Ana içeriğe atla

Dünyaya Yeni Gelen Okurlar İçin / Barış Bıçakçı

Kimi bir kaç cümlelik kimi bir kaç sayfalık anılarla dolu öykücükler ve tümünü bağlayan farklı bir kurgu. Barış Bıçakçı'nın son novellasını severek okudum.  Okuma heyecanını bozmadan, konusundan kısaca bahsetmek istiyorum. Halis Bey, emekli elektrik mühendisi. Ayşe ise başarılı bulunan bir öykü kitabı yayınlamış bir peyzaj mimarı ve tercüme yaparak hayatını kazanıyor. Tercüme bürosunda rastlaşıyorlar ve Halis Bey Ayşe'den anılarını öyküleştirmesini istiyor, ücreti karşılığında. Novella, Halis Bey'in anıları ve Ayşe'nin hayatını anlatan bölümlerle kurulmuş. Novellada yer alan bölümlerin her biri ayrı öyküler haline getirilebilecek derinlikte.  Ayşe'nin hayatına dair bölümlerde ülkenin gündemine dair göndermeler de yer alıyor.  Daha önce okuduğum eserlerinde olduğu gibi bolca Ankara var arka planda. Hatta Garson başlıklı bölümde Ankara başrolde. İstanbullular deniz yok, fazla gri dese de Ankara, Ankara'da yaşamaya alışmışlar için kendine has özellikleri ve güzelli...

sayısal karasal radyoya doğru


  • Radyonun da mı sayısalı var?
  • Ben cep telefonumdan istediğim radyoyu dinliyorum zaten, öyle antene mantene de ihtiyacım yok. Hem istersem Malezya'da olayım NTV radyonun haberlerini hiç kaçırmıyorum.
  • Arabada dinliyordum eskiden. Şimdi spotify çıktı, artık orada da bluetooth'la teybe aktarıyoruz. İstediğimiz şarkıyı çalıyoruz. 
  • Bu kadar yatırım yapılır mı kardeşim, akıl var mantık var. Sen tut onlarca FM vericisini sök, yerine sayısalını kur. Onca para ona harcanacağına...
  • İş mobilde mobil. Ben bunu bilir bunu söylerim. Bak Japon yapmış, 6,5 G varmış ama piyasaya sürmüyorlar. 
  • O değil de kansere de çare bulmuşlar ama sırf ilaç sektörü para kazanmaya devam etsin diye açıklamıyorlarmış halka.
  • Geçen gazetede okudum İsviçreli bilim adamları araştırmış......
Bu kez farklı bir giriş yapayım istedim. Sizlerin yorum olarak yazacaklarını ben başa koyayım :) Şaka bir yana, yıllarca sayısal karasal televizyonu insanlara anlatamamış olmanın ezikliği ile yaşadım. Şimdi işim daha da zor. Zaten radyo da dinlenmiyor ki ile başlayan bir algıyla mücadele etmem gerekecek. 

Bildiniz, yeni tutkum sayısal karasal radyo. Yakında müjdelerini de duyacağımıza inandığım güzel gelişmeler oluyor. Büyük bir motivasyonla, gece gündüz demeden çalışıyoruz. 

Bundan iki yıl kadar önce bir otobüs yolculuğunun tüm kısıtlılıkları altında, biraz yoldan sıkılmış, biraz sıcaktan bunalmışken yazdığım bir yazı vardı. Buradan erişebilirsiniz halen ona. Orada bir proje planı önermiştim sayısal radyo ile ilgili. 

O yazıyı bir daha okuyun, planı aklınızda tutun :) Hatta biliyorum üşeneceksiniz git orayı tıkla, yeni sayfaya geç, oku...

Bu arada fotografın yazıyla ilgisini kuramayanlar için söyleyeyim, altı yaşını bitiren sevgili kızımın "Muz Kafalı Kadın" isimli bu eserinin fotografını çekmeye çalışırken bir yandan da sayısal radyo konusunda birisine e-ileti yazmaya çabalıyordum. "Muz Kafalı Kadın" eserinin arkasında "digital radio" ismini görünce, yazının görseli belli olmuştu :)

Buyurun aşağıya kopyaladım:


  • Kamu yayıncısı, ücretsiz dağıttığı FM alıcılı radyolara (bunlar nostaljik görünümlü radyolar diye bu kamu yayıncısının yarışmalarında hediye ediliyor, aynı zamanda benzerleri marketlerde satılıyor) DAB alıcı koyacak. Benzer radyolar başka kurumlarca da hediye olarak dağıtılıyor. Bu radyolara da DAB alıcı konularak, kamuoyunda DAB'nin ne olduğunu deneyimleyen bir "early adaptor" (erken kalkan yol alır) grubu oluşturulacak. 

  • İlk maddeyle eş zamanlı olarak verici tesis ve işletmeden sorumlu şirket büyük illerde DAB verici sistemleri kuracak ve buralardan seçeceği, çok dinlenen radyo kanallarının yayınlarını, DAB kalitesinde yayınlamaya başlayacak. 

  • Gene ilk maddeye eşanlı olarak kamu yayıncısı da FM'de olmayan DAB'ye özel hazırlanmış çok talep görecek radyo postaları hazırlayıp gene öncelikli olarak büyük illere kuracağı (belki de verici tesis ve işletim şirketinden alacağı hizmet ile) DAB vericilerinden yayınlayacak. Kamu yayıncısının arşivindeki unutulmaz sesler bu yayınlar için bulunmaz kaynak niteliğindedir. 

  • Düzenleyici ve denetleyici otorite, bu deneme yayınları için gerekli frekansların boşaltılmasını sağlayıp alıcıların, en azından ilk yıl boyunca sübvanse edilmesi için gerekli işlemleri yapacak. Bu konuda ilgili bakanlıklara, üreticilere telkinlerde bulunacak. Aynı zamanda alıcıların yerli firmalarca imal edilmesi konusunda teşvik mekanizmaları düzenleyecek. 

  • Bu projenin olmazsa olmaz ayağı ise araç imalatçılarına dayanıyor. İlgili bakanlık yeni üretilen otomobillerdeki radyo alıcılarının DAB'yi de desteklemesini zorunlu kılacak düzenlemeleri hayata geçirecek. Hali hazırda kullanmakta olduğum 2011 model otomobilimin radyosunda DAB / AM alıcı var görünüyor. Ancak üretici şirket, Türkiye'de satılan modellere DAB alıcı koymamış. Yani, bu madde belki de en kolay hayata geçebilecek olan maddedir. 

  • DAB denemelerinin başlamasının ardından ilk yıldan sonra piyasada hatırı sayılır sayıda DAB alıcı olacaktır. Deneme yayınlarına katılan özel yayıncılar ve kamu yayıncısı DAB'nin ek avantajlarını görüp teknolojiye ısınmış olacaktır. Ardından düzenleyici ve denetleyici otorite sayısal radyo frekans tahsis ihalesini yapacak. 

  • İhale sonrası yapılacak son işlemi ise özel radyo yayıncısı kuruluşlar gerçekleştirecek. DAB ile artan reklam gelirleri ve yeni reklam olasılıklarını, DAB alıcılarının sübvansesinde kullanacak. Burada doğru kelime sübvanse değil elbette. Gazeteler aracılığıyla kupon karşılığında dağıtılması bir model olabilir mesela. Burada alıcı ücretinin bir bölümü promosyonu yapan kuruluşça karşılanır ve işte size sübvansiyon.


Yorumlar

Son ayın en çok okunan 10 yazısı

bir kez daha, nedir bu sayısal karasal televizyon?

Blog sayfamda DTT etiketiyle yayınlanmış 100'e yakın içerik bulunsa da, geçenlerde buluştuğumuz lise arkadaşlarımın sorusu üzerine, bir kez daha yazmaya karar verdim. Bilenler, okumadan geçebilir. Bilmeyenler ve sektörün uzağındaki kişiler düşünülerek hazırlanmış bir yazıdır.  Soru - yanıt şeklinde kurgulanmış yazılarımın daha çok okunduğu gözlemi üzerine, buyurun sık sorulan sorularla Sayısal Karasal Televizyon: Şimdi tam olarak neden bahsediyoruz? Çanak ile izlediğimiz televizyon mu?

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gen...

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve ...

Emeklilik

Emeklilik başlıklı yazımı hazırlamanın kolay olacağını düşünmüştüm. Yazıp sildikçe, tahminimin doğru olmadığını gördüm. 1995'te üniversiteden mezun oldum ve çalışmaya başladım. Bu sene Mart'ın son günü emekli olana dek neredeyse kesintisiz çalıştım.  "Emeklilik" kavramı üzerine yazmak istiyorum ancak söz dönüp dolaşıp neden emekli oldum, emekli olduktan sonra büyük bir heyecanla başladığım ve kelimenin gerçek anlamıyla gecemi gündüze katıp çalıştığım yeni işimden 3 ay sonunda neden ayrıldığım gibi konulara geliyor. Aynı tuzağa bu kez düşmeyeceğim ve emeklilik kavramı üzerine kalem oynatacağım. Osmanlıca'da tekaüt ya da takaüt kelimesi kullanılırmış, ki oturmak kökeninden gelirmiş . Emekli olana ise mütekaid denilirmiş. Emek sahibi, emek vermiş anlamına gelsin diye mi emekli kullanılıyor günümüzde emin değilim. 18-20'li yaşlarda başlayan çalışma hayatı, ömrün sonuna kadar sürmüyor. Çalışma hayatı boyunca, hafta içi günlerin gündüzlerini kapsayan vakitlerimi...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

29 Ekim 2024

Cumhuriyetimizin 101. yılı kutlu olsun. 20 senedir, neredeyse kesintisiz devam eden Türkçe blog sayısı fazla değildir muhtemelen.  Videolar, internette geçirilen zamanın büyük bölümünü işgal etmezken daha çok okunurdu yazdıklarım. Son dönemde yazılarımın sıklığı azalsa bile blogu açık tutmayı sürdüreceğim. Eskiden izlediğim filmler ile ilgili bir şeyler de yazardım. MUBİ platformunda  izlediğim Faruk'u önererek bitireyim.  Nice 101 senelere...

Tehlikeli Şarkılar / Tuna Kiremitçi

Polisiye, severek okuduğum bir tür. Tuna Kiremitçi , beğenerek okuduğum bir yazar. Sevdiğim tür ve beğenerek okuduğum yazarı bir araya getiren Tehlikeli Şarkıları okuyup bitirmem, belki de bu yüzden, çok hızlı oldu.  Kitabın kapağında Bir Başkomiser Perihan Uygur Polisiyesi ifadesine yer verilmiş. Ahmet Ümit'in başkomiser Nevzat'ı, Emrah Serbes'in başkomiser Behzat'ı gibi Tuna Kiremitçi'nin başkomiser Perihan'ı varmış. Tehlikeli Şarkılar, Perihan Uygur'un, yanılmıyorsam, üçüncü macerası.  Yazarlığının yanı sıra müzisyen de olan Kiremitçi, müzik dünyasına dair ayrıntılarla süslü Tehlikeli Şarkılar'da iyi bildiği bir dünyayı anlatmanın konforu içinde. Bu ara yazarlarla yapılan söyleşi videoları izliyorum. Bu videoların birinde, yazar bildiği şeylerden yola çıkarak kurmalı romanını diyordu severek okuduğum bir isim. Bir diğer söyleşide ise, gene severek okuduğum başka bir isim, ben bilmediklerimi araştırıp kurarım romanlarımın çatısını diye açıklıyordu alem...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Borusan Contemporary

İstanbul, sürprizlerle dolu bir şehir. Önünden her geçişimizde manzarası ne kadar güzeldir diye düşündüğümüz Borusan Holding'in binasının hafta sonlarında ziyarete açık bir modern sanatlar galerisine dönüştürüldüğünü ise dün öğrendik. Perili Köşk olarak bilinen Yusuf Ziya Paşa yalısının terasına kadar çıkabiliyorsunuz, eğer öğrenci için 75 TL, yetişkin için ise 150 TL öderseniz. Bu giriş ücretlerinin Şubat 2023 için geçerli olduğu bilgisini ekleyeyim. En güncel halini elbette web sayfasından öğrenebilirsiniz.   Süreli sergilerin yanı sıra binanın farklı odalarına dağıtılmış onlarca eseri de görebiliyorsunuz Borusan Contemporary'de. Modern sanatın bana hitap etmediğini, gezdiğim her sergide, gördüğüm her işte bir kez daha anlıyorum.  Müze / galerinin kafesi de bulunuyor. Kafedeki fiyatlar yüksek. Boğaz kenarındaki bir kafe olduğunu düşününce belki normal karşılamak gerek. En azından bilet almış olanlara indirim uygulansa güzel olurdu diye düşündüm. Kafeye giriş için bile...

Almanya'da televizyon yayınlarına erişim

Televizyon yayınları kablolu ve kablosuz olmak üzere iki ortam kullanılarak evlere ulaştırılır. Her iki ortam için de farklı uygulamalar bulunmaktadır. Kablonun kullanıldığı durumlarda Kablo TV, IPTV seçenekleri mevcuttur. Kablosuz ortam için ise uydu ve karasal vericiler kullanılabilir. Her ortamın kendisine göre avantajı, dezavantajı vardır. Daha ayrıntılı analizlerde, yayıncı için ve izleyici için avantajlar ve dezavantajlar olduğu görülecektir. Hatta ülkelerin düzenleyici denetleyici kuruluşlarının desteklediği ve/veya kösteklediği televizyon dağıtım yöntemleri olduğu söylenebilir.  Bu uzun girişi yazmamın sebebi, Arthur D. Little adlı araştırma kuruluşunun yakın tarihte yayınladığı bir araştırma. Lars Riegel ve Julien Duvaud-Schelnast imzalı   Almanya'da TV Platformları 2014 ve sonrası başlıklı 10 sayfadan ibaret rapor, Almanya'da son dönemin sıcak tartışma konusu durumundaki sayısal karasal televizyonun geleceğine ilişkin önemli analizler içeriyor. Geçti...