Kimi bir kaç cümlelik kimi bir kaç sayfalık anılarla dolu öykücükler ve tümünü bağlayan farklı bir kurgu. Barış Bıçakçı'nın son novellasını severek okudum. Okuma heyecanını bozmadan, konusundan kısaca bahsetmek istiyorum. Halis Bey, emekli elektrik mühendisi. Ayşe ise başarılı bulunan bir öykü kitabı yayınlamış bir peyzaj mimarı ve tercüme yaparak hayatını kazanıyor. Tercüme bürosunda rastlaşıyorlar ve Halis Bey Ayşe'den anılarını öyküleştirmesini istiyor, ücreti karşılığında. Novella, Halis Bey'in anıları ve Ayşe'nin hayatını anlatan bölümlerle kurulmuş. Novellada yer alan bölümlerin her biri ayrı öyküler haline getirilebilecek derinlikte. Ayşe'nin hayatına dair bölümlerde ülkenin gündemine dair göndermeler de yer alıyor. Daha önce okuduğum eserlerinde olduğu gibi bolca Ankara var arka planda. Hatta Garson başlıklı bölümde Ankara başrolde. İstanbullular deniz yok, fazla gri dese de Ankara, Ankara'da yaşamaya alışmışlar için kendine has özellikleri ve güzelli...
Etkinliğe "blog yazarı" sıfatıyla katılınca, bir yerde görevim haline dönüşen bu etkinlik sonrası yazıların sondan bir öncekinde sıra. Yıllar boyunca sevdiğim şeyi, profesyonel işim olarak yapmayı hayal etmiştim. Bu anlamda sporculara ve sanatçılara gıpta ile bakardım. Sonra farkettim ki aslında sevdiğim şeyi yapmamın önündeki engeller sandığımdan küçük. Bu etkinliklere katılmam ve ardından oradaki gözlemlerimi paylaşmam böyle başladı. Şimdilik etkinlik katılım ücreti ödememenin dışında organizasyon şirketlerinden destek görmüyorum. Umarım ilerleyen yıllarda diğer masraflarım konusunda da yardımcı olurlar.
Gelelim etkinliğin ikinci, benim Krakow'daki üçüncü günüme. İlk iki günün aksine üçüncü gün işin teknolojisinin yanında pazarlamasının ağırlıkta konuşulduğu sunumlarla geçti. Özellikle içerik sahiplerinin katıldığı biri ulusal diğeri uluslararası yayıncıların piyasayı nasıl gördüğüne dair paneller dikkat çekiciydi.
Günün etkileyici sunumlarından birisini MTG Group yaptı. İsveç kökenli yayıncı grubu ViaPlay, Like.TV gibi sektörün önemli girişimlerinin sahibi. İçerik satın alması bakımından Avrupa'nın lideri konumundaki grubun sunumunda pazarın değişen yüzü, çarpıcı sayılarla gösterildi. 2009 ile günümüzün kıyaslandığı slaytta 2009 yılı boyunca satılan Android işletim sistemli telefon sayısının toplamının bugünlerde günlük olarak aktive edilen Android'li cihaz kadar olduğu söylendi. 2009 ile 2013 arasında topu topu 4 yıl var ancak bu 4 yılda köprülerin altından çok sular akmış. Aynı şekilde 4 yıl önce yok denecek kadar az olan tablet sayısı, günümüzde hızla artıyor. Artan ve çeşitlenen ekranlar, televizyon tüketme alışkanlıklarını değiştiriyor. İçerik sahipleri için önemli bir fırsat penceresi oluşturuyor bu farklı ekran talepleri. Linear TV'de gösterilen içerik, farklı zaman dilimlerinde farklı cihazlar için yeniden pazarlanıyor. Yıllar boyu sinema endüstrisinin kullandığı bu "windowing" (pencereleme) şimdi TV dünyasında kullanılıyor. Bu pencerelemeyi kısaca açayım. Sinema filmleri öncelikle sinema salonlarında gösteriliyor. Ardından, PayTV ekranlarında para karşılığı izlettiriliyor. Sonra DVDsi çıkartılıyor. Son olarak aynı film, FTA ekranlardan izleyiciye ulaşıyor. Linear TV için de benzer bir süreç işleyecek gibi görünüyor. Doğru kurulacak modellerle sinemanın yıllar boyu yaptığı neden TV için işlemesin? Sunum, çok beğendiğim bir Çin atasözü ile bitti: "Değişim rüzgarları eserken, kimileri duvar kimisi ise rüzgar tribünü inşaa etmeyi önerir."
Arris, etkinliğe katılan global firmalardan birisiydi. Etkinlik CEE'ye özel düzenlenmiş bir etkinlik olunca katılan firmaların bölgede iş yapan yerel firmalar olması doğal. Ancak, "globalleşen dünyada" yerel bir şey kalmıyor. Yerel pazar, uluslararası oyuncular için farklı fırsatlar sunabiliyor. Arris'in Medios+ çözümü, içerik sahibi olup bunu çoklu ekrana sunmak isteyen ancak bunun için yeterli bilgisi/kaynağı olmayan ya da asıl işine, yayıncılığa, odaklanıp bu konularla ilgilenmek istemeyenlere yönelik bir ürün. 7000'den fazla çalışanıyla önemli bir oyuncu olan Arris ismini, sanırım daha sık duyacağız.
BBC Worldwide, Birleşik Krallık kamu yayıncısı BBC'nin uluslararası pazarlama / dağıtım / içerik üretimi şirketi. BBC'nin ürettiği içeriğin yanı sıra uluslararası pazarlanabilir dizileri kendisi de üretebiliyor / ürettirebiliyor. Sunum sırasında yeni bir dizilerinin fragmanını izledim ve uzun süredir televizyon izlemeyen birisi olarak bile epey etkilendim. Avrupa şirketlerinde çok imrendiğim bir şey var. Herkes ne yapacağını biliyor. Ne iş olsa yaparım abi diyen de yok, mühendis değil misin otur öğren yap diyen de.
Etkinliğin son gününde, dönüp dolaşıp temel konuya, paraya, odaklı bir sunum AtMedia tarafından gerçekleştirildi. CEE bölgesinde TV reklamları başlıklı sunumun gösterdiği kısır döngü, bizde şimdilik geçerli değil bildiğim kadarıyla. Kısır döngü şöyle:
reklam verenler ekonomik durgunluğu gerekçe gösterip reklam bütçelerinin kısıldığını söylüyor ==>
kısılan bütçeler TV gelirlerini düşürüyor ==>
düşen TV gelirleri yapımlara ayrılan bütçeyi düşürüyor ==>
düşük bütçe ile yapımların kalitesi düşüyor ==>
izlenme oranları düşüyor ==>
düşen izlenme oranları reklam fiyatlarını düşürmek için ajansların elini güçlendiriyor ve en başa dönülüyor...
AtMedia, bu kısır döngünün sonunda tüm piyasayı batıracağını vurguluyor. Bu gidişin dikkatten kaçırdığı bir diğer önemli noktanın ise yeni ekranların ölçüm dışı kalmış olması olduğuna vurgu yapıyor. Reklam pastasının artık daha fazla oyuncu arasında bölüşüldüğünü de belirten AtMedia, pastanın büyümesinin tek çıkar yol olduğunu söylüyor. Ekonominin içinden geçtiği dönemde böyle bir şey mümkün mü bilemiyorum.
İyi yaptığın işi yapmak, yaptığın işin en iyisini yapmak: PACE. Dünyanın sayılı set üstü kutusu üreticileri arasında yer alan Birleşik Krallık şirketi PACE, ufuk açıcı bir sunumla etkinlikte yar aldı. Fuar alanındaki standında yaptığımız sohbet ile belki de önümüzdeki yıllar içerisinde ülkemizde göreceğiniz bir hizmetin ilk konuşmalarını yaptık. Benim aklımdaki proje gerçekleşecek mi göreceğiz. Görmek için beklememiz gerekmeyenler ise Pace'in başardıkları. DVB-T2 / IP hibrit kutu ile kurduğu çözüm, sunumlarının son bölümünü oluşturuyordu.
Bugünden aktaracağım son sunum ev sahibinden Informa Telecoms & Media'dan. Informa'yı bilmeyenler için dünyanın dört bir yanında ofisleri olan dev bir araştırma ve organizasyon şirketi desem abartmış olmam. Gerçekten ortadoğudan avrupaya amerikadan asyaya dünyanın her bölgesinde, yerel ofisleriyle bilgi toplayan raporlar analizler üreten ve bunların yanında gelenekselleşen bir dizi etkinlik organize eden büyük bir yapı Informa. Yıllar önce, henüz düzenledikleri hiçbir etkinliğe katılmamışken çalıştığım şirketin kütüphanesinde TV Yearbook adlı istatistik kitabını görüp hayran kalmıştım. Halen üretmeye devam ettikleri dizilerden sadece bir tanesiymiş TV Yearbook. Bu etkinliğe katılmanın önemi Informa'nın paylaştığı rakamlarla bir kez daha anlaşılıyordu. Önümüzdeki yıllar multi-screen ve OTT'nin parlayacağı yıllar olacak. Content is the king sözü halen geçerliliğini korusa bile eğer doğru pazarlamıyorsanız elinizdeki içeriği sarı lira gibi tedavülden kalkabilir.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.