Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Sayısal karasal televizyon yayıncılığı - nedir?

15 yaşındaki blogumda 100'den fazla yazı hazırladım sayısal karasal televizyon yayıncılığı konusunda. Sayısal, karasal ve televizyon kelimelerinin İngilizce karşılıkları olan D igital T errestrial T elevision kelimelerinin başharflerinden oluşan kısaltma, DTT , ile etiketledim bu yazıları.  DTT nedir hiçbir fikriniz yok ise, öncelikli olarak aşağıda bağlantılarını verdiğim yazılarımı okumanızı öneririm.   6 Haziran 2016 tarihli yazım: Bir kez daha, nedir bu sayısal karasal yayıncılık başlığını taşıyor. Bu yazı, DTT konusunda okumanızı önereceğim ilk yazım.   Okumanızı önerdiğim ikinci yazım ise, 2013 senesinde Elektrik Mühendisleri Odası'nda düzenlenen çalıştayın konuşma dökümlerinden oluşturulan e-kitap ile ilgili yazım.  Okumayı sevmeyen ve gittikçe daha az okuyanların çoğunlukta olduğunu hatırlayarak, DTT konulu iki video kaydının da bağlantısını paylaşayım. Her ikisi  de Elektrik Mühendisleri Odası bünyesinde düzenlenen etkinliklerin kayıtları, gene her ikisinde d

Durdu Usta Katmer Künefe / Ankara

fıstıkzade Seneler önce, Kumrular sokak üzerindeki küçük bir dükkânda yemiştim ilk katmerimi. Seksenli yılların ortaları olmalı. Aradan seneler geçti, katmerin ünü Gaziantep'i aşıp Ankara'ya ulaştı bir kez daha. Özellikle Emek ve Balgat'ta, bir çok mekân açıldı, katmer ve künefe üzerine.  Ülkemizin kimi yörelerinde, katmer, tava böreğine benzeyen, tuzlu bir yufka işiyken, Gaziantep'te, yağlı hamurdan açılan incecik yufkanın içine bol Antep fıstığı, şeker ve kaymaktan oluşan, tatlı bir yufka işi. Künefeyi anlatmaya gerek yok aslında, katmerden çok daha önceleri Ankara'da bir çok kebapçıda bulabildiğimiz, kadayıf ve peynirin lezzetli buluşması.  Durdu Usta , Ankara'da, eski adıyla Emek 8, yeni adıyla Bişkek caddesi üzerinde 181 numarada hizmet sunuyor. Mermer katmer tezgahı ve açık mutfağı ile lezzetleri, hazırlanırken izleyebiliyorsunuz. Geçenlerde mekânı ziyaret ettiğimizde fark ettim ki, menüyü oluşturan tatlıları ikiye ayırabilirsiniz: Kadayıf tabanlı

Tatar Çölü / Dino Buzzati

Bu sene, ilk kez okuduğum yazarlar senesi oluyor desem yeridir. Tatar Çölü, yazarın en bilinen romanıymış. İletişim Yayınları'nda ilk baskısı 1991 yılında yapılmış. Benim okuduğum, 2018 yılında yapılan 18. baskısıydı.  230 sayfalık eseri Hülya Uğur Tanrıöver çevirmiş dilimize.  Buzzati'nin eserini okurken beynimde, bu yazıyı yazarken ise kulağımda, Pink Floyd'un 1973 senesinde yayınladığı The Dark Side of The Moon albümünden Time şarkısı çalıyordu. Sizin de dinlemenizi öneririm. Şarkının YouTube'da bulunan bir kaydının videosunu aşağıya ekliyorum: Kitabı bir cümle ile özetle deseler şöyle yazardım: "Bugün, yarın derken koca bir ömrün geçip gidişinin hazin hikâyesi" Bu arada, hangi ömür geçip gitmiyor ki diyebilirsiniz ve bu sözünüz ya da tespitiniz çok önemli bence. Kitabın fotografını, bloga koymak için, çekerken, anahtarlığımdaki Oblomov'un kapağının da görünmesini istedim. Eğer Gonçarov'un Oblomov'unu okumadıysanız, mutlaka öneri

İstanbul'da deniz varsa Ankara'da KITIR var!

Kimi mekânların hayatımdaki yeri farklıdır. İlk aklıma gelenleri sayarsam: Tenedos Kafe, Akman Pastanesi, Kavaklıdere Sineması ve Kıtır...  Ne acıdır ki bu saydıklarım arasında hâlâ çalışan bir tek KITIR kaldı. Oysa, diğer 3 mekân da çok keyifli yerlerdi. Az film izlememişimdir meselâ Kavaklıdere Sineması'nda. Tenedos'un alt katında caz dinletileri, ıslak keki, adı acayip - tadı adları gibi bambaşka - kahveleri ve Akman'ın bozası ile çikolatalı vişneli pastası bir de elbette talaş böreği... Şehirleri şehir yapan biraz da böylesi mekânlar sanırım. Zamanında Piknik, böyle bir mekânmış meselâ. Ben o günlere yetişemedim, hayal meyal hatırlıyorum ama hayal mi hatırladığım bilemiyorum.  Yazının konusuna dönersem, KITIR, Ankara'nın kokoreç - bira ikilisini bir arada tadabileceğiniz, Kuğulu Park'a komşu, rock müzik çalan ve her daim orta yaş ve üstü müşterilere ev sahipliği yapan güzide mekân. Orta yaş ve üzeri dedim ama benim gibi gençken de çok sevenleri eksik ol

Fungo Cafe, Tunalı Hilmi Caddesi / Ankara

  Ne yazık ki FUNGO da kapanan güzel mekânlardan birisi olmuş. Yazı, anı olarak kalacak....  Tunalı Hilmi, ki kendisi Jön Türk hareketinin öncülerinden ve Büyük Millet Meclisi'nin üyelerinden birisidir, Caddesi üzerinde, birinci katta her damak tadına uygun yemekleri, salataları, pizza ve makarnaları ile gönlümüze taht kuran bir mekân Fungo. Her geldiğimde, buraya ilişkin bir yazı yayınlamam gerek, diyor ve sonra unutuyordum.  Bu kez, ertelemeden yazıyı ekleyeyim: Öncelikle Fungo'nun yerini tarif etmeye çalışayım. Tunalı Hilmi Caddesi'nin Tunus Caddesi ile kesiştiği köşedeki 106 numaralı binanın birinci katında. Cadde manzaralı masaları genellikle dolu olsa bile, bir süre ortadaki masalarda oturduğunuzda, cam kenarına oturabiliyorsunuz. Haftaiçi öğlenleri tabldot da sunuluyor. Belli bir ücret karşılığı günün menüsünden yiyebiliyorsunuz. Oldukça doyurucu ve çeşitli menü, epey ilgi görüyor. Bir kaç kez öğlen saatinde ben de mekândaydım ve Tunalı Hilmi caddesi üzerinde

Geleceği İcat Etmek / Nick Srnicek, Alex Williams

@Wonderland Eurasia, Ankara 2019 Kitabın adından konusunu anlamak kolay değil. Belki de bu yüzden, 'Postkapitalizm ve çalışmanın olmadığı bir dünya' alt başlığını da eklemiş yazarları. Ahmet A. Sabancı'nın dilimize kazandırdığı eserin yayınevi Deli Dolu - Tudem Yayın Grubu. 444 sayfa ve 8 bölümden oluşan eserin, 2017 yılında yapılan ilk baskısını okudum.  Robotlar işlerimizi elimizden mi alacak, yapay zekâ ile rutin olmayan işlerde de insansızlaşma yaygınlaşacak mı, peki insan ne olacak? Böylesi bir geleceğe doğru gidiyorsak sol nasıl bir hayat tasarlamalı? Mevcut mücadele yöntemleri başarılı mı? 'Occupy hareketi'nin sürdürülememesini nasıl açıklamalı? Peki çözüm ne? Kitabı bir paragraf ile özetlemem gerekse, yukarıdakileri yazardım. Kitabın kullandığı bir terimin Türkçe çevirisine takılıp uzun süre ilerleyemedim okurken. İlk bölümün adı şöyle: "Siyasi Sağduyumuz: Folk Siyasetine Giriş". Bugüne kadar folk denildiğinde aklıma Modern Folk Üçlüsü d

Biz / Yevgeni Zamyatin

@Wonderland Eurasia / ANKARA Biz, bugüne kadar okuyup çok sevdiğim bir çok kitabın ilham aldığı bir kitapmış. Zamyatin, 1884 doğumlu, mühendislik eğitimi almış Rus yazar. Biz adlı kitabı Rusya'da yasaklanınca Rusya dışına çıkartılıp İngilizce'ye çevrilip yayınlanmış ardından İngilizce'sinden tekrar Rusça'ya çevirisi yayınlanmış. Ülkemizdeki çevirileri, çoğunlukla bu Rusça-İngilizce çevirisinden yapılmış. Yakın dönemde İthâki yayınları, Biz'in Rusça orijinal baskısından yapılan çevirisi ile okurları buluşturdu. Çeviriler arasında ne kadar fark var bilemiyorum. Ancak, orijinalden çevirinin, çeviriler sırasında yaşanılan anlam kaymalarını en aza indireceği muhakkak.  Bu uzun ve muhtemelen gereksiz girişin ardından gelelim Biz'e. Öncelikle, yazının başındaki cümlemi açarak başlayayım: Ursula K. Le Guin'in Mülksüzler, George Orwell'in 1984 adlı eserlerinde Biz'in izleri görülüyor. Zaten her iki yazar da Zamyatin'in eserinin gücüne dair tespitle

2019 değerlendirmeleri: Nisan

Dördüncü ay ve değerlendirmeler sürüyor :) Benim için ve blog için epey şaşırtıcı bir istikrar :)  Hedefler  ile başlayıp, aylık değerlendirme raporları ile sürüyor 2019.  Ocak  ve  Şubat  ve Mart derken, 1 Mayıs ile birlikte, Nisan değerlendirmesi karşınızda.   Dört adet, uygulanabilir hedef koymuştum senenin başında. İlki, eski alfabeyi öğrenme; ikincisi, evde okunmayı bekleyen kitapları okuyup bitirmeden yeni kitap almama; üçüncüsü, spor ve son hedef ise daha nitelikli teknik yazılar. Ay ay hedeflerin ne kadar gerçekleştiğini yazarken, sanırım Şubat ayında, ilk hedefi uzun yaz tatiline bırakmıştım. Kısacası, kalan üç hedef ile ilgili neler yaptım, ondan bahsedeyim: Geçenlerde gittiğim bir sahaftan iki kitap satın aldım ve böylelikle ikinci hedefte bir delik açmış oldum :) Ancak, sevindirici yan iki önemli eser için sadece 20 TL verdim. Yani bütçeye bir etkisi olmadı. Aslında, yeni kitap satın almamış olsam bile kütüphaneden alıp okuduğum kitapları düşününce, hedefi önceki

tarçınlı yeni baharlı kek

Kek, bir dönem her sabah yaptığım bir lezzet. Hatta bir hafta içerisinde beş sabah üst üste kek pişirmiştim. Aslında oldukça basit ve garantili bir formülü var. Üç yumurta, iki bardak un, birer bardak şeker ve süt, bir bardağa yakın zeytinyağı ile bir paket kabartma tozu. Bu malzemelerin dışında koyacaklarınız, kekin lezzetini çok değiştiriyor. Yazıyı bloga eklememin nedeni, geçenlerde bir arkadaşımın yapmış olduğu ve tadı damağımda kalan keki denemem...  Yeni Bahar eklenmiş kek ... Yukarıdaki formülün kek haline çevrilmesi için de garantili bir tarif var: Yumurtaları şeker ile birlikte çırpıyoruz. Yumurtaları kırmamız gerektiğini unutmayın :) İyice çırptıktan sonra tüm malzemeyi kabın içerisine ekleyip, ki kalan malzemeleri hatırlarsak: 2 bardak un,  bir paket kabartma tozu,  bir bardağa yakın zeytinyağı ve  bir bardak süt,  İşte devreye, bu keki farklı kılan malzemeler giriyor: Bir çay kaşığı tarçın, bir çay kaşığı yeni bahar ve bir avuç kadar ceviz / fındık / y

Kilo verme projesi takibi - 3

Hava ısınıyor, yavaş da olsa, önümüz yaz. Üç ay önce başladığım ve arada ciddi sektelere uğramasına karşın ısrarla sürdürdüğüm "kilo verme projesi"nin değerlendirme raporunu, beklenen bir haberi vererek açmak istiyorum... Geçtiğimiz 30 günün sonunda kilom bir önceki veriye göre.... 0   kilo değişti... Son raporda, 73,2 Kg olarak not etmişim ve tartı, bir kez daha aynı kilo ve gramı gösterdi... 73,2 kg. Projenin hedeflerini güncellemek şart oldu. Güncellenen ve süresi iki ay uzayan projeye göre; Önümüzdeki ayın hedef kilosu : 72 kg Haziran 22'nin hedef kilosu : 70 kg Temmuz 22'nin hedef kilosu : 67,5 kg Spora devam... ve önümüzdeki ay boyunca öğün sayısını ikiye, öğünler arasını ise 16 saate çıkaracak bir düzen denemesi yapacağım. Bu deneme, Ramazan öncesi başlayacak ve Ramazan sonuna kadar devam edecek. Ramazan dışında kalan dönem boyunca, akşam yemeği 20'de bitirdikten sonra, ertesi gün 12'ye kadar, kalori içeren bir şey yeme - içmeyi

Netflix değiştirir demiştim, değiştiriyor - 2

Yazının başlığı "Netflix değiştirir demiştim, değiştiriyor" idi. Sonra, eski yazılarıma bakarken aynı başlığı daha önce kullandığımı gördüm. Hem konunun devamı hem de aynı başlıklı ikinci yazı olması sebebiyle başlığa "- 2" ibaresini koydum.   2016 yılının Ocak ayında bloga eklediğim yazımdan alıntı ile: "Şimdi düşünün, zamanında çok izlenen ve bir şekilde ekranlardan ayrılmak zorunda kalan yapımları, diyelim Behzat Ç.'yi ya da Leyla ile Mecnun'u ya da bunlara benzer kült içerikleri de yayınlamaya başlayan, hatta bununla kalmayıp orijinal içeriklerini kendi yapım şirketiyle üretmeye soyunan bir platform sistemi kökten sarmaz mı?" Aradan 3 seneden biraz fazla zaman geçti. Leyla ile Mecnun ve Behzat Ç. tam tahmin ettiğim gibi Netflix platformunda eklendi.  Geçen aylarda internet ortamına düşen bilgiye göre Behzat Ç. dizisinin yeni bölümleri Netflix platformu için çekilecek. Bu yazıyı eklememin nedeni ise hem tahminlerimin doğru

yayıncılığı değişen şeklinin görünen yüzü: Vlogger'lar

Eymir gölü kıyısı Orfoz Restaurant Blogum 15. yaşının içerisinde. Kasım 2019'da, 15'ini bitirmiş ve 16. senesinden gün almış olacak. Bir zamanların "moda" uğraşlarından olan blog yazmak, artık, günün diliyle, "out". "In" olan ise, vlog videosu hazırlamak. Action Cam olarak adlandırılan cihazlar kullanılıyor çoğunlukla vlog'larda. "Vlogger"lar, Youtube öncelikli olmak üzere, video paylaşım sitelerinde açtıkları kanallarda, büyük bölümü belli konuya odaklanmış (araba testleri, makyaj, yemek tarifi, oyuncak tanıtımı, matematik sorusu çözümü...) 8-10 dakikalık videolar yayınlıyorlar.  İş modeli basit: izlenme ve abone sayısına paralel olarak video arasına konulan reklamdan elde edilecek pay ile yeni ve daha ilgi çekecek videolar üret. Ünlü oldukça, "ürün yerleştirme" reklamları al. Yani, video içerisinde, izleyiciye çok belli ettirmeden, alttan alta reklam yap :)  Peki yayıncılık dünyası nasıl etkileniyor?  Bundan b

Türkiye İş Bankası Tarihi / Uygur Kocabaşoğlu

Kitap etiketiyle yayınladığım yazıların başlıklarında, kitabın adı "/" işareti ve yazarların adı yer alıyor. Bu yazının konusu Türkiye İş Bankası Tarihi kitabı ise bir grup araştırmacının ortak eseri. Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı'nca, koordinatörlüğünü üstlenen Prof. Dr. Uygur Kocabaşoğlu'nun yanı sıra, çalışmanın yayınlandığı 2001 senesindeki akademik ünvanı ile, Doç. Dr. Güven Sak, Prof. Dr. Sinan Sönmez, Funda Erkal, Murat Ulutekin, Özgür Gökmen ve Nesim Şeker hazırlanmış. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından ilk ve sanırım tek baskısı Aralık 2001 tarihinde yapılmış. Nadir Kitap adlı sahaf sitesindeki ikinci el fiyatlarına bakınca, pek ilgi görmediği söylenebilir. Ekleri ve dizini ile birlikte 732 sayfalık büyük format basılmış bir eser.  Kişisel tarihimde de önemli bir yeri olan Türkiye İş Bankası'nın tarihi, 1876 - 1946 arasındaki 70 seneye olan merakım ile de örtüşüyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik kalkınma sürecinden bağı