Ana içeriğe atla

Kayıtlar

rakamlarla IBC

Fotograf IBC 2014'ten. Tüm hakları IBC'ye ait bu fotograf basın için ayrılan bölümde tanıtıcı yazılarda kullanılmak üzere servise sunulmuştu.  IBC, hiç şüphesiz Avrupa'nın yayıncılık alanındaki en büyük buluşması. Peki rakamlarla nasıl ifade edilir IBC: İlk IBC, 1967 yılında, Londra'da gerçekleştirilmiş. Amsterdam RAI'de ilk IBC 1992 yılında düzenlenmiş. 1994 yılından beri de düzenli olarak Amsterdam'da yapılıyor. Bugün gene merkezi Londra'da olan düzenleme komitesi, sektörün 6 büyük organizasyonu ile işbirliği yaparak etkinliği gerçekleştiriyor.  14 sergi salonunda, 1700'ün üzerinde şirket ürünlerini sunacak. 2014'te 170 ülkeden 55000'in üzerinde ziyaretçi katılmış. Bu kadar insanın küçük bir Avrupa kentine geldiğinde otellerin halini düşünebilirsiniz. Normaldeki fiyatlarını 3'e katlamış durumdalar. Booking.com'da ücretsiz iptalli, geldiğinde ödeli seçenekler kaldırılmış, hepsini peşin ver ve gel kal diyor sadece. Elbe...

Kuzey Kore, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, izlenimleri / Feza SEZEN

Blogda farklı görüşlere yer vermek, okuyucu sayısını arttırmak bakımından ne kadar işe yarayacak bilemiyorum. Ancak bildiğim bir şey var ki her e-söyleşi bana çok şey katıyor. Gerek teknik söyleşiler gerekse teknik dışı konulardaki söyleşilerden çok şey öğrendim. Eminim bu pazar yayınladığım e-söyleşiden sizler de bir çok şey öğreneceksiniz. Feza Sezen ile iş yerinden tanışıyorum.  Geçenlerde facebook'taki Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (Kuzey Kore) izlenimlerini okuyup fotograflarını da görünce bu söyleşiyi yapmak istediğimi belirttim. Sağolsun beni kırmadı. Aşağıda okuyacağınız söyleşiye neden olan geziyi Fest Travel Seyahat Acentası 22-29 Haziran 2015 tarihleri arasında gerçekleştirmiş. 1. Paris, Roma, Viyana, Budapeşte ya da Prag değil de neden Pyong Yang? Buna iki yanıtım olacak.  Birincisi, belirtilen bu kentleri ve hatta daha fazlasını gördüm, ayrıca Paris’te de bir süre yaşadım. Bunların tümü, küçük farklılıkları da olsa bir Avrupa yaşamı sunuyor ...

IBC'ye bir hafta kala boş zamanım kalmadı!

Dört tam günümü geçireceğim IBC Fuar ve Konferansında.  Bir yandan yeni hayat arkadaşım, parkinsonla birbirimizi tanımaya çalışıyoruz . Ona iyi gelsin diye aldığım ilaç dengemi altüst ediyor bir yandan. Bir yandan hayatın genel telaşı ve ben IBC'de BASIN olarak yer almanın heyecanını yaşıyorum. Merak etmemek elde değil, koca IBC'nin yüzlerce standında benimle görüşmek isteyen çıkacak mı? Radyo / TV değilim sonuçta. Etkisi çok olsa da okuyanı az olan bir blogum var hepi topu.  ve bugün itibariyle, aslında tam tarih olarak dün öğleden sonra 14.33, kalan son boş vaktimi de bir demo ile doldurdum.  Dershaneler ilan verirdi eskiden, Kayıtlarımız dolmuştur, gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ederiz diye. Benim bu yazım da onun gibi oldu. Hem bu güzelliği sizlerle paylaşmak istedim, hem de sonraki etkinlikler için düzenleyicilere göz kırpmak; bakın bir hafta kala kapattım ben diye :) Bir iki cümle bu göçmen dramı için yazmazsam olmaz. Malum hepimizin içini dağlayan ...

Yeni nesil açık medya formatları için bir birlik kuruldu.

Bugünlerde posta kutuma çok sayıda tanıtım iletisi düşüyor. Önümüzdeki hafta başlayacak IBC öncesi, firmalar ürünlerini tanıtabilmek için basın bültenleri gönderiyor. İşin doğrusu aşağıdaki başlığı ilk gördüğümde aklıma, bir kısmıyla hiç ilgilenmediğim, firma tanıtımları geldi. İletinin konu bölümünde şöyle yazılıydı:  Alliance for Open Media Established to Deliver Next-Generation Open Media Formats Konuyu okuyunca, iletinin içeriğini de merak ettim. Kim biraraya gelmiş de yeni medya formatları için birlik kurmuş ki dedim kendi kendime. Sizleri de merakta bırakmayayım. Buyurun kurucu üyelere: Amazon Cisco Google Intel Corporation Microsoft Mozilla ve son olarak Netflix. Kurucuların isimlerinin alfabetik sırayla dizilişini siz de fark etmişsinizdir. Basın bülteni uzun, ama mesajı net: Oyun değişiyor. Özellikle Netflix ve Amazon'un bu birlikteliğin kurucuları arasında yer almış olması bir şeylerin artık eskisi gibi devam etmeyeceğinin göstergesi gibi.  Bir...

kim mobil olarak film indirmek ister ki?

Geçenlerde niyetlenip, araya giren 40 işten dolayı ertelediğim bir yazı. Başlıktan anlaşılmadıysa LTE Advanced, 4G demeye dilleri varmayınca, daha doğrusu 4G'de neymiş, 5'i bekleyin, çıkışının ardından inatla 4G diyemeyince bulunmuş bir ara çözümün ihalesine ilişkin bir yazı okuyacağınız. O zaman daha fazla bekletmeyeyim sizleri: Lisans ve yüksek lisans eğitimim ODTÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği'nden. Ancak iktisata hep ilgim oldu. Gazi Üniversitesi İktisat Politikası bölümünde 2000 yılında yüksek lisans eğitimine başladım. Lisans farklı olunca Mikro ve Makro iktisatı lisans öğrencileriyle birlikte, fark dersi olarak aldım. Sürpriz olmayan bir şey fark ettim ki üniversitelerde iktisat olarak okutulan aslında klasik iktisat diye tabir edilen Adam Smith'in Ulusların Zenginliği vb şeyler. En temel varsayımını iktisatla hiç ilgisi olmayanlar da bilir:  İnsanların ihtiyaçları sonsuz, kaynaklar ise kıttır. İktisat, bu kıt kaynakları sonsuz ihtiyaçları karşılamak iç...

pazar önerisi: Eymir etrafında bisiklet keyfi

"Bisikletim yok", "iki tekerlek bisiklet süremiyorum", "Eymir giriş kartım yok", "ODTÜ ile hali hazırda hiçbir ilişkim yok"... Yukarıda yazdıklarım tümü benim için de geçerli. Yüksek lisansı da sayarsam 10 yılım ODTÜ'de geçse bile artık okul ile ilişkim yok, ne bisikletim var, ne de iki tekerlek binebiliyorum. Göl kartını bir kez aldım ama artık o da yok. Ancak bunların hiçbirisi Eymir gölü etrafında bisiklet keyfi yapmama / yapmanıza engel değil.  Öyle güzel ürünler getirmişler ki kiralık olarak, artık çoluk çocuk aynı bisiklet ile dolaşabilirsiniz. İsterseniz sepetli üç tekerlekli kiralayın, ister dört tekerli, çift kişi tarafından sürülen ve toplamda dört koltuklu olanını. Fiyatlar, kiraladığınız türe göre değişiyor. Göl girişinde arabanızı park edebileceğiniz yeterince büyük alanlar var. Herkes yardımcı olmaya hazır. Göl etrafında trafik tek yönlü akıyor, bunu akıldan çıkartmamak gerekli. Bir de yokuşları tercih etmeyin, küçücük ...

idareci - yönetici

Bugün kafamdaki 4,5 G ihalesi ile ilgili bir yazı hazırlamaktı. Mobil cihazıyla insan neden film indirmek istesin ki, yazının  başlığı olacaktı. Ancak son günlerde yaşadıklarım, hayatımın genel akışını bozunca, bu, artık pek önemi kalmayan, yazıyı ertelemekte sakınca görmedim. Hiçbir şeyi ertelememem gerekiyor. Bugün sahip olduklarıma yarın da sahip olacağımın garantisi dün de yoktu aslında. Artık, sahip olamayacağım daha büyük olasılık, ne yazık ki. Hiçbir şeyin arasında, bugüne kadar söylemediklerim de var. Lafın gene uzattım, buyurum idareci - yönetici farklarına: İdareci, kelimenin gerçek anlamıyla idare eder. Zaten idare ettiği birimin başına getiriliş sebebi de budur.  Yönetici ise kelimenin gerçek anlamıyla yönetir . İnsan, yönetilmek ister. En kolay, çocuklarda gözlemleyebilirsiniz bu fıtratı. Çocuklar kendi başlarına oyun oynamaktan çok birisi tarafından yönlendirildiği, yönetildiği oyunları tercih eder.  İdareci, sorunları çözmez. Sadece üzerlerini örte...

Zümra Sultan Konağı / Altınoluk

Edremit körfezinde bir yere gidip Altınoluk köyünün meydanına çıkmayan yoktur sanırım. Körfezin, büyük bölümünü kuşbakışı izleyebileceğiniz, tepeye kurulmuş bu köy, bir zamanlar ruhban okuluna da ev sahipliği yapmış. Meydanda bir çok çay bahçesi, kafe var. Her ne hikmetse meydandaki bu tesislerin hiç birisinin tuvaleti yok. Köy meydanındaki tek tuvalet, caminin yanında. O da hiç temiz değil ne yazık ki.  Her işin bir sebebi var elbette. Bizim düzgün, temiz tuvalet arayışımız, o kadar gittiğimiz Altınoluk tepesindeki saklı konağı görmemize vesile oldu. Zümra Sultan Konağı, eski bir konağın aslına uygun restore edilmesi sonucu oluşturuluş, her köşesinde zerafet ve özen görünen bir butik otel. Altısı çift kişilik biri suit olmak üzere toplam yedi odalı bu küçük/butik otel, meydanın biraz daha yukarısında yer alıyor. Oldukça başarılı tasarlanmış bir web sayfaları da var. Bizim aile büyükleri bölgede oldukları için otellerde konaklamıyoruz, ancak bölgenin farklı otellerinden old...

hayat

Malumunuz, "basın" olarak akredite edilmiş bir şekilde IBC fuar / konferansına hazırlanıyorum bir yandan, diğer yandan günlük hayat telaşları.  St James parkı / Londra Dün, kısa süreceğine inanarak gittiğim bir doktor kontrolünden, ufaktan endişelendiğim ancak çok üzerime konduramadığım, bir hastalığın sahibi olarak ayrıldım.  Okuyanları daha fazla merakta bırakmayayım: Parkinson hastasıymışım.  Paris / Passy yakınlarında bir köprü. Peki nedir bu parkinson? "Parkinson hastalığı yavaş ilerleyici nörodejeneratif (beyin hücrelerinde kayıp ile seyreden) bir beyin hastalığıdır. Peki bu ne anlama gelir? Parkinson hastaları teşhis konduktan sonra 20 yıl veya daha fazla süre bu hastalıkla yaşamlarını sürdürecektir. Ancak bu bu hastalık ile birlikte yaşam kalitesinde değişim olmayacağı anlamına gelmez. Hastalığın ortadan tamamen kaldırılmasına veya önlenmesine yönelik bir tedavi henüz olmadığından, sizi tedavi eden doktorlar şu anda Parkinson hastalığının b...

e-söyleşi: OnLineAnne.com

Online anne sitesinin kurucularından Pınar Türker, benim ortaokul ve liseden sınıf arkadaşım. Aynı üniversitenin farklı bölümlerinden mezunuz. Sevgili Pınar ile görüşmeyeli seneler oldu. Facebook sayesinde ABD'de yaşadığını ve onlineanne adlı bir sitenin kurucusu olduğunu görünce, bir e-söyleşi yapmak isteğimi belirttim. Sağolsun, diğer kurucu Melike Ergüven ile söyleşideki soruları yanıtlayıp gönderme inceliği göstermişler.... 1. Kısaca kendinizden bahsetmenizi istesem Biz; Pınar Türker ve Melike Ergüven, yurtdışında yaşayan iki anneyiz. Birimiz Amerika'da, birimiz Almanya'dayız. İkimiz de son bir kaç seneye kadar Şehir ve Bölge Planlama diplomalı, doktoralı, Coğrafi Bilgi Sistemleri uzmanı falandık. Bir yandan yaşları şu anda 5-9 arasında değişen çocuklarımızı büyütmeye çalışıp bir yandan "şu annelik denen müesesse bizim bünyeyi niye bu kadar zorladı acaba" diye kendi aramızda düşünürken onlineanne adında bir websitesi ( www.onlineanne.com ) kurdu...

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yapay zeka, blog yazıları

2004 yılından bu yana devam ediyorum blog yazmaya. Kişisel hayatımda da teknoloji dünyasında da bir çok değişiklik oldu bu süreçte. Zaman zaman ara verdim yazmaya. Blog yazmaya, Türkçe içerikleri çoğaltmak amacıyla başlamıştım. Bugün geldiğimiz noktada ise özgün içerikleri çoğaltmak gibi bir hedef ile devam ediyorum yazmaya.  Bir çok işin yapay zeka araçlarına yaptırıldığı günümüz dünyasında, özgün içerik bulmak zorlaşıyor. İlk başlarda heyecan verici görünen yapay zeka tarafından oluşturulan içerikler, bir noktadan sonra birbirinin kopyası hâline dönüşüyor. Büyük olasılıkla bu sorunu aşacak araçlar da çıkacaktır.  Farklı konularda, yapay tatlardan ari içeriklere ulaşmak isterseniz tek yapmanız gereken SadeceOzgur sayfasına ulaşmak. Bu yazıyla birlikte, bundan sonra yapay zeka destekli hiçbir içeriğin blog sayfamda yer almayacağını duyuruyorum. 

Bozkırdaki Gölgeler (Don Segundo Sombra) / Ricardo Güiraldes

Ricardo Güiraldes, Arjantin edebiyatının önemli isimlerinden birisiymiş. Don Segundo Sombra'yı, Can Yayınları'nın 1983 Ocak tarihli, Siren Tayla ve Vedat Tayyar Erdamar'ın çevirisiyle Bozkırdaki Gölgeler adıyla yayınladığı baskısından okudum. 235 sayfalık romanın sonunda Harriet de Onis'in makalesine yer verilmiş. Genel olarak Arjantin edebiyatı, özel olarak ise Güiraldes ve Son Segundo Sombra'ya dair ilginç bilgiler var makalede.  Romanın konusu Arjantin kırsalında bir gencin yetişkin olma yolundaki serüveni diye özetlenebilir. Kendisine rol model olarak Don Segundo Sombra adlı bir sığır çobanını seçtikten sonra yaşadıkları, düşündükleri ve dönüştüğü karakterini akıcı bir dille kaleme almış Güiraldes. 

Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nde SoleMare Cafe

SoleMare Cafe ile 2015 senesinde tanıştık. O tarihlerde Küçükkuyu'nun büyük sürprizi başlıklı bir yazı ile blogda tanıtmaya çalışmıştım. 2016 yazında ise cafenin kurucuları ile söyleşi yayınladım. Mekânlara dair yazılara artık blogda çok yer vermiyorum. Sebebi ise basit: Google Haritalar.  Gittiğim mekânları Google Haritalar'da yorumluyor ve puanlıyorum. Hem daha pratik geliyor hem de daha çok kişiye ulaşıyor yazdıklarım. Ben de bir yere gideceğimde öncelikle Google Haritalar'daki yorumları okuyorum.  Yukarıdaki iki paragrafı yazma nedenim birazdan anlaşılacak. Bir kaç gün önce, çevrede yeni açılan bir yerler var mı diye Google Haritalar'da dolaşırken Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nin bahçesinde SoleMare Cafe 'nin yeniden açıldığını gördüm. Uzun zamandır ayrı kaldığım bir arkadaşla karşılaşmış kadar sevindim. Web sayfalarını incelediğimde ise hem çok şaşırdım hem de çok mutlu oldum. Web sayfasında iki kişiye teşekkür mesajı paylaşılmış. Birisi logolarını tasarlaya...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

İnsanlığımı Yitirirken / Osamu Dazai

Japon edebiyatının en önemli yazarlarından biriymiş Osamu Dazai ya da gerçek adıyla Şuuci Tsuşima. İnsanlığımı Yitirirken, ölümünden önce yazdığı son eseri. Japoncadan çevirisini Peren Ercan yapmış.  Yazar 1909 - 1948 yılları arasında yaşamış. İlkinde yaşı küçük olsa da, iki dünya savaşını da görmüş. Hayatına dair ayrıntıları buradan okuyabilirsiniz.  İnsanlığımı Yitirirken bir  kurgu roman, ancak otobiyografik özellikleri oldukça baskın olan bir kurgusu var. İthaki yayınları, eserin sonuna Mark Gilbeau'nun yazdığı ve Elif Kılıç tarafından çevrilen bir Sonsöz eklemiş. Romanı bitirmeden bu sonsözü okumamanızı öneririm.  Toplumla uyumlu yaşamak, sıradışı yeteneklere sahip olan bireyler için daha zor. Dazai de ömrü boyunca bu zorluklarla boğuşmuş. Teselliyi kimi zaman alkolde kimi zaman kadınlarda aramış. Ancak "hayata tutunmayı" başaramamış.  Tarihin farklı bir kesitinde yaşasaydı farklı olur muydu Dazai'nin hayatı? 1950'lerde dünyaya gelseydi mesela, ikinci düny...

yapay zekasız içerikler

Okuduğunuz LinkedIn paylaşımlarından blog sayfalarına, akademik makalelerden whatsapp mesajlarına neredeyse tüm içerikler yapay zeka araçlarınca hazırlanıyor. Artık doğru arama cümlesi, prompt, ile yapay zekayı çalıştırmak bile ayrı bir iş hâline dönüşmüş durumda.  Neredeyse tüm içeriklerin hazırlanmasında yapay zeka kullanılıyorken, akıntıya kürek çekmek gibi bir işe soyunmak, yapay zeka kullanmadan yazılar oluşturmaya çabalamak pek akıllıca değil diye düşünülebilir ilk bakışta.  Oysa blog yazmanın en keyifli yanı, duygu ve düşüncelerini kendi kelimelerinle not etmek ve bir süre geçtikten sonra dönüp onları okumak. O günlerde neler hissettiğini hatırlamak. Yapay zeka ile oluşturulan içeriklerde alamayacağınız bir tat.  Bu yüzden, arada yazım hataları olsa da, kimi zaman okunması zor olsa da kendi zekam ile oluşturmaya devam edeceğim. Bu kararımı paylaştığım 16 Haziran öncesi içeriklerin kimilerindeki yapay zeka katkılarını ise düzelmeden korumaya karar verdim. ...