Kimi bir kaç cümlelik kimi bir kaç sayfalık anılarla dolu öykücükler ve tümünü bağlayan farklı bir kurgu. Barış Bıçakçı'nın son novellasını severek okudum. Okuma heyecanını bozmadan, konusundan kısaca bahsetmek istiyorum. Halis Bey, emekli elektrik mühendisi. Ayşe ise başarılı bulunan bir öykü kitabı yayınlamış bir peyzaj mimarı ve tercüme yaparak hayatını kazanıyor. Tercüme bürosunda rastlaşıyorlar ve Halis Bey Ayşe'den anılarını öyküleştirmesini istiyor, ücreti karşılığında. Novella, Halis Bey'in anıları ve Ayşe'nin hayatını anlatan bölümlerle kurulmuş. Novellada yer alan bölümlerin her biri ayrı öyküler haline getirilebilecek derinlikte. Ayşe'nin hayatına dair bölümlerde ülkenin gündemine dair göndermeler de yer alıyor. Daha önce okuduğum eserlerinde olduğu gibi bolca Ankara var arka planda. Hatta Garson başlıklı bölümde Ankara başrolde. İstanbullular deniz yok, fazla gri dese de Ankara, Ankara'da yaşamaya alışmışlar için kendine has özellikleri ve güzelli...
Puslu Camın Arkasından adlı kitabını okuyarak tanımıştım Sadun Aren'i. Ardından İmge Kitabevi'nde düzenlediği imza gününde yüzyüze gelme ve sohbet etme şansına eriştim. Yaşına karşın dinç görünüyordu. Duvarın yıkılması ile birlikte bir çokları, saptıkları yolun yanlışlığını görüp doğru yola yönelirken, savunduklarında hata olmadığını uygulamada yapılan hatalardan ders alındığı sürece işleyebilir sosyalizmin hayal olmadığını yazmaya devam ediyordu Hoca.
Anı kitabında bir bölüm çok hoşuma gitmişti. Kitap yanımda olmadığından aklımda kalanları aktarayım:
'Sosyalizm öldü diyorlar. Ölüye kurşun sıkılır mı. Öldüyse gerçekten sabah-akşam durmadan öldü demenin anlamı var mı?'
Anı kitabında bir bölüm çok hoşuma gitmişti. Kitap yanımda olmadığından aklımda kalanları aktarayım:
'Sosyalizm öldü diyorlar. Ölüye kurşun sıkılır mı. Öldüyse gerçekten sabah-akşam durmadan öldü demenin anlamı var mı?'
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.