Ana içeriğe atla

hayat

Malumunuz, "basın" olarak akredite edilmiş bir şekilde IBC fuar / konferansına hazırlanıyorum bir yandan, diğer yandan günlük hayat telaşları. 


St James parkı / Londra

Dün, kısa süreceğine inanarak gittiğim bir doktor kontrolünden, ufaktan endişelendiğim ancak çok üzerime konduramadığım, bir hastalığın sahibi olarak ayrıldım. 
Okuyanları daha fazla merakta bırakmayayım: Parkinson hastasıymışım. 


Paris / Passy yakınlarında bir köprü.

Peki nedir bu parkinson?
"Parkinson hastalığı yavaş ilerleyici nörodejeneratif (beyin hücrelerinde kayıp ile seyreden) bir beyin hastalığıdır. Peki bu ne anlama gelir? Parkinson hastaları teşhis konduktan sonra 20 yıl veya daha fazla süre bu hastalıkla yaşamlarını sürdürecektir. Ancak bu bu hastalık ile birlikte yaşam kalitesinde değişim olmayacağı anlamına gelmez. Hastalığın ortadan tamamen kaldırılmasına veya önlenmesine yönelik bir tedavi henüz olmadığından, sizi tedavi eden doktorlar şu anda Parkinson hastalığının belirtilerini kontrol almaya yönelik tedaviler üzerinde odaklanmıştır." Parkinson Derneği Web sayfasından alıntıdır. 
Pek iç açıcı görünmeyen ve insana aslında ne kadar aciz olduğunu bir kez daha hatırlatan bir durum söz konusu. Genellikle 60 yaş üzerinde ortaya çıkıyormuş. Benim gibi 40'ının başlarında görülebildiği gibi aslında 16'dan itibaren de fark edilebilirmiş. 

Paris fotografı koyunca bunu da eklemeden edemedim. İkinci dünya savaşında Paris. 


Özellikle sol elimde daha fazla olan, eşyaları kavramadaki yeteneksizliğin, benim dışındakiler tarafından algılanması zor.  Sol elde ara ara ortaya çıkan istemsiz titreme de klasik belirtilerdenmiş. 

Gene de dün muayene sırasında bile, iyi bende bir şey yokmuş diye düşünüyordum. Sonuçta, dökmeden suları bardaktan bardağa boşalttım. Burnuma parmak ucumla dokundum. Yürürken halen kollarımı sallıyorum. Dengemde bozukluk yok. Ancak, muayene sonrası doktor, 
Özgür bey başlangıç aşamasında sol kolunuzda katılık yerleşmiş. Titremeyi gözlemlemedim ama annenizin hastalığı, sizin diğer anlattıklarınız ve muayene bulgularınız parkinsonu işaret ediyor. Yarından başlayarak ömrünüzün sonuna kadar ilaç kullanacaksınız ve yarından başlayarak, her gün en az 30 dakika kesintisiz, nabzınızı 130 ve üzerine çıkartacak spor yapmalısınız 
deyince, ilk ağzımdan çıkan hadi canım oldu.


Blogda eski konuları işlemeye devam edeceğim. Geçenlerde Küçükkuyu paylaşımlarının işe yaradığını Sole Mare ve Baykuş'u beğenen bir güzel insanın yazdıklarından öğrendim. Bunlar, hayatın renkleri ve keyifleri. Yoksa hergün bir çok kişinin öldürüldüğü, bir çok olumsuzlukların yaşandığı ve muhtemelen çok daha beterlerinin yaşanacağı dünyaya katlanmak daha da zorlaşır...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum Eastern Europe etkinliğine katılacağım

Etkinliğe ilişkin bilgileri daha önce paylaşmıştım. Yarın, bir günlüğüne İstanbul'a giderek etkinliğin Salı günü olan bölümüne katılacağım. Benim açımdan bir çok ilke sahne olacak bu katılım. Kızlarımın doğumundan bu yana onlarsız ilk kez şehir dışına çıkıyor olacağım. İlk kez bu kadar uzun süre onlardan ayrı olacağım. İlk kez şehir dışındaki bir etkinliğe (mesleğim ve işim ile ilgili olmasına karşın) katılmak için tüm masraflarını cebimden karşılayıp, senelik izin kullanıyor olacağım. Neyseki katılım ücreti konusunda organizatörler kolaylık sağladılar. Ücretsiz katılım hakkı sundular.  Neyse, önemli olduğunu düşündüğüm bu etkinliğe ilişkin gözlemlerimi, bir gazeteci dikkati ile, not alıp blogumda paylaşacağım. O güne kadar sağlıcakla kalın...