Ana içeriğe atla

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Burcu Babaç söyleşisi

Hep yazıyorum, 2015 pek bir değişik geçti benim için. Senenin başı ile sonu arasındaki Özgür'lerin birbiriyle yakından uzaktan ilgisi yok. Bu büyük değişikliğe sürpriz haberler sebep oldu. Sağlık durumumla ilgili öğrendiklerim, hayata bakışımı, hayata bakışım, günlerimi nasıl geçirdiğimi değiştirdi. Bir başka değişiklik, kendimi kabullenişim ile ilgili. 

Bu fotografı 2014'te Paris yakınlarında bir doğa parkında çekmiştim. Biraz dikkatli bakınca uzaktaki geyikleri görebilirsiniz. Aslında hayat da böyle bir şey. Yaşamımızda dikkat etmeden geçtiğimiz ne kadar çok şey var aslında.

Bu yolda, sevgili dönem arkadaşım Burcu Babaç'ın büyük katkısı var. Bu söyleşi, hem Burcu'nun yaptığı işleri tanıtmak hem de sizlere de farkındalığınızı arttırabileceğinizi söylemek adına yapıldı.

1. Bu dört soruluk e-söyleşilerimin ilk ve son sorusu klasikleşti aslında. İlk sorularım hep kendini tanıtmakla ilgili. Ancak, zaten tanıdıklarıma biraz farklı yöneltiyorum soruyu. Şöyle ki, İzmir Fen Lisesi ve ODTÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümünü bitirdin, ardından mühendis olarak çeşitli firmalarda farklı görevlerle çalıştın ve sonra birgün....

"ve sonra birgün...."e gelmeden filmi biraz geri sarmam iyi olur. Yıl 96'da profesyonel hayatıma başladım senin de belirttiğin şekilde amma ruhumun uyanışı 02'de başladı aslında. Beyaz yakalı yaşamdaki gel gitleri yaşadım. Bu kurumsal yaşam pek bana göre değil galiba, cafe mi açsam, kıyı kasabasına mı yerleşsem vs vs hayallerinde gidip geldim ben de ama fark ettim ki; hayır, bana göre değil bunlar; ‘başka türlü bir şey benim istediğim, ne ağaca benzer ne de buluta’ tadında bir yolculuk ihtiyacım olan ...  Özetle, anlam arayışlarım, kendi çıkmazlarım, sorunlarım içinde boğuşurken bir dostumun "reiki diye birşeyle tanıştım, bana iyi geldi, bir de sen dene" önermesiyle girilen bir yolun öyküsüdür bu. 

Peki sonra neler oldu? Uzun yıllar profesyonel yaşamımın yanında bu yolda yürürken, öğrenirken, uygularken, şifalanırken, kendime ermeye çalışırken; pek çok insana, eşe dosta, duyup da gelene, "bana da şifa versene", "benim böyle böyle sorunlarım var bir bakar mısın", "yaptıkların bilmem kime iyi gelmiş, bana da yapsana" diyenlerle, bu yolda yürümemin anlamı ve önemi şekillendi.

Veee sonra bir gün... Radikal bir kararla, uzun yıllardır olmam öğretilen, beklenen değil, olmak istediğim yola girmeye karar verip, kestirme yollardan değil, kendi ana yolumdan ilerlemeye karar verdim.

Bu benim için bir adanma öyküsüdür....

2. Reenkarnasyon nedir? Bugün yaşayan her insan aslında daha önce de farklı zaman dilimlerinde yaşamış mı? Bu durumda dünyada toplam kaç farklı ruh var? Bugün yaşayan 6 milyar insan var ise, bundan 1000 yıl önce dünya nüfusu bundan çok daha az ise, o zaman ruhların bir bölümü bedenlenmiyor mu yoksa yeni ruhlar mı geliyor dünyaya?

Bu konuda pek çok benzer görüş var, pek çok görüş ayrılığı da... kimi "var", kimi "yok", kimi "pek emin değilim ama neden olmasın" diyor....

Ben de konuya kendimce cevap vermek istiyorum. Bu dünyada bizler ruhu olan bedenler değiliz, bedeni olan ruhlarız. Benim inanışıma göre; ruh, sonsuz bir yolda yürüyen ve varlığını anlamaya, özünü bulmaya çalışan bir yolcudur. Bedense, onun bu yol üzerinde konakladığı hanlardır. Dolayısıyla, bizler ruh varlığımızla, yol boyunca değişik bedenlerde deneyimler yaşıyoruz. Farklı görüntüler, farklı düşünceler, farklı varoluşlarla kendi gerçekliğimizi anlamaya çabalıyoruz. 

Başka bir açıdan soruna cevap verecek olursam; evet bence defalarca bedenleniyoruz; zira tekâmül dediğimiz, kendi özünü arama olgusudur, sonsuzdur ve bunun tek bir yaşamda tamamlanması imkânsızdır. Bu minvalde olay, bu dünyadaki nüfus sayısından öte kaotik bir olgu, zamanı gelen varlık gelir, gider, gelir, gider... şu an sürdürmekte olduğumuz yaşam buz dağının görünen yüzü diyebiliriz.

Rakam olgusu, bu konuyu açıklayamayacak kadar kısıtlı kalıyor, tıpkı ömür dediğimiz şeyin, nam-ı diğer zaman, bir yanılsama olması gibi... Şu an bilimde gelinen nokta da bir önceki önermemi doğrular nitelikte malum.

Bir ekleme, minik bir pencere açmak diyebiliriz, yaparak cevabımı sonlandırmak istiyorum. Ruh olgusunu sadece insana özgü bir kavram olarak düşünmemek de doğru olur. Bu dünyadaki her varlık da birer ruh; kediler, köpekler, arılar, bitkiler vs... Bir dahakine hangi bedene girerler kim bilir? Dolayısıyla böyle bir sayıyı insan nüfusuyla orantılayarak yorumlamamız pek doğru olmaz kanısındayım.

3. Geçmiş yaşam çalışmaları ne sağlıyor insanlara? Çalışmalarında nasıl bir bakış açısıyla ilerliyorsun?

Bir önceki soruda da cevaplamaya çalıştığım gibi, ruhun yolculuğu sonsuz ve her yaşamda yeni bir bilgi biriktiriyor, özüne dair farklı konular öğreniyor. Bizleri birer öğrenci olarak kabul edecek olursak; dünya okulunda değişik sınavlara giriyoruz, kimini geçip o dersi atlıyoruz, kimini geçemeyip başka bir zamana aktarıyoruz ve bu bilgi farklı bedenlere enkarne olsak bile saklanıyor. Bu çalışmalarda da, bu yaşamda karşılaşılan pek çok sorun, tekrarlayan patternlerin çözümü için kök sebeplere, kök yaşamlara kadar inerek, derin bir araştırma sürecinde irdeleme yapılarak, taşınmış enerjinin gün yüzüne çıkarılması, bireyin farkındalığının yükseltilmesi ve ruhsal gücünü geri kazanması hedefleniyor.

Bu çalışmayı ben dedektifliğe benzetiyorum, şöyle ki: çözülmesi gereken bir gizem var ve dedektif elindeki her tür veriyi, ipucunu, tanıkları kullanarak taa ki sonuca ulaşana kadar, gerekirse iğneyle kuyu kazarak durumu aydınlatıyor. 

Tabii ben bunları anlatırken, enkarnasyon olayına şüpheyle bakanlarda, teknikle ilgili soru işaretleri yaratmış olabilirim. Buna da danışanlarıma her zaman söylediğim cümleyle cevap vereyim: "Ben diyeyim geçmiş yaşam, siz diyin çocukken seyredip etkilendiğiniz film, ya da okuyup aklınızda kalan bir öykü; bizim için hiç fark etmez. Sonuçta gerçek ya da sizin hayal ürününüz, önemli olan sizde olan bu kodun bir virüs misali yaşamınızı etkileyecek şekilde çalışması..." Bir mühendis olarak benzetecek olursam; bizim yaptığımız çalışmalar, virüsü/virüsleri tespit edip, kaynağına inip, kişide hangi yaşamsal programı nasıl ve neden etkilediğini tespit etmeyi ve sistemden temizlemeyi hedeflemektedir. Böylece bilgisayarın performansı düzelebilir. Kişi, yükselen farkındalığı ve yeni kararlarıyla, daha üst bir enerji düzeyinden ruhsal ve fiziksel olarak gücünü tekrar ele alma, yaşamını şekillendirme şansına sahip olur.

4. Ve klasik son sorumuz. Eklemek istediğin herhangi bir şey için bu soru senin. Kendin sor kendin yanıtla bir yerde.

O zaman sorayım madem "Burcu, bir tek geçmiş yaşam çalışması mı yapıyorsun?" 

Cevabını da vereyim :) 

Hayır..  pek çok yöntem kullanıyorum açıkçası. Ben insanın, ruhu, bedeni, zihni, duygularıyla bir bütün olduğu gerçeğinden yola çıkarak, herhangi bir durumla ilgili çözümleri bütünsel bir yaklaşımla, olası tüm yönlerden araştırıyorum ve danışanıma destek olmayı hedefliyorum.

Danışanlarım için bir yol arkadaşıyım. Onlarla kimi zaman Pandora'nın kutusunu açıp içindekileri döküyor, kimi zaman içinde kayboldukları labirentin çıkışını buluyor, kimi zaman fiziksel olarak daha sağlıklı olmaları için eterik (Eterik: Burcu'nun web sayfasında bu kelime ve konu ilgili başka bilgilere de ulaşabilirsiniz) bedende enerji çalışmaları yapıyor, kimi zaman kafa karışıklıklarını netleştiriyor, kimi zaman da mucizelerine doğru birlikte koşuyoruz.

Hal böyle olunca da çalışmalar da kişiye özel oluyor, zira hepimiz eşsiz mücevherleriz; yaşadıklarımıza verdiğimiz reaksiyonlar, bunlardan çıkardığımız sonuçlar, aldığımız dersler bize özel, önemli olan neyi hangi amaçla yaşadığımızı yüksek bir bilinç düzeyinde anlamak, varlığımıza hizmet edecek olan kararları ve bunların enerjilerini yaşamımızda uygulayabilmek, bize hizmet etmeyecek olanları serbest bırakma iradesini kazanabilmektir.

Bu güzel röportaj için sana çok teşekkür ederim Sevgili Özgür. Bu konuların ucu bucağı yok, anlat anlat bitmiyor. Bu konularla ve çalışmalarımla ilgili daha ayrıntılı bilgi almak isteyenler www.burcubabac.com sitemdeki iletişim bilgilerimden bana ulaşabilirler. 

Farkındalıkla ve mucizelerle dolu bir yaşam diliyorum...

Yorumlar

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Dorian Gray'in Portresi / Oscar Wilde

Remzi Kitabevi'nin Ağustos 1968 tarihli ikinci baskısından okudum bu klasik romanı. Dilimize Ferhunde ve Orhan Şaik Gökyay çevirmiş. Günümüzde yapılan çeviriler daha özenli oluyor. Bu baskıda, romanda Fransızca olarak geçen kimi bölümlerin çevirisi yapılmamış. Oysa dip not şeklinde bu ifadelerin Türkçesi verilmeliydi. Dizgiye dair de sorunlar var. Sanırım yeni tarihli baskılarda bu sorunlar giderilmiştir.  Alt metinlerle, göndermelerle dolu bir roman Dorian Gray'in Portresi. Bunları bilmeden, fark etmeden de okunabilir elbette. Yayınlandığı dönem tartışmalara sebep olmuş, kimi bölümleri sansürlenmiş. Yakın tarihli baskıları, "sansürsüz" ibaresiyle okuyucuya sunulmuş.

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Pazr günü eğlencesi: Eymir gölü etrafında bisiklet sürmek

Sadece ODTÜ öğrenci ve çalışanlarının bir de göl kartı sahiplerinin girebildiği düşünülür Eymir gölüne. Oysa, eskiden olduğu gibi bugün de arabasız girdiğiniz sürece, kimse kimlik sormaz kapısında. Birisi TRT'nin Oran yerleşkesinin yanından inen yolun sonunda, diğeri Gölbaşı'ndaki TEİAŞ tesislerini geçince olmak üzere iki kapısı bulunur bu küçük göl ve çevresinin. ODTÜ arazisidir ve içerisinde piknik yapmak yasaktır. Son düzenlemeler sonrası üniversite arazisi olduğu için içeride alkol satışı yasaklanmıştır. Yakın zamanda üniversite yönetiminin aldığı bir karar ile Eymir gölü çevresine haftasonları araç girişi tamamen yasaklandı. Her iki kapının yakınında, ODTÜ'de görev yapan güvenliklerin kontrol ettiği park alanları oluşturuldu. Ücretsiz olan bu alanlara aracınızı bırakıp yürüyerek göl çevresine girebiliyorsunuz. İçeride her 10 - 15 dakikada bir hareket eden ring servisleri bekliyor. Lokantaların olduğu yerlerde durakları var. Dönüş için de aynı araçları kullanabili...

Sırlar Oteli - Pera Günlükleri 2 / Delal Arya

Beş kitaptan oluşan Pera Günlükleri serisinin ilk dört kitabını, deyim yerindeyse, bir solukta okudum. Dünyanın gerçekleri ile gizemi bir arada harmanlayan macera kitaplarını okumayı hep sevmişimdir. Dan Brown'un romanlarını da ilk çıktığı günlerde edinip okumuştum.  Delal Arya'nın Pera Günlükleri serisi Körler Ülkesi ile başlıyor. Serinin ikinci kitabı Sırlar Oteli gene Can Çocuk'tan, ilk baskısı 2013 yılında yapılmış. Körler Ülkesi'nden bir sene sonra. Benim okuduğum Kasım 2018 tarihli 9. baskısıydı.  Sırlar Oteli'nin başrolünde Pera Palas var desem yeridir. İstanbul'da bir çok ünlünün de konakladığı ve hâlâ hizmet vermeye devam eden Pera Palas'ta saklanan şifreler, onları bulup çözmeye çalışan Ran, Lusin ile yeni arkadaşları...  Sırlar Oteli'nde Gökkafes'in romana dahil ediliş biçimi etkileyici.  İlk kitaba dair notlarımı bir kaç bağlantı vererek sonlandırmıştım. Bu kez de öyle yapacağım. Dilerseniz Sırlar Oteli'ni okumadan önce, ...

Rangers - Fenerbahçe maçı devre arası yorumlarım

Blogumda futbola dair yazı sayısı fazla değil. Böylesini ise ilk kez deniyorum. Saat itibariyle 14 Mart 2025'e girdiğimiz bu dakikalarda, İstanbul'da 3-1 kaybettiği maçın rövanşında en az iki farklı galibiyet arayan Fenerbahçe'nin ilk yarısını 1-0 önde bitirdiği maçın devre arasına dair görüşlerimi kayda geçiriyorum. İlk yarıyı tek cümle ile özetlemem gerekirse, iyi oynamasak da golü bulduk, derdim. Rangers'ın oyunun kontrolünü elinde tuttuğu, arada kalemizde tehlikeli pozisyonlara girdiği, bizimse bir türlü organize ataklar geliştiremediğimiz bir ilk yarı izledik.  İkinci yarıda, uzatmalara gitmek için iki farklı galibiyet şart. Başka bir ifade ile, gol yemeden en az bir gol daha bulmalıyız. Talisca ve El Nesri gibi her an skora katkı yapabilecek oyuncuların olduğu Fenerbahçe, bunu başaracaktır.  Maç sonu yorumlarımı da sıcağı sıcağına kaydedeceğim. 

yarın İstanbul'da okullar tatil mi?

Bu akşam bir çok haber sitesinde benzer başlıklı yazılar göreceksiniz. Bu da onlardan birisi. Öncelikle hemen söyleyeyim sizi bir kaç fotoğrafa daha tıklamak zorunda bırakmadan, bilmiyorum. Aslında bu başlıkla haber yapan sitelerin hiçbirisi de bilmiyor yanıtı. Tek bildiğimiz, bu yazıyı hazırlayarak kendimi de ekliyorum gruba, okuyucu sayısını arttırabilmek için yapabileceklerimiz.  Meteorolojinin tahminlerine göre bu gece İstanbul'un doğu ilçelerinde ve yüksek kesimlerinde kar yağışı görülecekmiş. Benim tahminime göre yarın okullar tatil olmaz. Eğer yarın çok yağarsa bir ihtimal perşembe günü kar tatilini görürüz. Ona da çok bel bağlamamak gerek. Zaten ikinci yarı yılın ilk haftasını yaşıyoruz henüz. Tatilden yeni çıkmışken tatile gerek var mı? Sağlıklı ve huzurlu bir hafta dileklerimle... Not: Fotoğrafı seneler önce Ankara'da çekmiştim.