Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Belgesel Oyun Sivas 93

2 Temmuz 1993 günü Sivas'ta yaşanan insanlığın yüz karası olay ile ilgili bir çok kitap, şiir yazıldı. Türküler yakıldı. Genco Erkal'ın Dostlar Tiyatrosu en zorlarından birini başarmış. Bu acıyı tiyatro sahnesine taşımış. Dile kolay tam 15 yıl geçmiş 2 Temmuz 93'ten beri. Acılar hala taze, çaresizlik belki o günlerde hissedilenden daha ağır. Öyle ya 1993'te iktidar ortağı olan sol, şimdi ana muhalefete düşmüş, ki onun da ne kadar sol olduğu tartışmalı hale gelmiş. Oyun belgesel nitelikte. Video görüntüleri ile anlatıcı oyuncu olarak görev yapan sanatçıların gösterisi oldukça iyi harmanlanmış. Oyunun yazarı ve yönetmeni olan Genco Erkal'a sahnede Meral Çetinkaya, Yiğit Tuncay, Nilgün Karababa, Murat Tüzün, Çağatay Mıdıkhan ve Saliha Şirvan Akan eşlik ediyor. Müzikler Fazıl Say'a ait. Film yapımını Ajans 21'den Nurdan Arca üstlenmiş. Giysi tasarımı (ki tahmin edilebileceği üzre siyah) Özlem Kaya'ya ait. Oyun, insanın içine işliyor. Tek perde olarak planl

Salih Kalyon'suz Komedi Dükkanı

Arkadaşım ve beyefendi ile 23 bölümdür cuma akşamlarımızı renklendiren Komedi Dükkanı adlı program, kanal değişikliği ile birlikte Salih Kalyon'u kadrosundan çıkartmış. Bu akşam TRT 1'de ilk bölümünü izlediğimiz Komedi Dükkanı yeni konseptiyle ne kadar izlenir bilemiyorum. Ancak, seyirci olarak Tolga Çevik'in resmi web sayfasında farklı projeler nedeniyle Komedi Dükkanı'ndan ayrılmıştır açıklamasından fazlasını hak ettiğimizi düşünüyorum. Programın TRT'ye geçeceği belli olduktan sonra TRT'de dönmeye başlayan fragmanlarda Kalyon var, reklam panolarındaki afişlerde Kalyon var. Sonra ne olduysa, bunu şekilde öğreneceğiz diye düşünüyorum yakında (dedikodu sayfaları sağolsun), Tolga Çevik tek başına çıkıyor. Bel altı göndermeleriyle, kendini tekrara başlayan parodileriyle ve Kalyon'un yokluğuyla TRT'ye geçerken çok kan kaybetmişe benziyor Komedi Dükkanı. Bu blog gönderisini Tolga Çevik resmi sayfasındaki iletişim bölümüne de göndereceğim. Eğer yanıt gelir

Bursa izlenimlerine devam

Kısa aradan sonra Bursa 6. Kitap Fuarı izlenimlerine devam edeyim. Katılımcılar iki salona dağıtılmış. Ancak bu iki salon neye göre ayrılmış, kura ile mi belirlenmiş yerler, yoksa girişlere yakın olan yerler yüksek fiyatlı mıydı? Neyse, kısacası benim çözemediğim bir yerleşim planı vardı, tabii eğer böyle bir plan gerçekten varsa :) Anarşist yayınlar yapan Kaos ile çocuk kitapları satan bir yayınevinin birbirine yakın olması gezmeyi zorlaştırıyor. Bir daha ki fuarda standları konulara, yayın türlerine göre ayrısalar ne güzel olur. En azından çocuklara yönelik yayınlarla diğerlerini ayırabileseler o bile başarıdır. Ankara'ya gelince saydım tam 17 kitap edinmişim fuardan. Satın aldığım 16 adet, birini hediye ettiler. Nevzat Çelik'in romanından Kaos yayınlarından 3 kitaba, Deniz Kavukçuoğlu'nun öykü kitabından Kaan Arslanoğlu'nun bir romanı ve Orhan Pamuk üzerine incelemesine, Ataol Behramoğlu'nun Rus edebiyatı ile ilgili incelemesinden Pınar Selek'in Başaramadık

Komik Şeyler Yazmak, Deniz Kavukçuoğlu

Cumhuriyet gazetesindeki köşe yazıları ile tanıdım Kavukçuoğlu'nu. Sonra bir gün çalıştığım kurumun kütüphanesinde görüp deyim yerindeyse bir solukta okuduğum anı kitabı Sen Vatan Haini misin Baba , bir sonraki anı kitabını okumaya sürükledi. Ala Geyik Sokağı Yoksa Bir Liman mıydı? anıların devamı nitelğindeydi. Anıların ayrıntıları şaşırtıcıydı. Bu ayrıntıların nedenini geçtiğimiz haftasonu Bursa'da öğrenmiş oldum: özlem. 22 yıl zorunlu olarak Almanya'da kalan yazar, cumartesi günkü söyleşisinde bu ayrıntıları açıklamak için ekler pastasını örnek verdi. Ne ilgisi var diye düşünüyor insan ilk duyunca. Ekler, Fransız kökenli bir pasta türü. Ülkemizde de hemen hemen her pastanede yapılır. Gelin görünki Almanya'da bilinen ve yapılan bir pasta değil. Kavukçuoğlu'nun çok sevdiği bu pastaya duyduğu özlem onu geçmişin İstanbul'undaki pastanelere, onların sahiplerine, sahiplerinin öykülerine götürüyor. Sadece ekler pastasının oluşturduğu çağrışımları ve 22 yıllık yurt

Bir nehir ki ömrüm

Kaç albüm vardır ki tüm parçalarını aynı beğeniyle dinlenilir? Kaç albüm vardır ki her dinleyişte başka bir parçasına aşık olunur? Hele ki bu albümü oluşturan bestelerin artık yapılamayacak olduğunu bilmek nasıl kahreder insanı. Doğru tahmin ettiniz Tuncay Akdoğan'ın ardından çıkartılan Bir nehir ki ömrüm adlı albümden bahsediyorum. Albüm içerisindeki bilgilerden aktarayım yaşam öyküsünü: 1959 yılında Adana'da doğan Tuncay Akdoğan, Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu'ndan mezun oldu. Üniversite yıllarında müziğe başlayan Tuncay Akdoğan, 1984 yılında Grup Yorum'un kurucuları arasında yer aldı. Grup Yorum'un yayınladığı 'Sıyrılıp Gelen', 'Haziran'da Ölmek Zor' ve 'Türkülerle' adlı üç albümünde beste ve söz yazarlığı yapmasının yanı sıra cura ve davul çaldı. 1989 yılında Grup Yorum'dan İlkay Akkaya ile birlikte ayrılan Tuncay Akdoğan, 1990 yılında İlkay Akkaya ve İsmail İlknur ile birlikte Kızılırmak'ı kurdu. 1990-1997 yılla

Sadun AREN'in ardından

Puslu Camın Arkasından adlı kitabını okuyarak tanımıştım Sadun Aren'i. Ardından İmge Kitabevi'nde düzenlediği imza gününde yüzyüze gelme ve sohbet etme şansına eriştim. Yaşına karşın dinç görünüyordu. Duvarın yıkılması ile birlikte bir çokları, saptıkları yolun yanlışlığını görüp doğru yola yönelirken, savunduklarında hata olmadığını uygulamada yapılan hatalardan ders alındığı sürece işleyebilir sosyalizmin hayal olmadığını yazmaya devam ediyordu Hoca. Anı kitabında bir bölüm çok hoşuma gitmişti. Kitap yanımda olmadığından aklımda kalanları aktarayım: 'Sosyalizm öldü diyorlar. Ölüye kurşun sıkılır mı. Öldüyse gerçekten sabah-akşam durmadan öldü demenin anlamı var mı?'

Bursa Kitap Fuarı ardından

24 saatin 12'sini yolda geçirip epey yorulsam bile değdi Bursa'ya gittiğime. Aktarmam gerektiğini düşündüğüm gözlemlerimi unutmadan kayda geçireyim diye oturdum bilgisayarın başına pazar sabahı, kargalar bile kahvaltılarını yapmadan: Cuma gecesi yola çıkıp cumartesi sabah 7'ye doğru Bursa'ya ulaşınca fuarın açılış saati olan 11'e kadar oyalanacak şeyler bulmak gerekiyordu. Eski Bursa bilgimi kullanıp terminalden Heykel'e (Bursa'nın kızılayı desem doğru olur herhalde) giden otobüse bindim. Heykel, aynı zamanda Koza Han, camii ve kapalı çarşılardan oluşan bir yapıya da ev sahipliği ediyor. Aklımda Koza Han'ın avlusu, çay-simit ve gazete var. Ancak hesapta olmayan avlunun açılmamış olması. Neyse, Setbaşı'na yürüyüp üzerinde dükkanlar olan Floransa'daki köprüye benzer yapıyı görüp fotografladıktan ve uzun bir yürüyüş yaptıktan sonra hala açılmayan Koza Han'ın karşısındaki saraya oturdum. Saray eskilerden kalma değil. Simit sarayı. Ben simit-çay k

ipTV sonuç yerine

Teknolojinin gelişmesi tüm sektörleri olduğu gibi yayıncılık sektörünü de değiştiriyor ve dönüştürüyor. Bu gün izlemekte olduğumuz saate bağımlı doğrusal televizyon yayıncılığı yerini farklı deneyimlere bırakacak gibi görünüyor. İstenilen içeriğin istenilen saatte izlenmesi, kaydedilmesi, televizyonda gördüğünüz bir ürünün sipariş edilmesi, canlı yayında programın içeriğine etki/katkı, uzaktan eğitimler-sınavlar, uzaktan sağlık hizmetleri gibi hayal gücünüz ile sınırlı yenilikler çok uzağımızda değil artık. Televizyon karşısında günlük Avrupa ortalamasının iki katı kadar süre harcadığımız düşünülürse, bu süreyi muhtemelen daha da uzatacak yeni teknolojilerine nasıl yaklaşmalıyız kararsız kaldım. Mühendis Özgür heyecan duyarken, vatandaş Özgür korkuyor. Aptal kutusu olarak adlandırılan televizyon gittikçe akıllanıyor. Peki ya biz?

ipTV - 5 Türkiye'deki Durum

Yazının başlığının iddialı olduğun kabul etmekle birlikte kötü sayılamayacak bir araştırma sonucu oluşturduğumu baştan belirteyim. Elbette atladığım bilgiler vardın. Ancak, tüm yazılanlar referanslıdır. Bağlantı gördüğünüz yerlerde (altı çizgili yerler) tıklarsanız ilgili sayfalara ulaşabilirsiniz... TÜRKİYE'DE ipTV Televizyon karşısında geçirilen saat olarak bakıldığında oldukça ön sıralarda yer alan (günlük ortalama 5 saat) ülkemizde, ipTV birçok girişimcinin iştahını kabartmaktadır. Geniş bant ağ abonesi her ne kadar 3 milyonu geçmiş olsa bile, Türkiye’de 20 milyon civarında hane olduğu göz önüne alındığında, sektörün daha gelişme çağında olduğu söylenebilir. Televizyonun öğretici, kamuoyunu bilgilendirici özelliklerinin ne kadar kullanıldığı, ciddi olarak tartışmalıdır. Geniş kitlelere ulaşmakta en kolay yol olan televizyon yayıncılığı ve reklamcılık için yeni fırsatlar yaratacak olan ipTV, yakında hayatımıza girecek gibi görünüyor . 2007 yılı sonunda İstanbul’da düzenlenen

Ararken bulunanlar

Bu günlerde iş yaşamım ile ilgili bir takım belirsizlikler nedeniyle bol vaktim oluyor. Bloga bu kadar fazla gönderi eklememden anlaşılıyordur sanırım. Eski fotografları gözden geçiriyorum. Çeşitli işlemlerden geçiriyorum. Picasa adlı bir program indirdim. Google hizmetlerinden birisi daha. Daha önceleri Yahoo'cu idim. Geocities'de sayfam, briefcase'de dosyalarım YahooGroups'ta listelerim falan filan. Şimdi google'cı oldum. Blogger'da sayfam, GoogleGroups'ta listelerim, Picasa'da web albümüm Maps.google'da aradığım adresler vs vs. Google'ı etkin kullanmak için keşfettiğim bir yöntemi sizlerle paylaşıp bu gönderinin asıl yazılış amacına geleceğim :) Bildiğiniz üzre google.com.tr adresini yazdığınızda sade bir tasarım gelir karşınıza. Arayacağınız metni girdiğiniz kutucuğun sağ tarafında Gelişmiş Arama yazar. Bu bağlantıya (link) tıkladığınızda karşınıza yeni bir dünya açılır. Benim sıklıkla kullandığım bir arama yöntemi, özellikle gezi notları iç

Frankfurt'tan görüntüler

Fotograflara bakarken kimilerini sayfa ziyaretçilerimle paylaşsam ne güzel olur diye düşündüm. Düşünmekle kalmayıp yapayım dedim :) Frankfurt'a gidenler bilir. Almanya'nın Manhattan'ı olarak bilinir. Hatta ortasından Main nehri geçer ve gökdelenlerin yoğun olduğu bölgeye Mainhattan olarak adlandırılır. İstanbul'un Mashattan'ı gibi. Bu yönüyle klasik Avrupa kentlerine benzemez. Avrupa Merkez Bankası binası Frankfurt'tadır (binanın önünde € simgesi var:) Avrupa'nın ve Almanya'nın önemli finans merkezlerindendir. Gördüğüm her Avrupa kenti gibi düzenli işleyen toplu taşıma sistemi etkileyicidir.

ipTV - 4

ipTV hizmeti, televizyon dağıtım şekillerinden birisi olup uydu ve/veya sayısal karasal yayın hizmetleri ile birlikte de sunulabilir. Bu bağlamda düşünüldüğünde üç farklı işletme modelinden söz edilebilir: Sadece ip alıcılı STB’ler: Tüm içerik (televizyon+VoD) ip üzerinden gönderilir. Bant genişliğini fazla kullanan bir modeldir. Başka yöntemlerle ücretsiz edinilebilecek, FTA (Free To Air), televizyon yayınlarını da ip üzerinden taşıyacağı için sunulacak ek hizmetlerin sayısı kısıtlı olabilir. Ip + Uydu alıcılı STB’ler: Uydu üzerinden ücretsiz alınabilecek yayınları ip hattından göndermediği için bant genişliğinden tasarruf sağlar. Bu sayede sunulabilecek hizmetlerin çeşitliliğini arttırma olanağı doğar. Ip + Sayısal Karasal alıcılı STB’ler: Özellikle sayısal karasal televizyon yayıncılığının (DTT:Digital Terresterial Television) gelişmeye başlamasıyla yaygınlaşan bir modeldir. DTT olarak alınabilecek kanallar (televizyon üstü küçük anten ile) buradan, diğer hizmetler ip üzerinden s

Recep İvedik

Recep İvedik filmini izlemeyi düşünmüyordum. Filmin komik olmadığını düşündüğünden değildi bu kararım. Sinemanın pahalılığı karşısında almak zorunda kaldığımız bir seçicilik kararıydı. Zaten yakın zamanda televizyonda yayınlanır diye düşünüyordum. Taa ki bir şahsın açıklamasını duyana kadar. Çok kötü sakın gitmeyin anlamına gelen açıklamaları okuyunca, hemen biletimi aldım :) Pişman olmayacağımı biliyordum. Olmadım da izledikten sonra. Yer yer gereksiz sahneler olsa bile (seks filmi çekenler sahnesi gibi) genelde başarılı bir film olmuş. Recep İvedik karakteri iyi çizilmiş ve iyi gözlemlenmiş bir karakter zaten. Bu karakterin her hali komik olabilir. Skeçlerin birleşmesi ile de film olabilecekken, Fatma Toptaş gibi genç ve yeni bir yüz, Tuluğ Çizgen ve Hakan Bilgin gibi iki usta oyuncunun başarılı performansıyla ortaya konulan konu devamı çekilebilecek güçlü bir yapı oluşturmuş.

Doğa canlanıyor

Bahar kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladığı bugünlerde eskilerden kalan bir fotografı sizlerle paylaşmak istedim. 2006 yılı baharında Rize'de Çay Kur'un bahçesinde çektiğim çiçek fotografı. Fotografı çekmeden az önce dinen yağmurun damlalarını yapraklar üzerinde görebilirsiniz hala. Kodak EasyShare CX7220 model 2 M piksellik makine ile çekilmişti...

Picasa ile fotograf gönderme denemesi

Yandaki fotografı 2005 yılında Frankfurt'ta çekmiştim. 14 Şubat sevgililer gününde çekildiği düşünülse bile aslında fotograf makinesinin tarihi hatalı olduğu için 13 Şubat 2005 tarihli. Avrupa kentlerinin en dikkat çekici farklılığı belki de eski binaların bakımlı ve korunmuş olması. Frankfurt, yüksek gökdelenleri ve devasa yapıları ile her ne kadar klasik Avrupa kenti özelliklerini taşımasa bile, tarihi binalara sıklıkla rastlanıyor. İkinci Dünya savaşında kentin büyük ölçüde yerle bir olduğunu hatırlayınca tarihi binaların günümüzdeki hali daha etkileyici bir hal alıyor.

ipTV - 3

Teknoloji İnternet üzerinden yapılan yayın (WebTV) ile ipTV sıklıkla birbirine karıştırılır. Oysa ikisi tamamen farklı konulardır. İnternet, herkesin kullanımına açık en geniş ip ağıdır. İnternet üzerinden yapılan yayınlarda hizmet kalitesi beklenmez. Olabildiğince iyi geçerlidir. ipTV hizmetinde ise kontrollü ve kapalı bir ip ağı söz konusudur. Hizmet kalitesi garanti edilmiştir. WebTV’den farklı olarak ipTV’de yayın almak için Set Üstü Kutusu (STB:Set Top Box) (ya da STB gibi davranan yazılım) gereklidir. WebTV düşük çözünürlüklü iken ipTV’de çözünürlük enaz normal televizyon yayınlarındaki, kimi uygulamalarında yüksek tanımlamalı (HD:High Definition) yayında olabilir, gibidir. WebTV konusunda farklı yaklaşımlar ilginç ve beklenmedik sonuçlar doğurabilir. JoostTV , dosya paylaşım portalı Kazaa gibi, izleyicinin aynı zamanda yayıncı da olduğu (peer to peer) bir ağ modelini kullanarak mevcut şartlarda yüksek kalitede video izletmeye çalışan bir girişimdir. ipTV'de üç temel bileşen

Kadınların İsveç'i Oral Çalışlar ve Gürhan Uçkan

Avrupa'nın kuzeyinde sosyal demokrasinin kalesi sayılan İsveç'te kadın haklarının durumu nedir? 1864 yılında kocaların karılarını dövme hakkı yasadan çıkartıldıktan sonra 1996 yılında meclisin %42'si ve bakanlar kurulunun %50'sini kadınların oluşturması nasıl sağlanmış? Hemen belirtmek ve altını çizmek gerekiyor: tüm kazanımlar örgütlü mücadele ile elde edilmiş. Mecliste neredeyse eşit temsil olanağına kavuşmuş olsalar bile hala yılda 2000 kadının tecavüze uğradığı, kadın sığınma evlerinin varolduğu, aynı işi yapan kadın ve erkeğin farklı ücret aldığı bir ülke aynı zamanda. Kitapta yer alan söyleşilerde önemle vurgulandığı gibi bir çok kazanımlar elde etmiş olsalar bile İsveç'li kadınların daha yapacak çok işi var. Kitap, Nisan 1997 basımı, İmge yayınlarından çıkmış. Sonuç bölümünden alıntı yaparsam belki okuma isteğinizi arttırabilirim :) İsveç'li Kadınların Mesajı İsveç'te kadınların özgürlük mücadelesinde elde ettikleri başarılar, insanlığın g

Tehlikeli Oyuncak Prof.Dr. Selim Şeker ve Anıl Korkut

Kitabın tam adı Tehlikeli Oyuncak Kamuoyuna yansıtılmayan raporlara göre çocuklar daha büyük risk altında! . Cep telefonları hayatımızın vazgeçilmez cihazları arasına girmiş durumda. Hatta kitaptaki ifadeyse “vücudumuzun bir organı haline dönüşmüş durumda”. Bu yönde kimi deneysel çalışmaların olduğunu da kitabı okuyunca öğreniyoruz. Hayatımızın bu kadar içinde olan bir cihaz, bize ciddi ve kalıcı zararlar veriyorsa? Bu zararların araştırılmasına ilişkin çalışmalar yüzlerce milyar dolarlık bir sektörü tehdit ediyorsa? Bu korkutucu sorulara bilimsel kanıtlar göstererek yanıt arıyor Prof. Dr. Selim Şeker ve Anıl Korkut. Kitaptaki bilgilere göre Selim Şeker, Yıldız Teknik Üniversitesi mezunu bir elektrik mühendisi. Yüksek lisans ve doktorasını Amerika’da George Washington Üniversitesi’nde yapmış. 1982 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü’nde öğretim üyeliği yapıyor. Araştırma konuları elektromanyetik uyumluluk, elektromanyetik dalgaların yayılımı,

ipTV - 2

ipTV ile birlikte televizyon ya da daha genel anlamda video hizmetinin Telco şirketlerince sunulması, klasik (linear:doğrusal) televizyon izlemenin yanında; kaçırdığınız yayını belirli bir süre boyunca izleyebilme (catch-up TV), sipariş ettiğiniz filmi izleyebilme (video on demand :isteğe bağlı video), izlediğiniz programı duraklatma-kaydetme-ileri/geri sarma olanağı (personal video recorder:kişisel video kaydedici), yayınlanmakta olan programla etkileşim (interactive tv:etkileşimli tv), bilgisayar olmadan internete erişim gibi yeni seçenekler sunacak. bir sonraki yazıda ipTV'nin arkasındaki teknolojiden bahsedeceğim.

İnternet Protokolü Televizyonu (ipTV) - 1

Bir dizi halinde yayınlamayı düşündüğüm makalemi yakında çıkacak EMO Ankara Şubesi bülteninde okuyabilirsiniz. İletim teknolojisinin gelişmesi bir çok sektör gibi yayıncılık sektörünü de etkiliyor. Çevirmeli ağ ile 14.4 kbps hızındaki bağlantılar kullanıldığı dönemlerde, geniş bant ağ bağlantısı makul fiyatlara inip yaygınlaştığında bu ağ üzerinden birçok yeni servisin olanaklı hale geleceğini makalelerden okurduk. Ülkemizde geniş bant ağ bağlantısının ücreti makul seviyelere geldiği tartışılır, ancak yaygınlaşmaya başladığı bir gerçek . Geniş bant erişim ve gelişen sıkıştırma teknolojileri ile gerçekleştirilebilir hale gelen servislerden birisi internet protokolü televizyonu ya da bilinen adıyla ipTV’dir. Makalede, ipTV’nin teknolojisinin ayrıntılarına girmeden genel olarak tanıtılması amaçlandı. İlerleyen bölümlerde görüleceği üzere özellikle ülkemizdeki duruma ilişkin gözlemlere yer verildi. ipTV konusunun ayrıntılarına girmeden önce, sektörde yaşananlara gözatmakta yarar var: Ip