Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

özgür ve akıllı telefon

Hayatımda ilk kez gerçekten akıllı bir telefon kullanıyorum. Korkarım ki uzun sürmeyecek. Nedeni basit. Bağımlılık tehlikesi. Çok keyifli ve en az o kadar bağımlılık yapıcı. Kendime böyle bir şey almam sanırım. Ama şimdi telefonu ile birlikte yaşayan insanlar şaşırtıcı gelmiyor. Merak edenler için söyleyeyim Samsung Note 2 kullanmaktayim.

Sayısal karasal televizyona dair aklıma gelenler

Elektronik marketlere gittiğimde televizyon satılan bölümleri ziyaret ediyorum. Bu günlerde Samsung satanlara sorduğum ilk soru DVB-T2 deneme yayınlarını izleyip izlemedikleri oluyor. F serisi Samsung televizyonlar DVB-T2 dahili alıcıya sahipler.  Ne yazık ki, halen DVB-T2'nin ne olduğunu bilmeyenler çoğunlukta.  Bu bilgi eksikliğinin sebebi çok elbette: Elektronik marketlerin üst yönetimleri, satılan ürünlerin Türkiye temsilcileri, radyo ve televizyon dünyasında çalışan sivil toplum kuruluşları ve tabii listenin başında düzenleyici ve denetleyici kuruluş. Katıldığım panellerde, oturumlarda rastladığım üst yöneticilerine de söyledim:  Sayısal karasal televizyon yayınının ülkemizde başarılı olması, halkın bilgilendirilmesine bağlıdır.   Uydunun, hatta daha doğru ifadesiyle FTA uydunun, bu kadar fazla pazar payına sahip olduğu başka bir Avrupa ülkesi yok.  Pay TV, abonelik ile izlenebilen platformlar, tekliflerinin bu kadar sınırlı olduğu başka bir A...

Aereo'nun modeli bizde tutar mı?

Biliyorum Digital TV CEE gözlemlerini, sunumlarını merak ediyorsunuz. İşin doğrusu yazıya böyle başlamak hoşuma gidiyor. Yoksa, kimsenin Özgür izlenimlerini yazdı mı acaba diye girip sayfama bakmadığının farkındayım. Olsun, zaten ben bunları anı olsun diye yaşadım. Gece yolculuğu yapınca uykumu düzgün alamıyorum. Öyle olunca da yazı böyle oluyor işte. Daha fazla uzatmadan konuya gireyim. Üç yazılık bir dizi hazırlamıştım. Televizyon dünyasında değişen iş modelleri diye. Kıymetli meslektaşlarımın uyarısıyla, farkında olmadığım bir başka model olduğunu gördüm. Aereo , New York'ta kurulmuş bir girişim. Evlerdeki çatı antenleriyle alınabilen yayınların tümüne, her zaman, her yerden ve her cihazdan erişim olanağı sunan bir iş modeli kurmuşlar. ayrıntısı şöyle: Aboone, Aereo TV'ye başvurup bir bulut anteniyle (aslında anten size verilmiyor, sanal anten diyelim buna, hepi topu bir tuner entegresinden bahsediyoruz, anten Aereo'nun headend'inde) internete bağlanabile...

Ben Ankara'ya dönüyorum peki yayıncılık nereye gidiyor?

Kısa sürdü twitter maceram. Vaktimden çaldığını fark ettiğim herşeyi hayatımdan çıkartıyorum. Twitter, vakit hırsızlarının önde gideniydi, hesabımı kapattım. Bazen, keşke böyle durum güncellemesi gönderdiğim bir platform olsaydı diyorum. İşte bu yazı, öyle bir yazı. Yani "durum güncellemesi" var sadece. Krakow havaalanı, uluslararası terminalinde Frankfurt'a gidecek Lufthansa uçağını bekliyorum. Trabzon dönüşü uçağı göz göre göre kaçırınca ve sonra Paris dönüşü ucu ucuna yetişince artık saatler öncesinde yola çıkıyorum. Bu kez de öyle yaptım. Digital TV CEE etkinliğinin son gününde, diğer iki günde olduğu gibi, bir çok ikili görüşme gerçekleştirdim. Bir firmayı temsilen gelmiş olsaydım eminim epey iş bağlantıları yaparak dönüyor olacaktım. Oysa, İngilizce yazmakta olduğum bloğumun reklamını yapıp ilerleyen etkinliklerde Türkiye televizyon pazarının durumu hakkında sunum yapabileceğimi belirtmekten ileri gitmedi görüşmelerim. Bağlantı bağlantıdır deyip geleyim bu duru...

Krakow fotografları - 3

Krakow'un bir bölgesi, Sovyetler Birliği döneminde "düzenli kent örneği" diye inşaa edilmiş. Yarın fırsat bulabilirsem gidip göreceğim. Cetvelle çizilmiş gibi düzgün caddeler, meydanlar ile değişik bir yermiş. Bu yeri Krakow'un hemen her noktasında bulabileceğiniz turizm bürolarının düzenlediği "Komünizm Turu" ile de görebilirsiniz. Yukarıdaki fotoğraf o dönemden kalma bir minibüse ait. Bahsettiğim turda bölgeyi bu minibüslerle gezdiriyorlarmış. Büyük pazar meydanında bir heykel. Anlamına ilişkin bir şeyler okuyunca ekleyeceğim buraya. Heykeltraşı İgor Mitoraj ve heykelin adı Eros Bendato (yıkılmış Eros). Wikipedia'daki bilgilere göre heykelin bir benzeri Valencia'da da varmış. Krakow'dakinin yılı 1999. Mitoraj, 1944 Almanya doğumlu, Polonya'lı bir sanatçı. Hasar duygusunu öne çıkartıyormuş.  Kumaşçılar pazarı bir başka açıdan.  Kumaşçılar pazarının içi.  St. Mary kilisesi.  Kurumuş dalların üzerinde yeni açmış çiç...

Krakow fotografları - 2

Benden Digital TV CEE yazısı bekleyenler, biraz daha bekleyecekler ne yazık ki. Gördüklerini, duyduklarımı hazmetmem zaman alacak. 4 €'ya 30'dan fazlası HD olmak üzere 100'ün üzerindeki televizyon kanalının verilebildiğini öğrendim mesela. Televizyon izlemeyen, izlenmesine bile karşı olan biri olsam bile ülkemizde en az 20 €'ya, çok daha azı sunulan hizmetin 5'te bir fiyatına Romanya'da sunulduğunu öğrenmek sarstı beni. Konya büyüklüğündeki İsviçre'de 200'ün üzerinde kablo TV operatörü varken, ülkemizde tek kablo TV operatörü olması gerçeğinin sarstığı gibi. Ya da Orta ve Doğu Avrupa'da servisleri olan SPI şirketi ile, ki etkinlikte sunum yapan tek Türkiye şirketiydiler, bu etkinlikte tanışmak da üzdü beni. Aramızda 450 km varken tanışamamış olup Krakow'da tanışmamızı gene de şanstan saymak gerek belki. Gördüğünüz gibi epey doluyum. Nasıl olmayayım ki. Herkes OTT OTT deyip duruyor Türkiye'de. Peki OTT için özel gün düzenleyen böylesi bir e...

Krakow fotografları

İşin doğrusu bu TS, muhtemelen Trabzonspor anlamına gelmiyordur, ama önemli mi? Bize her yer Trabzon değil mi? Krakow'u boydan boya dolaşan Vistula nehri kıyısı yürüyüş ve bisiklet yollarıyla çevrili. şehrin önemli yerleri birbirine yakın. Jean Paul, Krakow doğumlu değil belki ama burada okumuş ve yaşamış. Bu levhanın benzerlerini yıllar önce Almanya şehirlerinde de görmüştüm. EGO Cepte'den yararlanmak için bir şekilde internete erişmeniz gerekiyor. Oysa bu durak bilgilendirmeler için görebiliyor olmanız yeterli. Gerçi bir şey önerirken mevcut koşulları da gözetmek şart elbette. Böyle ekranlar ne kadar sağlam kalır sorusu ciddi bir soru ne yazık ki. fotoğraflara bakarken anlamadım neden çektiğimi. sonradan fark ettim duvardaki tabelayı. Krakow'un market square denilen 14. yüzyuldan kalma meydanında Google ofisi var. Bu görüntü bana Santiago de Chile'yi hatırlattı. Eve döndüğümde iki fotoğrafı yan yana yayınlarım. Pazar meydanın...

geçen ay en çok okunan 10 yazı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Klasik televizyonlar ne zaman biter?

Yayıncılık dünyasında uzun süredir büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Bu dönüşüm üzerine 2013 ve 2018 yıllarında görüşlerimi paylaşmış, klasik televizyon yayıncılığının giderek sönümleneceğini ve dijital platformların baskın hale geleceğini öngörmüştüm. Bugün, 2025'e geldiğimizde bu öngörümün büyük ölçüde gerçekleştiğini söylemek mümkün. Ancak bazı detaylar hâlâ dikkat çekici bir dengeyi sürdürüyor. Yeni Neslin Tercihi Belli: Platformlar ve YouTube Artık genç izleyicilerin büyük çoğunluğu içerik tüketiminde Netflix, Disney+, Amazon Prime  gibi dijital platformları ve YouTube 'u tercih ediyor. İçeriğe istedikleri zaman, istedikleri cihazdan ulaşabiliyor olmak bu tercihin temelinde yatıyor. Lineer yayın akışına bağımlı olmak, gençler için oldukça uzak bir kavram haline geldi. Ama Klasik TV Hâlâ Burada Buna rağmen, 50 yaş üstü izleyici kitlesi için klasik televizyon hâlâ önemli bir yer tutuyor. Alışkanlıklar, haber ve canlı yayınlar gibi içerikler, bu grubun televizy...

Hac / Paulo Coelho

Kurguyla Gerçek Arasında Bir Yolculuk Bugüne kadar hiç Paulo Coelho kitabı okumamıştım. Siz sormadan söyleyeyim: Evet, Simyacı hâlâ okunacaklar listemde. Ama ilk adımı, Hac ile attım. İlginçtir ki bu kitap, Simyacı ’nın da yazılmasına vesile olan gerçek bir hac yolculuğunu konu alıyor. Bu yolculuk, İspanya'da "El Camino de Santiago" yani Santiago Yolu olarak bilinen yüzlerce kilometrelik bir yürüyüş rotası boyunca geçiyor. Farklı yönlerden, farklı duraklardan başlayan ama aynı amaca çıkan bu rota, hem fiziksel hem de ruhsal bir yolculuk sunuyor. Kitabın arka kapağını okuduğumda aklıma Nermin Yıldırım ’ın Ev adlı romanı geldi. Orada da kahraman, Santiago yolunu farklı bir yönde yürüyordu. Coelho’nun Hac ’ı ile bu iki kitap arasında, hem benzerlik hem de yaklaşım farkı görmek mümkün. Kurgu mu, Anı mı? Kitabı okurken en çok düşündüren şeylerden biri şu oldu: Bu yaşananlar gerçekten oldu mu, yoksa metaforların içine mi gizlendiler? Roman, yer yer o kadar ...

Trabzonspor U19 takımının başarısı üzerine

Bu yazıyı hazırladığım 2 Nisan 2025 günü itibariyle Trabzonspor A takımı, Süper Lig'de 27 maçta 9'ar galibiyet - mağlubiyet ve beraberlik ile 36 puan toplayarak 10. sırada yer alıyor. Trabzonspor U 19 takımı ise U 19 Elit A Ligi'nde 26 maçta 18 galibiyet, 5 beraberlik ve 3 mağlubiyet ile 59 puan toplayarak, lider Galatasaray'ın iki puan gerisinde ikinci sırada. Bu arada Trabzonspor U 19 takımının üç maç eksiği olduğunu ekleyeyim. Bu eksik üç maçını da kazanırsa 7 puan farkla lider olması mümkün.  UEFA Gençlik Ligi'nde yarı finale çıkan ve bu yolda İtalya'dan Juventus, Atalanta ve Inter'i eleyen takımımız, kupaya doğru emin adımlarla ilerliyor.  Trabzonspor Fatih Sultan Tekke yönetiminde U 19'daki gençleri A takıma dahil etme stratejisini uygularsa uzun süreli başarının gelmesi işten bile değil.  Gençleri bir kez daha kutluyorum. Kupayı ülkemize getireceklerine yürekten inanıyorum. 

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Yirmi Yıl Sonra Gelen Misafir

Kuşlar, horozlar, eşekler hepsi kendi dilinde güneşi selamlarken, biraz daha uyuyabilsem diye uğraşmak boşunaydı.  Haydi kalk bakalım, diyor hepsi. Güneş doğdu, gün başladı. Yapılacak onca iş seni bekliyor. Misafirin de gelecek, hem de. Gözlerimi ovuşturarak doğruldum yer yatağından, serin sabah havası yüzüme hafifçe çarpıyordu. Çaydanlığın içinden yükselen buhar sesini duyunca mutfağa yöneldim. Annem erkenden kalkmış, sobayı da yakmış, her şey hazır gibiydi. Misafirin kim olduğunu hâlâ söylememişti ama yüzündeki gizemli gülümseme merakımı daha da artırıyordu. Bahçeye çıkıp tavuklara yem verirken aklım hep o yaklaşan misafirdeydi. Evin küçüğü olsam da benim de yapmak zorunda olduğum şeyler vardı. Tavukların yemlenmesi sabah rutinim arasında. Yemlerini verdikten sonra yumurta var mı kontrolü de bende. Abim ve ablam gibi okula gitmiyorum henüz. Misafir kaçta gelecek acaba? Saat sekizi biraz geçiyordu, uzaklardan tozlu bir araba sesi gelmeye başladı. Yokuştan çıkan eski model minibüsü...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...