Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Digital TV CEE ilk gün

Genel değerlendirme ve OTT özel günü yazılarının ardından, Digital TV CEE ile ilgili kalan 3 yazı. Etkinliğin düzenleyicisi Informa şirketi, katılımcıların sunumlarını paylaşıyor. Günlerle ilgili değerlendirme yazılarını, paylaşılan sunumlar üzerinden yapıyorum. Benim gibi etkinlik öncesi OTT özel gününe katılanlar için Krakow'daki ikinci, sadece Digital TV CEE etkinliğine katılanlar için ise ilk gündü. Gün boyu paneller ve sunumlarla dolu, yoğun program preseco (köpüklü şarap) kokteyli ile bitti. Geçenlerde Londra'da katıldığım Connected TV Summit etkinliğinde en çok konuşulan konuların başında, akıllı televizyonların set üstü kutusunun yerini alıp alamayacağına dairdi. Madem televizyon akıllı o zaman kutuyu, STB as an app olarak adlandırılan, uygulama yükleyerek ortadan kaldırsak son dönemin moda tartışması. Bu tartışmaya, herkes kendi durduğu noktadan yanıt veriyor. Dune HD gibi kutu üreticileri, haliyle sorunun yanıtını HAYIR olarak veriyor. Dune HD, dünyanın en kü

Digital TV CEE OTT Special Day

Etkinlik öncesi genel değerlendirme yazısını, programın gün be gün değerlendirmesini yaptığım yazılarım izlemişti. Aynı sırayı, bu kez etkinlik sonrası için yapıyorum. Son yayınladığım yazımda, etkinlik sonrası genel değerlendirmeyi yapmıştım. Sıra, gün be gün değerlendirmelerinde. Öncelik, OTT Özel Günü başlıklı, etkinlik programının dışında ayrıca kayıt yaptırmak gereken oturumlarda. İlk gün, adından da anlaşılacağı gibi Over The Top TV konusuna odaklanılmıştı. Konuyla ilgili daha önce yazdığım bir blog yazısının başlığı IPTV eskidi, Avrupa OTT'ye yelken açtı şeklindeydi. Henüz ülkemizde Multi Screen uygulama örnekleri yok denilecek kadar azdı. Kamuoyunda ise OTT kısaltması hiç bir anlama gelmiyordu. Hoş, bugünlerde de etrafınıza OTT nedir deseniz, eğer sektörün çok yakınında değilse, doğru yanıt veremeyecektir. İlk gün yapılan sunumların dört tanesi paylaşılmış. Bu yazıda, elbette sunumlarda katılımcılara duyurulan bilgileri bire bir aktarmayacağım. Böylesi bir hareket hem

Digital TV CEE'nin ardından genel değerlendirme

Önce sunumların yayınlanmasını bekledim. Ardından sunumlara yeniden bakmam gerekti. Her ne kadar etkinlik sırasında dikkatle takip etmiş olsam bile, kimi yansılardaki rakamlara bakmak, bir kez daha şaşırttı beni. Aldığım notlara pek güvenmemiştim. 4 € aylık paraya PayTV olmaz, bir hata vardır diye düşünmüştüm. Hata falan yokmuş ve 4 € aylık paraya uydu üzerinden Pay TV hizmeti Romanya'da sunuluyormuş. Bu yazıda, etkinliği genel olarak değerlendirmeye çalışacağım. Aslında bu yazı, bir dizi yazının ilk halkası, girişi niteliğinde olacak. Malum 25-26-27 Haziran tarihlerinde Polonya'nın eski başkenti Krakow'da Informa şirketinin düzenlediği Digital TV Central & Eastern Europe adlı etkinliğe katıldım. Önümüzdeki yıl Budapeşte'de 24-25-26 Haziran tarihlerinde yapılacağı bugünden duyurulan bu önemli etkinliğe, Informa şirketinin sağladığı ücretsiz katılma olanağı için bir kez daha teşekkürlerimi belirteyim. Etkinlik, Park Inn by Radisson adlı bir otelde düzenlendi. Ot

Traffic Message Channel TMC

Radyo ve radyo teknolojileri üvey evlat muamelesi görüyor ülkemizde. 30 yaşın altında olup da evinde radyo dinleyen yok denilecek kadar az. Araç içerisinde ve mobil cihazlardan dinlenilen bir yayın haline dönüşüyor radyo giderek. Aslında bu durum ülkemize özgü değil. Tüm dünyada videoya, görüntüye, bir açlık var. İnternet üzerinde dolaşan trafiğin de büyük bölümünü video oluşturuyor ve geleceğe yönelik öngörüler, bu eğilimin artacağına işaret ediyor.  Bu, gene gereksiz ve gene uzun, girişten sonra gelelim başlığımıza: Trafik Mesaj Kanalı. Eğer bir sunum yapıyor olsaydım salona bu noktada sorardım: Kaçınız bu kısaltmanın anlamını biliyor diye. Sunuma gelenler içerisinde bile epey sayıda kişi bu kısaltmayı daha önce duymadığını söylerdi sanırım. İkinci sorum ise kaçınız kullanmakta olduğu yön bulma (navigasyon) cihazında TMC desteği olup olmadığından haberdar olurdu. İlk sorudan daha az sayıda elin kalkmasını beklerdim bu kez.  Benim sorunun bu işte. Konuya giremiyorum.  Radyo

Yazma Büyüsü / İnci ARAL

Etiket bulutunun söylediğine göre İnci ARAL etiketine sahip yazı sayısı 17 oluyor. Yayınlanmış tüm eserlerini okumaya karar vermemin üzerinden ne kadar geçti hatırlamıyorum, ama korkarım ki sona yaklaşıyorum. Geçenlerde öğrendiğime göre ARAL, yeni bir roman hazırlığındaymış. Uzun sayılabilecek bir süredir beklediğim bu yeni romanın Yeni Yalan Zamanlar üçlemesinin Melike Eda'sıyla bir ilgisi olmasını çok isterdim. Gazetede okuduğum söyleşilerinin birinde Melike Eda'yı yeni bir romanda görmek isteyenlerin sayısının çok olduğunu belirtmişti ARAL.  Yazma Büyüsü, ARAL'ın son dönemde kitaplarını basan Kırmızı Kedi yayınevinden çıkmış. 2011 tarihli ilk baskısını okudum. Korkarım ki yeni baskısı da yok zaten. 2005-2010 yılları arasında çeşitli mecralarda yayınlanmış makalelerinin derlemesiyle oluşturulmuş bir deneme kitabı. Anlar, İzler, Tutkular'ın yenilenmiş hali olarak nitelendirilebilir. Tarz olarak iki kitap birbirinin aynısı. Okudukça, okumam gerektiğini düşündüğüm

"onlar"ın ana akım medyası varsa, "çapulcu"nun Çapul TV'si var

Öğrencilik dönemim, şimdilik, kesintiye uğrasa bile gerek başvuru sınavı öncesi gerekse ders aldığım sömestrde okuduklarımdan öğrendiğim bir şey var: " the medium is the message " McLugan'ın tek cümleyle özetlediği gibi iletmek istediklerinizi ilettiğiniz kanaldan soyutlamanız, bence de, pek olanaklı değil. Olsa olsa naif bir çaba. Peki madem öyle, madem "kanal" "mesaj"ı etkiliyor o zaman başka bir kanal mümkün değil mi?  ferman padişahın dağlar bizimdir Dadaloğlu'nun dediği gibi kanal onlarınsa internet bizimdir. En azından şimdilik, en azından birazcık. İnternetin ne kadar özgür bir ortam olduğu, erişimin kolaylığı / yaygınlığı / ücretsizliği, bant genişliği kısıtları, kotalar, dns sunucuları, erişim yasakları gibi sayısı daha arttırılabilecek bir çok soruyu soru olarak bırakıp güncel sorunlara, güncel çözümlere odaklanalım.  İnternet üzerinden yayın yapan televizyonlar, daha önce bir başka yazımda uzun uzun tartıştığım gibi şimdilik,

Muz Sesleri / Ece Temelkuran

Düğümlere Üfleyen Kadınlar'a başlamıştım aslında. Sürükleyici başlayan romana soğudum birden. Neden diye sordum kendime ama yanıtını bulamadım. Sonra sahafta Muz Sesleri'ni görünce, kitapla ilgili yazılmışlar geldi aklıma. Beyrut, Lübnan, Ortadoğu... Tam zamanıdır dedim. Gerçi sanırım insanlık sürdükçe, her zaman bu coğrafya üzerine bir şeyler okumanın tam zamanı olacak.  Ocak 2010 tarihli ilk baskısıydı okuduğum. Everest Yayınları'ndan çıkmış ve 275 sayfa. Sayfa sayısı anlattıklarıyla kıyaslandığında bir hayli az. Romanın kurgusu, bir kaç romanlık olay içeriyor. O kadar karmaşadan bu kadar derli toplu, havada kalan bir şey bırakmadan tiyatro oyununa benzer şekilde kahramanların son sahnede buluştuğu bir finalle bitirmek Temelkuran'ın kaleminin başarısı.  İki bölümden oluşuyor Muz Sesleri. İlk bölümü Filistin'de doğmuş Filipinli Filipina'nın  hikayesini öğreniyoruz. Beyrut'a, yaşlı bir çiftin bakıcısı olarak geliyor Filipina. Beyrut'ta Filipinler