Ana içeriğe atla

Benim Paris'im / Cüneyt AYRAL

2013 yılında internetten aldığım iki kitabın isimleri pek içaçıcı değildi: Paris Bir Yalnızlıktır ve Paris Sıkıntısı. Modanın, gurme mutfakların, aşkın ve sevdanın başkentiyle pek örtüşmeyen kitap isimleri içime kurt düşürmüştü. 2014 Ağustos'unda, kendi kesin dönüşümü gerçekleştirirken, Paris'in en güzel yanı Ankara'ya dönüşüdür diyordum. 

Fransızca'yı A1 seviyesinde öğrenebilmek, çocukların okula ve ortama alışmakta yaşadıkları, kentin havası ve aşırı pahalılığı gibi uzatılabilecek bir çok kişisel sorun vardı, beni böylesine yıldıran. Ancak, bugün dönüp baktığımda tüm bu sorunları yaşamamış olsam bile Paris gene de bir yalnızlık ve bunalım kenti olurdu diyorum. Hele ki yıllardır Paris'te yaşayan Cüneyt Ayral'ın kitabını okuyunca. 

22 bölümden oluşuyor Ayral'ın kitabı. Oğlak yayınlarından çıkmış. Kitabın adına bakıp, Paris'e gittim/gitmeyeceğim diye düşünmeyin. Adı Benim Paris'im yerine insanoğlunun dramı, insanın kaderi de olabilirmiş. Kitabı isterseniz yüzeysel olarak okuyup sadece Paris'in rehberlerde bulamayacağınız sokak ayrıntılarını öğrenebilirsiniz. Böyle bir okuma ile alacağınız keyif sınırlı olacaktır. Oysa Ayral, biraz okuyucusundan çaba istiyor belki, ancak karşılığını fazlasıyla veriyor. Modern dünyanın getirdiği ve bir şekilde aşamadığımız yalnızlaşmayı elle tutulur halde sunuyor. 

Kitaptan bir kaç alıntı ile bitireyim bu kısa tanıtım yazısını. Cüneyt Ayral söyleşisini yayınlarken yanına "volume 1"i eklemiştim. İlk fırsatta, Ayral ile volume 2'yi kitap üzerine yapmayı umuyorum.

"...Paris Belediyesi'nin tek derdi, Fransızların geleneksel pislikleri ile uğraşmaktır. Köpeğinizin kakasını temizlemezseniz, yasalara göre ciddi cezaları olmasına karşın, bununla başedemeyen belediye, özel sokak yıkama makineleriyle şehri sürekli temiz tutmaya çalışıyor.Bira içmeyi seven Fransızlar, Paris sokaklarına işemekten kendilerini alamazlar, o yüzden köprü altları, metrolar her zaman iğrenç bir sidik kokusuna teslim olmuştur. Parfümün Fransız icadı olmasının nedenini, onların bu pisliklerine bağlar çoğu insan; kadınların topuklu ayakkabılarının da, sokaklardaki insan ya da hayvan kakalarına basmamak için Fransa'da icat edildiğini söyleyenleri duydum.Paris'in geçmişinde insanların dışkılarının sokaklara döküldüğü, evlerde hela olmadığı bilinir. Bugün bile Paris'teki evlerde helalar banyodan ayrı olarak yapılmıştır, yani hela kültürü ve duş yapma alışkanlığı, Parisliler için çok yeni alışkanlıklardır...." s. 85 
"Paris'te eşiniz dostunuz, arkadaşınız olsa bile yalnızsınız! Bu şehir insanı onunla birlikte yaşamaya mecbur eden bir fahişe gibidir. Size kesinlikle sadık değildi, her an kollarını bir başkasına açar ve sizi hiç, ama hiç umursamaz, kararan ve grileşen havası ile sizi bunalımlara iter. Ancak, tam kaçmaya kalkacağınız zaman öyle bir sergi, öyle bir eğlence ya da etkinlikle çıkar ki karşınıza, yeni oturup kalırsınız." s. 67

Yorumlar

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Fatih Tekke ile Trabzonspor

Trabzonspor bu sezona iyi başladı. Uzun bir aranın ardından dört maç üst üste kayıpsız ilerliyor. Lider Galatasaray ile arasındaki puan farkı, bir maç fazlasıyla, 2. Galatasaray'ın kadrosuna bakınca şampiyonluk için pek şansımız olmadığını düşünen çok olacaktır.  Ben olaya farklı bir açıdan bakmak istiyorum. Bu sezon Trabzonspor Avrupa kupalarında yok. Oysa Galatasaray, Fenerbahçe ve Samsunspor ligin yanısıra Avrupa'da da mücadele ediyor. İki kulvarda mücadele, sakatlık ve yorgunluk gibi dezavantajları beraberinde getiriyor.  Bu yüzden, kadro derinliği Galatasaray kadar olmasa da Trabzonspor'un zirve yarışını uzun süre götürebileceğini ve bu senenin bir kez daha o sene olabileceğini düşünüyorum. Fatih Tekke ile yakaladığımız bu ritmi sürdürmemiz dileğiyle...

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gen...

Evrim Açısından Devrim, Kaan Arslanoğlu

Bugüne kadar yayımlanmış tüm kitaplarını okuduğum ender yazarlardan birisi Kaan Arslanoğlu. Romanları gibi inceleme kitaplarını da ilgiyle okudum. Arslanoğlu'ndan ilk okuduğum kitap Kimlik adlı romanıydı. Epey sene geçmiş üzerinden. Arslanoğlu'ndan okuduğum kitapların üç tanesiyle ilgili kısa notlar düşmüşüm blog sayfama. Merak edenler için: Karşı Devrimciler , Sessizlik Kuleleri 2084 , Politik Psikiyatri  ile 5. Sanattan 5. Kola Orhan Pamuk Son kitabı İthaki yayınlardan Ocak 2010'da çıktı: Evrim Açısından Devrim. İdefix sayesinde yazarın imzalı kitabına Şubat 2010'da erişmeme karşın günlerin koşuşturmacası, bebeklerin bakımı derken okumayı bitirip hakkında bir şeyler yazmam bugüne kadar kaldı. İthaki yayınlarının Tarih, Toplum, Kuram dizisinden yayınlanan kitap, diziye uygun şekilde içinde hem tarihe hem topluma hem kurama ilişkin yorumlar, tespitler barındırıyor. Dört bölümden oluşuyor Evrim Açısından Devrim. İlk bölüm Dr. Hikmet Kıvılcımlı'ya ayrılmış. Bö...

Amerika'da Türk Olmak

Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT), ikinci kanalında sessiz sedasız devam etmekte olan bir belgeselin ismi "Amerika'da Türk Olmak". Sayın Z. Tülin SERTÖZ tarafından hazırlanmış 13 bölümlük bir seri. TRT'nin hazırladığı programların hepsi gibi bu da oldukça fazla emek harcanarak üretilmiş. Doğrusu harcanan emeğe değmiş. Amerika'da Türk olmak konusunu her yönüyle ve tüm ülkeyi içine alacak şekilde incelemiş değerli yapımcı. Montaj, müziklerin seçimi, kameranın, ışığın kullanılışı harika. Dün izlediğim bölümü beyin göçü ile ilgiliydi. Elektrik-elektronik yüksek mühendisi olarak çok yakından bildiğim bir konu bu ne yazık ki. Benim de bir çok dönem arkadaşımın dünyanın çeşitli yörelerine dağılmış durumda. Onları suçlamak da kolay değil. Ülkemizde teknoloji geliştiren firma sayısı fazla olmayınca bir mühendisi tatmin edecek işler bulmak çok zor oluyor. Bir tercih yapmak gerekiyor bu durumda, ya herşeye karşın ülkenin size harcadığı paranın karşılığını vermek için ül...

Altı Üstü Tasarım

İnternette Türkçe içeriğe fazla rastlanmıyor. Sayfalarda yer alan içeriğin bir kısmı, diğer sayfalardan alıntılardan oluşuyor. Yani 'orijinal' Türkçe içerik daha da az. Kaliteli, orijinal diye kıstasları çoğalttığınızda sayı daha da düşüyor. Altı Üstü Tasarım, yukarıdaki iki kıstasa da fazlasıyla uyuyor. Sayfanın mimarı Sn. Mehmet Doğan, Kanada'da (o soğuk memlekette nasıl yaşanır Akdeniz iklimine alışmış birisi hiç bilemesem bile :) yaşayan bilgi işlem merkezi yöneticiliği yapan bir ağabeyim. Kendisi ile tanışmam, tahmin edebileceğiniz üzere internet üzerinden tanışmam elbette, google'da ismimi aratırken oldu. Sayfama ( o zamanki blog'uma) bağlantı verdiğini görüp sevinmiştim. Bu sabah aynı aramayı yapınca sevgili Mehmet Abi'nin yazdığı bir kitap için hazırladığı Mehmet Doğan'ın kitabını henüz edinmedim. En kısa sürede (bugün) edinip, okuyup yorumlarımı siz değerli okuyucularımla paylaşacağım. Kitabın ismi "Teknoloji Kimin Umrunda". Kitap ile ilgi...

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve ...

New York'ta Beş Minare

Yazmaya sondan başlayayım. Hep ileri sürülen Hacı, Gülen'dir iddiası, filmi izlememiş olanların söyleyebileceği bir şeydir. Gülen'i filmdeki karakterlerden birisine benzetmek zorunluysa, Ali Sürmeli'nin başarıyla canlandırdığı, filme ismi olmayan bir hoca doğru seçim olacaktır. Kırmızıgül'ün daha önceki filmlerini izlememiş birisi olarak, sinema dili, anlayışı konusunda ahkam kesemem. Tek film ile yönetmeni değerlendirmek haksızlık olur. New York'ta Beş Minare'yi (NY5M), Ankara'da Kızılırmak sinemasında izledim. İzlediğim kopyada tüm karakterlerin konuşmaları dublajlanmıştı. FBI görevlisinin Mustafa Sandal ile Türkçe konuşmasını Kırmızıgül'ün anlamaması, başka garip geliyor insana. Sonradan ağız senkronuna bakınca ikilinin aslında İngilizce konuştuğu ortaya çıkıyor. Filmde Türkçeye çevrilmeyen tek konuşma ise Kırmızıgül ile FBI görevlisinin Kürtçe konuşmaları.  İnsanı sıkmayan bir film NY5M. Mesajlarını çekinmeden, insanın gözüne sokarak vermeyi tercih e...

Zemberek Kuşu'nun Güncesi / Haruki Murakami

Zemberek Kuşu'nun Güncesi 2019 senesinin sonuna doğru yaklaşırken keşfettiğim bir yazar, Haruki Murakami. Aslında seneler önce 1Q84 adlı romanını okuduğum Japon yazarı yeniden okumaya başlamamı, koşmaya başlamam sağladı. Koşmasaydım Yazamazdım adıyla Türkçe'de yayınlanan kitabı ile başladı, son aylara damgasını vuran Murakami tutkusu.  Zemberek Kuşu'nun Güncesi, yeni dönem Murakami okumalarımın ilk romanı. Kütüphaneden ödünç aldığım romanın Doğan Kitap'tan çıkan Mayıs 2017 tarihli 11. baskısı. Türkçe'ye Fransızca'dan Nihal Önol çevirmiş. 740 sayfalık uzun roman, baskıda kullanılan kağıdın bir özelliği sayesinde, tahmin edildiği kadar kalın ve ağır değil. Roman ile ilgili notlarıma geçmeden bir ilginç tartışmayı bilgilerinize sunmak isterim. Roman, Japonya'da üç ayrı kitap olarak yayınlanmış. İlk iki kitap aynı tarihte, üçüncü kitap ise bir sene sonra. Romanın İngilizce çevirisi, Japonca orijinaline kıyasla 60 sayfa kadar daha kısaymış. Kimi bölümlerin...

Saklıbahçe / Ankara

Söğütözü'nde alışveriş merkezi ve diğer binalar henüz yapılmamışken varolan piknik alanını hatırlayanlar için, Saklıbahçe'nin yerini tahmin etmek kolay. Günümüzde Armada adlı alışveriş merkezinin yakınında, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Merkezi Binası'nın ise arkasında yer alan bahçe içerisinde.  Girişini bulmak biraz zahmetli olabilir, tarif etmeye çalışayım. Armada'nın kapalı otopark girişini sağınıza aldığınızda, Armada 2'ye doğru devam etmeniz gerekiyor. Yönünüz Kızılay'a doğru olacak şekilde, sağınızda Armada, solunuzda başka bir AVM/İş Merkezi yolun sonuna kadar ilerliyorsunuz. Yol bittiğinde sola, AŞTİ'ye doğru küçük bir sokak gider. O sokağa gireceksiniz. Artık sağınızda tel örgü, solunuzda ise gene iş merkezi var. Bir süre ilerledikten sonra Fevzi Hoca Balıkçısı ve Hacı Abdullah Lokantası'nın tabelasını göreceksiniz sol tarafınızda. Güvenlik kulübesine lokantaya/Saklıbahçe'ye geldiğinizi söylediğinizde geçmenize izin veriliyor.  ...

Yeni yayın teknolojileri

Yayıncılıkta yeni gelişmeler olmaya devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda Ankara ve İstanbul'da deneme yayınlarına başlanan DVB-T (Digital Video Broadcasting-Terresterial) Sayısal Karasal Yayın bunlardan birisi. İlk duyurusu sırasında bir takım yanlış anlaşmalara sebep olsa bile yavaş yavaş ne olduğu ve ne olmadığı anlaşılıyor. Takip edenlerin hatırlayacağı gibi sayısal uydu yayını sektöründe çalışan firmalar, çanak anten ve sayısal uydu alıcısı üretenler, ortak ilanlar vererek yeni başlayan DVB-T yayınlarının uydu yayınları ile ilgisi olmadığını, uydu yayıncılığının yerini alamayacağı açıkladılar. İşin teknolojisine fazlaca girmeden, olabildiğince sade açıklamaya çalışayım neler olup bittiğini. Öncelikle belirtmekte yarar var: DVB demek sayısal yayın demektir. DVB sonrası gelen harf yayının hangi ortamdan gönderildiğine göre değişir: DVB-S : En çok bilinen ve bir çoğumuzun kullandığı sayısal uydu yayınlarıdır (Satellite) DVB-C : Ülkemizde bir türlü uygulamaya geçememiş sayısal kablo ...