sayısal, karasal ve televizyon kelimelerinin İngilizce karşılıkları olan D igital T errestrial T elevision kelimelerinin başharflerinden oluşan kısaltma, DTT , ile etiketledim bu yazıları.  DTT nedir hiçbir fikriniz yok ise, öncelikli olarak aşağıda bağlantılarını verdiğim yazılarımı okumanızı öneririm.   6 Haziran 2016 tarihli yazım: Bir kez daha, nedir bu sayısal karasal yayıncılık başlığını taşıyor. Bu yazı, DTT konusunda okumanızı önereceğim ilk yazım.   Okumanızı önerdiğim ikinci yazım ise, 2013 senesinde Elektrik Mühendisleri Odası'nda düzenlenen çalıştayın konuşma dökümlerinden oluşturulan e-kitap ile ilgili yazım.  Okumayı sevmeyen ve gittikçe daha az okuyanların çoğunlukta olduğunu hatırlayarak, DTT konulu iki video kaydının da bağlantısını paylaşayım. Her ikisi  de Elektrik Mühendisleri Odası bünyesinde düzenlenen etkinliklerin kayıtları, gene her ikisinde d

Netflix değiştirir demiştim, değiştiriyor - 2

Yazının başlığı "Netflix değiştirir demiştim, değiştiriyor" idi. Sonra, eski yazılarıma bakarken aynı başlığı daha önce kullandığımı gördüm. Hem konunun devamı hem de aynı başlıklı ikinci yazı olması sebebiyle başlığa "- 2" ibaresini koydum.   2016 yılının Ocak ayında bloga eklediğim yazımdan alıntı ile: "Şimdi düşünün, zamanında çok izlenen ve bir şekilde ekranlardan ayrılmak zorunda kalan yapımları, diyelim Behzat Ç.'yi ya da Leyla ile Mecnun'u ya da bunlara benzer kült içerikleri de yayınlamaya başlayan, hatta bununla kalmayıp orijinal içeriklerini kendi yapım şirketiyle üretmeye soyunan bir platform sistemi kökten sarmaz mı?" Aradan 3 seneden biraz fazla zaman geçti. Leyla ile Mecnun ve Behzat Ç. tam tahmin ettiğim gibi Netflix platformunda eklendi.  Geçen aylarda internet ortamına düşen bilgiye göre Behzat Ç. dizisinin yeni bölümleri Netflix platformu için çekilecek. Bu yazıyı eklememin nedeni ise hem tahminlerimin doğru

yayıncılığı değişen şeklinin görünen yüzü: Vlogger'lar

Eymir gölü kıyısı Orfoz Restaurant Blogum 15. yaşının içerisinde. Kasım 2019'da, 15'ini bitirmiş ve 16. senesinden gün almış olacak. Bir zamanların "moda" uğraşlarından olan blog yazmak, artık, günün diliyle, "out". "In" olan ise, vlog videosu hazırlamak. Action Cam olarak adlandırılan cihazlar kullanılıyor çoğunlukla vlog'larda. "Vlogger"lar, Youtube öncelikli olmak üzere, video paylaşım sitelerinde açtıkları kanallarda, büyük bölümü belli konuya odaklanmış (araba testleri, makyaj, yemek tarifi, oyuncak tanıtımı, matematik sorusu çözümü...) 8-10 dakikalık videolar yayınlıyorlar.  İş modeli basit: izlenme ve abone sayısına paralel olarak video arasına konulan reklamdan elde edilecek pay ile yeni ve daha ilgi çekecek videolar üret. Ünlü oldukça, "ürün yerleştirme" reklamları al. Yani, video içerisinde, izleyiciye çok belli ettirmeden, alttan alta reklam yap :)  Peki yayıncılık dünyası nasıl etkileniyor?  Bundan b