Ana içeriğe atla

Fransa ile ilgili her konuda yardımcı olabilecek bir şirket: A CONCEPT

Fransızca bilmemenin dilsizlik anlamına geldiğini Paris'te yaşamak durumunda kaldığınızda anlayacaksınız. Hizmet sektöründe en basit işlemlerin bile saatler / günler süreceğini, ev kiralamak için istenilen belgeleri, ödeme yapmak için çek kullanmanız gerektiğini, taksiye dört kişi binmek için ek para vereceğinizi yaşayarak da öğrenebilirsiniz elbette. Ancak, inanın bana, bu işlerde yardım almak için vereceğiniz her kuruşa değer/değdi. 

Bu söyleşi, Paris'te Fransızca bilmeyen bir ailenin başına gelecek türlü zorlukları yaşamasını engelleyen bir dostumuzun şirketini tanıtmak amacıyla yapılmış ve yayınlanmıştır. 

Cumhuriyet Gazetesi'nde zaman zaman Paris haberleri çıkan Aslı Ulusoy Pannuti sayesinde tanıdık Elvan Hanım'ı ve şirketi A Concept'i. Bizimle aynı dili konuşan birisinin, başımız sıkıştığında yardım edebileceğini bilmek bile öyle rahatlatmıştı ki bizi. Gittiğimizin haftasında evimizi kiraladıysak, aile büyüklerimiz geldiğinde Paris'i onlarla dolaşacak Türk rehber bulduysak ve Loire vadisi gezisini becerebildiysek hep Elvan Hanım'ın yardımları sayesinde oldu. Umarım bu yazı sayesinde sizler de Fransa konusunda danışabileceğiniz bir şirket tanımış olursunuz. 



1. Kendinizden ve şirketinizden bahsedebilir misiniz? 

1994 yılında, asıl mesleğim olan şehir planlama dalında, 5 aylık bir öğrenci staj bursu ile geldim Paris’e. Fransızcam lise yıllarından vardı, çok da zorluk çekmedim bu anlamda.

Ama sizin de belirttiğiniz gibi çek kullanma alışkanlığını edinmek, yeni bir kültürün gerektirdiklerini deneyimleyerek öğrenmek, oturma izni almak/yenilemek ile uğraşmak o 20’li yaşlarımda ağırıma gitmişti. Tek başıma ve deneyimsiz olduğum için muhtemelen; ama ruhum savaşçıdır. Bu zorluklarla savaşırken (bir yandan da, stajın yanı sıra kaydolduğum kentsel ekonomi master derslerine adapte olmak gibi bir zorluk vardı başımda, diğer yandan da bursum bittiğinde hayatımı nasıl kazanacağım sıkıntısı...) Paris girmiş kanıma farketmemişim bile…Her bütçenin her zevkin kendine yer edinebileceği bir kent burası. Arjantin tangosu ile tanışmam ve gösteri yapacak seviyeye hızla ulaşabilmem, geri kalan 1,5 yılımı önemli ölçüde finanse etti, çok mutluydum, çocukluğumdan beri tutkuyla bağlı olduğum sahne tozuna kavuşmuş, sevdiğim mesleğimin yeni boyutlarını keşfeder olmuştum ve bir şenlik olan Paris'te yaşıyordum.

1996’da 2 yıllık master eğitimimi tamamlayıp Ankara’ya döndüm, ama Paris bırakmadı beni, sevdiğim işime, yeniden kavuştuğum çocukluk arkadaşlarıma, ailemin sıcaklığına rağmen çok özlüyordum. Ve master jürimde tanıştığım bir hocamın doktora teklifini ikiletmeden koşarak geri döndüm ikinci yurduma, girmiş kanıma, yapılacak bir şey yok…

1997 eylülünde vardıktan hemen sonra bırakıp valizlerimi tanıdığım Paris’le yeniden selamlaşmak üzere yürüyüşe çıktım, sevdiğim yerlerde yürüdüm saatlerce, bir yıl önce müdavimi olduğum bir bistroya oturdum en son, garson «her zamanki gibi bir kadeh beyaz mı ?» diye karşıladı beni. O an, «sanırım evim burası» hissiyatımı tarif etmem mümkün değil  ve her türlü zorluklarına rağmen buraya yerleşebilmek için elimden geleni yapacağıma karar verdiğim andı o sanıyorum.

Bugün eşim olan kişiyle tanışıp da çok hızlı bir şekilde hayatımızı birlikte sürdüreceğimize karar vermemize kadar, çok uzun yıllar, hep geri dönecekmişim gibi yaşadım aslında, baba mesleğim aile bağlarım da içimi kurcalayan etmenlerdi. 2002 sonunda tanıştım kendisiyle, 1,5 yıl sonra evlenmiştik ve ben demiri atmış oldum Paris’e !

Doktoramdan sonra eğitmenlik yaptım birkaç yıl, dinamiği uymadı kişiliğime, ekran başında yalnız hissettim kendimi. Kamu sektöründe, bir Valilikte 3 yıl Çevre Dairesi başkanlığı yaptım. Doktora uzmanlığım olan, Sürdürülebilir Kalkınma politikaları idi ismi, çok severek yaptığım bu işte de kamu sektörünün yavaşlığı ve hiyerarşik karar alma düzeni uymadı kişiliğime. 

Özel sektöre geçtim, bir İngiliz şirketinde sınai gayrimenkul/ kentsel dönüşüm projeleri üzerinde çalışmaya başladım 2006’da. 2008’de mali kriz patlak verince şirketimin ana merkezi önce yurtdışındaki şubeleri kapatınca işsiz kaldım, 2008 Eylül.


Hayatımı kendi istediğim gibi yönlendirebilmek için ideal fırsatı yakaladığımı anlamam birkaç ayımı aldı.

Paris’teki ilk yıllarımda «keşke yanımda bir bilen olsa» tohumu atılmış aklımın bir kenarına. 2010 yılında, biraz şans eseri biraz da turizmle paylaşılabilecek zenginliklere inancım nedeniyle, bir turizm danışmanlık şirketi kurmaya karar verdim. Şirketimin mayası çabuk tuttu, işlerim hızlı gelişti.

Bundan cesaret alarak bir dairesini de yurtdışından Fransa’ya gelen yabancılara destek hizmeti vermek üzere geliştirmeye karar verdim 2012’de. 20 yıl önce, ilk yıllarımda «keşke yanımda birisi olsaydı» düşlerimin içindeki «o birisi» A CONCEPT olsun istedim.


2. Ne tür hizmetler sunuyorsunuz? 

Şirketim iki ayrı dalda, turizm ve yaşam danışmanlığı konularında hizmet veriyor.

A CONCEPT, turizm dalında, grup veya bireysel olarak Fransa’ya seyahat edecek özel ve tüzel kişilerin hem turistik hem de kurumsal amaçlı gezilerinde tasarım aşamasından itibaren (yöre, otel, toplantı mekanı seçimi, tercüman, teknik ekipman temini, gezi önerileri vb.) Fransa’dan dönene kadar her etabında yanlarında yer almaktadır.

Temalı ve özel amaçlı turlar (örneğin gurme, fotoğrafçılık, güzel sanatlar, şarap tadımı, Fransa kültürünü tanıma) uzmanlık alanımızdır.

Misafirlerimiz doğrudan bağlantıya geçebilecekleri gibi Türkiye’deki seyahat acenteleri aracılığı ile de bizlere ulaşabilirler.

Acentemizin iki özelliği vardır, klasik seyahat acentelerine oranla, turizm jargonunda incoming acente olarak tabir edilen, yurtdışından Fransa’ya gelen misafirlerin ağırlanması konusunda uzman olması birincisi. İkincisi ise, kapalı grup olarak tabir ettiğimiz dosyalar üzerinde çalışıyor olmasıdır. Bu ikincisi rakiplerimizden de bizi ayıran önemli bir farktır. Bizim organize ettiğimiz seyahatlerde birbirini tanımayan kişilerden oluşan gruplar yoktur, yani mesela 10 çift arkadaş toplanmıştır, bir şirket 20 elemanına motivasyon gezisi düzenlemiştir, bir baksa şirket yine birkaç elemanına mükafat vermek istemiştir, gruplar hazırdır, kapalı gruptur.

Kitle turizmi yapmayı asla hedeflemeyen, butik bir acenteyiz ve hizmet kalitemizi korumak, hedef kitlemizi sadik ve memnun kılmak için butik olarak da kalacağız.Talep üzerine fiyat veriyoruz, her gün kalkan kimsenin birbirini tanımadığı düzenli turlarımız yoktur.

Danışmanlık dalında ise, Fransa’nın herhangi bir kentinde, herhangi bir amaçla yaşama projesi olan kişilere karar aşamasında ve süreç boyunca hizmet vermeyi görev edinmiş bir ekibimiz var A CONCEPT bünyesinde.

Fransa’da iş kurmak, şirket açmak, is için tayini çıkınca ev bulmak, öğrenci olarak gelirken yurt veya kiralık ev bulmak, üniversiteye kayıt işlemleri aşamasında destek olmak gibi hizmetleri verebilecek uzman bir ekip hizmet veriyor. Mali müşavir, avukat, halkla ilişkiler uzmanlarından oluşan bu ekip çok dilli, Türk hukukunu ve kültürünü iyi tanıyan kişilerden bulunmaktadır. Bu ekibi oluşturan uzmanların hepsi A CONCEPT'in maaşlı elemanları değildir, orkestra şefi A CONCEPT, gerek duyulan uzmanlık dalına göre yardıma çağırdığımız uzmanlarımızla misafirlerimiz arasındaki köprüyü biz kuruyor, iletişimi biz sürdürüyoruz. Yani, karmaşık olacak dosyalarda bile müşterimizin tek muhattabı A CONCEPT temsilcisi olarak şahsım oluyor. Benim için, verdiğimiz hizmete hakimiyet açısından, misafirlerimiz açısından da iletişim kolaylığı açısından bu yöntemimiz pozitif değerlendirmeler aldı hep.

İş adamları için hizmet bölgemiz, pazarın gereği, genellikle Paris, Lyon ve Strasbourg olarak yoğunlaşmaktadır.

Öğrenciler ise belli başlı, YÖK'ün de denkliğini tanıdığı üniversitelerin bulunduğu, öğrenci kentlerinde yoğunlaşmaktadır, Paris, Lille, Toulouse, Montpellier, Strasbourg, Bordeaux, Nantes, Rennes, Lyon vs. Bu kentlerde öğrenci dosyalarımız için temsilcilerimiz bulunmaktadır. Bu kişiler, uzun yıllardır Fransa’da yasayan, öğrenciliklerini burada tamamlamış, iş hayatına yeni atılmış veya atılmak üzere olan genç arkadaşlarımızdır. Öğrencinin halinden en iyi „yeni eski öğrenciler" anlar mantığı ile iletişim kurduğumuz bu elemanlarımız hakikaten de en doğru hizmeti vermektedir.


3. Ücretler ile ilgili kabaca (sadece fikir edinmek açısından eğer olanaklıysa) bilgi verebilir misiniz? 

Ücretlerimiz dosyaların niteliğine göre ve talebin işleme geçiş sürecine göre değişiklik göstermektedir.
Şöyle ki, örneğin bir öğrenci dosyasında yapılacak iş aslında belli:

Genellikle öğrenci okuluna ön kayıt onayını almış oluyor bize başvurduğunda.
Konut bulmak için ilk başvuru geliyor.
Bizim sunduğumuz öneri iki aşamalıdır :
  • Gelmeden önce konut bulmak; ev sahibi veya yurt idaresi ile kira sözleşmesinin en iyi koşullarda imzalanabilmesini sağlamak, tüm ev sahiplerinin ve yurt yönetimlerinin zorunlu koşacağı garantör meselesine çözüm getirmek, zorunlu olacak banka hesabi açtırmak için gerekli randevuların alınması, konuta elektrik bağlanması için elektrik idaresi ile sözleşme yapılması, konut sigortası gibi konularda işlemleri gerçekleştirmiş olmak,
  • Geldikten sonra da hem okula hem de Fransa’da yasama adaptasyon sureci içinde en az iki ay, öğrencinin yanında yer almak şeklindedir.


Genellikle en az 3 ay kadar suren bu süreç içinde Bu hizmetlerimiz için 400 € talep ediyoruz.

Kimi zaman, öğrencilerin okul seçiminde de desteğe ihtiyaçları oluyor. O zaman dosyanın süreci biraz daha farklı işlediği için öğrenci ve velileriyle birlikte talebin niteliğine göre, geçirilecek zaman üzerinden bir „paket fiyatı“ oluşturuyoruz.

Aynı şekilde burada iş kurmak isteyen, veya tayin nedeniyle belli bir zaman için yerleşmek isteyen kişiler için, gereksinimleri doğrultusunda, geçireceğimiz zamanı hesaplamak koşulu ile fiyat belirleyebiliyoruz. Genellikle saat ücretimiz ortalama olarak 80 € civarında, ancak bu bedel, gereken uzmanlık derecesine göre artış gösterebilmektedir.

Turizm dosyalarında ise genel bir fiyat vermem mümkün değil, daha önce açıklamaya çalıştığım gibi talep üzerine çalıştığımız için seçilen döneme, kişi sayısına ve istenilen konaklama kategorisine göre fiyatlar değişiklik göstermektedir.

4. En çok hangi hizmetleriniz talep görüyor. 

Turizm konusunda şirketlerin incentive tabir edilen, motivasyon gezileri, seminer organizasyonları ve şirketlerin özellikle üst düzey görevlilerinin bireysel olarak talep ettiği temalı geziler en çok talep gören hizmetlerimiz arasında. Bireysel nitelikli, ailecek tatil amaçlı talepler de üzerinde severek çalıştığımız dosyalar.

Danışmanlık hizmetlerimizde şampiyon, öğrenciler ve iş adamları için 3-4 günden başlayıp 3 yıla kadar uzanan süreçlerde konut araştırmalarıdır, ardından da şirket kurmak için danışmanlık hizmetlerimiz geliyor.

Fransızca eğitim veren lise öğrencilerinin yaz okulu talepleri, Fransız şirketleri ile yoğun olarak çalışan şirketlerde işadamlarının dil kursları da üçüncü sırayı almaktadır.

5. Sizinle benzer çözümler sunan rakiplerinizden farkınızı sorsam. (böyle bir rakip var mı bilemedim :) 

Turizm konusunda rakiplerimizden iki temel farkımız vardır, birine daha önce kısmi olarak yanıt verdim, butik oluşumuz, diğeri ise tüm Fransa’da hizmet verecek lojistik ağa ve birikime sahip olmamızdır. Sektördeki hiçbir rakibimizi tam olarak rakip olarak görmüyoruz, bizim kadar yoğunluklu olarak bireysel dosya üzerinde çalışan rakibimiz yok, bireysel dosyalar ile grup dosyalarının iş hacmi aynı, mali getirisi ise neredeyse 1'e 10 şeklindedir. Bizim için bireysel dosyalarda, paylaşmaktan aldığımız haz, verdiğimiz memnuniyet ön planda olduğu için hizmetimizde fark doğuyor kanısındayım. Şehir planlama geçmişimden kaynaklanan, ülkeyi karış karış gezmiş olmam ve yerel bağlantılarımın genişliği sayesinde de gezi önerilerimizin çeşitliliği de ayrı bir fark sanırım. Ülkeyi bir turist gibi değil işim gereği yaşayan biri olarak tanıdığım ve bu öğrendiklerimi gösterebilmek/paylaşabilmek için çıktım bu yola. Bu şahsi tutkumun yaptığımız önerilere yansıması için elimizden geleni yapıyoruz, misafirlerimizin bizi tekrar araması en büyük kazancımız.

Danışmanlık konusunda ise, sanırım müşterimizle kurduğumuz birebir ilişkiyi öne çıkartabiliriz. Yani “müşterimizin bugünkü gereksinimleri, birkaç zaman önce bizim kendi gereksinimlerimizdi, ne hissettiğini anlıyoruz, nasıl çözüm getireceğimizi biliyoruz” güvencesi ile yola çıkabiliyor oluşumuz önemli bir farktır diye düşünüyorum.



6. Son olarak Türkiye'de özledikleriniz, Türkiye'deyken özledikleriniz desem 

Türkiye’de ailemi özlüyorum, insan ilişkilerinin sıcaklığını özlüyorum en çok.

Yalnızlık çekmedim hiç, çok derin arkadaşlıklarım oldu taa en başından beri. Ama, buzları çözmek biraz zaman alıyor, çözüldükten sonra ise koşullar ne olursa olsun kopmayacak bağlar kuruluyor.

Ve Fransızlar çok gezen ve aile bağları bizler kadar gelişkin olmadığı için arkadaşlık bağları daha güçlü olan bir millet. Nasıl anlatsam, buraya ilk geldiğimde bir seyahat sırasında tanıştığım bir kız, öğrenci yurdumdan çıkıp boş eve taşındığımda çarşafımdan tencereme “ilk mecburi donanımlarımı” karşılıksız vermişti. Yıllar sonra, ilk bebeğim doğduğunda, yatağından giysilerine odasının dekorasyonuna kadar her türlü gereksinimlerimizi arkadaşlarımız verdi, arasından gönlümüze göre olanları seçebilecek lüksümüz vardı…İhtiyacımız olduğundan değil, bu tür paylaşımlar Fransız kültürünün bir parçası olduğundan. Arkadaşlık bağlarını ve dayanışmanın önemini anlatmaya çalışıyorum dilim döndüğünce...

Türkiye’ye bir gün geri dönsem, Fransızların ukalalıklarını, şovenliklerini ve çok bilmişliklerini hiç özlemeyeceğim sanırım. Ama bu huylarının da bugünkü "ben"e çok katkısı oldu. 90'lı yılların ilk yarısında buraya geldiğimde, bir ihtilal çocuğu olarak büyüdüğüm için, hiç okumadığım kadar çok Osmanlı ve Türk tarihi okuyup kendimi geliştirme ihtiyacı hissettim. Fransa’da üniversite öğrencisi gençler, 1. François zamanında Osmanlı’da kim padişahtı gibi sorular sorabiliyor, benim o dönemde hiç aklımın ucundan geçmeyecek sorulardı bunlar. Öğrenmem gerekti…Şikayet edecek değilim elbette. Bunun yanı sıra atgözlüğünden yaklaşımları ile de savaşmam gerekti, Türkçe yazarken ben "nece yazıyorsun? niye Arap alfabesi değil?" "Babanın kaç karısı var?" soruları çok canımı yakmıştı ilk aylar. Bugün artık pek sorulmuyor bu sorular, karşılıklı çok yol kat ettik sanırım. Bugün başka sorular soruyorlar ama kanaatimce bu soruların sorulmasının en büyük nedeni, onların atgözlüğünü gözlerinden sökebilmek için yeterli sesimiz çıkamamasıdır. Bu konu bir başka söyleşimize konu olabilir belki :)

Türkiye’deyken özlediklerimi sorarsanız, sanırım sosyal ve düşünsel bağımsızlığımı öne çıkarabilirim.

Elvan UZEL MATEO (Mrs)
Partner - Business Development

A CONCEPT Travel in France
189, Rue du Faubourg Saint Martin
F - 75010 Paris
T : +33 953 660 840
F : +33 958 660 840

M: +33 674 581 761

http://www.aconcept-travel.consulting/tr/

Bu uzun söyleşiye vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Son sorunun yanıtını bir sonraki söyleşinin sözü olarak kabul ediyorum :) Yazıdaki tüm fotograflar Elvan UZEL MATEO tarafından gönderilmiştir. Tüm telif hakları kendisine aittir. Kendisinden izin almadan kullanmak yasaktır.  


Yorumlar

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Fatih Tekke ile Trabzonspor

Trabzonspor bu sezona iyi başladı. Uzun bir aranın ardından dört maç üst üste kayıpsız ilerliyor. Lider Galatasaray ile arasındaki puan farkı, bir maç fazlasıyla, 2. Galatasaray'ın kadrosuna bakınca şampiyonluk için pek şansımız olmadığını düşünen çok olacaktır.  Ben olaya farklı bir açıdan bakmak istiyorum. Bu sezon Trabzonspor Avrupa kupalarında yok. Oysa Galatasaray, Fenerbahçe ve Samsunspor ligin yanısıra Avrupa'da da mücadele ediyor. İki kulvarda mücadele, sakatlık ve yorgunluk gibi dezavantajları beraberinde getiriyor.  Bu yüzden, kadro derinliği Galatasaray kadar olmasa da Trabzonspor'un zirve yarışını uzun süre götürebileceğini ve bu senenin bir kez daha o sene olabileceğini düşünüyorum. Fatih Tekke ile yakaladığımız bu ritmi sürdürmemiz dileğiyle...

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Hız sınırlamaları

Ankara'da yaşayanlar yakından bilecektir. Ankara'yı Eskişehir'e, Konya'ya ve İstanbul'a bağlayan yollardan şehir merkezine doğru gelirken, neredeyse hiç, ışığa takılmıyorsunuz. Tüm ışıklı kavşaklar köprülerle aşılmış durumda. Her üç yolda da yaklaşık 4 gidiş 4 de geliş şeriti yapılmış. Hız sınırı ise 50 km / saat. Olabildiğince bu yollardan uzak durmaya çabalasam bile zaman zaman buralara yolum düşüyor. Yolun en sağ şeritinden saatte 60 km civarında hız ile seyretmeye gayret ediyorum. Ancak bunu başarabilmek pek kolay olmuyor. Dikkatinizi çekmek isterim; saatte 60 km, yani azami hız sınırının %20 fazlasıyla yolun en sağından ilerlememe izin verilmiyor. Nedeni çok basit. Bu yollarda trafik ortalama 90 km /saat hız ile akıyor. Bu gerçeği tüm denetim elemanları da biliyor. Ne zaman bir kaza olup 3-5 kişi ölüyor, kazanın ertesi günü herkes hızın ölüm getirdiğinden bahsediyor. Ardından arabalarına binip, sanki biraz önce hızın ölüm getirdiğinden bahsetmemiş gibi, 90-100 ...

Evrim Açısından Devrim, Kaan Arslanoğlu

Bugüne kadar yayımlanmış tüm kitaplarını okuduğum ender yazarlardan birisi Kaan Arslanoğlu. Romanları gibi inceleme kitaplarını da ilgiyle okudum. Arslanoğlu'ndan ilk okuduğum kitap Kimlik adlı romanıydı. Epey sene geçmiş üzerinden. Arslanoğlu'ndan okuduğum kitapların üç tanesiyle ilgili kısa notlar düşmüşüm blog sayfama. Merak edenler için: Karşı Devrimciler , Sessizlik Kuleleri 2084 , Politik Psikiyatri  ile 5. Sanattan 5. Kola Orhan Pamuk Son kitabı İthaki yayınlardan Ocak 2010'da çıktı: Evrim Açısından Devrim. İdefix sayesinde yazarın imzalı kitabına Şubat 2010'da erişmeme karşın günlerin koşuşturmacası, bebeklerin bakımı derken okumayı bitirip hakkında bir şeyler yazmam bugüne kadar kaldı. İthaki yayınlarının Tarih, Toplum, Kuram dizisinden yayınlanan kitap, diziye uygun şekilde içinde hem tarihe hem topluma hem kurama ilişkin yorumlar, tespitler barındırıyor. Dört bölümden oluşuyor Evrim Açısından Devrim. İlk bölüm Dr. Hikmet Kıvılcımlı'ya ayrılmış. Bö...

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve ...

Yeni blog: Oyku7.blogspot.com

Oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında kısa öyküler yayınlamaya başladım. Aslında öykü serisi demek daha doğru olur belki.  Her hafta pazar günü saat 10'da yayınlanan ilk öykü ile başlayan ve hafta boyu her gün saat 10'da yayınlanan bölümleri ile süren, 7 günlük seriler.  Serilerin özelliği, birbirine yakın yerlerde ya da konseptlerde çektiğim fotoğraflara eşlik etmeleri.  Şimdiye kadar iki seri öykü yayınladım. Toplamda 14 öykü ediyor. Yarından itibaren yeni seri başlıyor, siz kıymetli okuyucularım için bir ön bilgi olsun, bu serinin adı Kadıköy. Bugün Kadıköy'ün çeşitli yerlerinde çektiğim 7 fotoğraf eşliğinde yedi kısa öykü yer alacak, yarından itibaren 7 gün boyunca, saat 10'da oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında. Öykülerdeki karakterler, anlattıkları, olay örgüsü vb. tamamen kurgu. Gerçek hayattaki kişi ve olaylarla bağlantısı tesadüften ibaret.  İlginizi çekerse aynı öyküler ve fotoğraflar oyku7.blogspot adresli Instagram hesabında da yayınlanıyor...

Sayısal karasal radyo üzerine uçuşan fikirler

Zaman zaman umutsuzluğa kapılıyorum. Araştır, oku, yaz, konuş, anlat...  Hepsi boş geliyor.  Okuyan yok, soran yok, dinleyen yok...  Sonra en azından " üzerime düşeni yaptım " diyebilmek adına devam etmem gerek diyorum. Kısa ve muhtemelen gereksiz girişin ardından buyurun : Konuyu takip edenlerin bildiği üzere Avrupa'nın kimi ülkelerinde 20 senedir süren bir "sayısal karasal radyo" macerası var. Teknik ayrıntısı çok olsa da işin özü kısa ve net: FM bandında büyük kentlerde bir sıkışıklık olduğu iddiası var. Aslında sonsuz bir kaynak olmayan frekansın "dolması" son derece doğal bir süreç.  88 - 108 MHz aralığında, birbirini rahatsız etmeyecek şekilde dizildiğinde 50-52 adet radyo istasyonu olabiliyor. Büyük kentlerde bu sayının aşılması durumda, ki bugün için İstanbul'da 100'ün üzerinde FM radyo istasyonu yayın yapmaya çalışıyor, işler karışıyor. Sayısal karasal radyo, temelde bu sorunu çözmeyi vaadediyor. Yayıncı için daha az ele...

ACupOfCaffein.blogspot.com henüz ziyaret etmediyseniz büyük kayıp

2008 yılının başlarıydı. Prag gezisi öncesi, blog sayfalarında Prag yazıları arıyordum. ACupOfCaffein ile ilk karşılaşmama Prag vesile olmuştu. Köprüler kentinin en meşhur köprüsü hakkında, son derece etkileyici bir yazıya rastlamıştım. Hep yaptığım gibi, hemen blogun sahibine bir e-ileti gönderdim. Gelen yanıt, o günden beri süren bir tanışıklığın başlangıcıydı.  ACupOfCaffein 'in yazarı/sahibi Arzu Hanım'ı tanımam. Kendisini görmeyi bırakın sesini duymuşluğum bile yoktur. Hakkında bildiklerim, adı, İstanbul'da yaşadığı ve bir blogu olduğundan ibarettir. Zaten fazla bilgiye de ihtiyacım yok, yazdıklarından ve çektiği fotograflardan etkilenmek için. 2005 yılından bu yana var olan ACupOfCaffein , özellikle İstanbul, çiçek, makro ve doğa fotografları meraklıları için arayıp da bulunamayacak hazine niteliğinde. Zaman zaman bloguna gönderdiğim yorumlardan öğrendiğime göre fotograf eğitimi almamış. Bu durum, fotograf da bir sanattır ve eğitim sadece teknik öğretmesi bakımı...