Ana içeriğe atla

Kayıtlar

internet üzerinden radyo - tv - isteğe bağlı video yönetmelik taslağı üzerine

Yayıncılık sektörü, sunduğu hizmet bakımından, herkesi ilgilendiren bir sektör. Teknolojideki gelişmeler, her sektörde olduğu gibi, yayıncılık sektöründe de radikal değişikliklere yol açtı ve daha radikallerine yol açacak muhtemelen. İşte bu hızlı değişim ve dönüşüm süreci, düzenleyici / denetleyici kurulların işini bir hayli zorlaştırıyor.  Malûmunuz olduğu üzre ülkemizde radyo ve televizyon hizmetlerine dair düzenleme ve denetleme yapma yetkisi 6112 sayılı kanun ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'na verilmiş durumda. Kısa adı RTÜK olan kuruluş, hem radyo - televizyon hizmeti sunan "medya hizmet sağlayıcı" şirketlerin yetkilendirmeleriyle hem de yapılan yayınların içeriklerinin kanun ve yönetmelikler çerçevesine uygunluğunun denetlenmesiyle ilgileniyor. Bu iki görevin ilki düzenleme ikincisi ise denetleme faaliyeti altında değerlendiriliyor.  Eski dünya, yani geniş bant internetin yaygınlaşmadığı ve radyo TV yayınlarının dağıtımının internet üzerinden yapıl(a)madı...

cep telefonlarında konuşma yerini veri hizmetlerine bıraktı

Uzunca bir süredir gözlemlediğim duruma ilişkin veri bulunca, buna ilişkin bir yazı yayınlamaya karar verdim. Konu, başlıkta mevcut: Mobil telefonlarda konuşma yerine veri transferi işlemleri (WhatsApp, internet, facebook, instagram...) gerçekleştiriyoruz.  Bulduğum grafik Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'nun çeyrekler halinde yayınladığı pazar araştırmaları raporundan.   Grafikten de görülebildiği gibi 2008 yılında %81 olan konuşma payı, 10 yıl içerisinde %22'ye kadar gerilemiş. Veri ise %1,3'ten %65,5'e çıkmış.  Grafik, aslında gelire odaklanmış. Ancak, benim ve eminim ki sizlerin de, deneyimi veri kullanımının konuşmadan öncelikli hale geldiği yönünde.  Aslında bu eğilimin sonuçları üzerine daha uzun yazmak lazım, inşallah bir vakit bulduğumda...

veganlıkta 3. hafta

Vegan olmaya bir günde karar verdim. Karar vermem ile uygulamaya başlamam da aynı zamanda oldu. Elbette bir birikimin sonucuydu bu karar. Aradar geçen 3 haftada ne kadar "insancıl" bir karar verdiğimi anlıyorum. Öncelikle, bir kez daha belirteyim ki vegan olunca aç kalmıyor insan. Dışarıda yemek bulmak da zor olmuyor. Çorbaların bir çoğu vegan meselâ. Yurt dışında deneyimim çok değil, ama Amsterdam'da hiç zorlanmadım vegan olarak.  3 haftanın sonunda giderek artan bir şişkinlik vardı. Dün, aşağı yukarı 24 saat süren, ishal ve kusma ile o şişkinlikten eser kalmadı. Tıbbi gerekçesini ve mekanizmasını tam bilemesem bile bağırsaklardaki bakterilerin değişmesi süreci olduğunu düşünüyorum bu yaşanılanın.  Sonuç olarak bir ayın dolmasına bir haftadan az kala, veganlıktan mutlu ve huzurluyum...

post IBC 6: b<>com

2015 yılından tecrübeliyim. Bütçe kısıtı nedeniyle oldukça kısa tutmak zorunda olduğum fuar ziyareti süresini en iyi değerlendirmek için IBC'den haftalar öncesinde randevuları almalıydım. IBC'ye basın akreditasyonu ile katılanların iletişim bilgileri, kendilerinin onayının ardından, katılımcı firmalarla paylaşılıyor. Ardından, etkinliğe 2 ay kala e-postalar gelmeye başlıyor. Çoğu basın bildirisi. Firmaların yaptıkları, planladıkları. Bu firma e-postaları arasında ilgimi çekenlere yanıt verip randevular oluşturdum. Kendim dışımda temsil ettiğim bir kurum/kuruluş olmadığı için, tamamen mesleki merakımı tatmin yönünde oluşturdum randevularımı. Döndükten sonra ne kadar doğru bir iş yaptığıma ben de hayret ettim :) b <> com , bu randevulardan birisiydi. Firma, FutureZone olarak tanımlanan ve bugünden ziyade geleceğin teknolojilerinin tanıtıldığı bir ayrı bölümde stand açmıştı. b<>com, Fraunhofer Enstitüsü'nün Fransız versiyonu olarak tanımlanabilir sanırım. Fran...

post IBC - 5: 4K / 8 K

Eğer yayıncılık dünyasında çalışmıyorsanız, post IBC dizisinin daha önceki yazılarında geçen kısaltmaları, konu edilen gelişmeleri bilmeniz zor. Oysa 4K, herkesçe malum. Adı da üzerine zaten 4000 satır :) Peki bu yazıda geçen 8K ne olabilir? Evet bildiniz 8000 satır :) Ekranlar büyüdükçe, salonun duvarını kaplayacak kadar büyüdükçe, daha önceleri hiç derdimiz olmayan pikseller, izleme mesafesine de bağlı olarak, dert olmaya başladı. Bu derdi gidermek için gelişti bu teknolojiler demek hatalı olur elbette, çünkü mesele aslında sadece piksellerin ufalması ve çözünürlüğün artması değil. O zaman gelin 4K'yı biraz daha yakından tanıyalım ve IBC 2018'de 4K üzerine neler vardı sorusunun yanıtını arayalım. 4K, üç farklı alanda yenilikler vaadediyor yayıncılara ve izleyicilere. Bunların sadece birisi öne çıkartılıyor: çözünürlük artışı. Oysa 4K demek aynı zamanda HDR demek. High Dynamic Range kelimelerinin başharflerinden oluşan bu kısaltmayı gelişmiş cep telefonu kameralarında...

post IBC - 3

Dün (18 Eylül 2018) Amsterdam'da düzenlenen IBC fuarının son günüydü. Konferans ise fuardan bir gün önce başlayıp bir gün önce sona erdiği için 17 Eylül'de tamamlanmıştı. 12 - 16 Eylül tarihlerini kapsayan IBC 2018 seyahatim esnasında konferansın 3, fuarın ise 2 gününe şahitlik edebildim. Süre kısıtlı, görecek ve konuşacak çok olunca, elbette kimi şeyleri atlamak ve önceden program yapmak şart oluyor. Bu kez SDI - IP dönüşümü konusundaki gelişmelerden bahsetmek istiyorum. Öncelikle SDI ve IP ne demek? Bu sitenin okuyucuları sadece yayıncılık sektörü profesyonelleri değil. Hâl böyle olunca, kısaltmaları açıklayarak işe başlamak gerekiyor.  Serial Digital Interface kelimelerinin baş harflerinden oluşuyor SDI. Stüdyo içi kablolamadan cihazlara bir dizi standardın genel adı. Yayın, gecikme kabul etmeyen ve senkronun (eş zamanlılığın) olmazsa olmaz olduğu bir sektör. IP ise Internet Protokolü kelimelerin baş harfleri. Hayatımızın bugün her alanını ilgilendiren bilgi teknolojisi...

vegan olarak geçen 2 hafta

İlk tepkiler tam beklediğim gibiydi: - Aç mı kalacaksın? - Sadece et mi yemiyorsun? - Yoğurt ve peynirden nasıl vazgeçeceksin? - Evde neyse de dışarıda kesin aç kalırsın. - Çok pahalıya mâlolur sana. - Yere düşen meyvaları mı yiyorsun. Aslına bakarsanız son soru dışındakilerin hepsine hazırlıklıydım. Son soruyu ise anlayamadım. Geçenlerde havaalanına giderken şoför arkadaş da aynı şeyi sorunca dayanamayıp ben sordum bu kez, bunu da nereden çıkardın diye. Oysa güncel dizilerin birindeki karakterlerden birinin tavrıymış. Hep merak edilenleri yanıtlayarak başlayayım o zaman. Ne yemiyorum: - Hayvansal kaynaklı hiçbir gıdayı yemiyorum. Buna hayvanların kendisi dahil. Yani et, tavuk, balık (balık nedense hep soruluyor ayrıca), midye, ahtapot, yumurta, süt ve süt ürünleri, yoğurt, ayran, kefir, peynirler, bunları içeren yiyecekler -dondurma, kek, börek gibi-, son olarak bal ve ürünleri. Peki ne yiyorum: - Bakliyat, ekmek, sebze ve meyve, humus, mantar, zeytin ve zey...

post IBC - 1

Pre IBC yazısı yayınlamamıştım 2018'den önce. 2015'te beni çok zorlayan "farklı kentte kalma" kararını son dakikada değiştirerek geceliği 160 €'ya bulduğum Pension Homeland adlı otelde konakladım.  Hem bütçe oldukça kısıtlı hem de bir firmayı değil de kendinizi temsil ediyor olunca, konferans ve fuar dışı etkinliklere katılamıyorsunuz. Oysa IBC, RAI merkezinin dışında, gece de devam ediyor. Gece etkinliklerinin büyük bölümü katılımcı firmaların partileri, bir bölümü ise gene firma temsilcilerinin düzenlediği akşam yemeği organizasyonları. Fuar / konferans toplam 5 gün içinde olup bitiyor. Bu 5 akşam demek. İlk gün ile son günü de aradan çıkartın, aslında 3 akşamınız var bağlantılarla sıcaklık kurmak için. Elbette orada bulunuş amacınız malınızı / hizmetinizi pazarlamak. Hâl böyle olunca partilerde, yemeklerde bulabildikleri her ortamda ilişkileri güçlendirmeye çalışıyor firmalar. Peki kiminle? Çok az sayıda kişiye ulaşan bir blog yazarı ile değil :( Bütçe kıs...

Live from IBC 2

Live from IBC bir seri olma yolunda ilerliyor. Dizinin ikinci yazisinda, bir kez daha Turkce karakter sorunu ile basbasayim. Ultrabook icin ayiracak butce buldugumda, ki yakin zamanda boyle bir ihtimal gorunmuyor ne yazik ki, kendi cihazimi kullanarak yazabilirim gittigim yerlerde. O gune kadar IBC Basin Merkezi bilgisayarina talime devam. Daha once defalarca yazdigim gibi bu ikinci ve buyuk olasilikla son IBC deneyimim. Hayal kirikligi seslerini duyar gibiyim uzaktan :) Evet, patron ile, ki bendeniz oluyorum bu durumda, yaptigim gorusmeler sonucu bu sene istedigim, bekledigim sonuclara ulasamazsam bundan sonra IBC etkinliklerine gelmeme karari aldim. Bekledigim sonuclar ise gerceklesirse haberdar olacaginiz seyler. Bu sabah RAI`ye gelmek icin yola ciktigimda, ki saat 08.30 civariydi, 9.30 gibi IBC`ye ulasmayi hedefliyordum. Amsterdam halkalar halinde buyuyen bir sehir. Birbirinin icene gecmis bu halkalar kanallar ile ayriliyor ve kanallar arasi gecisleri koprulerle yapiyorsun...

Live from IBC 2018

Amsterdam`dayim bir kez daha. Bu kanallar kentine ilk geldigimde 15 yasindaydim, bugun ise 45. Bisiklet, kanal, cicek ve gunahlar kentindeyim. Derdim ise bunlarin hicbirisi degil. Her yil Eylul ayinin ikinci haftasi gibi baslayip 5 gun suren yayincilik fuar ve konferansi icin kuzeyin Venedik`ine akin ediyor binlerce insan. Bundan 5 yil kadar once karar vermistim IBC`ye gitmeliyim diye. IBC konferansina demek daha dogru olur aslinda. Cunku fuara gitmek bilet ve otel parasina bakarken, konferansin ayri giris ucreti var. 2018 yili icin tum konferansin katilim ucreti 3000 Avrodan fazla. Bizim paramiz ile soylemesi zor ama 24000 TL falan ediyor.  Peki nasil oluyor da bu sene ikinci kez IBC konferansina katilabiliyorum?  Yaniti basit, azim ile :) Oncelikle 2004 senesinden bu yana yaptigim blog yazarligini biraz daha profesyonellestirerek Ingilizce dilinde, radyo tv yayinciligina ozel hale getirdim. Ardindan yayincilik sektorunun dev kuruluslarinin ust yoneticileri ile e...

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

e-imza

Elektronik imza sempozyumu vardı geçtiğimiz hafta Ankara'da. Gazi Üniversitesi ile Telekomünikasyon Kurumu (TK) ortaklaşa düzenlemişler sempozyumu. Birbirinden ilginç deneyimler paylaşıldı iki gün boyunca. Görünen o ki e-imza ile ilgili temel sorun ne teknik, ne yasal. Sorun biraz yumurta tavuk sarmalı gibi. Yani uygulama olmadığı için e-imza almıyor kimse, e-imza yaygın olmadığı için uygulamalar yaygınlaşmıyor (özellikle bankacılık ve finans sektöründe). Bu sarmal nasıl kırılır? Bir başlangıç uygulaması bulmak gerekiyor. Sempozyumda dile getirilmeyen bir ilginç fırsat DVB-T ile birlikte satın alınması gerekecek Set Üstü Kutularla akıllı kartların okunabilecek olduğu gerçeği. Eğer doğru kutular ve konfigürasyon seçimi yapılırsa ve e-devlet uygulamalarının bir kısmı DVB-T platformuna taşınırsa beklenmedik bir hızla e-imzanın yaygınlaşması sağlanabilir. Bu konuda İtalya örneğinin iyi incelenmesi gerekiyor.

Yeni blog: Oyku7.blogspot.com

Oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında kısa öyküler yayınlamaya başladım. Aslında öykü serisi demek daha doğru olur belki.  Her hafta pazar günü saat 10'da yayınlanan ilk öykü ile başlayan ve hafta boyu her gün saat 10'da yayınlanan bölümleri ile süren, 7 günlük seriler.  Serilerin özelliği, birbirine yakın yerlerde ya da konseptlerde çektiğim fotoğraflara eşlik etmeleri.  Şimdiye kadar iki seri öykü yayınladım. Toplamda 14 öykü ediyor. Yarından itibaren yeni seri başlıyor, siz kıymetli okuyucularım için bir ön bilgi olsun, bu serinin adı Kadıköy. Bugün Kadıköy'ün çeşitli yerlerinde çektiğim 7 fotoğraf eşliğinde yedi kısa öykü yer alacak, yarından itibaren 7 gün boyunca, saat 10'da oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında. Öykülerdeki karakterler, anlattıkları, olay örgüsü vb. tamamen kurgu. Gerçek hayattaki kişi ve olaylarla bağlantısı tesadüften ibaret.  İlginizi çekerse aynı öyküler ve fotoğraflar oyku7.blogspot adresli Instagram hesabında da yayınlanıyor...

2019 hedefleri, 2. ay değerlendirmesi

Öyle büyük hedefler koymamıştım kendime 2019 için . Zaten koysam da pek bir şey değişmediğinden belki de :)  Neyse, madem hedefleri ve ilk ay değerlendirmesini paylaştım, ikinci ayda durum ne minvalde onu da yazayım: Yeni kitap satın almama kararımı uygulamaya devam ediyorum. Bu süreçte kütüphane can simidim oldu. Şubat ayında istediğim kadar kitap okuyamadım ne yazık ki. Mart ayından umutluyum. Spor, istediğim yoğunlukta ilerliyor. Öğlen arası boşluğunda Eymir yürüyüşleri ve gün içerisinde olabildiğince hareket halinde olmak... Benim için yeterli. Bu yaştan sonra herkül gibi görünmeyi istemem zaten.  Eski yazı için girişimim henüz yok. Aslında bu konuyu başka bir şekilde çözmeyi planlıyorum. Sonbaharı beklemem gerekiyor. Bakalım, eğer tahmin ettiğim gibi ilerlerse süreçler, sizlerle de paylaşırım... Teknik etiketli yazıları, biraz daha özenli ve referanslı yazmaya gayret ediyorum. Bu yüzden eskisi kadar hızlı eklemeler olmuyor. Ancak beklediğinize değeceğini umu...

Sokak sanatçıları, Ankara

Kırmızı Azap / Ayfer Tunç

Ayfer Tunç külliyatını okumaya devam ediyorum ve bu sefer romanlarının ardından ilk kez bir öykü kitabı okuma fırsatım oldu: Kırmızı Azap . Farklı senelerde yazılmış dokuz öyküden oluşan bu kitap, her bir öyküsüyle derin bir etki bıraktı. En Sevdiğim Öykü: Kırmızı Azap Kitabın adını taşıyan "Kırmızı Azap" öyküsü, beni en çok etkileyen ve en sevdiğim öykü oldu. Bu öykü, yazılmamış eserlerin potansiyel kahramanlarının, yazarın beyin kıvrımlarındaki macerasını anlatıyor. Ayfer Tunç, öyküde karakter yaratma sürecini ustaca ele almış ve okuyucuya yazarın içsel dünyasına dair derin bir bakış sunmuş. Kederin Hakimiyeti: Karakterlerin Derin Dünyası Kitap boyunca hissettiğim en yoğun duygu, karakterlerin içsel kederleri oldu. Anlattıkları olaylar, yaşadıkları hayal kırıklıkları ve kullanılan dil, her sayfada bu kederi hissettirdi. Tunç’un öykülerindeki dilin gücü, okuyucuyu derinden etkiliyor ve kederin farklı yüzlerini gösteriyor. Kırmızı Azap , 2014 yılında ilk bas...

Uyku İstasyonu / Nazlı Eray

Gerçekle düşün birbirine karıştığı; kahramanın Bursa'dan Paris'e, Sinop'tan Alanya'ya dolaştığı; geçmiş sorgulamaları, hayal kırıklıkları, hüzünler ve mutlulukların birbiriyle yarıştığı 160 sayfalık bir roman Uyku İstasyonu. Duraklarda, silik de olsa, Nazlı Eray'ın hayatına dair izler sezdim. Hangi izin hangi gerçekliğe işaret ettiğini edebiyat eleştirmenlerine bırakayım. İşin aslı, bulduğumu sandığım izlerin doğruluğundan da emin değilim. Ayrıca böylesi bir romanı okurken neden yazarın gerçek hayatıyla bağları düşünür insan sorusunu kendime not olarak ekleyeyim. Romanı tek oturuşta bitirdim. Elimden bırakmadan okumama neden olan şey sanırım büyülü atmosferdi. Bir sonraki sayfada ne olacağını tahmin bile edememenin gizeminin yanı sıra hikayenin gelişiminin neye işaret ettiğini çözmeye çalışmak da çok keyifliydi. Keyifli okumalar diliyorum. Sizler de görüşlerinizi paylaşmak isterseniz, yorum yazabilirsiniz. 

Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nde SoleMare Cafe

SoleMare Cafe ile 2015 senesinde tanıştık. O tarihlerde Küçükkuyu'nun büyük sürprizi başlıklı bir yazı ile blogda tanıtmaya çalışmıştım. 2016 yazında ise cafenin kurucuları ile söyleşi yayınladım. Mekânlara dair yazılara artık blogda çok yer vermiyorum. Sebebi ise basit: Google Haritalar.  Gittiğim mekânları Google Haritalar'da yorumluyor ve puanlıyorum. Hem daha pratik geliyor hem de daha çok kişiye ulaşıyor yazdıklarım. Ben de bir yere gideceğimde öncelikle Google Haritalar'daki yorumları okuyorum.  Yukarıdaki iki paragrafı yazma nedenim birazdan anlaşılacak. Bir kaç gün önce, çevrede yeni açılan bir yerler var mı diye Google Haritalar'da dolaşırken Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nin bahçesinde SoleMare Cafe 'nin yeniden açıldığını gördüm. Uzun zamandır ayrı kaldığım bir arkadaşla karşılaşmış kadar sevindim. Web sayfalarını incelediğimde ise hem çok şaşırdım hem de çok mutlu oldum. Web sayfasında iki kişiye teşekkür mesajı paylaşılmış. Birisi logolarını tasarlaya...

Viyana fotografları yayında

Viyana fotograflarının bir kısmını yayına verdim. Son gün çektiklerim ile henüz yüklemediğim bir kısmını ileride koymaya çalışacağım. Ayrıca fotografların açıklamaları da yok. Şimdilik bunlar var.