Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Sınırda Bir Ülke / Emil Tode

Sadece, Sadeceokumak adlı yeni bloguma yazdığım ilk kitap notu uzaklardan, kuzeyden bir ülkenin genç bir yazarının ilk romanı: Sınırda Bir Ülke. Emil Tode'nin bu ilk romanı Estonya Ulusal Kitap Ödülü'nü kazanmış. İletişim yayınlarından ilk baskısını 1999 yılında yapan roman, ne yazık ki pek ilgi görmemiş. Bu yıldan beri yeni baskısı yapılmayan kitabı sahafta arayıp buldum.  Özellikle bu romanı aramamın nedeni var elbette. Eğer herşey planlandığı gibi gelişirse, 20 Ağustos'ta Estonya'nın başkenti Tallinn'e gitmiş olacağım. Hayatımda ilk kez bu kadar kuzeyde bir ülkeye gitmiş olacağım ve gene ilk kez yurt dışında bir etkinlikte sunum yapacağım. Estonya ile ilgili kitaplar okumaya gayret ederken karşılaştım Sınırda Bir Ülke ile. Gideceğim yer, Türk turistlerce çok tercih edilmeyen bir ülke olmayınca, gezi rehberi tarzı kitap bulamadım.  Gelelim romana. 160 sayfalık kısa roman, anlatıcı kahramanın Angelo adlı belki hayali belki gerçek arkadaşına yazdığı ve büyük o

İletişim çağında bir gözlem

Akşam saat 10'a yaklaşıyor. Ankara'da bir pastanede oturmuş konuşuyoruz eşimle. Yakınımızda dolu iki masa daha var. Birisinde 8-10 yaşlarında bir çocuk anne ve babasıyla oturmuş. Diğer masada 20'li yaşlarında iki genç. Çocuğun elinde küçük ekranlı, babasında büyük ekranlı bir tablet bilgisayar var. Hiç konuşmadan her ikisi de ekranlarına konsantre olmuşlar. Bir süre sonra anne de akıllı telefonunu çıkartıyor çantasından. Artık üçünün de gözü ekranlarında. Gecenin 10'unda o ekranlarda bakacak ne buluyorlar acaba diye merak ediyoruz. Utanmasak gidip soracağız. O derece merak içindeyiz. Bu arada yirmili yaşlardaki iki gencin de elinde akıllı telefonları kurcalayıp duruyorlar.  İletişim çağı bu olsa gerek.  Biz, çağ dışı kaldığımıza kanaat getirip hesabı istiyoruz. 

Burası Tekin Değil / Sine Ergün

2004'ten bu yana süren sadeceozgur.blogspot.com, geçtiğimiz haftasonu aldığım bir karar ile şekil değiştiriyor. Bu kitap etiketiyle bu bloga yazılmış son yazı. Kitap etiketli yazılar, bundan böyle sadeceokumak.blogspot.com adresli yeni blogda olacak. Bu blogdaki diğer yazılar da zaman içerisinde sadeceokumak'a taşınacak. Orada daha ayrıntılı etiketlemelerle aradığınız türe daha kolay erişebileceksiniz. Kitap, ne yazık ki fazla ilgi çekmiyor. Sadeceozgur.com'un en az okunan yazıları kitapla ilgili olanlar. Belki sadece kitap notlarının bulunduğu özel bir blog yapmak, bu makus kaderi değiştirebilir.  Birinci baskısını 2010 yılında Yitik Ülke Yayınları'ndan yaptıktan sonra 2012'de Can Yayınları tarafından yeniden basılan Burası Tekin Değil, Sine Ergün'ün ilk öykü kitabı. Ergün, 85 sayfaya 27 öykü sığdırmış. Yazardan okuduğum ilk öykü kitabı Bazen Hayat'ta aynı tarz öyküler içeriyordu. Bu ilk öykü kitabında da ana tema ölüm. Öyküleri okurken aklıma Portishea

Doğuştan akıllı, sonradan akıllı televizyonlar

Aşağıda okuyacağınız yazı teknik etiketli son yazım. Geçtiğimiz haftasonu aldığım bir karar doğrultusunda sadece'leri çoğalttım. Sadeceteknoloji.blogspot.com adresi, aşağıdaki ve benzeri içerikte yazacağım yazıların yeni adresi olacak. Sadeceozgur'de ne yazacağımı henüz bilmiyorum. Bakalım zaman ne gösterecek... Başlık pek bir şey anlatmıyor olabilir. Doğaldır. Kimi kelimeleri dilimize çevirince anlamında değişiklikler oluyor. Smart böyle kelimelerden. Akıllı diye çevirince, tam karşılamıyor anlamını. Yazının konusu yakın zamanda ortaya çıkan iki yeni ürün ve yeniden alevlenen eski bir tartışma: televizyonun evdeki işlevi ne olacak? Basit bir monitör mü ev içi eğlence sisteminin merkezi mi? Son sözü başta yazarak görüşümü belirteyim. Ben televizyonun bir ekran haline dönüşeceğini düşünenlerdenim. Bilgisayarın ekranı gibi, akılsız. Ne verirsen onu görüntüleyen bir cihaz. Peki, piyasada durum nedir?  Bugün elektronik marketlere gittiğinizde akıllı televizyonların pazarda

Pancar / Tunus caddesi Tübitak karşısı

Mekan etiketi taşıyan son yazının konusu Pancar . İyi yemek, hoş sohbet sloganlı bir mekan Pancar. Mezeleriyle, yaprak ciğeri ve Manisa usulü kabak tatlısıyla rakılı sofralar için keyifli bir yer. Şarap seçeneği de sunulsa bile mezeler daha çok rakıya yönelik. Deniz ürünlü mezeler 12, diğerleri 8 TL.  Masalar iki kişilik sohbetler için uygun büyüklükte. Mezeler küçük tabaklarda servis edilince fazla yer tutmuyor. Sandalyeler ise böyle mekanlarda pek görülmedik şekilde konforlu. Uzun sohbetler için düşünülmüş belki de.  Servis özenli ve hızlı. Açılalı bir seneden fazla olmuş. Cumartesi akşamı için normal sayılır belki ama beklediğimizden kalabalıktı. Masa sayısı fazla değil. Bu yüzden gitmeden rezervasyon yaptırmakta fayda var. Yemek istediğiniz mezeye karar verdiyseniz ayırtmanız yerinde olacaktır. Özellikle haftasonları mezeler hızla tükeniyor.  Peki bu yazı neden son mekan etiketli yazı? İnternette mekan gezip yorumlar yapan bir çok site var. Aslında internette pek çok şeyi y

Bazen Hayat / Sine Ergün

Sine Ergün, genç öykücülere güvenimi tazeleyen isimlerden. Bazen Hayat, Ergün'ün ikinci kitabı. 92 sayfalık kitapta 22 öykü var. Çoğu 3 sayfalık, kimisi ise tek sayfadan ibaret. Kelimeleri süslenmiş, şekil değiştirmiş değil. Yalın ve kısa cümlelerle anlatıyor öykülerini.  Öykülerindeki bu duru anlatımı ve kısa tarzı sevdim. Günlük hayatın bunaltıcı yanlarından, gençlerin ilişkilerinden bahsediyor. Bunu yaparken ne öğretici bir üslup takınıyor ne sorgulayıcı. Daha çok olaylara gözlemci gibi yaklaşıyor. Var olan durumu betimliyor taraf tutmadan. Böyle yaparken ama, Aile Haysiyeti adlı öyküsünde mesela, öyle bir acıtıyor ki okuyanın içini. Kamyon Şoförlerinin Buluşması ve Karanlıkta adlı öyküleri, özellikle Karanlıkta, gerçek üstü anlatımlar taşıyor. Can yayınlarından 2012'de çıkan Bazen Hayat'ın ikinci baskısıydı benim okuduğum. Dost kitabevi ziyareti sırasında rastlayıp, tesadüfen tanımış olduğum Ergün'ün Burası Tekin Değil adlı ilk kitabını da okumaya karar verdim.

ve karşınızda Tivilogy.com

Televizyon dünyasının teknolojisi kısmıyla ilgiliyseniz, büyük olasılıkla tivilogy.com 'u biliyorsunuzdur. IPTV, Video On Demand, Digital Terrestrial Television, Interactive Television ve daha uzatabileceğimiz bir çok İngilizce kavramı Türkçe internet sitesinde değerlendirmek kolay iş değil.  Sayfanın üç kurucusu var. Kurucuları arasında ilk tanıştığım Uygar Boynudelik, tivilogy.com 'a veda etti. Diğer iki kurucu Tanıl Ergin ve Emre Çınar ile bir e-söyleşi yaptım. Soruları gönderdim, vakit bulduklarında yanıtlarını gönderdiler. Bu yazıyla birlikte yeni bir etiket eklendi bloguma: soylesi. Aklımda bir kaç site daha var. Bakalım, kabul ederlerse onlara da sorularım olacak... Kendinizden kısaca bahsedebilir misiniz? EMRE: Tabii ki 1984 İstanbul doğumluyum, Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarımı bölümünü bitirdikten sonra UCLA'da The Business and Management of Entertainment sertifikasını aldım. Son olarak da Oxford Brookes Üniversitesi Tekno

yaptığı işi sevmeyen / sevdiği işi yapamayanlar ülkesi

Sonunda ülkemizin, istediğimiz düzeyde, gelişememesinin asıl sebebini buldum. Eğer gelişmişlik düzeyimiz sizi tatmin ediyorsa, yazının geri kalanını okumanıza gerek yok. Tespitim ve iddiam şudur. Maddeler halinde sıralayayım: Ülkemizde insanların büyük çoğunluğu bir işe girebilmek, bir meslek edinebilmek amacıyla üniversite okuyor / okumak istiyor. İşin bu kısmında da bir tuhaflık var aslında. Meslek liseleri, meslek yüksek okulları bu işe daha uygun yerler bence. Gene de bu noktada fazla durmayıp bu iş sahibi olmak için üniversiteye giren insanların durumuna bakalım. Üniversitede okuyacağı bölüme bir sınavdan aldığı puana göre karar veriyor.  Kendimden örnek vereyim. Üniversiteye girdiğim dönemde iki basamaklı sınav sistemi vardı ve tercihlerimizi ikinci sınava girmeden önce yapıyorduk. Yani henüz kaç puan aldığımızı, sınavın nasıl geçtiğini bile bilmeden. Tercihlerimi bilgisayar / elektronik / bilgisayar / elektronik / tıp / tıp / tıp şeklinde sıralamıştım. Üniversiteye gi

İçimden Kuşlar Göçüyor / İnci ARAL

Bu yazıyı yazarken sevinç ve hüznü bir arada yaşıyorum. Sevinçliyim, çünkü bundan üç yıl kadar önce amaçladığım bir şeyi gerçekleştirdim. Hüzünlüyüm, çünkü amacım olan ARAL'ın tüm yayınlanmış kitaplarını okumaktı. Umarım İnci ARAL, beni ve diğer okurlarını fazla bekletmez, çalışmakta olduğunu yayınevinden öğrendiğim son romanını bizlerle paylaşır yakın zamanda. İçimden Kuşlar Göçüyor, anı-roman olarak nitelendirilmiş. İnci ARAL'ın yaklaşık 10 yıllık bir yaşam diliminde yaşadıklarından oluşuyor. ARAL'ın tutkulu okurlarından olan bir blog yazarı, günlük hayatını yazsa okurum, diye yazmıştı. ARAL, İçimden Kuşlar Göçüyor'da bunu yapmış sayılabilir. Bana kalırsa, UNUTMAK / ANLAR, İZLER, TUTKULAR / YAZMA BÜYÜSÜ kitaplarının devamı, tamamlayanı olarak değerlendirilebilir bir bakıma. Ancak, kendi yaşadıklarını anlatırken gene çok değerli bir şey yapıyor İnci ARAL. O da, kadın gözüyle menapozu anlatıyor. Kadınların fizyolojisi gereği yaşadığı ve nedense pek üzerinde durulma

Hocaefendi'nin Sandukası / Emre KONGAR

Adalet Ağaoğlu'nun Roman-tik Bir Viyana Yazı adlı romanını okuduktan sonra, romanla ilgili yazılan yazılara baktım. Hocaefendi'nin Sandukası'nın ismini o yazılarda gördüm. Geçen pazar günü dolaşırken Kızılırmak caddesinde seyyar tezgahlı sahaftan aldım romanı. İlk baskısını Aralık 1989'da Remzi Kitabevi yapmış. Benim okuduğum Nisan 1990 tarihli beşinci baskısıydı. 166 sayfalık romanı bir iki saat içerisinde bitirdim.  Ağaoğlu'nun romanını değerlendiren akademisyen, Roman-tik Bir Viyana Yazı ile Hocaefendi'nin Sandukası'nın tarz olarak birbirine benzediğinden bahsetmişti. Gerçekten de her iki roman, alışılageldik roman tarzında kaleme alınmamış. Her iki romanda da, yazar, kendi ismiyle romanın bir kahramanı. Aynı tarzın kullanıldığı bir başka roman ise Kaan Arslanoğlu'nun Reenkarnasyon Kulubü'dür. Kendisini gerçek kimliği ile roman kahramanı yapmak, herşeyi bilen anlatıcıyı kullanmamayı da gerektiriyor. Bu durumda akış ve kurgu, klasik romandan a

"Önemli Olaylar"ın önemi

Garip bir başlık oldu. Aslında televizyonla irtibatı olan herkesi yakından ilgilendiren bir konuyla ilgili bir yazı bu. 3 Mart 2011'de Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 6112 sayılı kanunun, pek dikkat çekmeyen bir maddesine ilişkin yazıyorum. Önce hangi maddeden bahsettiğimi belirteyim. Ardından neden önemli olduğuna geçeyim: Kamunun önemli olaylara erişimi MADDE 17 –  (1) Üst Kurul, toplum için büyük önem arz eden ulusal ve uluslararası olayları; ülke geneline şifresiz ve ücretsiz yayın yapan televizyon kanallarından canlı veya banttan yayınlanmasını temin etmek amacıyla, konuyla ilgili diğer kurumların görüşlerini de almak suretiyle bir önemli olaylar listesi hazırlayarak ilân eder. Önemli olaylar listesi Üst Kurulca aynı usulle güncellenebilir. (2) Önemli olayları yayınlayacak televizyon yayıncıları, önemli olaylar listesinde yer alan olayların ülke geneline şifresiz ve ücretsiz olarak yayınlanmasını sağlar. (3) Televizyon yayıncıları, ayrıca Avrupa Sın

blogda yeni dönem

Uzunca bir süredir aklımdaydı. Sonunda yaptım. Sayfanın en üstünde gördüğünüz menüye yeni seçenekler ekledim. Artık sayfanın başında yer alan bu menüyü kullanarak kitap, gezi, mekan ve teknik etiketli yazılara doğrudan erişebilirsiniz. Bu işlemi daha önce de yapabiliyordunuz. Menüden yapmak daha alışılageldik bir işlem. Bakalım okunma sayılarına bu değişiklik nasıl yansıyacak.

Zor Sevdalar / Italo Calvino

Italo Calvino'dan okuduğum ilk kitap Can yayınlarından Rekin Teksoy çevirisiyle ilk baskısını 1991'de yapmış Zor Sevdalar adlı öykü kitabı. Benim okuduğum 1999 tarihli dördüncü baskısı. Calvino'nun dilimize çevrilen çok sayıda eseri varmış. Küba doğumlu yazar, iki yaşında İtalya'ya gelmiş ve orada yaşamış. Eserlerini de İtalyanca yazmış. Zor Sevdalar, yazarın 1949 - 1967 yılları arasında kaleme aldığı 13 öyküsünden oluşuyor.  Tutku, aşk, kaçamak, yolculuk, aldatma, Calvino'nun öykülerinde bu temaların hepsi var. Ortak özellikleri ise hepsinin bir serüven olarak ele alınması ve anlatılması. Ayrıntılar, betimlemeler, iç sesler, derinlemesine analizler okuduğum öykülerde yoğun olarak yer alıyordu. Beni en çok etkileyenleri ise Bir Memurun Serüveni ve Bir Fotoğrafçının Serüveni başlığını taşıyan iki öykü oldu. Bir Fotoğrafçının Seüveni'ndeki kimi tespitler üzerine ben de çok düşünmüştüm bir dönem. Fotoğraf çekmenin anlamı / anlamsızlığı, anı yakalama çabası, sonr