Kimi bir kaç cümlelik kimi bir kaç sayfalık anılarla dolu öykücükler ve tümünü bağlayan farklı bir kurgu. Barış Bıçakçı'nın son novellasını severek okudum. Okuma heyecanını bozmadan, konusundan kısaca bahsetmek istiyorum. Halis Bey, emekli elektrik mühendisi. Ayşe ise başarılı bulunan bir öykü kitabı yayınlamış bir peyzaj mimarı ve tercüme yaparak hayatını kazanıyor. Tercüme bürosunda rastlaşıyorlar ve Halis Bey Ayşe'den anılarını öyküleştirmesini istiyor, ücreti karşılığında. Novella, Halis Bey'in anıları ve Ayşe'nin hayatını anlatan bölümlerle kurulmuş. Novellada yer alan bölümlerin her biri ayrı öyküler haline getirilebilecek derinlikte. Ayşe'nin hayatına dair bölümlerde ülkenin gündemine dair göndermeler de yer alıyor. Daha önce okuduğum eserlerinde olduğu gibi bolca Ankara var arka planda. Hatta Garson başlıklı bölümde Ankara başrolde. İstanbullular deniz yok, fazla gri dese de Ankara, Ankara'da yaşamaya alışmışlar için kendine has özellikleri ve güzelli...
Avrupa'nın kuzeyinde sosyal demokrasinin kalesi sayılan İsveç'te kadın haklarının durumu nedir? 1864 yılında kocaların karılarını dövme hakkı yasadan çıkartıldıktan sonra 1996 yılında meclisin %42'si ve bakanlar kurulunun %50'sini kadınların oluşturması nasıl sağlanmış? Hemen belirtmek ve altını çizmek gerekiyor: tüm kazanımlar örgütlü mücadele ile elde edilmiş.
Mecliste neredeyse eşit temsil olanağına kavuşmuş olsalar bile hala yılda 2000 kadının tecavüze uğradığı, kadın sığınma evlerinin varolduğu, aynı işi yapan kadın ve erkeğin farklı ücret aldığı bir ülke aynı zamanda. Kitapta yer alan söyleşilerde önemle vurgulandığı gibi bir çok kazanımlar elde etmiş olsalar bile İsveç'li kadınların daha yapacak çok işi var. Kitap, Nisan 1997 basımı, İmge yayınlarından çıkmış. Sonuç bölümünden alıntı yaparsam belki okuma isteğinizi arttırabilirim :)
İsveç'li Kadınların Mesajı
İsveç'te kadınların özgürlük mücadelesinde elde ettikleri başarılar, insanlığın geleceğini gösteriyor. Kadınlar eşitlik alanında yeni başarılara imza attıkça ve yeni hedeflere koştukça, insanlığın eşitlik ve adalet yolundaki kavgasının yolu açılacak. Daha demokratik ve daha barışçı bir dünya, ancak kadınlar özgür olursa gerçekleşebilir. İnsanların bir yarısı olan kadınlar, sömürülürken ve ikinci sınıf yurttaş davranışından kurtulamazken, bir eşitlikten söz edilemez. İnsanlığın özgürlüğe yürüyüşünde, kadınların çok büyük bir katkısı olacağını göremeyenler, İsveç'teki deneye bakarak, bunun ne anlama geldiğini araştırabilirler...
merak ettim kitabı. kadın hakları ve medeniyet arasında kesinlikle doğru orantılı bir ilişki var. isveç bunun en güzel örneği gerçekten. aslında türkiye de güzel bir örnek tabii. kadın haklarının olmadığı yerde nasıl orman kanunlarının geçerli olduğu bir kültür yaşandığını görmek için.
YanıtlaSil40+ yıllık hayatın bana öğrettiği erkek her yerde erkek. Tek fark eğer kendini entelektüel olarak geliştirdiyse cinsiyetinin doğurduğu içgüdüsel özelliklerini baskılayabiliyor. Eğitimden bahsetmiyorum, entelektüel gelişim derken.
YanıtlaSilCinsel şiddet isimli bir kitap var. Onu da öneririm. Ufuk açıcı.
gender-pedagogy ile ilgili bir kitap okuyorum. dünya literatüründe var mı bu terim bilmiyorum ama isveççe yazılmış bir kitap benim okuduğum ve isveç örneğini anlatıyor. 1930'lardan başlayarak isveç'teki feminist akımın 70'lerde meyvesini, okul öncesi eğitimde eşitlikçi yaklaşım olarak verdiğini anlatıyor. okudukça taşlar yerine oturuyor. 70'lerden sonra feministlerin ve kanun yapıcıların cinsiyet ve her türlü eşitlik politikaları için arena, okul öncesi eğitim kurumları oldu diyor. 2 yaşında okul öncesi eğitime adım atan çocuklar her türlü ayrımcılıktan arınmış bu kurumlarda devlet gözetiminde eğitim görmeye başlıyorlar. özellikle cinsiyet eşitliği okul öncesi dönemden başlayarak eğitim programlarının temel taşlarından biri. müthiş değil mi?
YanıtlaSil