Ana içeriğe atla

ipTV - 5 Türkiye'deki Durum

Yazının başlığının iddialı olduğun kabul etmekle birlikte kötü sayılamayacak bir araştırma sonucu oluşturduğumu baştan belirteyim. Elbette atladığım bilgiler vardın. Ancak, tüm yazılanlar referanslıdır. Bağlantı gördüğünüz yerlerde (altı çizgili yerler) tıklarsanız ilgili sayfalara ulaşabilirsiniz...
TÜRKİYE'DE ipTV
Televizyon karşısında geçirilen saat olarak bakıldığında oldukça ön sıralarda yer alan (günlük ortalama 5 saat) ülkemizde, ipTV birçok girişimcinin iştahını kabartmaktadır. Geniş bant ağ abonesi her ne kadar 3 milyonu geçmiş olsa bile, Türkiye’de 20 milyon civarında hane olduğu göz önüne alındığında, sektörün daha gelişme çağında olduğu söylenebilir. Televizyonun öğretici, kamuoyunu bilgilendirici özelliklerinin ne kadar kullanıldığı, ciddi olarak tartışmalıdır. Geniş kitlelere ulaşmakta en kolay yol olan televizyon yayıncılığı ve reklamcılık için yeni fırsatlar yaratacak olan ipTV, yakında hayatımıza girecek gibi görünüyor.

2007 yılı sonunda İstanbul’da düzenlenen CeBIT’in düzenlediği 11. Uluslararası Uydu İletişimi, Kablo, Yayıncılık ve TV Sektörü Fuar ve Konferansı’nın 3. günü düzenlenen 5. oturum “YAYIN TEKNOLOJİLERİ 3 IPTV/MOBIL TV” başlığını taşımaktaydı. Sektörde oldukça önemli bir yere sahip bulunan fuar ve konferansın bir oturumunun ipTV’ye ayrılması, konunun önemini vurgulaması bakımından kayda değer. İlgili oturumda sunuş yapan Türk Telekomünikasyon A.Ş. IPTV Program Yöneticisi Dr. Cebrail Taşkın
Türk Telekom’un konuyla ne kadar yakından ilgilendiğini ortaya koydu. 2007 yılı yazında Telekomünikasyon Arenası’nda konuşan Türk Telekom Yönetim Kurulu Başkanı Paul Doany, internet üzerinden televizyon hizmeti olarak bilinen IPTV’yi 2008 yılının ikinci çeyreğinde başlatacaklarını açıkladı. İnternet üzerinden müzik indirmeye olanak veren portalı hizmete sokan TTNet, video için benzer bir çalışmada Doğuş Grubu’yla içerik toplayıcı olarak çalışacağını duyurdu.

Doğuş Grubu'nun, Türk Telekom ile işbirliği dışında Sipru
adını verdiği bir proje ile internet üzerinden televizyon seyrettirmeye yönelik çalışmalara öncelik vermiş olduğu görülüyor. Sipru, JoostTV gibi peer-to-peer olarak adlandırılan altyapı üzerine kurulmuş. Yazıda daha önce de bahsedildiği gibi gerçek ipTV uygulamasını hayata geçirebilmek için ağın çoklu gönderim desteği oldukça önemli. Ancak, gene daha önce belirtildiği üzere, çoklu gönderim teknik olarak kolay uygulanamıyor. Mevcut şartlarda (tekli gönderim ağında:unicast network) ipTV benzeri deneyimler için kullanıcının aynı zamanda sunucu olarak da hizmet verdiği modeller deneniyor. Dosya paylaşımı sitelerinden, Kazaa benzeri, aşina olduğumuz yöntemin (peer-to-peer network:P2P) yayın göndermek amaçlı kullanımı sırasında gecikmelerin tolere edilememesi, P2P ağın yeterli sayıda kullanıcısı olmaması gibi çeşitli sorunları var. Artan bant genişliği ve kullanıcı sayısı ile gelişen sıkıştırma teknikleri bu Sipru ve benzeri girişimleri ilginç kılıyor.

Sektörün bir diğer önemli oyuncusu Doğan Grubu’nun şirketlerinden SMILE ADSL’in birinci yaşını kutlamak için düzenlenen basın toplantısında Doğan Telekom Genel Müdürü Fazıl Esen, şirketin hedefleri arasında geniş bant ağ iletişiminin yaygınlaşması ile birlikte ipTV hizmeti vermek olduğunu belirtmiş
. Doğan Grubu, 100.000’in üzerinde aboneye sahip olduğu belirtilen SMILE ADSL ile tematik kanalları, uydu platform işletmeciliği, prodüksiyon şirketi sahipliği gibi avantajları düşünüldüğünde ipTV sektörünün oldukça önemli bir oyuncusu olacaktır. Ayrıca Doğan Grubu’nun DTV Holding Yeni Nesil Hizmetler Direktörü (M.Serdar Kuzuloğlu'nun atandığı) unvanıyla bir kadro oluşturması, yeni nesil teknolojilere verdiği önemin en somut göstergesidir.

Hem medya alanında hem teknoloji dünyasında hem de ağ erişimi sektöründe yatırımları bulunan Çukurova Grubu 2007 yılında Superonline şirketi aracılığıyla ipTV hizmeti vereceğini açıkladı.
Yalnız açıklama ile kalmayan Grup, ADSL2+/VDSL hizmetinin olduğu merkezlerde ipTV hizmeti vermeye başladığını duyurdu. Turkcell ile hem teknoloji hem de mobil iletişim alanında faaliyet gösteren grup Superonline ile başladığını duyurduğu ipTV hizmetinde aynı içeriği farklı platformlardan sunma olanağına kavuşmuş oluyor.

ipTV hizmetinin olmazsa olmazı olarak belirttiğim set üstü kutusu (STB) konusunda yerli üretimler başladı bile. AirTies adlı ADSL modem üreticisi şirket Rusya’da kullanılması için ipTV STB’lerinin üretildiğini duyurdu.
Bu alanda yerli üretimlerin olması sevindiricidir. Sektördeki gelişmelerin doğru zamanda görülüp konu ile ilgili araştırmaların zamanında yapılmasıyla ne kadar başarılı sonuçlar alınabildiğinin canlı örneğidir AirTies.

Yazının başlarında belirttiğim gibi ipTV hizmetinde içerik hayati yer tutmaktadır. Hizmeti verebilmek için altyapı ve taşıyıcı şirket şart olsa bile, hizmetin devamlılığı açısından doyurucu içeriğin izleyiciye ulaştırılıyor olması çok daha önemlidir. Bu açıdan düşünüldüğünde yapım ve yayın sektörlerinde yatırımları olan büyük grupların kendi ipTV platformlarını oluşturmaları sürpriz olmayacaktır. Elbette Türkiye’nin en büyük iletişim altyapısına sahip Türk Telekom’un bu alanda önemli bir oyuncu olacağını görmezden gelmemek gerekiyor. Ancak hemen eklemek gerekiyor ki ipTV hizmetini mutlaka kablo üzerinden vermek gibi bir zorunluluk bulunmuyor. Uydu işletmecisi olan Eutelsat 2005 yılında yaptığı açıklamada ipTV hizmeti vereceğini duyurmuş.

Yorumlar

  1. Eutelsat IPTV servisini uydu üzerinden mi verecek? Bu bana pek anlamlı gelmiyor? IPTV'nin en önemli iki özelliği olan interaktivite ve kişiselleştirilebilme uydu yayıncılığında bir anlam ifade ediyor mu?

    YanıtlaSil
  2. 2008 sonunda İstanbul'da yapılan CEBIT Yayıncılık fuar-konferansında Eutelsat'tan Ali Korur'un tam da bu konuyla ilgili sunumu vardı. Uydu yayıncılığında geri dönüş kanalının olamayacağını düşünürdük hep. Öyle ya, evlerimizde uydu alıcıları vardır. Ancak yakında başlatılacak yeni hizmet ile uydu alıcı/verici olacak evlerde. Bu sayede uydu üzerinden çift yönlü haberleşme olanaklı hale geliyor. Eutelsat'ın bu hizmeti Tooway markası ile pazarlanıyor. Ayrıntılara http://www.tooway.net/ adresinden bakabilirsiniz...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.

geçen ay en çok okunan 10 yazı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

İstanbul Modern İzzet Keribar sergisi

İstanbul Modern'de 2024 Kasım ayında açılan İzzet Keribar'ın fotoğraflarından oluşan seçkiyi ziyaret etmek istiyorsanız 25 Mayıs 2025'e kadar vaktimiz var.  Farklı dönemlerde ve mekânlarda çekilen birbirinden etkileyici kareleri incelerken Keribar'ın notlarını okumayı ihmal etmeyin. İyi fotoğrafın, belki de herşeyin "iyi"si için geçerli olan, özen ve sabır gerektirdiğinin kanıtı gibiydi sergi. İstanbul Modern'in terasında martı, Galata Kulesi ve şehri yıkayan yağmuru tek karede sabitlemeye çalıştığım fotoğraf için aynı özen ve sabrı gösterdim mi bilemiyorum.

23 Nisan depreminin ardından

1999 yılında yaşanılan büyük depremin üzerinden 26 sene geçmiş. O günden bu güne her sarsıntının ardından konuşanlar ve konuşulanlar neredeyse hiç değişmiyor. İstanbul'un depreme hazır olmadığı, kentsel dönüşümün olması gerektiği kadar hızlı ilerlemediği, toplanma alanlarının yetersizliği gibi bir çok eksiklikten bahsediliyor.  1999 Marmara depreminin üzerinden 26 yıl geçti. Aradan geçen yıllarda şehirler büyüdü, nüfus arttı, teknoloji ilerledi. Ancak her sarsıntının ardından dile getirilen endişeler neredeyse hiç değişmiyor. İstanbul’un olası büyük depreme hazırlıklı olup olmadığı, kentsel dönüşümün yeterince hızlı ilerleyip ilerlemediği ve toplanma alanlarının durumu hâlâ konuşulmaya devam ediyor. Dünkü Deprem ve Kitapçıda Yaşananlar Dünkü depremi kızımla birlikte bir AVM’deki kitapçıda yaşadık. Kahvelerimizi içiyor, etrafımızda 23 Nisan sevincini yaşayan çocukları izliyorduk. Ancak bir anda her şey değişti. Sarsıntı başladığında insanlar hızla dışarı çıkmaya çalıştı. Çocukl...

Boğaz'da erguvanlar

İstanbul’un baharı, erguvanların açmasıyla başlar. Boğaz’ın yamaçlarında, morun en güzel tonlarıyla süzülen bu ağaçlar, kente özgün bir hava katar. Erguvanlar, sadece doğanın değil, şehrin ruhunun da bir parçasıdır. Peki nedir bu erguvan? Erguvan ( Cercis siliquastrum ), Akdeniz iklimine özgü, ilkbaharda mor-pembe çiçekler açan bir ağaçtır. Anadolu'da yüzyıllardır bilinen bu ağaç, hem mitolojik hem de kültürel anlamda derin semboller taşır. İstanbul Boğazı çevresinde doğal olarak yetişen ender türlerden biridir. Erguvanın İstanbul’daki Yeri Erguvan, Bizans’tan Osmanlı’ya kadar pek çok dönemde İstanbul’da zarafetin ve geçiciliğin simgesi olmuştur. Rivayetlere göre Bizanslılar erguvanı imparatorlukla özdeşleştirirken, Osmanlı’da "erguvan cemiyetleri" adı verilen bahar eğlenceleri düzenlenirmiş. Osmanlı döneminde saray mensupları, Boğaz kıyılarındaki yalılarından erguvanların açmasını izler, bu manzarayı şiirlerle ölümsüzleştirirdi. Erguvan Nerelerde Görülür? ...

Hac / Paulo Coelho

Kurguyla Gerçek Arasında Bir Yolculuk Bugüne kadar hiç Paulo Coelho kitabı okumamıştım. Siz sormadan söyleyeyim: Evet, Simyacı hâlâ okunacaklar listemde. Ama ilk adımı, Hac ile attım. İlginçtir ki bu kitap, Simyacı ’nın da yazılmasına vesile olan gerçek bir hac yolculuğunu konu alıyor. Bu yolculuk, İspanya'da "El Camino de Santiago" yani Santiago Yolu olarak bilinen yüzlerce kilometrelik bir yürüyüş rotası boyunca geçiyor. Farklı yönlerden, farklı duraklardan başlayan ama aynı amaca çıkan bu rota, hem fiziksel hem de ruhsal bir yolculuk sunuyor. Kitabın arka kapağını okuduğumda aklıma Nermin Yıldırım ’ın Ev adlı romanı geldi. Orada da kahraman, Santiago yolunu farklı bir yönde yürüyordu. Coelho’nun Hac ’ı ile bu iki kitap arasında, hem benzerlik hem de yaklaşım farkı görmek mümkün. Kurgu mu, Anı mı? Kitabı okurken en çok düşündüren şeylerden biri şu oldu: Bu yaşananlar gerçekten oldu mu, yoksa metaforların içine mi gizlendiler? Roman, yer yer o kadar ...

İstanbul Ansiklopedisi: Sessiz Çatışmaların ve Görünmeyen Yansımaların Hikâyesi

Bu yazı, Netflix ’te Nisan 2025’te yayınlanan İstanbul Ansiklopedisi  dizisi hakkında olacak. Hem bir izleyici olarak düşüncelerimi paylaşmak hem de spoiler vermeden bir bakış sunmak istiyorum. Diziler hakkında yazdığım ilk blog yazısı olacak, bu yüzden heyecanlıyım. 📚 Genel Bilgiler Sekiz bölümlük mini dizi formatında sunulan yapımın senarist ve yönetmen koltuğunda Selman Nacar oturuyor. Başrollerde ise genç oyuncu Helin Kandemir  (Zehra) ve deneyimli isim Canan Ergüder (Nesrin) yer alıyor. Zehra, üniversite eğitimi için Amasya’dan İstanbul’a gelirken; Nesrin, Fransa’da kariyerine devam etmeye hazırlanan, Zehra’nın annesinin yıllardır görüşmediği eski bir arkadaşı. İkili arasındaki etkileşim dizinin en güçlü yanlarından biri. 💭 Dikkatimi Çekenler (Spoilersız): Kimlik arayışı teması  güçlü bir şekilde hissediliyor. Zehra’nın İstanbul’a gelmeden önceki hayatıyla, büyük şehirde yaşadığı değişim arasındaki gelgitler oldukça etkileyici yansıtılmış. Nesrin’in şehir ve ülk...